Cumhuriyet, halk iradesi ile kuruldu

Cumhuriyet, halk iradesi ile kuruldu
15 Nisan 2024 12:49

Türkiye Cumhuriyeti “halk iradesi”ne dayalı seçimlerle oluşan Gazi Meclis tarafından kurulmuştur. 23 Nisan 1920’de açılan TBMM’den önce halk iradesini yansıtan yerel kongreler ortaya çıktı. Bu kongreler dünyanın hemen hiçbir yerinde görülmeyen yerel, halka dayalı demokratik girişimlerdi.

 

 

Alev Coşkun / Cumhuriyet

Fotoğraf: Atatürkçü Düşünce Derneği

 

Seçim sonuçları karşısında şok yaşayan Cumhur İttifakı liderleri dayanaksız sözler söylüyor. Örneğin MHP lideri Bahçeli, CHP lideri Özgür Özel’in “Cam tavanı kırdık” sözlerine tepki vererek “Türkiye Cumhuriyeti sandıkta kurulmamıştır” dedi.

Oysa Türkiye Cumhuriyeti “halk iradesi”ne dayalı seçimlerle oluşan Gazi Meclis tarafından kurulmuştur. Yabancı bilim insanları Cumhuriyetin halk iradesine dayalı olarak kurulduğunu “istisnasız” kabul ederler.

Örnek olarak benim çok beğendiğim, aşağıdaki değerlendirmeyi verelim:

“… 1921 Anayasası Batılı ve çağdaş bir nitelikteydi. Bu özelliğini arkasındaki halk hareketine, … bütün sınıflarıyla ayaklanmış olmasına, milletin vekillerinin de bundan kesin olarak etkilenmiş olmasına borçluydu.” (M. Rousseliere, La Turquie Contitutionnelle, s. 200; aktaran B.Tanör, Kurtuluş-Kuruluş, Cumhuriyet Kitapları)

 

 

DEMOKRATİK-MİLLİ İRADE

 
Oluşumu bakımından TBMM gerçekten demokratikti ve milli iradeye dayanıyordu. 23 Nisan 1920’de açılan TBMM’den önce halk iradesini yansıtan yerel kongreler ortaya çıktı. Bu kongreler dünyanın hemen hiçbir yerinde görülmeyen yerel, halka dayalı demokratik girişimlerdi. Kuşku yok TBMM’nin Kuvayı Milliye ve demokratik köklerini oluşturuyordu.

Osmanlı Devleti’nin yenilgiyi kabul ettiği Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 30 Ekim 1918’de imzalanmasından TBMM’nin 23 Nisan 1920’deki açılışına kadar geçen 1.5 yılda binlerce delegenin katıldığı kongreler yapılmıştır.

 

 

KONGRE İKTİDARLARI
Gerçekten 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkesi’nden sadece altı gün sonra 5 Kasım 1918’de “Kars İslam Şûrası” toplandı. Ardından Kars Büyük Kongresi ve Ardahan Kongresi toplandı.

4 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresi’nden önce yerel ya da bölgesel girişimlerle 26 kongre yapılmıştır. Kars’tan Balıkesir’e, Nazilli’den Trabzon’a, Alaşehir’den Pozantı’ya kadar tüm Anadolu’da Milli Mücadele’nin çoban ateşleri yanıyordu.

Prof. Dr. Bülent Tanör, Kurtuluş-Kuruluş adlı kitabında bu dönem için “yerel kongreler iktidarı” adını kullanır. Kuvayı Milliye ruhunu taşıyan bu hareket halka dayanıyor ve demokratik köklerden güç alıyordu.

 

 

‘ÇALIŞMALAR KİŞİSEL OLMAKTAN ÇIKARILMALI’
Mustafa Kemal, Samsun’dan Havza’ya geçti. Milli hareketi örgütlemeye başlamıştı. Anadolu’ya geçeli henüz 19 gün olmuştu. 8 Haziran 1919’da İstanbul’a geri çağrıldı. Bu çağrılara uymayan Mustafa Kemal asi durumuna düşmüştü.

Giderek hiçbir resmi sıfatı kalmayan Mustafa Kemal’in dayanağı milletti. O noktada stratejik bir karara vardı. Bu kararı özetliyoruz: “Milli Mücadele çalışmaları kişisel olmaktan çıkarılmaktadır.”

İşte 22 Haziran 1919’da açıklanan Amasya Bildirgesi, bu temel stratejik temele dayanıyordu. Onun ilk cümlesi bir durum değerlendirmesidir:

“Vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali tehlikededir”, ardından: “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”

Ve milli iradeye dayanış bildiriyordu: “Her sancaktan üç kişi seçilerek Sivas’a gönderilecek ve kongre toplanacaktır.”

 

 

ERZURUM VE SİVAS
Erzurum ve Sivas kongreleri milli iradeye dayanan, sandığa dayanan Kuvayı Milliye’nin önder toplantılarıdır. Erzurum ve Sivas kongreleri halkın seçtiği delegelerle yapılan halk kongreleridir.

Her iki kongrede alınan kararlar önemlidir. Şöyle ki:

“Milli sınırlar içinde bulunan vatan toprakları bir bütündür, parçalanamaz.”
“Manda ve himaye kabul edilemez.”
“Bu kutsal amaçlar için bir Temsilciler Kurulu seçilmiştir.
MİLLİ EGEMENLİK
Erzurum ve özellikle Sivas Kongresi bildirisinin en temel ilkesi “vatanın parçalanamaz bir bütün olduğu” ve “milli egemenlik” vurgusudur. Kongre boyunca “hâkimiyeti milliye” sözcüğü sihirli bir ilke olarak kabul edilmiştir.

 

 

MECLİS-İ MÜESSESAN
İstanbul’da toplanan son Osmanlı Meclisi 16 Mart 1920’de İngiliz askerleri tarafından basılınca Mustafa Kemal tüm yurda gönderdiği, Meclis’in Ankara’da toplanmasını isteyen bildiride Meclis için “Meclis-i Müessesan” (Kurucu Meclis) adını kullanmak istedi. “Milletin bağımsızlığını ve devletin kurtarılmasını sağlayacak kararları almak üzere olağanüstü yetkiler taşıyan bir Meclis’in Ankara’da toplantıya çağırılması zorunlu görülmüştür” diyordu.

 

 

ÖNEMLİ NOKTALAR
Milletin bağımsızlığını sağlamak ve devletin kurtarılması için alınacak kararlar…
Olağanüstü yetkilere sahip Meclis.
Meclis’in seçimle oluşacağı da belirtiliyordu.
Nitekim Anadolu’nun dört bir yanında sandıklar kuruldu, milletvekili seçimleri yapıldı.

 

 

GAZİ MECLİS
TBMM, Gazi Meclis’tir. Halkın seçtiği vekillerden oluşmuştur. Kökeninde “halk iradesi” vardır. Bu Meclis, üç yıl hem savaş yönetti hem Anadolu’yu yönetti.

Meclis’te “kuvvetler birliği” ilkesi uygulanıyordu ancak tam bir demokrasi egemendi. Prof. Dr. Bülent Tanör, kitabında bu durumu “Savaş demokrasi üretiyor” başlığı ile değerlendirmektedir.

TBMM bu dönemde halk iradesinin tek oluştuğu bir güç ve demokrasinin ana kurucusu olmuştur. Meclis komutanı da seçer ancak gerekirse onun elinden yetkileri de alır.

 

 

SEÇİM
Dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da şudur:

TBMM’nin tüm üyeleri seçimle belirlenmiştir. Tayinle gelen tek bir üye yoktur. Meclis atanmışların değil, seçilmişlerin demokratik organıdır.

Ünlü yazar G. Gaullis, Angora adlı kitabında, “600 yıldır ilk kez Anadolu ve Trakya yönetenleri işbirliği halindeydi” diyor ve “halk egemenliği”ni vurguluyor.

Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasından sonra 1 Kasım 1922’de kaldırılan saltanat, 29 Ekim 1923’te kurulan Cumhuriyet ve 3 Mart 1924’te hilafetin kaldırışı, Anadolu’dan seçimle gelen milletvekillerinin kararlarıyla gerçekleşmiştir.

 

 

DEMOKRATİK CUMHURİYET
1920-1923 yıllarında TBMM’nin yönetim niteliği, demokratik cumhuriyet karakterini tartışmasız bir biçimde taşıyordu.

“Türkiye Cumhuriyeti sandıkta kurulmamıştır” demek, Kuvayı Milliyecilere, Milli Mücadele’yi yürüten gazilere, Atatürk ve arkadaşlarına karşı saygımızın sınırlarını zorlayan bir görüş olmuştur. O zaman Sivas Kongresi’nden önce toplanan 26 yerel kongreyi nereye koyacağız, Erzurum, Sivas kongrelerini nereye koyacağız? Milli Mücadele’yi yöneten Gazi Meclis’i nereye koyacağız…

Kuşkusuz MHP lideri Bahçeli’nin bu görüşü kabul edilemez. Tarihi gerçeklere aykırıdır. Bir kez daha vurguluyoruz: Türkiye Cumhuriyeti halk iradesine dayalı olarak “Egemenlik koşulsuz olarak milletindir” ilkesine bağlı olarak kurulmuştur.