Algan Hacaloğlu’ndan kurultay ve bildiri eleştirisi!

Algan Hacaloğlu’ndan kurultay ve bildiri eleştirisi!
22 Ocak 2016 11:35

Konuya birkaç gün evvel OdaTV sitesinde değinilmiş; Ankara’dan gazeteci bir arkadaşım da bana düşüncemi sordu… Evet CHP’nin hafta sonu tamamlanan 35. Kurultayı’na hakim olan kargaşa ve vizyon yetersizliği, yayınlanan Kurultay Bildirgesi’ne de yansımıştı…

 

 

Algan Hacaloğlu / kemalistler.gen.tr

 

Kurultay iradesine saygılıyım… Ancak, “CHP 35. Kurultay Bildirgesi’nin”;

 

 

Partimizde giderek derinleşmekte olan, “Parti ilke ve değerlerine yabancılaşma”, “Parti Programına duyarsızlık” ile “Siyasi misyon ve vizyon yetersizliğinin” izlerini taşımakta olduğunu görmekteyim. Bu duruma, tüm gerçek CHP’liler gibi, ben de üzülmekteyim…

 

 

CHP 35. Olağan Kurultayı Bildirgesinde gereğince yer almayan bazı öncelikli konulara, 26-27 Nisan 2008 tarihinde toplanan, o dönemde benim de dahil olduğum bir süreçte hazırlanan “CHP 32. Kurultayı’nın Bildirgesi” ile mukayeseli olarak, değinmek istiyorum:

 

 

1.- “BOP Teslimiyetçiliği” ve “Ilımlı İslam Devleti” Konusu:

 

 

Ülkemizin kuruluş değerlerine, bağımsızlığına, varlığına, rejimine yönelik bu en vurucu tehdit alanına yönelik politikalarımıza, 35. Kurultay Bildirgesi’nde hiç yer verilmemiş olması, en büyük eksikliktir…

Oysa, 32. Kurultay Bildirgesi’nde:

“Tüm Yurtseverlerin Duygularını Paylaşarak, İktidarın Teslimiyetçi, İşbirlikçi Politikalarını Şiddetle Reddediyoruz…

Bu anlayışla, Türkiye’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bir maşası olarak kullanılmasını, Türkiye’yi “Çağdaş, Laik, Sosyal Hukuk Devleti” yörüngesinden çıkarıp, “Ilımlı İslam devletine” dönüştürme gayretlerini kesinlikle kabul etmiyoruz.” şeklinde, olması gereken onurlu duruş sergilenmişti…

 

 

2.- “Terörle Mücadele ve Kürt Sorunu” Konusu:

 

 

Günümüzde ülkemizin diğer en temel sorunu, ulusal bütünlük ve huzurumuzu tehdit eden silahlı terörün varlığıdır… AKP iktidarının titrek, kaypak, ilkesiz ve yetersiz politikaları ile beslenmekte olan bu konuda, Partimizin “Programı ve çok sayıda politika belgesinde” yer alan politikalarına Kurultay Bildirgesinde gereğince yer verilmemiş olması önemli bir eksikliktir.

 

 

“Terörle etkin Mücadele” paralelinde; Kürt Sorunu’nun, “Bireysel Kültürel Haklar, Eşitlik, Demokratikleşme, Sosyal Devlet, Hoşgörü, Mağduriyetlerin Giderilmesi ve Bölgesel Kalkınma” temelinde çözümlenmesi, iç barış ve huzurun sağlanması politikalarına Bildirgede yer verilmemiştir… Onun yerine Bildirge’de, “Üçüncü Yol Perspektifi” ile çözümden söz edilmekte… Cumhuriyeti kurmuş olan CHP, böylesine yaşamsal bir sorunu, böylesine sıradanlaştırarak geçiştiremez…

 

 

Oysa, 32. Kurultay Bildirgesi’nde:

 

 

“Terörü her alanda, her şekliyle kesinlikle reddediyoruz. Bir insanlık suçu olan teröre derhal son verilmesi için tüm kesimlerin bir kez daha dikkatini çekiyoruz.

Doğu Anadolu’yu unutan AKP iktidarını uyarıyoruz… Güneydoğu Anadolu’da yaşam normalleşmeli, ekonomi canlanmalı, terör ortamında doğmuş olan tüm mağduriyetler giderilmelidir. Kuzey Irak, ‘Türkiye’ye dost bir ülkenin, ülkemize komşu bir bölgesi’ haline dönüştürülmelidir.

Kürt Sorunu özünde, bir demokrasi ve kalkınma sorunudur. Laik Cumhuriyetimizin kurucuları, ‘farklılıklarımızla birlikte yaşamanın güvencesi, temel ön koşulu’ olarak devletin bir etnik yapı devleti veya bir din devleti olmadığını açık bir şekilde ortaya koymuşlardır. Kişisel kültürel haklar, temel insan hakkıdır… Bu haklar, kamusal alanın değil özel alanın olgusudur.” vurgusu yapılmıştı…

 

 

3.- “Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” Konusu:

 

 

Avrupa Konseyine üye olan 45 ülkeden 42’si Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı imzalamış ve onaylamıştır… Ancak, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 31 ülke Şartın bazı maddelerine çekince koymuşlardır…

 

 

CHP, Parti Programında yer alan ilkeler doğrultusunda; yerel yönetimleri, ‘yerel iktidar odakları olarak değil, yerel demokrasi ve hizmet odakları’ olarak görür. Yerel demokrasiyi, ulusal düzeyde demokrasiye rakip olarak değil, onun tamamlayıcısı olarak benimser. CHP, katılımcı yerinden yönetim anlayışı çerçevesinde; yerel nitelikli hizmetlerin yetki ve sorumluluğunu, Üniter Devletin gerekleri dikkate alınarak, yerel yönetimlere devredilmesini benimsemektedir… Bu anlayışla kapsamlı bir “Yerel Yönetimler Reformu” yapılmasını öngörmektedir..

 

 

Ancak, bu hususlar değerlendirilmeden, Kurultay Bildirgesi’nin 6. maddesi ile, “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı üzerindeki şerhler kaldırılmalıdır.” talebinde bulunulması son derece tutarsızdır… Daha evvel Sn. K. Kılıçdaroğlu tarafından da dile getirilmiş olan bu talep, Parti ilkeleri ve Programına aykırıdır…

 

 

Ülkemizin, söz konusu ‘şerhin kaldırılmasına’ değil, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde gerçekleştirilecek kapsamlı bir ‘Yerel Yönetimler Reformuna’ ihtiyacı vardır… Bu aşamada Özerklik Şartı’na konulmuş bulunan ‘Çekincelerin kaldırılması’, kesinlikle demokrasimizi derinleştirici olmaz; aksine, “ulusal bütünlüğümüz ile devletimizin yönetiminde” zaaflar yaratır…

 

 

4.- “Hukuk Devleti ve Yargı Bağımsızlığı” Konusu:

 

 

35. Kurultay Bildirgesinde bu konuda yapılan uyarı; “Yargı, siyasetin ve her türlü güç odağının kontrolünden kurtarılmalı, “özel güdümlü” yargı uygulamalarına son verilmeli , yargı bağımsızlığı tam olarak sağlanmalıdır.” gibi doğru, ancak somut olmayan ve yeterli olmayan birçerçeveye oturtulmuştur…

 

 

Oysa, 32. Kurultay Bildirgesi’nde:

 

 

“AKP iktidarı, hukuka saygıdan yoksundur… Yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi hukuk devletinin ön koşuludur: Bu anlayış içinde;

· Yargı, yasama ve yürütmenin etkisine, siyasetin kuşatmasına kesinlikle sokulmamalıdır.

· Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu gerçekten bağımsız bir yapıya kavuşturulmalı, Adalet Bakanı ve Müsteşarı bu kuruldan çekilmelidir.

· Hukukun üstünlüğü ve egemenliği önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.”

gibi somut ve güçlü vurgularda bulunulmuştu…

 

 

5.- “Laik Cumhuriyetimiz ve AKP İktidarı” Konusu:

 

 

Kurultay Bildirgesinde bu konu; “Laiklik, inançların ve yaşam tarzlarının güvencesidir. Devletin tüm inançlara saygılı, tüm inançlara eşit mesafede olacağı bir laiklik anlayışı güçlü bir şekilde kurulmalıdır.” sözleri ile adeta geçiştirilmiştir…

Oysa, 32. Kurultay Bildirgesi’nde:

Bu konu kapsamlı olarak ele alınmış ve AKP iktidarı altında bugün de geçerliliğini koruyan;

“Laiklik, demokrasimizin omurgası, İç barışımızın çimentosu, inanç özgürlüğünün güvencesi, Kadın-erkek eşitliğinin temel koşuludur:

· ‘Milli Görüş Gömleğini’ çıkardıklarını ilan ederek takiyye yapanlar,

· Laikliğe karşı cephe açanlar, dini siyasallaştıranlar,

· Tarikatların siyaseti, eğitimi, iç güvenliği kuşatmasına göz yumanlar,

· Toplumumuzun dini duygularını sömürenler,

· Ulusal değerlerimizi yüceltmek yerine köktendinci bir kültürü ülkemizde egemen kılmaya çalışanlar,

Ülkemizin bütünlüğüne, halkımızın esenliğine, demokrasimizin gelişmesine, devletimizin huzurlu geleceğine en büyük ihaneti yapanlardır.”

değerlendirmesine yer verilmiştir…

 

 

6.- “Temiz Siyaset- Dürüst Yönetim” Konusu:

Devlet yönetimimizi ve siyaset dünyamızı adeta teslim almış olan, AKP iktidarı ile adeta özdeşleşmiş olan, “yolsuzluk, kuralsızlık, iktidar erkinin şahsi çıkarlara alet edilmesi” sorununa 35. Kurultay Bildirgesi’nde hiç değinilmemiş olması büyük eksikliktir.

Oysa, 32. Kurultay Bildirgesi’nde:

“Temiz siyaset, dürüst yönetim, açık toplum hedefimizdir… AKP iktidarı tüm yolsuzluk, kuralsızlık ve vurgunların hesabını er geç verecektir:

AKP iktidarı ile yaratılmış olan ahlaki çöküntünün aşılabilmesi için;

• Milletvekili Dokunulmazlığı kaldırılmalı, dokunulmazlığın adi suçlara kalkan olmasına son verilmeli, adi suçlarla ilgilitüm milletvekili dosyaları yargıya taşınmalıdır.

• Siyasi Ahlak (etik) yasası çıkartılmalı; AKP iktidarının tüccar siyaset anlayışı sona erdirilmeli, ticaret ile siyasetin göbek bağları kesilmeli; Devletin sırtından haksız zenginleşmenin tüm kapıları kapatılmalıdır.

İktidarı, “temiz siyaset – dürüst yönetim” için zorunlu olan, aynı zamanda AB müktesebatı ve talepleri içinde yer alan bu reformların hızla gerçekleştirilmesi için uyarıyoruz.” ilkeleri ve değerlendirmesi yer almıştı…

 

 

7.- “Ekonomide İstikrarlı Hızlı Büyüme-Güçlü Ulusal Sanayi” Konusu:

Refah Toplumu için sürdürülebilir ekonomi politikalarına dönük olarak 35. Kurultay Bildirgesinde yer alan, “Yüksek teknolojiye dayalı, yüksek katma değerli üretim yapan, kalkınmanın merkezine insanı koyan, güçlü ekonomi ile zengin bir refah toplumu yaratılmalıdır.” ifadeleri son derece yetersiz kalmıştır…

Oysa, 32. Kurultay Bildirgesi’nde:

“Ulusal ekonomiyi çökerten AKP iktidarını uyarıyoruz… Ekonomide hedefimiz; istikrar içinde üretime dayalı hızlı büyüme, güçlü ulusal sanayi, adil bölüşüm olmalıdır… Bugün ülkemizin ihtiyacı;

· ‘Sıcak para ve ithalatla şişirilmiş, hormonlu, sanal büyüme’ değil, üretime dayalı, dış rekabet ve ihracat gücü yüksek, sağlıklı, sürdürülebilir hızlı büyümedir. ‘Uluslararası sıcak paraya’ bağımlılığın sona erdirilmesidir.

· Üretimin, teknolojik yapılanmanın desteklenmesi, üretime dönük sabit sermaye yatırımlarının artırılması, buna yönelik sektör ve bölge bazında teşviklerin güçlendirilmesi, Türkiye ekonomisinin dış dünyada rekabet gücünün artırılmasıdır.” değerlendirmesi ve vizyon belirlemesi yapılmıştı…

 

 

CHP 32. Olağan Kurultay Bildirisi’nin sonunda ise;

 

 

“Bu iktidar ile Türkiye, çok tehlikeli bir kutuplaşmanın, siyasi iktidar ile anayasa çatışmasının, siyasi iktidar ile yargı çatışmasının içine doğru sürüklenmektedir. AKP’nin gözü kararmış iktidarına bir kez daha hatırlatıyoruz:

• Hiçbir seçim sonucu anayasaya bağlılık sorumluluğunu ortadan kaldıramaz.

• Hiçbir iktidar kendi hukukunu yaratarak meşruiyet tablosunu değiştiremez.

• Kendisi için hukuk” peşinde olanlar, gaflet ve dalalet içinde olanlar ülkeyi ancak kaosa götürürler.

Türkiye’nin artık bu iktidarın sorumsuz siyasetini taşıma lüksü kalmamıştır.

Ülkemizde artık, hukuka ve anayasamıza saygılı siyaset ve siyasetçiler egemen olmalıdır.”

diyerek, tüm yurtseverlerin, tüm ulusumuzun tanıklığı ile, AKP iktidarını bir kez daha uyarmıştık…

Ne yazık ki, CHP’nin 35. Olağan Kurultayı Bildirgesi ile; ‘Ülkemizin ve Cumhuriyetimizin temel kurucu değerlerine, demokrasimize, ulusal bütünlük ve toplumsal refahımıza karşı AKP iktidarının yaratmakta olduğu çok yönlü derin tehdit ve tahribata karşı’ kararlı bir duruş sergilenememiştir.

 

 

09 Eylül 1992’de CHP’nin “yeniden kuruluşundan/yeniden açılışından” 10 Mayıs 2010 “Derin Komplosuna” kadar 18 yıl CHP’ye önderlik eden Deniz BAYKAL’ın deyimi ile,

“Cumhuriyetin kurucusu, bağımsızlığın mimarı, kalkınma atılımının öncüsü, çok partili siyasal yaşamın başlatıcısı, 1961 Anayasasının ve demokratik kazanımların en büyük paydaşı, 12 Eylül rejiminin boy hedefi, kökü kurutulamayan ve halktan koparılamayan dev çınar” CHP’yi, günümüzde;

· “İlkelerine, ideolojisine, programına” uygun çerçevede etkin bir yapıya, birlik ve bütünlüğe kavuşturmak,

· Sosyal Demokrasinin evrensel değerleri ve çağdaş gelişmelere açık çerçevede özü ile buluşturmak,

tüm gerçek CHP’lilerin ertelenemez sorumluluğudur…

Çıkış; CHP’nin en kısa sürede “kimlik erozyonunu” ve “eksen kaymasını” aşarak, “öz kimliğine” tekrar kavuşmasıdır…

Türkiye’nin, YCHP’ye değil, gerçek CHP’ye ihtiyacı vardır…