Şehitlerin toprağı üstünde, utancımızın ağırlığı var

Şehitlerin toprağı üstünde, utancımızın ağırlığı var
28 Mart 2012 00:20

Geçen gün bir televizyon kanalında izledim Fatma Şahin'i.
İzlerken ağzım beş karış açık kaldı.
Hayranlıktan değil… Şaşkınlıktan…

Geçen gün bir televizyon kanalında izledim Fatma Şahin'i.
İzlerken ağzım beş karış açık kaldı.
Hayranlıktan değil… Şaşkınlıktan…

 

 

 

 

Deniz Bilgen ÇAKIR   H&H YORUM

 

Sivil şehitlikten bahsediyordu Fatma Şahin. Uludere'de ölen vatandaşlarımızın da şehit olduğunu söylüyordu.

 

Sivil şehitlik nasıl bir kavramdır bilmiyorum. Aklım ermiyor. Şehit denilince benim aklıma gelen şu; 'dini, vatanı, inancı, ideali için canını veren insan'…

 

Acaba ben mi yanlış biliyorum, sonuç olarak koskoca bakan var karşımda. Belki de şehitlik dediğin başka bir şey diye düşünerek bir de sözlüklere bakayım dedim. Malum bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. Sözlüklerde karşıma çıkan sonuç şu;

 

"Kutsal bir ülkü, din veya inanç uğrunda ölen kimse. Vatanını veya milletini müdafaa yolunda ölen kişi. Profesyonel veya vatanî görevini yapmakta olan askerlerden görev başında herhangi bir şekilde yaşamını yitirenler. Herhangi bir terörist saldırı sonucu yaşamını yitiren eğitim, sağlık, güvenlik vb. Görevliler. Görev başında yaşamını yitiren polis, itfaiyeci vb. diğer görevliler.”

 

 

Anladım ki, yanlış olan ben değilmişim.

 

O zaman aklıma tek bir şey geldi; koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümeti kavram fakirliği yaşıyor. Terörden etkilenen vatandaşlarımıza verilecek başka ad bulamamış, “Amaaaaan.. Nasıl olsa hazır elimizde 'şehitlik' diye bir kavram var onu verelim” demiş.

 

 

""

 

 

Sakın yanlış anlaşılmasın; Devletin terörden zarar gören tüm vatandaşlarımızın arkasında olmasını sonuna kadar destekliyorum.  Hainlerin canlı bombalarından, köy baskınlarından, patlamalardan, adam kaçırmalarından zarar gören tüm vatandaşlarımızı himayesi altına almak devletin en tabii görevlerinden.  Kaldı ki daha önce çıkmış kanunlarla da bu yapılıyordu. Sadece kavramın adı 'şehitlik' değil, 'terör mağduru' idi. Hatta bazı açıkgöz vatandaşlarımızın, boş arsasını, arazisini yakıp 'Örgüt geldi, evimi, tarlamı yaktı' diye devletten para aldığını çok iyi biliyorum. Tabii bunlar bir çuvaldaki üç beş çürük elma.

 

Demem o ki, terörden zarar görmüş vatandaşa ille 'şehit' denilmesi şart değil. Şart olmadığı gibi doğru da değil.

 

Zaten şehitlik dediğin şey birileri vasıtasıyla verilebilen bir kavram da değil. Kutsal bir mertebe…

 

Ama sen bunları bir kenara bırakacaksın….

Kaçakçılığın, PKK'nın en büyük finans kaynağı olduğunu,
Kaçakçılık yapmak için ilk şartın örgüte haraç vermek olduğunu,
Kaçakçılıktan elde edilen parada, bunca yıldır terör yüzünden canını veren herkesin kanı olduğunu da bir kenara bırakacaksın…

 

Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını hiçe  sayarak kaçakçılık yapan, kaçakçılık yaparken de   sınır ihlali ile bir kez daha yasaları çiğnediği esnada, hata sonucu öldürülen vatandaşa; şehidine, gazine ödediğin tazminatın üç katını ödeyeceksin.

 

""

 

Bu da yetmeyecek, bir de çıkacaksın onlara da 'şehit' diyeceksin… Üstelik bu insanlar 'terör' yüzünden de ölmüş değil. Tamamen kendi hataları yüzünden canlarından olmuş insanlar.

 

Dünyanın bir ülkesini gösterin ki bana, aynı şartlar altında sınır ihlali yapan insanları elinde çiçeklerle karşılasın…  Yok böyle bir şey.!

 

Askerin Uludere'de ne yapması bekleniyordu?

Projektörler açıp, bir yandan da yerini belli ederek, suratlarından bunlar kimdir, nedir diye anlamaya çalışmaları mı?

Gecenin kör vaktinde, kurdun kuşun bile uyuduğu sırada, PKK'lıların kullandığı yoldan geçenlerin yanına kibarca yaklaşıp kimlik falan sormaları mı?

 

""

 

 

Uludere'de 34 vatandaşımız öldü. Allah rahmet eylesin…

 

Fakaaaaat….

Bu ülkenin sadece 2009 yılına kadar teröre verdiği kurban sayısı 12 bin. Bunların 7 bini polis, asker ve köy korucusu. Geriye kalan 5 bin kişi o bölgeye hizmet için giden öğretmenler, doktorlar, devlet görevlileri. Ve elbette ki terörist eylemlerde canını yitiren vatandaşlarımız…

 

Gencecik yaşta eşini şehit vermiş kadınımızı;
Henüz doğmadan babasını kaybetmiş mini mini evlatlarımızı;
Yavrusunu toprağa vermiş anayı babayı,
Kolunu, bacağını, gözlerini kaybetmiş gazimizi,

Yani binlerce insanın yaşadığı acıyı, çektiği sıkıntıyı, ızdırabı bir kenara bıkaracaksınız ve o insanların ellerindeki en önemli şeyi; şehitlik ve gazilik mertebesini sanki babanızın malıymışçasına dağıtacaksınız!

 

"" 

 

Eğer şehitlerimiz yattığı yerden doğrulup kalkmıyorsa, bunun nedeni toprağın altında olmaları değil, toprağın üstünde yaşayanların utançlarının ağırlığıdır….

 

 

[email protected]


Yazarın Son Yazıları:
Bizim artık bir şehidimiz daha var
Meğer ben 28 Şubatçıymışım…
MHP Erdoğan dedi!