İmamoğlu: 5 yıldır TRT’de çıkmış tek haberim yok

İmamoğlu: 5 yıldır TRT’de çıkmış tek haberim yok
14 Şubat 2024 13:20

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, ‘Dünya Radyo Günü”nde sektör temsilcileriyle bir araya geldi. Radyocuların iktidar kanadınca çözülmeyen sorunlarını dinleyen İmamoğlu, kendisinin de benzer bir durumdan şikayetçi olduğunu dile getirdi. İmamoğlu: “5 yıldır benim TRT’de çıkmış bir tek haberim yok” dedi.

 

 

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Dünya Radyo Günü”nde sektör temsilcileriyle öğle yemeğinde bir araya geldi. Eyüpsultan’daki Artİstanbul Feshane’de gerçekleşen buluşmaya, farklı kuruluşlarda görev yapan 30’a yakın radyocu katıldı.

Geçmişte iyi bir radyo dinleyicisi olduğunu belirten İmamoğlu, şunları söyledi:

 

 

“MEDYANIN GENELİNDE HAKİM OLAN BİR İKTİDAR BASKISI SÖZ KONUSU”

 

 

“Arkadaşlarımın bana ifade ettiğine göre, Türkiye’de nüfusun yüzde 95’ine radyolar erişebiliyor. Bu çok ciddi bir oran. Ve radyo vasıtasıyla belki de ulaşılabilir medya kavramı üzerinden ayrı bir yeri söz konusu. Radyoların da iktidar kanadından gelen baskı ve sansür uygulamalarından nasibini aldı. Radyoyu burada herhalde bu hattan ayırmak çok mümkün değil. Baskı ve sansür uygulamalarının tarafsız haberciliği de etkiliyor. Bugün Türkiye’de, bu medya asimetrisinin oluşturduğu ortamda, sağlıklı bilgiye toplumun erişemediğini düşünüyorum. Bunun belki en öndeki mağdurlarından biri olabileceğimi de düşünüyorum. İstanbul’da dahi, vatandaşımıza sağlıklı bilgiyi eriştirebilmek adına, çok büyük bir emek sarf ediyoruz. Özellikle televizyon alışkanlığı olan toplumun ve de örneğin İstanbul’da ev kadınları başta olmak üzere, belli kesimlerin izlediği yayınlara ve kanallara baktığımızda, buradan bu hatlar üzerinden, doğru olmayan haberler üzerinden yürütülen bir medya düzeni var. Açıkçası üzüntüyle söylüyorum, ne yazık ki bu anlamda, özellikle medyanın genelinde hakim olan bir iktidar baskısı söz konusu.

 

 

“BU TARZ BASKILARIN TÜMDEN KARŞISINDAYIZ”

 

 

Bu durumun ülkenin demokrasi sürecini olumsuz etkiliyor. Haber alma özgürlüğünün ya da gazeteciliğin hak ve hukukunun korunduğu bir zeminin, ancak ve ancak Türkiye’yi anlamlı bir demokrasiye kavuşturabileceğini biliyorum. Bu manada, bu tarz baskıların tümden karşısındayız. Medya kuruluşları ve vatandaşların haber alma özgürlüğünün sağlanması konusunda, elimizden gelen her katkıyı yapmaya hazırız. Buraya katılan, katılmayan bütün radyocuların hem gününü tebrik ediyorum hem de daha güzel günlerde, daha özgür günlerde buluşmayı arzu ederim”

İmamoğlu, yaklaşık 1 saat boyunca, radyocuların basın kartı alamamaktan iş tanımlarına, yaşadıkları baskılardan medya içerisindeki konumlarına, seçim sonuç tahminlerinden deprem ve kentsel dönüşüm çalışmalarına kadar farklı konulardaki sorunlarını ve sorularını dinledi. Radyocuların yaşadığı sıkıntıların farklı meslek kollarında, farklı biçimlerde yaşandığını belirten İmamoğlu, şunları söyledi:

 

 

“TÜRKİYE AÇISINDAN GARİP BİR DÖNEM”

 

 

Yani ‘Bu da yapılır mı’ diyeceğimiz o kadar çok şey yaşadım ki; artık trajikomik bir biçimde bunun kitabını yazacak durumdayız, diyebilir. Hani ‘Bu da yapılmaz ki’ ya da ‘Bu da atılmaz ki’, ‘Bu da verilmez ki’, ‘Bu da satılmaz ki’ diyeceğimiz çok şey yaşattılar. Türkiye açısından garip bir dönem. Bence dünya siyaseti açısından da garip bir dönem. Gerçekten bu mekanizma herhalde çalışıyor diye, böyle bir şey tutturdular ve bu gelenekten yürüyorlar. Yani işte radyocuların bir gazeteci kimliği ya da başka bir tarifle, daha özel bir hatta oluşturulabilir. Ya da sarı basın kartı meselesinin çözülmemesi, çok garip bir durum yani. Ben bunu yıllardır sizden duyuyorum. Garipsenecek bir durum. Bu ve buna benzer konular, çok kolaylıkla çözülebilir. Ne bileyim, konsey tarafından tartışılabilir. Oradan bir sonuçla buna çözüm bulunabilir. Ama böyle bir gayret olmayınca, sorunlar çözülmeden ya öylesine duruyor ya da daha da kötü duruma gidebiliyor.

 

 

“SANKİ BU ÜLKENİN MİLYONLARCA MAHARETLİ İNSANI YOKMUŞ GİBİ”

 

 

İnsanların hak ve hukuku, özgürlükleri gibi birçok konuda, aslında hep böyle yapılıyor” diyen İmamoğlu, “Benim endişem bu ülke adına, birçok konuda sanki bu ülkenin milyonlarca maharetli insanı yokmuş gibi, her konuda bir insanın maharetine teslim olmuş gibiyiz. Böyle bir şey yok. Ben koca kenti yönetirken, bu milletin çok maharetli evlatları olduğuna şahidim. Çünkü birçok yaptığımız güzel işin arkasında, yaklaşık 90 bin çalışanımız var ve gerçekten yüzlerce, binlerce, farklı noktalarda, farklı yetenekleriyle bize katkı sunan insanlar var. Bu sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde olandan bahsediyorum. Dolayısıyla, yeter ki insanlarımıza maharetlerini sergileyebilecekleri, yeteneklerini ortaya koyabilecekleri ortam sağlansın. Bunun sağlanmasını istememek, diye bir durumla karşı karşıyayız. Çünkü her şeyin, her iyi şeyin kendinden olduğunu toplu hissetsin diye isteniyor. Ve böyle bir algı yönetiliyor. Bu, büyük bir çaresizlik. Halbuki mensubu bulunduğumuz sistem, yani Cumhuriyet, demokrasi; her bireyin güçlü olduğu bir sistem olmayı gerektirir.

 

 

“BÖYLE ÇALIŞAN BİRİNİ BİR GÜN YANIMDA TUTMAM”

 

 

Bu manada bir kayıp dönemindeyiz. İstanbul’da biz, bu yönüyle çok farklı bir dönem var ettiğimizi düşünüyorum, yaşattığımızı düşünüyorum. Ben çok şahidiyim. Çok basit bir imza… Böyle bir amirin, memurun önünde durur ve ona imza atmaz. Ben çok şahidim buna. Nasıl şahidim? Bir iş insanı olarak şahidim. Bir belediye başkanı olarak şahidim. Yani koca bir ilçeyi yönetirken de bu kurumdan bir evrakın yıllarca nasıl imzalanmadığını, bir şehre hizmetin bilerek nasıl engellendiğine şahidim. Allah şahit ki ve hep böyle bir şeyi yapan bir kişi olsa benimle çalışan, bir gün onu yanımda tutmam yani. Benimle çalışamaz. Ve bugün göreve talip olanların da bu tür reflekslerine şahidim. O bakımdan tabi olunan ve bir iradenin hükmü altında süreç yönetilmesi, bu şehrin kaldırabileceği bir şey değil. Çok net. Bu şehir de bu ülke de demokrasinin o güçlü kodlarının sonuna kadar iyi kullanan bir ortamı hak ediyor. Bizim insanımız da hak ediyor.

 

 

“10 METRO DEDİĞİMİZDE DİYORLAR YA ‘BİZ BAŞLATTIK’ DİYE ÖYLE BİRŞEY YOK”

 

 

İstanbul’da, muhalefet olan merkezi iktidar kanadının, kentteki metroları kendilerinin başlattığı iddialarına cevap vermek istiyorum. Ta 2015’te, hatta 2014’te başlanmış ama durmuş, yarım kalmış, hatta hiç başlanamamış. Yani biz şu an ‘10 metro’ dediğimizde diyorlar ya, ‘Biz başlattık.’ Öyle bir şey yok. Kolaylıkla sayabilirim. Örneğin; Pendik-Kaynarca-Tuzla hattı; yüzde 0 düzeyindeydi. Yüzde 1-1,5 yazıyor raporlarında. O aslında, yani bir yere şantiyeyi koymak gibi bir şey. Hani biri ihaleyi almış, şantiyeyi koymuş, yıllarca durmuş. Veya işte Çekmeköy-Sancaktepe-Sultanbeyli hattı; yüzde 0 düzeyindeydi. Ya da Kirazlı-Halkalı hattı aynı; yüzde 0 düzeyindeydi. Mahmutbey-Esenyurt hattı; yüzde 0 düzeyindeydi. Ve bunların hepsini biz başlattık. Gümbür gümbür de gidiyor. İşte örneğin, Çekmeköy-Sancaktepe hattını Samandıra’ya kadar açıyoruz. Sultanbeyli kısmı da bu yılın sonunda tamamen bitmiş olacak. Tuzla-Kaynarca kısmına yine bu sene sonunda açıyoruz. Mesela Göztepe-Ataşehir-Ümraniye; yüzde 4 seviyesindeydi. Bu sene bitiyor.

 

 

“1,5 MİLYAR EURO’YA YAKIN KAYNAK GETİRDİK TÜRKİYE’YE”

 

 

İstanbul’da, 4,5 sene içerisinde büyük işler başardık. Gerçekten büyük kaynaklar bulduk. 1,5 milyar Euro’ya yakın kaynak getirdik Türkiye’ye. Ve Türkiye’nin itibarının ne yazık ki yerlere serildiği bir ortamda, ‘Talep alamayız’ dedikleri yerde, İstanbul’un ve yönetim biçimimizin itibarıyla; 5 kat, 6 kat, 7 kat talep topladık. Dünya çapında yeşil tahvil ihracı yaptık. Büyük başarılar bunlar. ‘Bunların hepsini ben yaptım’, elbette demiyorum. Çünkü ben, yetenekli ve liyakatli, milletin evlatlarıyla yaptım bunu. Her biri de sahasının iyi insanları, uzman insanları ve eminim ki bizim bulduğumuzun misli misli fazlası, memleketin farklı köşelerinde var bu ülkede. Onun için bu liyakat meselesi önemli bir zincir. O zincirin halkalarını sağlam tutmamız lazım ki, insanlar bu ülkeden umutlarını kesmesin. Aksi takdirde işte insanlar, çocuklar, gençler, çocuk yaşta bile ülkeden gitmeyi hayal ediyor. Bunları yok etmek için, bu ülkenin ne kadar nimeti bol, ne kadar kısmeti bol, ne kadar aslında yaşamı güzel keyifli, enerjisi yüksek bir memleket olduğunu, İstanbul ve bütün ülkenin, bütün her tarafının yaygınlaşmasını sağlamamız lazım. Bu manada sorumluluğumuz büyük.

 

 

“ACABA HER AKŞAM RÜYASINA MI GİRİYORUM DİYE ENDİŞE EDİYORUM”

 

 

Bütün hizmetlerimizle, yaptıklarımızla; bütün kirletilmeye, bütün yok sayılmaya rağmen halkımızı ikna ederek, büyük çarpışmalara rağmen, her konuşmasında beni hatırladığı için teşekkür ederim Sayın Cumhurbaşkanına. Endişe ederim ki, acaba her akşam rüyasına mı giriyorum diye. Bu kadar hafızasında olmamıza rağmen, biz halkımıza hizmet etmeyi ve insanlarımıza doğruları anlatmayı başarmaya gayret ediyoruz. Bu noktada yaptıklarımızla birlikte, yapacaklarımızın İstanbul için çok güzel işler olduğuna inanıyoruz. Ve burada bulunmamızın bir başka önemli tarafı da var. Bu kente muhafızlık yapıyoruz. Bu kenti koruyoruz biz. Hatta korurken, bir yandan da güzelleştiriyoruz. Bizim dönemimizde parsel bazlı tek bir imar artışına izin vermedik. O bakımdan biz, bu şehri aynı zamanda koruyan tarafıyla da güçlü bir yönetimiz. Bu şehri korumanın kazanımı çok yüksek. Aksi takdirde, şehrin sağını solunu çekiştirerek, kötü bir manzarayı da bir anda bu kente verebiliyorlar. Bu yönüyle, yeni dönemdeki göreve güçlü bir şekilde talibiz.

 

 

“DEVLETİN TELEVİZYONU OLDUĞU İÇİN SÖYLÜYORUM”

 

 

Bu anlamda basın kuruluşlarının bizi anlatımlarına ihtiyaç var. 5 yıldır benim TRT’de çıkmış bir tek haberim yok. Bir tek İstanbul Büyükşehir Belediyesi haberi… Mesela birkaç projemiz… Belediyecilik tarihinde daha büyük proje yok. Mesela katı atık yakma tesisi. Yaklaşık 550 milyon Euro. Yani bir metro hattımız mesela, 600 milyon Euro’ya yakın. Yani bunlar büyük işler. Bunu iki dakika geçirirsin ya da otuz saniye. Yok. Çok acı bir şey yani. Bu devletin kanalı. Ben kendi gözlerimle denk geldim. TRT’de gördüm. Yani ilçe belediye başkanının bir projesini anlattığı ya da yağlı ballı bir şölenin, bir etkinliğin önünde anlatırken falan filan… Yani böyle garip bir durum. Devletin televizyonu olduğu için söylüyorum. Bizim vergilerimiz de dönüyor o çark. Yani benim paramdan döndüğü için. ‘Beni versin’ demiyorum zaten. ‘İstanbul’da bir metro açıldı’ dersin ya. Ama otobüs yandı mı gösteriyor. Çok garip bir durum yani. Ve böyle allandıra ballandıra. Enteresan.”