‘Kamu bankalarının siyasi kararlar alması size de 28 şubat günlerini çağrıştırmıyor mu?’

‘Kamu bankalarının siyasi kararlar alması size de 28 şubat günlerini çağrıştırmıyor mu?’
30 Kasım 2019 10:22

Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, kamu bankalarının İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kredi vermemesini köşesine taşıdı ve “Kamu bankalarının siyasi kararlar alması size de 28 şubat günlerini çağrıştırmıyor mu?” diye sordu.

 

 

 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kamu bankaları tarafından kendilerine kredi verilmediğini açıklamıştı. Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, bu konuyu gündemine taşıdı.

Zeyrek, konuya ilişkin olarak eski Vakıfbank Genel Müdürü Hasan Kılavuz ile görüştü. Kılavuz’un “Bir banka büyükşehir belediyelerine kredi vermiyorsa biraz da kendi bacaklarına ateş ediyordur” değerlendirmesinde bulunduğunu belirtti.

Zeyrek, Kılavuz’un 2012 yılında TBMM’deki darbeleri araştırmak üzere kurulan komisyona “28 Şubat döneminde bankaya belli şirketler ile belediyelere kredi verilmemesi konusunda çok baskı yapıldığını söylediğini hatırlattı.

Zeyrek yönelttiği, “Siyasi baskılar yüzünden Refahlı belediyelere kredi vermeyi kesmiş miydiniz?” sorusuna aldığı yanıtı şöyle aktardı:

“Tersine, İstanbul’da Validesultan Şubesi’ni İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis ettik. Bir de belediyede bir ofis açtık ve işlemlerin oradan sürdürülmesini sağladık. Bankacılık ekonomik bir faaliyettir. Siyasi yaklaşımlarla yapılmamalıdır.”

Zeyrek’in yazısının son bölümü şöyle:
HANİ YERLİ VE MİLLİCİYDİK?

 

 

Kamu bankalarının bu tavrı belediyelere yurtdışından kaynak bulma dışında bir seçenek bırakmayacaktır. Özel bankalardan alınacak kredilerin kaynağı da sonuçta yurtdışı kaynaklar olacaktır.

Ekrem İmamoğlu’nun kredi arayışıyla gerçekleşen yurtdışı temaslarına -her ne kadar daha ucuza borçlanma fırsatı yakalamış olsa da- bu açıdan bakıyorum ve durumun bu noktaya gelmesine neden olanlara “hani yerli ve milliydiniz” diye sormadan edemiyorum.

28 Şubat 1997’de, “post-modern” darbeciler, siyasete müdahalenin yanı sıra ordunun baskısıyla sermayenin el değiştirmesini de hedeflemişti. Devletin eliyle, kamu bankalarıyla Refah Partisi’yle bağlantılı hiçbir kuruma, şirkete ya da şahsa yaşam alanı bırakmamak istemişlerdi.

Siyasetin ekonomik alana bu şekilde müdahale etmesi, kamu bankalarının siyasi kararlar alması size de 28 şubat günlerini çağrıştırmıyor mu?

 

 

Zeyrek’in, yazısının tamamını okumak için tıklayın