Hayattaki ve filmdeki Thatcher

Hayattaki ve filmdeki Thatcher
21 Ocak 2012 12:28

Hıncal Uluç’tan sinema severleri ilgilendiren bir yazı:

Hıncal Uluç’tan sinema severleri ilgilendiren bir yazı….

Kızkardeşim Serpil Gogen, bakanlığı ve başbakanlığı sırasında uzun süre, aile dostları Tansu Çiller’e danışmanlık yapmıştı. Bu süre içinde İstanbul’da ağırladılar, Demir Lady adıyla tanınan zamanın ingiliz Başbakanı Margaret Thatcher’i.. Londra’da da onun konuğu oldular..
Serpil gerçek hayatta tanıdığı Thatcher’i, hafta başında Meryl Streep’e Altın Küre kazandıran /lron Lady Demir Lady filminde de izledi.. Sonra sizler için, hayattaki ve filmdeki Thatcher’i anlattı ve karşılaştırdı. Söz Serpil’de..

 

 

“Alınması gereken en zor önlemleri, ne olursa olsun, iktidarın ilk altı ayında mutlaka almak gerek.. İlk şok dalgasından sonra tartışmalar başlar, kıyasıya eleştirilir, yerden yere vurulursunuz. Dayanmalısınız… Konular gündemdeki önemini yitirip, ortam göreceli olarak sakinleşirken ilk yıl geçer. İkinci yıl, ufukta görülen bazı olumlu sonuçlar moralleri düzeltmeye başlar. Siz de tabii, bu olumlu gelişmelere uygun, umut dolu, renkli tablolar çizersiniz.. Üçüncü sene sonuçlar iyiden iyiye belirginleşir, dördüncü yıl uğraşlarınızın semeresini alır, kahraman olursunuz. Seçimler garantidir, artık…” Yirmi yıl önce Yeniköy, Tansu Çillerin yalısındaki sabah kahvaltımızda ingiltere’nin ilk kadın başbakanı, politik deneyimlerini böyle özetlemişti, Margaret Thatcher.. Aynen filmde yaşananlar gibi.. Onu, Tansu Çiller le çalıştığım dönemde tanıma fırsatı bulmuş, istanbul ve Londra’da birkaç kez beraber olmuştuk.

Tam 20 yıl sonra Thatcher, lron Lady/ Demir Lady filmiyle yine gündemde.. Filmi eleştirir, beğenmeyebilirsiniz.. Dostları, yakınları, hatta Başbakan Cameron (zamanlamayı) alabildiğine eleştiriyor, zaten!.

Merakla gittim. 20. Yüzyıl’a damgasını vuran bu güçlü kadının yaşam öyküsü sinemaya nasıl aktarılmıştı? Dünyaya yansıyan yüzünün gerisinde bilinmeyen neler vardı?
1992 sonbaharında tanıdığım, buluşmadan önce de ders gibi çalıştığım Margaret Thatcher, senaryoya uyuyor muydu?

Koca salonda filmi sadece iki kişi izledik.

Film, demans/ bunama nedeniyle evine kapanan, giderek yavaşlayan zihinsel fonksiyonlarının karmaşasında bile, duruşundan hiç taviz vermeyen Thatcher’m yaşamındaki üç gün üzerine kurulu.. Bir resim, bir biblo, bir söz gibi uyarıların neden olduğu “geriye dönüş” lerle siyasal yaşamından bölümler aktarılıyor. Çok yüzeysel..

Tanıdığım güçlü ve o çok kontrollü kadın perdedeydi ama hayli soğuk bir kişilikle.. Oysa, Doıvning Street’teki Başbakanlık konutundan ayrıldıktan sonra döndüğü mütevazı evi, beş kişilik yemeği kaldıramayacağı için, bizi oğlu Mark’ın görkemli malikhanesinde büyük bir samimiyetle ağırlayan Lady Thatcher çok hoşsohbet ve harika bir ev sahibesiydi. Gece boyunca “Arkadaşlarım” diye söz ettiği Reagan ve Gorbaçov’la tarihin akışını nasıl değiştirdiklerini, politik yaşamının en önem verdiği dönemeçlerinden birini heyecanla uzun uzun anlatırken tarih, diplomasi ve politikaya olan hakimiyetini hayranlıkla izlediğimi anımsıyorum.

Yaşamının bu çok önemli bölümü filmde yoktu, mesela.. Ama boynundan çıkarmadığı inci kolyesi, yakasındaki broşu, küpe ve yüzükleri atlanmamıştı. Hatta, dişlerine bulaşan rujunu etrafa fark ettirmemeye çalışarak kadınsı bir kaçamakla temizleyişi bile vardı filmde..
Eşi, Deniş Thatcher’i istanbul’da tanımış, bir bütün sabah boyunca, Margareth Thatcher gibi bir kadının hayat arkadaşı olarak seçtiği bu sıradan görünüşlü erkekte ne bulduğunu anlamaya çalışmıştım. Yanılmışım. Filmdeki Deniş Thatcher baştan sona sevgi dolu, harika bir eşti.
“Kral ve Ben” müzikalinin ünlü melodisi “Shall we dance” le yaptıkları valsin anılarında çok önemli bir yeri olduğu da kesin.. O gece Londra’da annesinin misafirlerini kendi evinde keyifle ağırlayan Mark Thatcher ise, gerçekte olduğu gibi, filmde de ortalarda değildi. Bir süre önce, yabancı gazetelerden birinde, yaşlı kadının iki yıldır Noel’i evinde yalnız kutladığını okumuştum. Kızı ve oğlu değil, yeğeni ara ara uğrayıp ona sahip çıkıyormuş. Filmde de gerçeği çarpıtmadan, gelemeyeceğini söylemek için bir kez telefon açtı, Sir Mark..
Meryl Streep, bu yıl üçüncü Oscar’ını kazanabilir. Bence, bu oyunculuğu, Streep’in Thatcher’ını görmek gerek..