Arınç-Gül flörtü ve Sırrı Süreyya Önder

Arınç-Gül flörtü ve Sırrı Süreyya Önder
4 Haziran 2013 20:00

Arınç’ın bugün yaptığı açıklamalara geleceğim ama önce…

Safile USUL H&H YORUM

AKP’nin şu anda bu olaya müdahil olan ekibinin (Gül ve Arınç başta olmak üzere) Gezi Parkı olayını Sırrı Süreyya Önder’e bağlama gibi bir niyetinin olduğunu gözlemliyorum.

Ki, Arınç bugün yaptığı açıklamanın sonuna doğru, “Gezi Parkında ağaç eylemi yapan grup ile görüşeceğiz” demesinin ardından Sırrı Süreyya Önder ile görüştü ve Sırrı Süreyya Önder’in şu saatlerde de Gül ile görüşmeleri sürüyor olmalı. (bu yazıyı saat 18.30 civarında yazıyorum)

Sırrı Süreyya Önder öğlen saatlerinde kameralara, “Cumhurbaşkanımız ile görüştükten sonra bir çağrı yapacağım.” dedi.

Yapacağı çağrının, “Hükümet ile görüştük,  eylemleri bitirin” gibi bir mahiyet taşıyacağını sanıyorum.

Ve, şu noktayı üstüne basarak dile getirmek istiyorum.

Arınç’ın bugün yarım ağızla özür dilemesine, Vali’nin ve İçişleri Bakanı’nın ortadan kaybolmasına, Hükümet’in ilk kez halk tarafından etkili bir şekilde yola getirilmesine sebep olan olay Sırrı Süreyya Önder ve Gezi Parkına yapılan ilk vahşi polis müdahalesi değil.

Bakın, dikkat edin…

Sırrı Süreyya Önder ve yanındakilere biber gazı sıkılıp, tarumar edilmelerinden sonra Hükümet hiçbir şekilde geri adım atmadı. (geriye dönük olarak saat saat okunabilir olayların gelişimi)

Hatta Erdoğan bundan sonra kameraların karşısına geçip, son derece tahrikkar ve tepeden bir biçimde konuştu ve, “Çapulcular istedi diye projemizden vazgeçmeyeceğiz herhalde” dedi.

Ne Vali bir geri adım atmıştı, ne de İçişleri Bakanı ne de polis güçleri.

Son derece, “Sizi dağıtıp, gününüzü göstereceğiz” havasındalardı.

Fakat ne zaman ki, sosyal medya üzerinden haberleşilip Taksim’e doğru bir akın başladı ve bunun ardından da olayları tv’lerden ve internetten izleyen ve Taksim’e akından haberdar olan halk (kadın, erkek, genç, liseli) onlara katılmaya başladı…

Hükümet işte bundan sonra tak diye ani bir fren yapmak zorunda kaldı.

Hükümet yanlısı basın da bundan sonra çark etti ve biber gazını eleştirmeye başladı.

Şu ana kadar kaç yıldır binlerce Türk vatandaşı öğrenci, genç, kadın,işçi vs. vs böcek gibi gazlanırken oysa, tek kelime yazmamışlar, tek kelime geri adım atmamışlardı.

Lütfen lütfen, lütfen….

Kimse gerçekleri çiğnemesin.

Hükümet’i durduran ve geri çektiren olayı gerçekleştiren kitlesel olarak Türk halkıdır. (orta sınıf Türkler, öğrenciler, kızlar, erkekler, liseliler, bankacılar, öğretmenler, eczacı kalfaları, avukatlar, doktorlar, işçiler, memurlar, sanatçılar, fotoğrafçılar vs. vs. vs.)

Hükümet’i korkutan ve durduran bu oldu.

Sırrı Süreyya Önder değil.

Sırrı Süreyya Önder’in Gezi Parkı’nda olması ve ağaçları söktürmemek için dozerin karşısına çıkması çok önemli ve çok iyiydi ama…

Hükümeti durduran, onlara yapılan acımasız ve vahşi müdahaleden sonra meydanlara, sokaklara akın eden Türk halkı oldu.

Bu arada 60 kadar ilimiz, başta Ankara olmak üzere, İstanbul’a cansiperane destek verdi.

Bunu bir defa anlamadan kimse bu olayı anlamış olmaz.

Ama sanırım Arınç ve Gül bu olayı Sırrı Süreyya Önder’e bağlayarak, “Bu direnen halktan bize fayda çıkmaz, biz yine kendi aramızdaki ittifakta kalalım” dediler ve olayın cici, masum bulduklarını söyledikleri yönünü Sırrı Süreyya’ya bağlamaya karar verdiler.

Ama yanlış hesap İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Hatay’dan (çok şehrimiz var hepsini sayamam şimdi) döner, haberiniz olsun.

Gelelim Arınç’ın açıklamalarına.

Arınç açıklamalarını Erdoğan ile de koordine etmiş, belli.

Ve, Erdoğan hem Arınç’a hem Gül’e, “Benim adıma özür dilemeyin ve beni çiğnemeyin ama ortamı yumuşatacak şekilde konuşun” mealinde talepte bulunmuş, bu da belli.

Arınç ile Gül ikili görüşmelerinde epeyce bir siyasi flört gerçekleştirmişler.

Şöyle ki…

Kendi aralarında bol bol, “Erdoğan da çok fazla konuştu, bu kadar da olmaz ki canım, halkı karşımıza aldık, böyle giderse iktidardan oluruz” mealinde birbirleri ile  hemfikir olduktan ve, “İşler Erdoğan için kötü giderse biz devralırız” diye sinyalleştikten sonra hem Erdoğan’ı kızdırmayacak hem de kamuoyunu teskin edecek bir açıklamayı nasıl yaparız diye düşünmüş, ardından kafalarındaki açıklamayı dikkatlice Erdoğan’la konuşmuş oldukları çok belliydi.

Erdoğan’ın da onlara, “Beni rencide edici açıklama yapmayın, tamam biraz kamuoyunu teskin edin, ki, yakında dönüp yine rahat rahat Başbakanlığa devam edeyim ama fazla da yumuşak olmayın” demiş olduğu da belliydi.

Arınç konuşurken nitekim…

1-Polisi savundu ve polis bazı hatalara rağmen işini iyi yaptı, asıl olarak da marjinal radikal gruplara müdahale etti mealinde şeyler söyledi ama bunu külahımıza anlatabilir.

Neden derseniz, mesela ben, sadece Gezi olayında değil, senelerdir bu Hükümet’in biber gazını, gaz bombasını, dayağı, gözaltını ve hapishane olgusunu nasıl kullandığını, hangi masum çoluk çocuğun, hangi genç kızın, hangi ölen öğretmenin vs. vs. vs. biber gazı vs. mağduru olduğunu izleyegeldim.

Gezi olayında halk akın akın cadde ve meydanlara, sokaklara akın etmeseydi Arınç ve Hükümeti aynı havada devam ediyor olacaktı şu anda.

Tamam mı, oldu mu? Bizi kandırmayın, tamam mı?

Bunu yazdıkça sinirleniyorum şu anda.

Konuyu değiştireyim.

Birşey daha var bugün acilen not etmek istediğim.

CHP Antalya Belediye Başkanı Akaydın, göstericilere “Tepki vermekten vazgeçin” gibi birşey söylemiş.

Bana öyle geldi ki, o da rahatının kaçmasından endişe ediyor olabilir.

Yanılıyorsam tekzibe açığım ve özür de dilerim ama benim ondan beklediğim bu tarz bir adeta dolaylı Hükümet desteği değil vatandaş olarak.

Bir de hemen şunu da belirteyim…

Bu dönemde a-ölüm olmamasına (ki, Antalya CHP’den Abdullah Cömert hayatını kaybetti) b-şiddete karşı durmaya ve kullanmamaya c-kamu malına zarar vermemeye d-yasaları çiğnememeye dikkat etmek zorunda herkes.

Ama bunun ötesinde, “Rahatımız kaçmasın, herkes koltuğunda rahat etsin” filan gibi laflara sempatim yok.

Bir husus daha var bu kapsamda ama ona sonra değinirim ve zaten konu hemen bitmiyor bir-iki yazıyla.

not: Taksim’i ellerinde süpürge temizleyen 16 yaşındaki kız-erkek liseli ana-baba kuzuları var ya, onlar bu ülkenin sevgi dolu yavruları. Onları ağlayarak izliyorum. Artık bu ülkenin sivil toplumuna duyduğum saygı da içlerime sığmıyor, taşıyor benden.


Yazarın Son Yazıları:
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan