Taksim’den geldim, düşman işgali gibi – ağlıyorum

Taksim’den geldim, düşman işgali gibi – ağlıyorum
16 Haziran 2013 00:07

Bugün yazı günüm değil ama az önce Taksim’den döndüm, daha doğrusu Hükümetin polisi sürdü bizi.

Safile USUL H&H YORUM

Şu anda çok kırgınım, neye bilmiyorum ama ülkem işgal edilmiş ve yıkılmış gibi.

Bakın anlatayım, ağlayarak yazıyorum…

Ben saat 16.00 sıralarında Taksim Meydanı’na çıktım.

Meydanda normal insanlar vardı, yani anormal insan olmaz da, kastettiğim şu, bildiğiniz İstanbul halkı.

İstanbul halkı da aynen Ankara halkı filan gibidir, yani bildiğiniz bizim insanımız.

Çok sayıda da bebek yaşta ufak çocuk vardı bebek arabaları içinde.

Meydanda karpuzcular, köfteciler  filan vardı.

Meydandaki seyyar satıcılara bakarken ilk kez tarihi Taksim Postane’sinin ve yanındaki THY bürosunun yıkıldığını fark ettim.

Sevgili okuyucu, o postaneyi yıktıranda yurt duygusu olamaz, o kadarını söyleyeyim.

Postanenin yıkıldığını fark edince içime çok ağır bir acı çöktü.

Sonra Gezi Parkı’na girdim gördüğüm herkese el sallayarak ve karşılığında kalbe giden eller ile selam alarak.

Orda epey kaldım…

Sonra İstiklal Caddesi’nde Borsa’da yemek yedim. (İstiklal Caddesi Taksim Meydanına bağlıdır, meydanın içine akar)

Borsa’daki hemen herkes hem yemek yiyor hem de Gezi Parkı’ndan söz ediyordu.

Çoğu da oraya yiyecek yardımı götürmüş, konuşmalardan belli oluyordu.

Ardından Özsüt’te (Özsüt caddenin başında ve meydanın hemen yanında) üst katta otururken  saat 20.00 civarında yan masada oturan 45 yaşlarında bir kadın ve 25 yaşlarında 2 kız aralarında konuşurken Gezi Parkına müdahale edileceğinden söz ettiklerini duydum.

Zaten de Taksim’de bulunan tüm vatandaşlar Gezi Parkı dostu olduğu için hemen lafa girebiliyorsunuz yan masadan.

“Ne müdahalesi?” diye sordum.

Kızlardan birisi dedi ki, “Tayyip Erdoğan Ankara mitinginde söylemiş bu gece Gezi’yi boşaltacağız diye” dedi.

Ayrıca ablası aramış, o da müdahale olacak demiş, ablası Gezi Parkı’ndaymış.

Bu arada onlar zaten telefonla öyle güzel haberleşiyorlar ki, hepsinin çok güzel fotoğraf çeken, twitleştikleri filan telefonları var.

Benim ise, Erdoğan isimli şahsın yaptığı konuşmadan haberim yoktu o ana kadar.

Ben evden çıkmadan önce Erdoğan isimli kişinin yapacağı mitingin hazırlıklarını izlemiştim sadece.

Ama o da yetmişti bana çünkü ayan beyan görmüştüm ki, o miting çakma bir mitingdi, siz de izleyin, göreceksiniz kameraya konuşanların hepsini Melih Gökçek bizzat ayarlamış, o kadar belli  oluyor ki, o kadar olur.

Üstelik bugün bir de şunu anladım ki, Sincan’da miting yapma önerisi Gökçek’den gelmiş, o Erdoğan’a demiş ki, “Ben burda adam toplarım, burda yapalım.”

Ama o kadar beslemeye (Melih Gökçek beslemelerinden söz ediyorum) rağmen çok az insan vardı ve zerre kadar bir miting ruhu yoktu.

Neyse ben devam edeyim, bu arada ağlamayı da kestim zaten…

Kız bana müdahale olacak dedi ama daha belli birşey yok.

O anda, fakat, Özsüt çalışanları dahil herkes müdahale olacağını biliyordu.

Allahım bir görseniz orayı, herkes tek kalp, herkes bu vatanın evladı, herkes annesinin sütünü helalinden emmiş.

Ve, bildiğiniz Türk halkı, akrabalarımızın aynısı.

Kuzenlerimizin aynısı.

Tüm kafeterya tek yürek, hepimiz kaynaşmış vaziyetteyiz.

Ve, ilk Toma Gezi Parkı’na girdi, terastayız, görüyoruz.

Bir başka Toma Taksim’deki insanlara su sıkıyor gaz atıyor ve meydan çocuk, kız çocuk, genç kız ve erkek çocuk, kadın dolu.

Benim, sizin akrabalarınız, çocuklarınız gibi insanların üstüne bizim vergilerimizle gaz  atılıyor.

Ve, Taksim meydanı başka bir ülke ordusu İstanbul’u işgal etmiş de teslim alınıyor gibi tıpkı.

Bakın bu arada eve geldikten sonra yabancı basında okudum…

Alman Claudia Roth da ordaymış bu akşam ve DPA’ya şöyle anlatmış Taksim’in durumunu….

“Burda olan aynen savaştaki gibi. Polisler halkı caddeler boyunca takip ederek kovalıyor ve insanları hedef alarak üzerlerine gaz bombası atıyorlar.”
Kadın tam olarak doğru söylüyor.

Polis Taksim Meydanındaki insanları İstiklal ve Sıraselviler caddelerine doğru kovalayıp, sıkıştırıp, gazladı.

Ama aslan evlatları gazı yedikçe ayakta aynen durmaya devam edip, slogan atıyorlardı.

Binlerce insan, kimse Toma’nın gazından veya suyundan dolayı ayrılmıyor caddeden.

Bu esnada Özsüt, kafeteryanın kepenklerini indirdi, terasın tüm camları kapandı.

Biz içerdeyiz ve slogan atıyoruz.

Kafeteryadaki herkes slogan atıyor. Hiçbiri siyasi parti mensubu değil, hepsi sade vatandaş, eminim.

Çünkü…

Sanki ülkemiz işgal edilmiş ve şehre gelen yabancı kuvvetler halkımıza eziyet ediyor ve halk tepki veriyor.

Ben şimdilik burda keseyim, Gökçe yazıyı girmek için beni bekliyor.

Bugünlük sadece şunu söyleyeyim…

Minicik çocukların üzerine gaz bombası atan bir siyasi erke karşı duyduğum hisleri tarif edemiyorum şu anda.

Ama artık sahaya inme zamanı geldi, de, geçti bile.

İlk etapta yerel seçimler için çalışma zamanı.

Artık sadece yazmak değil, çalışmak zamanı.


Yazarın Son Yazıları:
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan