Köylere IŞİD bombası

Köylere IŞİD bombası
29 Eylül 2014 09:43

Şanlıurfa’da iki köye bomba düştü. Üç kişi yaralandı, bir köy boşaltıldı.

 

Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin kontrolündeki Rojava bölgesinde bulunan Kobani kantonuna IŞİD’in saldırıları sürüyor. Kobani’nin kentin güneyi ile doğusunda IŞİD ve YPG arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Önceki gece saat 23.00 sularında başlayan çatışmalar sabaha karşı saat 04.00’e kadar devam etti. ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri, Kobani’nin güneyi ile doğusundaki bazı hedefleri vurduğu belirtildi. Yine koalisyon tarafından önceki gece geç saatlerde ve dün Akçakale’nin tam karşısındaki Rakka’ya bağlı Telabyad’daki karargâh ile petrol rafinerisi gibi birçok hedef havadan bombalandı. Sınırdaki Akçakale’de paniğe neden olan olayın ardından bölge halkı Telabyad’da çıkan yangını izledi. Kobani’nin Siftek köyü Zorava mevkisinde devam eden çatışmalar dün de sürdü. Zaman zaman ağır silahların da kullanıldığı çatışmalar, sınırın Türkiye tarafındaki Karaca köyünden de izlendi. IŞİD ile YPG arasındaki çatışmalar sınırın her iki tarafında da aynı adı taşıyan Mert İsmail köyünden de görülüyor.

 

Mermiler düştü köy boşaldı

 

Kobani’nin doğusundaki Kosik köyündeki çatışmalarda IŞİD’in attığı bir top mermisi dün 18.00 sıralarında sınırın 4 kilometre ilerisindeki Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinin Çengelli, Alanyurt, Tavşan ve Mert İsmail köylerinini ilerisine ondan fazla havan ve top mermisi düştü. Yöre halkı büyük panikle evlerine çekildi. Bu sırada saat 18.30 civarında IŞİD’in attığı toplar sınırdaki bir köyü vurdu. Alanyurt köyüne düşen havan topu bir evi yıktı. 70 yaşlarındaki Mehmet Emin Ceylan ve evde bulunan biri kadın iki kişi yemek yedikleri sırada eve isabet eden topla yaralandı. Yaralılar, köylüler tarafından araçlarla Suruç’taki hastanelere kaldırıldı. Patlama sonrasında köye zırhlı araclar eşliğinde bir Yarbay ve askerler geldi. Köylüler, askere tepki göstererek, “yeter artık Türkiye neden IŞİD’e karşı bir tepki göstermiyor” dedi. Bu sırada haykırarak yaşananlara isyan eden yaşlı bir köylü gözyaşlarına boğuldu.

Köyde, Kobani’den kaçan bir grup Suriyeli’nin de bulunduğu belirtildi. Köylüler, yaşadıkları korku nedeniyle köyü terk etti. Çatışmalardan dolayı ilk kez Suriye’nin Türkiye sınırındaki bir köy boşalmış oldu. TSK’nin angajman kuralları çerçevesinde karşılık verdiği belirtildi

 

Yağmur altında beklediler

 

Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan Suriyeli Kürtler, Suruç ilçesindeki Yumurtalık mevkisinde AFAD’ın oluşturduğu kontrollü geçiş sağlanan alanın yanı sıra Mürşitpınar Sınır Kapısı yakınındaki boş arazide toplandı. Kendirci Mahallesi’ndeki tel örgülerin önüne gelen Suriyeli Kürtler, önceki geceden bu yana etkili olan sağanak nedeniyle çamur olan arazide bekledi. Bu arada geçiş noktasında görevli Suriye Kızılay ekipleri, sınır hattında bekleyenlere battaniye ve gıda maddesi dağıttı. Yumurtalık’taki çamur nedeniyle balçığa dönen alandaki girişlere öğleden sonra izin verildi.

 

2 asker yaralandı

 

Sınırdaki çatışmaların şiddetlenmesinin ardından sınırda nöbet eylemi başlatıldı. Bu sırada yaşanan gerginlikte gruptan atılan taşlardan iki asker hafif yaralandı. Kobani’deki çatışmalarda yaralanan 12 kişi dün Türkiye’ye getirilirken bir süredir tedavi gören yaralılardan ikisi yaşamını yitirdi. CHP Gençlik Kolları Başkanı İrfan İnan Yıldız sınırda incelemelerde bulundu.

 

‘Donuyoruz’

 

Kobani ve köylerini ele geçirmek için başlattığı saldırılardan kaçan Suriyeli Kürtler, katlimdan kaçarak sığındıkları Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde en zor gecelerden birini yaşadı. Gece boyu dinmeyen sağnak ve fırtına onları çok zor durumda bıraktı. Suruç ilçe merkezinde parklarda ve sokaklarda kalanlar, camilere ve DBP’li belediye tarafından belediye binalarına yerleştirildi. Battaniye ve çadır sıkıntısı nedeniyle Rojavalı Kürtler geceyi ayazda geçirdi. Suruç çıkışındaki Suruç-Aligor yolu üzerindeki çadır alanında ise gece zorlu geçti. Çadırlar su altında kalırken, ayaz ıslanan sığınmacıların iliklerine işledi. Geceyi battaniyeye sarılarak geçiren, birbirlerine sokularak ısınmaya çalışan aileler, sabahın ilk saatleriyle birlikte çadırlarını daha elverişli hale getirmek için çabaya girişti. 80 çadırlık alanın zemini dün iş makineleriyle mucur dökülerek çamurlanmanın önüne geçildi. Islanan çadırların zemini de düzeltildi ve naylon serildi. İlerleyen günlerde çadır sayısı 150’ye kapasite ise yaklaşık 2 bin kişiye çıkarılacak.

 

Çıplak ayaklı çocuklar

 

Her çadırda 8 ila10 kişinin yaşadığı bu alanda, günde üç öğün yemek dağıtılıyor. Çadır sakinlerinin en acil ihtiyacı olarak kışlık giysi ve battaniye ile özellikle kadınlar için hijyen malzemesi talep ediliyor. Tabii çıplak ayaklı çocuklar için ayakkabı ve oyuncak da gerekli. Alanda gezinirken, Gaziantep’ten geldiğini öğrendiğimiz üç yurttaşı görüyoruz. Ne aradıklarını sorduğumuzda aldığımız yanıt bizi şaşırtıyor. Köylerinde misafir etmek için Rojavalı aileleri konuk etmek istediklerini söylüyorlar. Üç farklı köyden gelmişler. Ancak Kobani’den kaçanların, gitmeye istekli olmadıklarını söylüyorlar. Nedeni ise korku…Gruptan ayrılırlarsa, IŞİD’in eline geçmek gibi endişeleri var. Çadırlardaki kamp sakinlerinden Ramazan Hoca ile karşılaşıyoruz. Kamp sakinleri çok faal olduğundan onu “muhtar” olarak seçmiş. Elinde megafonla çadırlarda kalanlara tercümanlık da yapıyor, düzen için gerekli uyarıları da anons ediyor. Kendisi, ailesi ve erkek kardeşlerinin eşleri ve çocuklarını Türkiye’ye getirip, onlara göz kulak olmak için burada kalmış. 4 kardeşi ise Kobani’nin değişik bölgelerinde IŞİD ile savaşta. Gece çok üşüseler de “yakınmak gereksiz” diyor Ramazan. Çünkü bir savaş var ve savaşta bu tür yoksunluklar normal. Hatta soğuk nedeniyle üşüten ve ateşlenen çocuğu için de üzülse de “normal” diyebiliyor. “Şikâyet etmeyeceğiz, sabredeceğiz” diyor.

 

Çocuklar, şeker, oyuncak istiyor

 

Bu kez Ramazan’ın eşi Aysa sözü alıyor. Çocuklarının şeker, meyve, oyuncak ve evlerine dönmeyi istediğini ama şu anda sadece beklediklerini söylüyor. 15 kişi kalıyorlar çadırda. 70 yaşlarındaki Cemile Müslim’in çadırındayız. Kardeşinin oğlu Muhammed Ramazan ile aynı çadırda. Cemile nine, önündeki beşikte yatan, kendi adını taşıyan torunu Cemile’yi sallayıp, uyutmaya çalışıyor. 5-6 gün önce gelmişler, o zamandan beri garajda kalmışlar ama şimdi çadıra geçmişler. “Gece çok soğuktu” diyor Cemile nine. Çadırdan su girdiğini, üşüdüklerini ama yaşananların “Allah’ın takdiri” olduğunu söylüyor. Yeğeni ise bacağından rahatsız. “Uyuşuyor ve ağrıyor” diyor. Bu yüzden yürüyemiyormuş. Henüz hiçbir doktora da görünememiş. Elinde Türkçe kitabı olan 9 yaşındaki bir çocuk görüyoruz. Yerde bulduğunu söylüyor. Anlamadığı Latin harfleri ile yazıldığından okuyamadığı ve sadece resimlerine baktığı kitabı yakından inceliyor. Ali Bekir, Kobani’de 3. sınıfı okurken savaş patlamış. Kaçıp gelmişler ailece. “Kitaplarımı, okulumu özledim, o yüzden aldım. Dün gece çok üşüdük, Sokaktaydık, ıslandık, oradan biz bir iki parça eşyayı getirdik at arabasıyla ama kadınlar arkada kaldı, yağmurda yürüyerek geliyorlar şimdi” diyor.

 

 

Kaynak: Mahmut Oral/Cumhuriyet