Nobel sahibi bilim insanlarından 'Gezi' kınaması!

Nobel sahibi bilim insanlarından 'Gezi' kınaması!
19 Temmuz 2013 10:59

Dünya çapında tanınmış bilim insanları Türkiye’de, Gezi Parkı olaylarında, uygulanan orantısız güç ve aşırı derecede göz yaşartıcı gaz kullanımını kınayan bir açıklama yaptı.

Nobel ödüllü Robert F. Curl (Kimya, 1996), Paul Greengard (Tıp, 2000),
Roald Hoffmann (Kimya, 1981) ve Richard R. Schrock (Kimya, 2005)
dünyanın farklı üniversitelerinden 21 bilim insanının hazırladığı
bildiri, bilim dünyasının en saygın yayın organlarından biri olan
‘Science’
dergisinin 19 Temmuz tarihli sayısında yayınlandı.

Dördü
Nobel ödüllü 25 bilim insanı, Türk Hükümeti’ne barışçıl göstericilere
uluslararası hukuka uygun şekilde davranma çağrısında bulundu.
Türkiye’de insan hakları ihlallerine dikkat çekmek amacıyla Türk
Tabipler Birliği, İnsan Hakları için Doktorlar Kuruluşu, Türkiye’de
Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü Uluslararası Çalışma Grubu – Kuzey
Amerika Temsilciliği’nin girişimiyle hazırlanan bildiride,
göstericilere ve sağlık görevlilerine uygulanan orantısız ve yasadışı
şiddetin önceden görülmemiş boyutlarda yaralanmalara ve ölümlere yol
açtığına değinilerek, böyle bir bildirinin bilim insanları ve tıp
uzmanlarının kaleminden ortaklaşa çıkmış olmasının, Türkiye’de işlenen
insan hakları ihlallerinin boyutunun ve duruma müdahalenin
gerekliliğinin göstergesi olduğu vurgulandı.

Bildiride şu
görüşlere yer verildi: ‘Barışçıl göstericilerin 31 Mayıs 2013 günü
orantısız bir şiddete başvurularak dağıtılması üzerine, Haziran ayında
Türkiye’nin 79 ayrı şehrinde resmi rakamlara göre toplam 2,5 milyon kişi
gösterilere katıldı. Türkiye Hükümeti’nin aşırı miktarda göz yaşartıcı
gaz ve polis şiddetine başvurduğu olaylar, sayısı gittikçe artan ölüm ve
yaralanmalara sebep oldu. 15 Temmuz 2013 tarihinde Türk Tabipler
Birligi’nden verilen son bilgilere göre gösterilerde 63’ü ağır olmak
üzere 8163 kişi yaralandı, 3 kişi henüz hayati tehlikeyi atlatamadı. 106
kişi kafa travması geçirdi, 11 kişi gözünü kaybetti. Olaylarda 5 kişi
hayatını kaybetti.

Hastaneler ve geçici olarak kurulan revirler
de, yaralıların tedavi edildiği kapalı alanlara biber gazı atılmak
suretiyle polis tarafından hedef alındı-. Tıbbi malzemelere el konularak
pek çok sağlık görevlisi gözaltına alındı. Hükümet ayrıca, İstanbul
Tabip Odası genel sekreterini tutuklamak ve protestolar sırasında
gerçekleşen yaralanmalar ve ölümleri gösteren bilgileri saklamak yoluyla
TTB’yi büyük ölçüde baskı altına almıştır. Buna rağmen, TTB bu
bilgilere ulaşım açısından güvenilir tek kaynak olmayı sürdürmüştür.
Sağlık Bakanlığı, hasta gizliliğini açık şekilde ihlal ederek tıp
kuruluşlarından protestolar sırasında yaralanmış hastaların isimlerini,
sağlık durumlarını ve bu hizmetlere gönüllü olan sağlık çalışanlarının
kimliklerini talep edecek kadar ileri gitmiştir. Hükümetin anayasaya
aykırı olan bu talepleri, Erdoğan yönetimi tarafından kara listeye
alınmak korkusu yüzünden tıbbi yardıma ihtiyacı olan binlerce yaralı
eylemcinin tedavisini engellemiştir.

Türk Tabipler Birliği,
kimyasal maddelere maruz kalan bireylerin yaşadığı yan etkileri daha iyi
tespit edebilmek için internet üzerinden 11.115 kişinin katıldığı bir
anket düzenledi. Bu araştırma, etkilenenlerin çoğunluğunun kadın ve
20-29 yaş aralığındaki genç nüfus olduğunu ortaya koymaktadır.
Yaralanmaların yüzde yedisi, gaz bombalarının kısa mesafeden
göstericiler doğrudan hedef alınarak kafa, göğüs ve yüz gibi hayati
tehlike arz eden bölgelerine gelen hasarlar sonucu oluşmuştur. Biber
gazından etkilenenlerin yüzde altmış sekizi aşırı derecede yüksek
miktarda biber gazına maruz kalmış, ancak kimyasal maddelere maruz kalan
kişilerin tümünün sadece yüzde beşi tedavi almak için başvuruda
bulunmuştur.

İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü,
kullanılan bu kimyasal maddelerin tür ve bileşenlerinin açıklanmasına
dair talepleri, bu bilgiler etkilenen kişilerin tedavisinde hayati önem
teşkil etmesine rağmen cevapsız bırakmıştır. İstanbul Kimya
Mühendisleri Odası, farklı türden göz yaşartıcı gazları fareler üzerinde
test etmiş ve kullanılan kimyasal maddelerin ölümcül dozaj ve
konsantrasyon bilgilerini açıklamıştır. Göstericilerin büyük bir
çoğunluğunun bu kimyasallara hem kısa menzilden hem de uzun süreli maruz
kaldığı göz önünde bulundurulduğunda, sağlık durumlarının düzenli
olarak takip edilmesi elzemdir. Kimyasal maddelerin insanlar üzerinde
böylesine kayıtsızca ve aşırı oranda kullanılmasının tıbbi sonuçları
yeterince araştırılmadığı ve ölüme sebebiyet verme olasılıkları yüksek
olduğu için bu tür maddelerin kullanımına derhal son verilmesi
gerekmektedir.

Birçok uluslararası sivil toplum kuruluşu, polisin
aşırı ve orantısız şiddet kullanımı ve hükümetin yasalara aykırı
uygulamaları ile ilgili endişelerini dile getirmiştir. Dünya Tabipler
Birliği, doğrudan Başbakan’a gönderdiği mektuplarda topluma karşı aşırı
şiddet ve kimyasal madde kullanımını kınamıştır. İnsan Hakları için
Doktorlar Kuruluşu’nun (Physicians for Human Rights; PHR) Sağlık
Bakanlığı’na gönderdiği 1 Temmuz tarihli mektupta, sağlık personelinin,
göstericiler de dahil tıbbi yardıma muhtaç olanlara acil yardımını
engelleme amaçlı yasa tasarısı konusundaki derin endişelerini
bildirmiştir. 12 Temmuz tarihinde PHR, Dünya Tabipler Birliği, Alman
Tabipler Birliği ve Avrupa Doktorları Daimi Komisyonu bir araya gelerek
Başbakan’a gönderdikleri mektupta hükümetten biber gazı kullanımı ve
sağlık personeline yapılan hukuksuzlukları da içeren insan hakları
ihlallerine son vermesini talep etmiştir. Bu mektupta Türkiye’ye biber
gazı satışının durdurulması için tüm dünyaya çağrı yapılmış, alınacak
siyasi kararlar ile insan haklarının korunması ve tıbbi tarafsızlık
ilkelerinin garanti altına alınması istenmiştir.

Bu çabalara ek
olarak 70’e yakın ülkeden 500’ün üzerinde eğitim ve bilim kuruluşuna üye
4000’den fazla akademisyenin imzalarıyla desteklediği, barışçıl
göstericilere uygulanan aşırı polis şiddetini kınayan ve göstericilerin
temel anayasal haklarını özgürce kullanmalarını destekleyen bir bildiri
yayınlandı. Gezi ile Dayanışma Boston Grubu ‘Bostonbullular’ ve
‘Türkiye’de Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü Uluslararası Çalışma Grubu –
Kuzey Amerika Temsilciliği (GIT-NA)’ tarafından ortaklaşa hazırlanan
bildiride ölümlere ve binlerce yaralanmaya yol açan polis şiddeti,
anayasal haklarını kullanan göstericilerin insan haklarını ihlal ederek
uygunsuz bir biçimde gözaltına alınıp fişlenmeleri, ana akım medyadaki
sansür ve barışçıl protestocular hakkında hükümetin küçümseyen ve
marjinalleştiren söylemi kınandı. İmzacılar düşünce, ifade ve vicdan
özgürlüğünün ve ayrımcılık yapmamak kaydıyla görüş farklılıklarının her
demokratik toplumun temeli olduğunu vurguladı.

Bu vesileyle biz
akademisyenler, bilim insanları ve aydınlar olarak Türkiye’deki barışçıl
göstericilerle sağlık görevlilerine uygulanan pervasız ve orantısız
şiddeti ve bu esnada kimyasal maddeler kullanılmış olmasını bir kez daha
kınıyoruz. Hükümetin daha fazla sağlık sorununa ve can kaybına mahal
vermeden barışçıl göstericilere karşı kimyasal madde kullanımına derhal
son vermesini talep ediyoruz’.