Davutoğlu: Ben tek adamın yönettiği bir partinin nasıl tükendiğini bizzat yaşayarak gördüm

Davutoğlu: Ben tek adamın yönettiği bir partinin nasıl tükendiğini bizzat yaşayarak gördüm
21 Ocak 2020 10:16

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, vaktinde Cumhurbaşkanı Erdoğan için “muhtar bile olamaz” diye yazanların bugün Gelecek Partisi için heyecan uyandırmadı demesini “Görmek istediklerini görmeye çalışıyorlar” sözleriyle eleştirdi.

 

 
Karar yazarları Ahmet Taşgetiren, Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un sorularını yanıtlayan Ahmet Davutoğlu, hatalardan ders almayı bilen biri olduğunu belirterek “Tek adamın yönettiği bir partinin nasıl tükendiğini bizzat yaşayarak gördüm ve bunu engellemek için çok çaba sarf ettim. Kişilere bağlı partiler kişilerle gider…” dedi.

 

 

Elif Çakır: Peki Gelecek Partisi siyaseten kendisini nerede konumlandırıyor? Türkiye’de neyi temsil edeceksiniz. Nerede duruyorsunuz. Hangi kesimleri hedefliyorsunuz?

Ahmet Davutoğlu: Bunu tek bir cümleyle ifade gerekirse. “Değerlere saygılı özgürlükçü bir partiyiz.” Yani özellikle özgürlükçü bir parti olduğumuzu vurguladık. Ve değerlere saygılı olduğumuzu buna bir sıfat olarak ekledik. Özgürlükçü bir muhafazakar partiyiz demedik. Özgürlüklere saygılı bir muhafazakar parti demedik. Özgürlükçü bir partiyiz. Değerlere saygılıyız. Bu değerleri de programda tanımladık. Bu değerler hem bu toplumun asırların tecrübesinden gelen birikimine dayalı toplumsal değerleridir. Hem cumhuriyetle birlikte gelen kazanımlar, Tanzimat’tan bu yana gelen hukuk ve demokrasi kazanımlarının oluşturduğu değerlerdir. Bütün bunları harmanlayan bir değerler zemini üzerinde bir özgürlükçü parti.

 

 

Ahmet Taşgetiren: Kurucu kadro evet çok çeşitli ama toplum bir takım katmanlara bölünmüş durumda. AK Parti’nin ulaştığı alanlar var, CHP’nin, HDP’nin ulaştığı alanlar var. Bunların hepsi tanımlanmış alanlar bir anlamda. Siz tanımlanmamış bir siyasi hareket başlatıyorsunuz. Bu zorluk olarak gündeminize geldi mi, ne yaptınız?

Ahmet Davutoğlu: Türkiye’de siyasette soğuk bir savaş iklimi var. İki kutuplu bir soğuk savaş iklimi. Daha önce de söyledim biz bu iki kutupluluğu dağıtmaya ve soğuk savaş iklimini yok etmeye geleceğiz. Kastettiğim şuydu. Siyaset Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı şeklinde iki cepheye bölündü. Ben geçmişte bu cepheleşmeleri siyasi tarihimiz içinde okudum. 1950’lerin sonundaki Vatan Cephesi ve karşı cepheler arasındaki karşıtlığın nereye gittiğini biliyorum. 70’li yıllarda Milliyetçi Cephe ve karşısında cepheleşmelerin nereye getirdiğini iyi biliyoruz. İki partili sistemden değil, iki kutupluluktan bahsediyoruz. Türkiye gibi ülkelerde iki kutupluluktan daha tehlikeli bir husus yok. Çünkü o anda kimlikler üzerinden savaşılıyor ve kimlikler öne çıkar, vatandaşlığın ortak değeri ortaya çıkmaz. Dolayısıyla tam da bu dediğiniz tanımlanmış siyasi kalıpları yıkmak için yola çıkıyoruz. O tanımlanmış siyasi kalıpları yıkamazsak Kürt seçmenlerin HDP’ye, milliyetçi seçmenin MHP’ye veya İYİ Parti’ye, seküler seçmenin CHP’ye, muhafazakâr dindar seçmenin Ak Parti’ye mahkûm olduğu ve onların yanlışlarını göz ardı ederek siyasi tavır sergilediği bir tablo ortaya çıkıyor. Eğer biz başarılı olacaksak bir gün Alevilerin haklarını Sünniler, Kürtlerin haklarını Türkler, Türklerin kaygılarını Kürtler ifade etmeye başladığında bu parti başarılı olur. Artık şimdiye kadar hepimiz değişik toplum kesimlerinden gelmiştik, tanımlanmış yerlerden gelmiştik bundan sonra hepimiz Gelecek Partiliyiz. Sosyal medyayı takip ediyorum, bakıyorum iki arkadaş birbirinden farklı kanaat sergiliyor çok da rahatsız olmuyorum. Tamam sergilesinler ta ki parti programına sadık kalsınlar.

 

 

TEK ADAMIN YÖNETTİĞİ BİR PARTİNİN NASIL TÜKENDİĞİNİ YAŞAYARAK GÖRDÜM

 
Ahmet Taşgetiren: Partide çeşitlilik var ama partide lidere de ihtiyaç var. O dengeyi nasıl tutturacaksınız. Çünkü sizin baskın bir lider olduğunuz, partinin de kadro değil lider partisi olacağı hakkında kanaatler de var.

Ahmet Davutoğlu: Bu tür durumlarda uygulamalara bakılmalı. Parti kurulduktan bu yana takriben geçen bir aylık sürede en az 30 arkadaşımız parti adına ya da şahsi görüşlerini ifade etmişler. Ben hatalardan veya olumlu tecrübelerden ders almayı bilen biriyim. Ben tek adamın yönettiği bir partinin nasıl tükendiğini bizzat yaşayarak gördüm. Ve bunu engellemek için çok çaba sarf ettim. O zaman Sayın Cumhurbaşkanı’na şunu ifade ettim. “Efendim benim bir liderlik meselem yok, siz bu partiyi kurdunuz müsaade ederseniz bu partiyi kurumsallaştırırız. Ve bu parti öyle sağlam temele dayanıyor ki yüzlerce yıl da yaşayabilir. Ama kurumsallaştırmazsak yaşayamaz. Kişilere bağlı partiler kişilerle birlikte gider.” Bunu hem cumhurbaşkanına hem de partide birçok kez söyledim. Herkes de biliyordu benim en temel hedefim Ak Parti’yi kurumsallaştırmaktı. Şimdi bütün bunları yaşamış birisi olarak yeni kuracağım bir partide varlığı liderine bağlı bir yapıya izin verir miyim? Şimdi bütün o birikim üzerinde iddiam ve tezim şu; ifrat ve tefritten kaçmak lazım. Şimdi biri şöyle derse hiç lider olmadan parti kurulsun bu bürokraside de iş hayatında da entelektüel hayatta da insan doğasına aykırı bir şeydir.

 

 

Elif Çakır: Ama parti kurulalı bir ay oldu. Çok farklı açıklamalar yapılıyor. Örneğin bir genel başkan yardımcınız “gerekirse devri sabık yaratırız” diyor. Kürt sorunuyla ilgili parti yöneticilerinden farklı sesler çıkıyor. Sanki net bir iskelet oluşmamış gibi görünüyor.

Ahmet Davutoğlu: Çok net bir tanım konsaydı bu sefer de Davutoğlu’nun ideolojisi belli denirdi. Herkes aynı şeyi tekrar etseydi zaten demiştik tek adam var, hepsi aynı şeyi söylüyor denirdi. Ben arkadaşlara şunu söyledim program artık belli, hepiniz bu programa imza attınız, artık konuşabilirsiniz. Her sayfasına imza atılıyor bu programın. Devri sabık tabirini benimsemediğimi ilgili arkadaşımıza da söyledim. Doğru bir tabir değil. Kastetmek istediğinizin bu olmadığını da biliyorum. Biz rövanşist bir parti değiliz, intikam peşinde olan bir parti değiliz. Orada kastedilen şey şu. Hukuk dışı şeylere bu dönemde yeltenenler bunun hesabının sorulacağını bilsinler. Neden bunu söylemek ihtiyacı hissediliyor? Bize kurucu olan arkadaşlar işadamıysa maliye müfettişleri gidiyorsa, başka görevlerdeyse birtakım tehditler alıyorlarsa hatta bazı illerde bürokratlar birtakım işlemlerde bulunuyorsa.

 

 

Yıldıray Oğur: Örnek verebilir misiniz?

Ahmet Davutoğlu: Bize bilgiler geliyor. Birçok ilde gelip soruluyor siz şu partiyle birlikteymişsiniz dikkat edin diye. Bunlar söylendiği zaman hele bunlar devlet görevlileri tarafından söylenmişse ileride bu söyleyenlerin hukuk önünde sorumlu olacaklarının hatırlatılması lazım ki bu tekrar tekerrür etmesin. Talimatla yaptık demesin hiçbir bürokrat. İşler talimatla yapılmaz hukukla yapılır. Talimat o hukuk içindeyse işleme konur.

Bugün Şehir Üniversitesi olayı da dahil olmak üzere yapılan hukuksuz işlemler mutlaka bir gün hukuk tarafından tekrar ele alınılacaktır. Yoksa devri sabık gibi bir niyetimiz düşüncemiz söz konusu olamaz. Hiçbir zaman da rövanş ya da hissi bir tavır içerisinde olamayız. Hukuk his kaldırmaz.

 

 

Elif Çakır: Bu şartlarda teşkilatlanmak zor olmuyor mu?

Ahmet Davutoğlu: Valla size samimiyetle bir şey söyleyeyim ben de bu kadar önemli bir psikolojik şiddet olduğunu hissetmiyordum. Son bir ayda bize gelip tebrik edenlerin önemli bir kısmı “siz ve ekibinizin göstermiş olduğu cesaret dolayısıyla tebrik ederim” diyor. Bir parti kurmanın cesaret gerektiren bir iş olduğu düşüncesinin kendisi bile utanılacak bir şeydir. Baskılar var ama beni mutlu eden bütün bu baskılara rağmen 152 kişilik çok kapsayıcı bir heyet ortaya çıktı. Bütün bu baskılara rağmen parti kuruluşunun hemen sonrasında iki hafta içinde 12 il başkanımızı tayin ettik. Bütün bu baskılara rağmen 10 binlerce kişi üyelik için başvurdu. Ve hala başvurular devam ediyor. Üstelik daha araziye çıkmadık bile. Haziran ayına kadar 81 ilde teşkilatlanmamızı tamamlayacağız. Bazılarını şimdi görüyorum ve tebessüm ediyorum. Vaktinde Tayyip Bey’e “muhtar bile olamaz” nazarıyla başlık atan gazetelerin bugünkü köşe sahipleri Gelecek Partisi heyecan uyandırmadı diye yazıyorlar. Görmek istediklerini görmeye çalışıyorlar. Hiçbir alan tecrübeleri yok.

 

 

Ahmet Taşgetiren: Şu konuşuluyor, derin bir yapı Ak Parti’yi belli bir istikamete sürükledi. Başlangıçtaki rotasından şaşırttı, bugün Cumhur İttifakı denen yapıya getirdi deniyor. Sizin böyle bir derin yapı konusunda kanaatiniz var mı?

Ahmet Davutoğlu: Birileri Ak Parti’nin, Türk demokrasisini restore eden bir hareket olmaktan çıkararak Türkiye’de özgürlükleri kısıtlayan 90’lı yılların siyaset mantığını geri getiren bir yapı haline dönüşmesini arzu etti. Ve bunda FETÖ’cü unsurları da kullandı, Pelikan unsurlarını da. Anlaştıkları şey, Ak Parti’nin otoriter bir yere evrilmesiydi. Bizim böyle bir dizayna engel olduğumuz görüldü. Bundan kim rahatsız oluyordu? Ak Parti’nin 90’lı yıllara dönmesini isteyen statükocu çevreler. 90’lı yılların siyasetini geri getirmeye çalışan malum çevreler, Ak Parti üzerinden zenginleşen bazı çıkar çevreleri ve Ak Parti’yi bir aile mirası olarak görenler uzlaştılar. Şu anda da o uzlaşma devam ediyor. O uzlaşma içinde Ak Parti, milletin sesi olmaktan, milletle bütünleşen bir hareket olmaktan çıkarılıp Türkiye’de ekonomik ve siyasi olarak statükocu bir elitin biraz da beka kavramı üzerinden his istismarına dayalı olarak kendi iktidarlarını sürdürmelerinin aracı haline dönüştürülmek istendi. Manifesto bu dönüşüme karşı Ak Parti’ye bir reçete idi aslında. Ve bütün iyi niyetimizle o reçetenin muhatap bulmasını bekledik aylarca.

 

 

Yıldıray Oğur: Aslında parti programında Kürt meselesi adıyla çokça geçiyor ve ileri öneriler yer alıyor. Mesela anadilde eğitim. Yine kayyum atamalarına karşı çıkılıyor, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi savunuluyor. Gelecek Partisi Kürtlere ne vaat ediyor?

Ahmet Davutoğlu: Kürtlere ne vaat ediyor diye başladığınızda baştan Kürtlerin ayrı bir kategori olduğunu söylüyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hepsine aynı şeyi vaat ediyoruz. Onurlu bir hayat, özgürlüklerin ve kamu düzeninin sağlandığı bir hayat, hukuk düzeni. Ve gelecekten herkesin emin olacağı bir ekonomik refah düzeyi.

Şimdi bunu sağladığınız zaman onurlu bir hayatın içine insanların kendi kimliklerinden gurur duyarak yaşayacakları, kendi dilinden utanmayacakları bir hayat bunun parçasıdır. Hatta programda bir çoğunuzun belki fark etmediği radikal değişiklik yaptık. Bütün diğer parti programlarına bakın önce devlet çatısı kurulur yani anayasal düzen, yönetim sistemi gibi gider. Biz ilk defa insan odaklı siyaset dedik insan temel hak ve özgürlükleri dedik, sonra eğitimi ve sağlığı insan haklarının parçası olarak adlandırdık. Yunus Emre’nin Türkçesi de Fekiye Teyra’nın Kürtçesi de bizimdir. Dilin korunması insanın korunmasıdır. Anadilin eğitimde ve sosyal hayatta kullanılması ve öğretilmesi. Dünyada tüm Türkler için talep ettiğimiz bir hakkı nasıl kendi vatandaşlarımızdan esirgeriz.

 

Fotoğraf: AFP