Ilıcak çark etti; Oda TV raporunda aydınlatılması gereken noktalar var

Ilıcak çark etti; Oda TV raporunda aydınlatılması gereken noktalar var
22 Kasım 2012 12:14

Geçtiğimiz çarşamba günü HaberTürk ekranlarında Oda TV davasın kapsamında TÜBİTAK’ın hazırladığı raporu değerlendiren Nazlı Ilıcak, raporda bulunan şaibeli bölümler için davada tutuksuz yargılanan Müyesser Yıldız’ın oğlu İlim’in tarihleri değiştirmiş olabileceği imasında bulunmuştu.

Bugünkü köşesinde konuyu tekrar ele alan Ilıcak, çark etti. Aynı konuyu gündeme getiren Yeniçağ yazarı Yavuz Selim Demirağ ise Ilıcak’ı konuyla ilgili açıklamalarından dolayı ‘kara propagandacı’ olmakla suçladı.

Ilıcak  Müyesser Yıldız’ı iyi tanırım diyerek başladığı yazısında uzun yıllar birlikte gazetecilik yaptığı Yıldız’ın hem kendisinin, hem de Oda TV’nin diğer şüphelilerinin virüs kurbanı olduğuna inandığını söyleyerek,  5 Şubat 2011’den itibaren Oda TV, Barış Pehlivan ve Müyesser Yıldız’ın bilgisayarları virüs saldırısına uğradığını ve  bunu TÜBİTAK’ın  da tesbit ettiğini yazdı.

Yıldız’ın bilgisayarında bulunan dosyalarda zaman anormallikleri görüldüğünü yazan Ilıcak,
Müyesser Yıldız’ın  “Dosyalar virüsle gelmediyse, kim tarafından ve nasıl gönderildi?” diye sorduğunu dile getirdi.

Ilıcak şunları yazdı;

TÜBİTAK, “Dosyalar Müyesser Yıldız’ın bilgisayarında oluşturulmadı, değiştirilmedi, açılmadı” dediğine göre, dışarıdan aktarılmış olduğu anlaşılıyor, işte Müyesser Yıldız bu yüzden sorguluyor: “Eğer virüsle gönderilmediyse, nereden geldi bu dosyalar?”

iki önemli konu daha var:

1) Virüs saldırısının IP adresinin Amerika’da olduğu tesbit edilmiş.

Müyesser, dönemin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a ve FBI’a mektup yazmış; IP adresini kimin kullandığının bulunmasını istemiş. Onlar da, “Mahkemeye veririz” demişler.

Ama mahkeme, ABD’ye başvurup, bu bilginin gönderilmesini henüz talep etmemiş.

2) Türkiye, Avrupa Konseyi Siber Suçlarla Mücadele Sözleşmesi’ni 2 sene önce imzalamış. Ama bir türlü Meclis onaylamamış. Bu onaylandığı takdirde, dijital veriler tek başına delil olarak kabul edilmeyecek. Oda TV’de sadece dijital veriler söz konusu olduğu için, iddialar düşecek.

Bütün bunları Müyesser Yıldız bana anlattı. Ben de madalyonun diğer yüzünü görelim diye söylediklerini sütunumda yayınladım. Gerçekten aydınlanması gereken noktalar mevcut.


KARA PROPAGANDA

Yavuz Selim Demirağ da Yeniçağ gazetesindeki bugünkü köşesinde aynı konuya değindi ve şunları yazdı;

Ekranların vazgeçilmezleri var… Bir bakıyorsunuz gazeteci kimliğinde, bakıyorsunuz savcı kesilmiş… Çoğu zaman haysiyet cellâdı… Şimdilerde ellerine tutuşturulan TÜBİTAK raporu ile Kara Propagandacı… Geçtiğimiz hafta Çağlayan Adliyesinde “Bizi çürüttünüz, sıra çocuklarımıza mı geldi” diye feryat eden baba Soner Yalçın. Diğer tarafta on altı ayını suçsuz yere Silivri’de yalnız başına geçirip neredeyse konuşmayı unutan Müyesser Yıldız… Borcunu ödememek için mirasını reddeden Nazlı Ilıcak kendisine yakışanı yapıyor. Senelerce maaşını vermediği halde son nefesinde Kemal Ilıcak’ın yanında olan Müyesser’in oğlu İlim için “annesini kurtarmak için tarihleri değiştirmiş olabilir” yaftasını yapıştırmak ne de ucuz propaganda.. Nazlı Ilıcak’a gerek Müyesser gerekse İlim gereken cevabı verdi. Ancak canlı yayında neredeyse suç duyurusunda bulunur gibi, ihbar eder gibi konuşan Nazlı, ana-oğulla yüzleşme cesareti gösteremedi. Habercilik anlayışlarına şaşırdığım televizyoncuların memleketi kara propaganda meydanına çevirmelerinin basit bir örneğini daha yaşadık. Her ne kadar Nazlı Ilıcak suçüstü yakalanmışçasına “çevir kazı” taktiğine dönmeye çalışsa da maskesi fena düştü.