Merhaba Dostlar

Merhaba Dostlar
27 Kasım 2012 11:53

Yaşamda en önemli şey insanların birbirlerine olan sevgi ve dostluklarıdır.İnsanlar arasında bunlar olmazsa yaşam çekilmez bir ızdırap olurdu hiç şüphesiz.


İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

Fakat insan ilişkilerinde sevgi ve dostlukları törpüleyen ve zaman zaman  bitiren olumsuz olgular her zaman bulunmaktadır. Bunlar insan kaynaklı ahlak ve karakter hastalıklarıdır.
 
Bu tür hastalıklar çok iyi yönetilen ve bilimsel verilere uyulan uygar toplumlarda asgari seviyeye indirilmekte ve çoğunluğu mutlu bireylerin oluşturduğu bir ülkede refah içinde yaşanılmaktadır.
 
Hiç şüphesiz hepimizin bildiği gibi insan ilişkileri en yoğun olarak siyasal arena da yaşanmaktadır.İşte bu nedenle insanlar,gruplar,klikler arası kavgalar da çoğunlukla bu nedenle olmakta ve sonuçta sevgi ve dostluklar ayaklar altına alınmaktadır.
 

Neden böyle?
 
Çünkü her çağda, ülkeyi yöneten siyasal iktidar en önemli güç kaynağını oluşturmaktadır.
 
İşte insanlar ve onların oluşturdukları topluluklar bu güç kaynağını elde etmeye çalışırken aralarında şiddetli mücadele ve kavgaya  tutuşmaktadırlar. Daha bilgili ve erdemli topluluklar demokratik bir mücadele sergilerken, bilgiden yoksun çağın gerisinde kalmış siyasal kitle sürü psikolojisi ile hareket ederek insani değerlerden yoksun olarak adeta savaşmaktadır.
 
İnsani değerlerden yoksun siyasal kitle ülkeyi ve üzerinde yaşayan insanları her alanda perişan etmektedir. Hele de o ülke insanlarının okumuşluk ve bilgi düzeyi alt seviyelerde ise,yapılan siyasal seçimler sonucu ülke yönetimi dini siyaset aracı yapan ve onu hoyratça kullanan din tüccarlarına kalır. Çünkü şunu çok iyi biliyoruz ki bilgi düzeyi düşük topluluklar geçek dini olgulara değil de daha çok hurafeler yığını olan dogmatizme inanır. İşte bu durum din tüccarlarının arayıp bulamadığı siyasal bir pozisyondur kendileri için.
 
Çünkü hurafelerle cahil kitleleri kandırmak çok kolaydır. Hurafeler bilgisiz toplukların çok lezzetli ballı böreğidir. İşte din bezirganları ‘oy’ almak için bilgisiz topluluklara hep bu ballı böreği sunarlar.
 
Sevgili dostlar, size yüreğimden gelen sevgi ve dostluk duygularımı arzederek izninizle biraz kendimden bahsetmek istiyorum.
 
Bugünden itibaren haftada birkaç gün siyasal düşüncelerimi ve Türkiye’nin hal-i pürmelalini sizinle paylaşmak istiyorum.

Dostlar, ben 22.Dönem Erzurum milletvekiliyim.3 Kasım 2002 de AKP`den seçildim. Şunu sizinle çok açık bir şekilde paylaşmak isterim ki ben bu partinin aynı zamanda kurucularındanım, ilk Erzurum il başkanıyım. Geldiğim nokta itibariyle bunu neden anlatıyorum? Şunun için, Parti Türkiye’nin yığılan sorunlarını çözmek için çok büyük ümitlerle kurulmuştu ve halka da öyle anlatılmıştı.
 
Ama öyle olmadı. O zaman 3 Y olarak adlandırılan yolsuzluk,yoksulluk,yasaklar ile mücadele edilip yok edilecek denilerek iktidara gelinmesine rağmen bu 3 Y  katmerlenerek ve kanserleşerek büyüdü.
 
İşte ben bu zulümlere daha fazla dayanamayarak AKP`den 30 Mart 2005 ‘de istifa ederek ayrıldım; bir süre bağımsız milletvekili olarak çalıştıktan sonra 29 Eylül 2005’de Anavatan Partisi’ne geçerek AKP ile demokratik kurallar çerçevesinde dönemin bitmesine kalan 2.5  yıl içinde şiddetli bir mücadele verdim.

İBRAHİM ÖZDAĞAN İSTİFA HABERİ İÇİN TIKLAYIN

Bu mücadelemin kayıtları TBMM tutanaklarında bulunmaktadır. O süreç içerisinde en az 300 kürsü konuşmam, yüzlerce yazılı soru önergem ve yasalar genel kurul da görüşülürken ülke sorunlarını ilgilendiren belki binleri bulan sorular yönelttim bakanlara.
 
Vicdanımın rahat olduğuna inanıyorum; o dönemde her konuda ülkemin ve insanımın çıkarlarını düşündüm. Örnek mi istiyorsunuz? Mesela 1 Mart Teskeresi`ne o zaman AKP`de olmama rağmen ‘ ret’ oyu verdim. Yine Anayasa’da değiştirilip hortumculara peşkeş çekilmek istenen ormanlarımızı korumak için 2 B Orman Yasa tasarısına AKP`de olduğum halde vicdanımın sesine kulak vererek ret oyu verdim.
 
Anavatan’a niye mi gittim? Elbette ki AKP`yi iktidardan indirmek için gittim diğer milletvekili arkadaşlarla birlikte.
 
Ama olmadı. Neden olmadı? Çünkü DYP ile Anavatan’ın birleşme aşamasında emperyal güçler ve onlarla işbirliği halinde olan AKP hükümeti siyaseti dizayn ederek bu birleşmeyi engelledi. Tüm bunları ve kimlerin hangi oyunlar içinde olduklarını zaman içinde tek tek anlatacağız elbette.
 
2007 senesi Türk  siyasetinde  entrikaların döndüğü, karanlık işlerin çevrildiği bir dönem olarak siyasal tarihe geçecektir.
 
O zaman Genelkurmay Başkanı olan org. Yaşar Büyükanıt’ın verdiği e-muhtıra, tamamen AKP’nin oylarını artırmaya yönelik çok çirkin bir oyundu.


 
ANAVATAN-DYP birleşmesinin önlenmesi oyun içinde oyundu.
 
Eğer bu birleşme önlenmeseydi Türkiye`de ‘Ergenekon’ ve ona benzer diğer uyduruk davaların hiçbiri olmayacaktı. Çünkü bu iki parti birleşme protokolünü imzalamasından sonra yapılan kamuoyu yoklamasında % 18 oy alıyordu. Bir de seçim sath-ı mailinde yapılan çalışmalarla bu oranın daha  yükseklere çıkacağını hesap ediyorduk.
 
Ben aslında o zaman Anavatan milletvekili olarak bu birleşmeye şiddetle karşıydım. Sebebine gelince Mehmet Ağar tarafından bir kalleşliğe uğrayacağımızdan çekiniyordum. Nitekim bu birleşmeyi bozan da görünürde o oldu.


 
Bu olay nedeni ile Türk siyasetinde adları ve ünvanları ne olursa olsun, çıkarları karşılığı değerlerini verecek ne çok adam olduğunu ve bu olumsuzluklarını kapatmak için kamuoyu karşısında artistçe birbirleri ile horoz dövüşü yaptıklarına şahit olduk. Adeta tuluat yaptılar birileri.
 
Değerli Dostlar, ben gençliğimden beri siyasetin hemen her kademesinde bulundum. Yerel parti yönetim kurulu üyeliğinden başlamak üzere, il başkanlığı, milletvekilliği, merkez karar yönetim kurulu üyeliği ve genel başkan yardımcılığı yaptım.
 
Ben siyaset alanında kendimi hem mektepli hem de alaylı hissediyorum. Yaşamım boyunca siyaset dahil yaptığım her işin teorisini de öğrenmeye çalıştım.
 
Sosyoloji, sosyal-psikoloji, siyaset psikolojisi, tanıtım ve propaganda ile psikolojik hareket en çok ilgi duyduğum ve yutarcasına okuduğum alanlar.
 
Bunları kendimi övmek adına değil şunun için sizinle paylaşıyorum, bundan sonra bu sütunlarda sık sık beraber olacağız.Türkiye’nin sorunlarını gündeme getirip sizinle paylaşmak istiyorum.
 
Bugün Türkiye’nin en büyük sorunu Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olmasıdır. Bu sorun nasırlaşmış bir sorundur ama çözümleri vardır.
 
Demokratik mücadele yapacağız, halkı ikna edeceğiz. AKP’nin içinden geliyorum ve Tayyip Erdoğan’ın yöntemlerini ama aynı zamanda onların panzehirini çok iyi biliyorum.
 
Tıpkı TBMM kürsüsünde konuşma yaparken AKP Grubunu hop oturtup hop kaldırmam gibi.
 
Türkiye bölünme noktasına  geldi, yeniden demokratik milli kurtuluş mücadelesi vermeye yurtseverler olarak mecburuz.
 
Mutlaka başaracağız. Tarih aynı zamanda şunu kalın harflerle kaydetmiştir ki, ülkesinin ve milletinin çıkarlarını kişisel çıkarları uğruna vererek emperyal ülkelerin desteği ile iktidar olanlar aynı emperyal ülkelerin sepetlemesiyle iktidardan uzaklaşmışlardır.
 
‘Büyük devletlerle işbirliği yapan kimse ayı ile aynı yatağa yatan insana benzer’ diyen İsmet İnönü büyük bir gerçeği haykırıyordu.
 
Türk Milleti büyüklüğünün gereğini yapacak ve AKP`yi iktidardan indirecektir; Tayyip Erdoğan Devlet Başkanlığını rüyalarında bile göremeyecektir.
 
Sevgili Dostlarım, her hafta birkaç defa  değişik spesifik siyasal konularda buluşmak üzere ‘SİYASAL ETKENLİK’ adını verdiğim köşeme bekliyorum.
 
Tüm ‘HALKIN HABERCİSİ’ okuyucularına en iyi dileklerimle saygı ve sevgilerimi arz ediyorum.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!