Davutoğlu: İnsanlık suçu karşılıksız bırakılamaz

Davutoğlu: İnsanlık suçu karşılıksız bırakılamaz
27 Ağustos 2013 15:26

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye’de yapılan kimyasal saldırının uluslararası hukukun çok açık bir ihlali olduğunu söyledi.

 

Davutoğlu, “Bu bir insanlık suçudur ve bu insanlık suçu karşılıksız bırakılamaz. Müeyyidesi ne ise onun gereği yapılmalı. Yoksa uluslararası hukuktan, yoksa insanlık vicdanından bahsetmenin anlamı kalmaz” dedi.

Safranbolu’da ailesiyle birlikte 3 gündür tatil yapan Ahmet Davutoğlu, bugün Karabük Valiliği’ni ziyaret etti. Karabük Valisi İzzettin Küçük, Davutoğlu’na tablo hediye etti. Ziyaretin ardından açıklamalarda bulunan Davutoğlu, Safranbolu’da bulunduğu sırada telefonla diplomatik görüşmeler yaptığını belirterek, “Safranbolu’yu gezerken diplomatik telefon artan bir hızla devam etti. Dün burada bulunduğum süre içinde birçok dışişleri bakanıyla telefon diplomasim oldum. Dün akşam önce Endenozya Dışişleri Bakanı ile daha sonra Rusya Dışişleri Bakanı ve Amerika Dışişleri Bakanlarıyla görüşmeler gerçekleştirdim. Bu arada önümüzdeki günlerde bir vesile ile ziyaret etmeyi düşündüğüm daha sonra bu gelişmeler dolayısıyla ertelediğim Gürcistan Dışişleri Bakanı’yla da bir telefon görüşmesi yaptım. Tabii bu görüşmeler içerisinde 2 saatlik bir süre zarfında hem Rusya, hem de Amerika Dışişleri Bakanlarıyla yaptığım görüşmeler özellikle Suriye bağlamındaki gelişmeler çerçevesinde özel bir önem taşıyordu” dedi.

 

ULUSLARARASI HUKUKUN ÇOK AÇIK BİR İHLALİDİR

 

Davutoğlu, Suriye’de büyük bir insanlık suçu işlendiğini ifade etti. Davutoğlu, “Son dönemde hepimizin takip ettiği Suriye’de büyük bir insanlık suçu işlenmiştir. En büyük cinayetlerden biri hepimizin yüreğini sızlatacak bir şekilde çocukların, kadınların kimyasal silahlarla ölmüş cesetlerinin görüntüleri hepimizi büyük bir hüzne terk etmiştir. İnsanlık tarihi çok büyük sınavlarla karşı karşıya kalmıştır. Daha önce de hepimizin hatırladığı Bosna’daki katliam, Irak’ta Halepçe katliamı bunlar bizim etnik ve mezhep farkı gözetmeksizin hepsinin acılarını paylaştığımız, kardeşlerimizin yaşadığı ızdıraplardı. Suriye’de de bu bağlamda Şam’da yapılan kimyasal saldırı uluslararası toplumu en güçlü müeyyidelerle mukabelede bulunması gereken bir saldırı niteliğindedir. Uluslararası hukukun çok açık bir ihlalidir. İnsanlık vicdanını zedeleyen büyük bir insanlık suçudur. Onun için olayın olduğu ilk andan itibaren bugüne kadar Türkiye olarak yoğun bir diplomasi yürütülüyor” diye konuştu.

 

Bakan Davutoğlu, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki Moon’la olayın olduğu saatlerden birkaç saat sonra görüşme gerçekleştirdiklerini açıkladı. Davutoğlu, “İki temel talepte bulunmuştuk. BM Güvenlik Konseyi’nin acil toplantıya çağrılması. Bu çağrıldı, toplantı gerçekleşti. Daha sonra da BM’nin Şam’da bulunan inceleme heyetinin yetkilerinin genişletilerek bu bölgeyi kapsayacak şekilde sürdürülmesi. Bu yönde de 37 ülke birlikte bir mektubu BM Genel Sekreterine aynı gün verdik. Ben de İran Dışişleri Bakanı’yla, Suriye rejiminin buna izin vermesi için baskı uygulaması talebiyle görüşmeler yaptım. Dün de Rusya Dışişleri Bakanı’yla görüşmelerimiz oldu. Nitekim uluslararası baskılar dolaysıyla 21-22 Ağustos’ta sunulan bu talebe yaklaşık 3-4 gün sonra 25 Ağustos akşamı Suriye rejimi olumlu cevap vermek durumunda kaldı” dedi.

 

‘BM GÜVENLİK KONSEYİ’NİN BİR ARAYA GELMESİNİ İSTİYORUZ’

 

Davutoğlu, BM Güvenlik Konseyi’nin bir araya gelmesini istediklerini açıklayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

“Tabii bu tür olaylarda saatler bile önemlidir. Eldeki bazı delillerin karartılmaması açısından bu şekilde gecikleştirilmiş bir cevap aslında şüpheleri zaten üzerinde bulunduran Suriye rejiminin üzerindeki şüpheleri daha da arttırmıştır. Dün buradan yoğun bir şekilde takip ettiğimiz, temaslar gerçekleştirdiğimiz başka bir hususta saldırının olduğu bölgeye geçiş esnasında BM İnceleme Heyeti’nin bir keskin nişancının saldırısına muhatap olmasıdır. Bu keskin nişancı saldırısı heyetin muhalefet kontrolü altındaki bölgeyi geçmeden önce gerçekleşmiş bir saldırı. Eldeki verilere göre Suriye yanlısı, rejim yanlısı milislerin ve saldırganların gerçekleştirdiği bir saldırı, gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemek üzere. Bu saldırı haberi sonrasında Rusya Dışişleri Bakanı değerli meslektaşım ile konuştum. Temel talebimizi ve beklentimizi dile getirdim. Türkiye olarak böyle bir insanlık suçu karşısında bütün uluslararası toplumun tek vücut davranması önemlidir. Biz BM Güvenlik Konseyi’nin siyasi görüş ayrılıkları da olsun, farklı konularda farklı tavırlar sergilenmiş olsa da böyle bir insanlık suçu karşısında bütün daimi üyelerin ve bütün BM Güvenlik Konseyi’nin tek bir pozisyonda bir araya gelmesini istiyoruz. Önceliğimiz budur.”

 

Davutoğlu, BM Güvenlik Konseyi’nin insanlık suçu karşısında ortak bir tavır geliştirmesi gerektiğini ifade etti. Davutoğlu, “Kamuoyunda değişik görüşler sergileniyor ama Türkiye’nin birinci önceliği BM Güvenlik Konseyi’nin bu insanlık suçu karşısında ortak bir tavır ve müeyyide geliştirmesidir. Şu ana kadar zaten bu saldırının olmasının sebebi, en temel sebebi şu ana kadar 2.5 yıl içinde Suriye rejiminin yaptığı saldırılarının karşılıksız kalması ve uluslararası toplumun caydırıcılığını yitirmiş olmasıdır. Onun için bugün de bu caydırıcılık yitirilirse bundan sonra herkes bu tür silahları kullanma konusunda kendinde bir tür serbestlik görecek ve daha büyük katliamlar yaşanacaktır” dedi.

 

İNSANLIK SUÇU DURDURULMALI

 

Davutoğlu, iki temel öncelikleri olduğunu, bunun Suriye’de insanlık suçunun durdurulması ve Türkiye’nin güvenliği olduğunu belirtti. Davutoğlu, şunları kaydetti:

 

“Bu konudaki kanaatlerimizi Rusya Dışişleri Bakanı ile paylaştım. Bütün daimi üyelerinin tek bir çizgide buluşması için Rusya’nın gayret göstermesinin önemini vurguladım. Türkiye’nin komşu ülke olarak tüm bu gelişmelerden en fazla etkilenen ülke olarak böyle bir BM Güvenlik Konseyi’nin ortak tutumunu görmeyi arzu ettiğimizi ifade ettim. Temaslarımız devam edecek. Daha sonra sayın Kerry kendi yaptığı basın toplantısının hemen arkasından aradı. Onunla da gelişmeleri değerlendirdik. Bundan sonra atılabilecek ortak adımlar konusunu ele aldık. Zaten 11 ülkenin Suriye’nin dostları grubu ülkeleri temsili İstanbul’da dün bir toplantıdaydı. Bir taraftan da o toplantıları takip ettik. Müsteşar yardımcımızın ev sahipliğinde. Dolayısıyla bütün taraflarla istişaremiz en yoğun bir şekilde devam ediyor. Bizim burada iki temel önceliğimiz vardır. Birisi Suriyeli kardeşlerimize yönelik bu insanlık suçunun derhal durdurulması ve bunların sorumlularının hak ettiği cezayı bulmaları. İkincisi de Türkiye’nin güvenliği, stratejik öncelikleri ve çıkarları. Bu iki temel etrafında Suriye konusunda sürdürdüğümüz aktif diplamasiyi devam ettirmeye kararlıyız.”

 

SUUDİ ARABİSTAN’A GİDİYOR

 

Daha sonra gazetecilerin sorularını cevaplayan Davutoğlu, Türkiye’nin kimyasal saldırıya karşı herhengi bir aldığı önlemler konusundaki soruyu, “Bu konuda en başından itibaren ilgili birimlerimiz sadece bu konu değil tüm konularda Suriye’den gelebilecek riskler ve iç savaştan doğabilecek Türkiye’ye yönelik güvenlik konusunda bütün kurumlarımız alıyorlardı, almaya devam ediyorlar. Bu konularda da bugün buradan Ankara’ya intikal edeceğim. Bu çerçevede öğleden sonra kurumlarımızla görüşmelerimiz devam edecek. Akşam saatlerinde de Suidi Arabistan’a geçeceğim. Bütün bu konuları bölgesel olarak istişare edebilmek için. Ayrıca daha önceden planlanmış bir geziydi. Yarın akşam döneceğiz. Bütün kurumlarımız Türkiye’nin güvenliği ve esenliği için ne yapılması gerekiyorsa tam bir seferberlik halinde, ortak çaba anlamında her türlü tedbiri almak için elimizden gelen gayretler gösterilecek” diyerek cevapladı.

 

‘İNSANLIK SUÇU KARŞILIKSIZ BIRAKILAMAZ’

 

Davutoğlu, bir gazetecinin ABD’nin kimyasal silah kullanıldığını kabul etmesinin bir operasyon sinyali olabilir mi? sorusunu ise şöyle cevapladı:

 

“Operasyon ifadesi akıllara birçok şeyi getirdiği için tabir olarak farklı değerlendirilebilir. Bugün uluslararası toplumun bir sınavla karşı karşıya olduğu açıktır. 1995 yılında bir gecede 8 bin Boşnak kardeşimiz katledildiğinde hepimiz ‘Bugünlerde kim ne için duruyor, insanlık vicdanı ayağa kalkmıyor ve neden harekete geçilmiyor?’ diye isyan etmişsek, nasıl Halepçe katliamında aynı şeye isyan etmişsek, nasıl Gazze saldırılarında aynı şeyi hissetmişsek, dünkü görüntüler ve ben bunu görüştüğüm dışişleri bakanlarıyla bunu paylaştım, hepimiz tabii ki devlet idare ediyoruz ama aynı zamanda insanız. Babayız, aileyiz, çocuklarımız var, bir bananın iki tane küçük çocuğun cansız bedenine sarılışını görüntülerini hepiniz izlemişsinizdir. Hiçbir kurşun yarası olmayan, hiçbir kan görünmeyen iki cansız beden kimyasal silahla öldürülmüş. O babanın hissiyatı BM’nin misyonun temelini oluşturur. BM Güvenlik Konseyi, orada şehit edilen binlerce insanı ve yaralı oldukları için şu anda ölmekte olan bunlar gözardı ediliyor, 3.5-4 gün sürdü Suriye’nin izin vermesi, neyi beklediler? O, 3.5-4 gün içinde kimyasal silahtan etkilenmiş kaç insan öldü. Bunu daha önce vücuduna almış olanlar şu anda bile ölüyor.”

 

Suriye’de insanlık suçu işlendiğini vurgulayan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

“Onlar bu acıyı yaşarken, bunlar bizim kardeşimiz, insan olarak kardeşimiz, BM Güvenlik Konseyi’nde ve diğer zeminlerde bazı terminolojik tartışmalar yapılması çok büyük zaaf. Bu bir insanlık suçudur, bu insanlık suçu karşılıksız bırakılamaz. Müeyyidesi ne ise onun gereği yapılmalı. Yoksa uluslararası hukuktan, yoksa insanlık vicdanından bahsetmenin anlamı kalmaz. Dün, Kerry ve Lavrov ile yaptığım görüşmelerde bunları tüm açıklığı ile paylaştım. Kimse ‘burada kimyasal silah kullanılmadı’ demiyor, herkes ‘var’ diyor. Büyük bir kısım bunun rejim tarafından işlendiği yönünde, kanaatinde. Bazı ülkeler ise farklı kanaatlerde. Bu ayrılığın da giderilmesi için bu araştırmanın bir an önce net tablonun ortay çıkması, net tablonun ortaya çıkmasının ardından BM’nin tek vücut olarak karar alması bu hepimizin işini kolaylaştıracaktır.”

 

ZATEN ÇOK GÜÇLÜ BİR TEZKERE VAR

 

Davutoğlu tezkere tartışmalarıyla ilgili olarak ise “Bu tartışma erken bir tartışma. Daha BM’nin alacağı tutumunu göreceğiz, gelişmeleri göreceğiz. Sayın Başbakan Yardımcımın kast ettiği bir ihtiyaç halinde Türkiye’nin gerekli hukuki adımlar atmaya hazır olduğu. Bugün hemen böyle bir gelişme olacağı anlamına gelmiyor. Sayın Başbakan Yardımcım böyle bir adım, ihtiyaç halinde gerekirse atılabileceğini ifade ediyor. Zaten bizim Suriye’den gelen güvenlik risklerine karşı Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ve hükümetimizin her türlü tedbiri alması yönünde çok güçlü bir tezkere var. Ama ihtiyaçlar daha başka bir şeyi gerektirirse, nihai otorite Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Meclis’e başvurulur ama şu anda bize verilmiş bir yetki var. Bundan daha büyük güvenlik riski de Türkiye için ve bölge için olmaz. Tüm bunları değerlendireceğiz, gerekli adımları Başbakanımız ve hükümetimizle atacağız” diye konuştu.