Dindar nesil mi altın nesil mi

Dindar nesil mi altın nesil mi
8 Şubat 2012 12:35

Mehmet Ali Güller Aydınlık Gazetesi’ndeki köşesinden bugün ‘Dindar nesil mi altın nesil mi?’ başlıklı çok ama çok ses getirecek bir yazı kaleme aldı ve şu sözlerle bitirdi:

Mehmet Ali Güller Aydınlık Gazetesi’ndeki köşesinden bugün ‘Dindar nesil mi altın nesil mi?’ başlıklı çok ama çok ses getirecek bir yazı kaleme aldı ve yazısını şu sözlerle bitirdi:
‘Erdoğan’ın ameliyatı sonrasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ün görev süresinin tartışmaya açılmasıyla başlayan kavgada, yeni bir aşamaya geçildi anlaşılan…  Cemaat ile liberal ortaklığın, Erdoğan’ı yavaştan “İslamcı Kemalist” diye nitelemeye başlamalan boşuna değil! ‘

 

İşte o her satırı tek tek okunması gereken o yazı:

 

Başbakan Erdoğan’ın “dindar gençlik yetiştireceğiz” sözleri basının bir numaralı konusu olmayı sürdürüyor. Erdoğan’ın sözleri, en fazla, AKP’ye tam destek veren liberalleri şaşırtmış gibi görünüyor.

 

Nitekim biz de, Erdoğan’ın Mısır’da “laik olmadığını” belirtip, bu ülkeye “laik anayasa” önermesini alkışlayan liberal kesimin şaşkınlığına şaşırdık…
Anayasa Mahkemesi’nin laiklik karşıtı odak olduğuna hükmettiği bir partinin lideri, laik gençlik yetiştirecek değil ya?

 

Zaman Yazarları neden harekete geçti?

 

Zaman yazarları harekete geçti Şaşıran liberal kesim, Erdoğan’ın sözlerini eleştirmeye başladı. Ancak aynı cepheden, daha sert eleştiri yönelten bir başka kesim daha var! Geleceğiz, ancak önce bir anımsatma yapalım: Nesil yetiştirme hedefini ilk açıklayan Erdoğan olmadı kuşkusuz. “Altın bir nesil” yetiştirip, bu nesille devlet kurumlarını ele geçirip, Türkiye’yi biçimlendirme hedefini ilk ortaya koyan Fethullah Gülen olmuştur. 12 Eylül’ün Türk – İslam senteziyle cemaatin önünü nasıl açtığı ve palazlanması için olanaklan nasıl seferber ettiği ortadadır.

 

Bu anımsatmadan da anlaşılacağı gibi, Erdoğan’ın “dindar gençlik yetiştirme” hedefine aynı cepheden daha sert eleştiri getiren kesim, cemaat olmuştur. Hemen bir kaç örnek verelim:

 

Örneğin Mümtazer Türköne, “devlet, dindar nesiller yetiştiremez” demekte ve bu hedefin sosyolojik olarak imkansız olduğunu belirtmektedir.

 

Örneğin İhsan Dağı, devletin yetiştirdiği ürünlerden hep kuşku duyduğunu, Erdoğan’ın bu sözlerinde ciddi olmamasını temenni ettiğini, zira sonucun dindarlar için bile pek hayırlı olmayacağını belirtmektedir.

 

Örneğin, en ateşli liberal cemaatçi Şahin Alpay, Erdoğan’ın “dindar gençlik yetiştirme” hedefine karşı olduğunu söylüyor ve devletin uygun gördüğü dini,  topluma dayatamayacağını belirtiyor. Alpay, Erdoğan’dan, örneğin tarikat ve cemaaat üzerinde kalan yasaklan kaldırmasını, Diyanet kurumunu özerkleştirmesini istiyor.

 

Cumhurbaşkanlığı savaşı

 

Cemaat yazarlarının bu toplu itirazını nasıl okumak lazım? Mesele sadece “Altın nesilcilerle”, “dindar nesilcilerin” nesilcilik kavgası olamaz herhalde…

 

Gelin bu soruya yanıtı da yine aynı yazarların itiraz yazılarının içinde arayalım: Mümtazer Türköne, şöyle bitirmiş itiraz yazsını: “Dindarlığın meşru ve doğal bir nitelik olarak kabul edilmesinin ve saygı görmesinin hiçbir siyasî getirisi yok. Ama normal değilse ve saygı görmüyorsa, o zaman dindarlıktan daha etkili bir muhalefet aracı bulunamaz. Başbakan, iktidarda onuncu yılında bile bu muhalefet aracına müracaat edebiliyorsa, sorunu çözecek olan devletle din arasındaki sorunlu ve Sorunlu ilişkinin sona erdirilmesi olmalı.” Gerçekten de Erdoğan, iktidarının onuncu yılında bile neden “din” aracına başvurdu yine?

 

Yanıt, Zaman’ın dış transferi Şahin Alpay’ın da saptadığı şu olguda: “… 2014 Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasının başladığına dair bir işaret olarak …”

 

Erdoğan’ın ameliyatı sonrasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresinin tartışmaya açılmasıyla başlayan kavgada, yeni bir aşamaya geçildi anlaşılan…

Cemaat ile liberal ortaklığın, Erdoğan’ı yavaştan “İslamcı Kemalist” diye nitelemeye başlamaları boşuna değil!