Muammer Aksoy'u saygıyla anıyoruz

Muammer Aksoy'u saygıyla anıyoruz
31 Ocak 2012 10:58

Prof. Dr. Muammer Aksoy …

Prof. Dr. Muammer Aksoy

 

Türk Hukuk Kurumu Başkanı, yazar Prof. Dr. Muammer Aksoy, 31 Ocak 1990 akşamı, Ankara’da evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.

 

Polis yetkililerinin, “çok profesyonelce” olarak nitelendirdikleri saldırının failleri belirlenemedi ve kanıt olarak geriye sadece boş mermi kovanları kaldı. Yapılan araştırma sonucu eylemde kullanılan silahın türü belirlendi ve daha önce herhangi bir eylemde kullanılmadığı tespit edildi. Suikasttan sonra gazeteleri arayan bir kişi eylemi İslami Hareket adına üstlendi.

 

Aksoy cinayeti, diğer faili meçhullerle birlikte 1999 Eylül ayında sil baştan ele alındı. Dönemin Ankara Emniyet Müdür Vekili Kemal İskender’in koordinatörlüğünde faili meçhul kalan olayların aydınlatılmasıyla ilgili “Faili Meçhul Olayları Analiz Birim” adı verilen özel bir birim kuruldu.

 

Mayıs 2000’de Mumcu’nun katillerini bulmaya yönelik başlatılan Umut operasyonu Aksoy cinayetinin çözümü için de bir umut kapısı oldu. Sincan’da bulunan silah ve susturucuların balistik incelemeye alındığını bildiren polis, gelecek sonuçların evinin bulunduğu apartmanda uğradığı silahlı saldırıda ölen Aksoy cinayetini de aydınlatabileceğini bildirdi.

 

Aksoy’u öldüren silah bulundu

17 Mayıs’ta Sincan’da ele geçirilen bir silahın Emniyet Genel Müdürlüğü kriminal incelemesinde, 1990 yılında öldürülen Aksoy’un öldürülmesi olayında kullanılan silahla örtüştüğü belirlendi ve olayla ilgili failler aranmaya başladı.

 

19 Mayıs’ta Umut operasyonu çerçevesinde Kışlalı suikastını düzenlediklerini itiraf eden Necdet Yüksel, Aksoy cinayetini de kendilerinin işlediğini söylediler. 20 Mayıs’ta Özmen e Yüksel’e Aksoy’un Ankara Bahçelievler’deki evinin önünde tatbikat yaptırıldı. Tatbikat, Aksoy’u susturuculu bir silahla vurduğunu itiraf eden Özmen’e yaptırıldı.

 

 

MUAMMER AKSOY KİMDİR?

 

1917 yılında Antalya’da doğdu. 1939’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Zürih Üniversitesi Hukuk ve Devlet Bilimleri Fakültesi’nde doktora yaptı. Türkiye’ye döndükten sonra Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Kürsüsü’ nde asistanlık ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Medeni Hukuk Kürsüsü’ nde öğretim üyeliği yaptı.

1957 yılında üniversite yasasında yapılan değişikliklerin üniversite özerkliğine zarar verdiği gerekçesiyle üniversitedeki görevinden istifa ederek Cumhuriyet Halk Partisi’ne girdi. 27 Mayıs 1960 sonrasında yeniden üniversiteye döndü, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Anayasa Hukuku profesörü oldu. 1960-1961 yıllarında kurucu mecliste Antalya temsilcisi olarak çalıştı. 1961 Anayasasının hazırlanması sırasında anayasa komisyonu sözcülüğü ve CHP parti meclisi üyeliği görevlerinde bulundu.

12 Mart 1971 muhtırasından sonra sıkıyönetimce tutuklandı ancak yargılama sonucunda aklandı. 1977’de CHP İstanbul milletvekili olarak parlamentoya girdi. Avrupa Konseyi Türkiye temsilciliği ve Türk Hukuk Kurumu başkanlığı görevlerini yürüttü. 12 Eylül 1980’den sonra Ankara Barosu başkanlığına seçildi.

1980’li yıllar Aksoy’un laikliğin ve Atatürkçülüğün yılmaz bir savunucusu olarak öne çıktığı yıllardır. 1980 yılında Türkiye Barolar Birliği’nin düzenlediği 3. Türk Hukuk kurultayında “Türk Hukuk Devrimi” ve “Laik Hukuk ve Laik Devlet Anlayışı” konularında birer bildiri yayınlamıştır. Bu bildirilerle Atatürk’e diktatör diyenlere gerekli yanıtları vermiş, laikliğin ve hukuk alanındaki devrimlerin önemini anlatmaya çalışmıştır. Atatürkçülüğün, “onun sarı saçlarını, mavi gözlerini övmek değil,ilkelerine sahip çıkmak olduğunu” belirtmiştir.

1987 yılında toplanan “Demokrasi Kurultayı”nda demokrasinin yanında faşizm ve şeriat tartışılmış, şeriatın ülkemizde neler yapabileceğini Muammer Aksoy açık ve çarpıcı bir biçimde ortaya koymuştur. Atatürk ilkelerinden ve devrimlerinden verilen ödünlerin ülkeyi nereye götürdüğünü çok iyi kavrayan Aksoy, 1989 yılında Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Bahri Savcı, Münci Kapani ve Bahriye Üçok gibi aydınlarla birlikte Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurmuş ve Kurucu Genel Başkan olarak çalışmıştır.

Ancak Atatürkçülüğün ve bağımsızlığın ödün vermez savunucusu Prof. Dr. Muammer Aksoy , 31 Ocak 1990 günü saat 19.05’te Ankara Bahçelievler’deki evine giderken öldürülmüştür. Cinayetten iki saat kadar sonra gazeteleri arayan bir kişi, “Tesettür konusunda İslama karşı takındığı tavır nedeniyle Müslümanlar tarafından cezalandırıldı. Olay İslami Hareket adına üstleniliyor. 7.65 Baretta ile cezalandırılmıştır” dedi. O gün olay yerinde bulunan üç mermi kovanı dışında dava dosyasına bir şey konulamadı.

Oysa öldürülmeseydi, sonraki günkü basın açıklamasında şu sözleri söyleyecekti Aksoy, “Atatürk’ün din düşmanı olduğunu söyleyenler, her alanda kendileri gibi düşünmeyenleri ve farklı inançlara sahip olanları ezmeyi, yok etmeyi din uğruna cihat sayan vicdan özgürlüğü düşmanlarıdır. Atatürkçüler, dinin değil, din bezirganlarının düşmanıdırlar. Vicdan özgürlüğünün değil, başkalarının vicdan özgürlüğünü tanımayan, vicdan ve inancı kendilerinin tekeline almak isteyen saldırganların düşmanıdırlar. Uygarlıktan yana olanlar, gerilikten yana olanlar kadar yürekli ve özverili olmadıkça, Türkiye’nin aydın ufuklara doğru gidişi sürdürülemez, dahası ortaçağ karanlığına gömülmesi önlenemez…” Prof. Dr. Muammer Aksoy’un cenazesinde Cumhuriyet’in bir başka yazarı, hocasının fotoğrafını kortejin en önünde kucağında taşıdı. Bu yazarımız, 1993 yılında yitirdiğimiz Uğur Mumcu’ydu…