19 Mayıs'la ilgili ne dedi

19 Mayıs'la ilgili ne dedi
20 Ocak 2012 19:11

Erdoğan: 19 Mayıs yönergesi bizden önceki dönemlerde yapıldı

Erdoğan: 19 Mayıs yönergesi bizden önceki dönemlerde yapıldı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “19 Mayıs törenleriyle ilgili bize ağız dolusu hakaretlerle yükleniyorlar. Kusura bakmayın beyler. 19 Mayısla, milli bayramlarla ilgili yönergeyi bizden önceki dönemlerde yapmışlar. Biz aslına uygun şekilde sadece uygulanmasını istedik” dedi.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kura Çekim Töreni’ne katıldı. Erdoğan, burada yaptığı konuşmasında dün Hakkari’de yapılan bombalı saldırıya değinerek, hayatını kaybeden vatandaşa Allah’tan rahmet, yaralılara da şifa dileğini yineledi. Erdoğan, saldırıyı bir ihanet olarak değerlendirirken, “Bu saldırı terör örgütünün nasıl bir gözü dönmüşlük içinde olduğunu, masum sivil vatandaşları, gençleri, çocukları, kadınları nasıl insafsızca katledildiğini gözler önüne serdi. İşinden evine giden insanların arasında bomba patlatan alçakça zihniyeti bir kez daha lanetliyorum, milletimizin takdirine havale ediyorum” dedi.

 

Erdoğan, Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi’nin tüm dünyada gıpta ile izlendiğini kaydederken, Esenboğa ile Kızılay arasında daha önce gecekonduların bulunduğunu hatırlattı. Bu manzaranın Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentine yakışmadığına vurgu yapan Erdoğan muhalefete de “Atatürk’ün Ankara’sına ne kazandırdınız” diyerek göndermede bulundu.

 

19 MAYIS KUTLAMALARI

 

Başbakan Erdoğan, hükümetlerinin laf değil iş ürettiğini, eserlerle konuştuklarını, hamaset değil, eserler ürettiklerini dile getirirken, 19 Mayıs kutlamalarıyla ilgili yeni düzenlemeye yönelik eleştirilere de şöyle yanıt verdi:

 

“Bazıları Ankara’yı, belli yıl dönümlerinde hatırlarken; bazıları Ankara’yı marşlara, sloganlara hapsederken, biz, Ankara’yı, dünyanın gururlu bir başkenti, bu millete yaraşır, yakışır bir dünya başkenti haline getiriyoruz. On yıllar boyunca bunlar ne dediler? ‘Ankara’nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak’… Ya bırakın bunları… Gazi Mustafa Kemal, Gazi Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı, Anadolu’yu örgütledi. 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldi, Meclis’i açtı, Kurtuluş Savaşına başkumandanlık yaptı. 13 Ekim 1923’te Ankara’nın, Meclis iradesiyle bu ülkenin başkenti olmasını sağladı. Peki siz bunun üzerine ne kattınız? Gazi Mustafa Kemal’in, şehitlerimizin, gazilerimizin emaneti olan başkent Ankara’ya siz ne kazandırdınız? 1940’larda tek parti idaresi altında hem Ankara’yı hem ülkeyi yönettiniz. Çeşitli tarihlerde Ankara’da belediye başkanlığı, büyükşehir belediye başkanlığı görevi üstlendiniz? Peki Ankara’ya ne kazandırdınız, Atatürk’ün Ankara’sına ne kazandırdınız, nerede bir eseriniz var, Allah aşkına bize gösterin… Gazi Mustafa Kemal, bu millete, Ankara’dan, buradan, muasır medeniyetler seviyesini bir hedef olarak gösterdi. Hayatı boyunca, Türkiye’nin muasır medeniyetler seviyesine ulaşması için gayret sarf etti. Peki siz ondan devraldığınız emaneti ne yaptınız, nereden aldınız, nereye taşıdınız?

 

Şimdi çıkmışlar, bize 19 Mayıs törenleriyle ilgili ağız dolusu hakaretlerle yükleniyorlar. Kusura bakmayın beyler… 19 Mayıs’la ilgili düzenlemeyi bizden önce yapmışlar. Biz yönergenin aslına uygun bir şekilde uygulanmasını istedik. Bunu farklı yerlere çekmenin hiç anlamı yok, Milleti de, milliyeti de, vatan ve millet sevgisini de biz sizlerden öğrenecek değiliz. Bizim 81 vilayetteki eserlerimiz, bu millete olan sevdamızın göstergesidir. 780 bin kilometrekare üzerindeki yollarımız, okullarımız, barajlarımız, şantiyelerimiz, bu topraklara olan aşkımızın tezahürüdür. Rekor seviyede büyüttüğümüz ekonomi, Türkiye’nin dünyada artan itibarı, bizim Türkiye davamızın en somut ifadeleridir.”

 

“NEDEN SAHİP ÇIKMADINIZ?”

 

Erdoğan muhalefet liderleri Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’ye de seslendiği konuşmasında, “Siz 19 Mayıs törenlerini bu kadar severdiniz de, ya neden o Samsun’daki hatıralara bugüne kadar bir el atmadınız? Samsun’da 1989-1999 arasında CHP 10 yıl belediyeyi elinde tuttu. Neden oradaki eserleri onarmadınız, neden 19 Mayıs’ın izlerine sahip çıkmadınız? Sayın Bahçeli, bu ülkede başbakan yardımcılığı yaptınız, Samsun’da, Sarıkamış’ta, Çanakkale’de, Sakarya’da milli mücadelenin hatıralarını, şehitliklerimizi neden öyle metruk, öyle mahzun halde, kendi kaderlerine terk ettiniz” dedi.

 

“ANKARA’DAN TÜRKİYE’YE FRANSIZ”

 

Erdoğan, muhalefete yönelik eleştirilerinde “Ankara’nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak” mısralarını da anımsatarak “Biz eser üretiriz, biz eser ortaya koyarız. Ama onlar sadece işin edebiyatını yapar, sadece istismarını yaparlar. Ankara’nın taşına bak gözlerimin yaşına bak… Bunlar bu. Siz, birileri gibi gözyaşı dökmeye devam edin. Biz Gazi Kemal’in işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine doğru yürümüyor, koşuyoruz. Farkımız bu” diye konuştu. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Brüksel’de ülkesini yabancılara şikayet ettiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, “Allah aşkına, Türkiye ile ilgili cahilce açıklamalar yapan, ABD Cumhuriyetçi başkan aday adayı Rick Perry ile bizim anamuhalefet partisi Genel Başkanı arasında ne fark var? Fark şu; birisi Teksas’ta yaşıyor, diğeri Ankara’da. Birisi Teksas’tan Türkiye’ye Fransız, diğeri Ankara’dan Türkiye’ye Fransız” dedi.

 

“SARI GELİN TÜRKÜSÜNÜ ŞİŞLİ’DEKİ KURŞUN SUSTURAMAZ”

 

Erdoğan konuşmasında Hrant Dink davasıyla ilgili değerlendirmelerde de bulundu. Ankara’nın derinlerine, kılcal damarlarına işlemiş olan suç örgütlerini, derin ilişkileri tek tek deşifre ettiklerini kaydeden Erdoğan şöyle devam etti:

 

“Biz Ankara’daki o hantallığın bizi dönüştürmesine müsaade etmedik; tersine, Ankara’yı milletin iradesi doğrultusunda dönüştürdük, dönüştürmeye de devam ediyoruz. Şunu herkes bilsin ki, Ankara’nın gözü, kulağı, bütün benliği şu anda Van’daki kardeşlerinin üzerinde, onlarla birliktedir. Ankara’nın yüreği Uludere ile birliktedir. Ankara artık, kendi sınırlarının ötesini göremeyen bir miyop değil. Ankara, sadece Gazze’yi, Kudüs’ü, Şam’ı, Somali’yi görüp, yanı başındaki illere tepkisiz bir hipermetrop da değil. Ne Uludere’deki 34 vatandaşımızın, ne de İstanbul’da, sokak ortasında hunharca katledilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Hrant Dink’in davası, hiç kimsenin endişesi olmasın, geçmişte olduğu gibi, Ankara’nın derin dehlizlerinde kaybolmaz, kaybolamaz. Türkiye artık eski Türkiye değil. Hiç kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz. Hiçbir tezgah, hiçbir komplo, hiçbir provokasyon gizli kalamaz.

 

Bir kere şunu herkes bilsin; 6 farklı dilde, aynı ezgiyle, aynı duyguyla söylenen Sarı Gelin türküsünü, Şişli’de sıkılan bir kurşun susturamaz. Hükümet olarak yürütme olarak bugüne kadar bizim sorumluluğumuz neyse biz onu hakkıyla yerine getirmenin gayreti içinde olduk. Bundan sonra da aynı samimi gayreti göstereceğiz. Bakınız olay olmuştur ve 32 saatte faili yakalanmıştır. Bu, yürütmenin bu konu üzerinde ne kadar hassas olduğunu, ne kadar bu işte işi sıkı tuttuğunun bir ifadesidir. Dolayısıyla şu anda sağda solda köşelerinde yazı yazanlar yürütmeye konuşurken, hükümetimize konuşurken önce kendilerine şöyle bir çeki düzen versinler de ondan sonra konuşsunlar. Bu bir faili meçhul olmamıştır. Anında işin üzerine gidilmiş ve 32 saatte neticelendirilmiştir. Bunların bağlantıları şu bu vs. Bu ülkede yargı yürütmeye neyi bu noktada isterse, yürütmeden isterse yürütme onu yapar. Yapmıyorsa o zaman bütün bu sorumluluğun altına bizzat imzamızı atarak biz gireriz. Ama bu ülkenin bir yasama yürütme, yargı erki olduğun da herkesin bilmesi lazım. Yeri geldiği zaman diktatörlük, yeri geldiği zaman demokrasi diyeceksin… O zaman demokraside biz bileceğiz ki kuvvetler ayrılığı prensibi var. Bunun gereği neyse onu yapacağız. İşte biz bunu yapıyoruz ve yaptık. Hiç kimse ama hiç kimse sanki hükümet yargılama yapıyormuş gibi faturayı hükümete kesme yanlışına düşmemelidir. Yargılama süreçlerini hükümetten bilenler de hata yaparlar. Hükümetin süreçlere müdahale etmesini isteyenler de yanlış yaparlar. AK Partinin aklığına temizliğine kimse leke süremez gölge düşüremez. Kaldı ki Dink davasında da dosya kapanmamış süreç tamamlanmamıştır. Devam eden bir süreç var. Temyiz aşamasında umuyorum ki yargı şüpheleri giderecek kamu vicdanını rahatlatacak adımları atacaktır.”

 

Erdoğan 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum öncesinde CHP, MHP ve BDP’nin, koro halinde “Bunlar 12 Eylül müdahalesinden hesap soramaz” dediğini belirterek Türk milletinin 12 Eylül referandumunda evet diyerek yolu açtığını şu anda yargının 12 Eylül müdahalesinin hesabını sorduğunu söyledi.

 

Erdoğan, muhalefete yönelik “Bunların yüzü kızarmıyor” dediği konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

“Yıllardır 12 Eylül müdahalesinin istismarını yapan, oradaki idamları, işkenceyi, baskıyı kendileri için siyasi ranta çeviren bu partiler, bugün utanmasalar, neredeyse 12 Eylül’e, onun faillerine sahip çıkacak, kol kanat gerecekler. AK Parti’nin kapatılması gündemde… Anamuhalefet, ‘Ankara’da hakimler, savcılar varmış’ dedi. Adeta AK Parti’nin kapatılması için neredeyse sokaklara dökülüp tencere, tava dolaşacaklardı. Neyle yargılanıyordu AK Parti, ne demişlerdi? Ama bumerang gibi bütün oyunları bozuldu, geldi kendilerini buldu. Çünkü millet Allah’tan sonra en büyük güçtür. Hiç bir suç karanlıkta kalmayacak; hiç bir cinayet faili meçhul kalmayacak. Hiç kimse hesabını sormasa, biz milletimizle el ele, kalp kalbe, gönül gönüle bu ülkeyi tertemiz yarınlara taşıyacağız. Biz burada olduğumuz sürece, biz nefes alıp verdiğimiz sürece, bu ülkede sivil dikta, PKK, BDP ve diğerlerinin faşizm özlemleri, ırkçılık özlemleri, ayrımcılık özlemleri karşısında bizi ve aziz milleti bulacaktır. Millet, demokrasiden geriye gidişe asla müsaade etmeyecektir. Tek parti döneminin CHP zihniyeti bu ülkede tekrar yeşerme imkanını bulamayacaktır. Bakıyorsunuz, PKK ve onun uzantısı olan BDP, her hadisede, her fırsatta hükümeti ve partimizi itham ediyor. Aynı şekilde MHP, hemen her olayda faturayı hükümete kesiyor. CHP, parmağına kıymık batsa hükümeti sorumlu tutuyor. Medyaya bakıyorsunuz, aynı tavır. Bunlar, en başta kendileri demokrasiyi özümseyemediler. Bunlar, demokraside, yasama, yürütme ve yargı ayrımını kabullenemediler. Yargı kararıyla operasyon yapılır, hükümet eleştirilir. Tutuklama kararı verilir, hükümet eleştirilir. Tutukluluk süresi uzar, hükümet eleştirilir. Ya bununla ilgili yasal düzenlemeler AK Parti döneminde mi yapıldı? Neden? Çünkü bize kadar bu işler böyle gelmiş… Bizim hükümetimize kadar, yargı birilerinin arka bahçesi olmuş. İşte 12 Eylül’de millet buna son verdi, yargı birilerinin değil, milletin bahçesi haline geldi, bunu hazmedemiyorlar.”

 

“AÇIK HAVA TİYATROSU”

 

Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı fezlekeye de değinerek Kılıçdaroğlu ve CHP grubunun, bu fezlekeden bir kahraman çıkarmak için kumpanya düzenlediklerini kaydetti. “Silivri’ye tiyatro diyorlar. Ya tiyatro Silivri’de değil, tiyatro CHP grubunda” diyen Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun son fezlekeden sonra adeta Malkoçoğlu olup, yeri göğü inletmeye çalıştığını söyledi. Erdoğan, “Bu fezlekeden önce tam 13 fezleke hazırlanmış. 3 taksim 73 nolu dosya. 15 Temmuz 2011 tarihli. Suç isnadı; görevi suistimal. 3 taksim 123 nolu dosya. Aynı tarihli. Madde-i mahsusu suretiyle hakaret. 3 taksim 305 nolu dosya. Yayın yoluyla hakaret. Bir başka dosya. Tehdit, hakaret. Bir başka dosya, iftira. Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet, kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret. Hakaret, basın yoluyla iftira, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs. Bu şekilde tam 13 fezleke. Bu son hazırlanan fezlekedeki suç isnatlarının benzerinden daha önce 4 tane hazırlanmış. Sayın Kılıçdaroğlu, bu fezlekelerden haberiniz yok muydu? O zaman neden kahraman kesilmediniz? O fezlekelerden dolayı CHP grubunda neden kükremediniz? Muvakkat kahramanlık olmaz, part-time kahramanlık yapılmaz Sayın Kılıçdaroğlu. Bir fezlekeden yola çıkıp, ta darağacına kadar gidiyor. Böyle engin bir hayal dünyası… Sayın Kılıçdaroğlu, bir kere şunu lütfen öğrenin; bu ülkede Cumhuriyet Halk Partisi, darağacına sadece ve sadece bir nedenden dolayı çıkmıştır; yağlı ipi masum insanların boynuna geçirmek için. Sizin geçmişiniz bu. İstiklal Mahkemelerine bakın, Üç Aliler Divanı’na bakın, Yassıada’ya bakın. Sayın Kılıçdaroğlu, CHP’nin adalet anlayışını görmek istiyorsanız, bir otomobil farıyla aydınlatılan sokak mahkemesinde idama mahkum edilen Seyit Rıza’ya bakın. Eğer taraflı yargı görmek istiyorsanız, CHP tarihinde bunu ziyadesiyle görürsünüz. Ama bugün taraflı yargı yok” diye konuştu.

 

Erdoğan, CHP grubunun TBMM Başkanlığına yürümesini ve dokunulmazlıklarının kaldırılması yönünde dilekçe vermelerini de “Bunlar hukuk da bilmiyor. Hakkında fezleke olmadan dokunulmazlık kalkmaz ki. Bunlar şimdi grubu da TBMM başkanlığının oraya, bahçeye doğru genişlettiler. Açık hava tiyatrosu” sözleriyle değerlendirdi.

 

“MOLOTOF ATANLAR CEZASINI ALACAK”

 

Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in önceki gün açıkladığı yargı reformu paketine de değinen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

 

“Adaletin hızlı ve güvenilir şekilde tecelli etmesi için, milletin, ülkenin, zamanın gerekleri doğrultusunda adım adım bir dönüşüm gerçekleştiriyoruz. Şimdi yeni hazırlanan reform paketiyle, yargıdaki bu dönüşümü yüzde 70 oranında artık gerçeğe dönüştürüyoruz.

 

Bu yılın Eylül ayından itibaren, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurular artık fiilen başlıyor. Benim vatandaşım ta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmeyecek. HSYK, daha katılımcı, geniş tabanlı, kürsüdeki hakim ve savcılardan teşekkül eden, demokratik ve etkin bir yapıya kavuştu. Yargıtay, Danıştay fiziki olarak, personel olarak, hakim ve savcı sayısı açısından güçlendirildi. Daire ve üye sayıları artırıldı. Hakim Savcı açığını hızla kapatıyoruz. Avukatlardan hakim-savcı alımını başlattık. Kısa süre içinde inşallah bu noktada ileri standartları yakalayacağız. Vatandaş, artık basit suçlar için hakim önüne çıkmak zorunda kalmayacak. Molotof kokteyli kullananlar, patlayıcı madde kullanma suçundan cezalandırılacak.Artık hiç kimse, ömür boyu sabıkalı sayılmayacak. Hem molotof kokteylini at, yavrularımızı öldür, bütün ticarethanelerin cam çerçevelerini indir, sonra elini kolunu sallayarak git. Molotof atanlar artık cezasını alacak. Tutuklamanın alternatifi olarak, adli kontrol tedbirinin kapsamını genişletiyoruz. Tutuklama kararının verilmesini zorlaştırıyoruz. Kuvvetli suç şüphesi, tutuklama nedenlerinin varlığı, tedbirin ölçülü olup olmadığı artık güçlü şekilde gerekçeli olacak. Yolsuzlukla mücadeleyi daha da etkinleştiriyoruz. Özel yetkili mahkemelerde savunma hakkının kullanımını genişletiyoruz. Artık çek borcundan dolayı kimse cezaevine girmeyecek. Cezaevine girmeyecek ama 10 yıl süreyle hiçbir yerden çek karnesi alamayacak. Artık öyle doğrudan icra takibi olmayacak. İcra dairelerinde para ile temas kesilecek. vatandaşın evinde kullandığı lüzumlu eşyalar haczedilmeyecek. Yargının iş yükünü azaltacak, işlemleri hızlandıracak, vatandaşı adliye koridorlarında hayatından bezdirmeyecek yeni uygulamalar getiriyoruz.”

 

GAZETECİLERİN DAVASI

 

Başbakan Erdoğan yargı reformu ile ifade ve yayın özgürlüğünün önündeki mevcut engelleri de kaldıracaklarını ifade ederken, yayın durdurma cezasını kaldırılacağını ve daha önceden verilmiş tüm toplatma kararlarını hükümsüz hale getirileceğini söyledi. Adli para cezasının ya da üst sınırı 5 yıldan fazla olmayan hapis cezası gerektiren bir suçtan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmaların ertelenmesi uygulamasının getirileceğini de sözlerine ekleyen Erdoğan, bu sayede, şu anda hakkında dava açılmış olan onlarca gazetecinin davasının da işlemden kalkmış olacağını söyledi.

 

“SÜRPRİZ YAPABİLİRİM, KAHVALTIYA GELİRİM”

 

Erdoğan, konuşmasının sonunda konut sahibi olan vatandaşlara güle güle oturmalarını temenni ederken, “Zaman zaman yine sürpriz yapar kahvaltıya gelebilirim. Sürpriz yapar, şöyle gelir bir çorbanızı içebilirim. Sağım solum pek belli olmaz. Hele hele tam da yol güzergahımda olduğunuz için çok daha rahat ulaşabilirim” diye konuştu. Törende kura da çeken Erdoğan, kurada isimleri çıkan vatandaşlara anahtarlarını teslim etti.