Sorun sağa açılmada değil

Sorun sağa açılmada değil
18 Ağustos 2014 17:30

CHP 5-6 Eylül’de kurultay yapacak; Muharrem İnce de bugün adaylığını açıkladı.

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 

 

Kurultay dengesi uzmanı değilim, o bakımdan bu konuda söyleyeceğim pek birşey yok.

 

Ve, bence bir siyasi parti açısından önemli olan, yani onun işlerliğine ve istikbaline etki edecek olan reel şey bir kurultayda dengelerin nasıl oluşturulduğu değil, siyasi kapasitesinin nasıl artırılacağı ve buna uygun olan mekanizmaların nasıl oluşturulacağıdır.

 

Bu tabii, çok uzun bir konu.

 

Ancak ben mevcut olgular arasında sorun olmayanlara değinerek, sorunun ne olabileceği konusuna yaklaşmaya katkıda bulunabileceğini düşündüğüm bazı husulara değinmek istiyorum.

 

CHP’ye karşı yönetilen eleştiriler arasında sağa açılma politikası gösteriliyor.

 

Ben sağa açılmadan sağ bir partinin veya AKP’nin politikalarına özenmeyi ve onları modellemeyi anlamıyorum.

 

Ama mesela, Mansur Yavaş’ın Ankara’ya aday gösterilmesi çok doğru bir karardı kanısındayım.

 

Tam sonuç alınamadı ama Mansur Yavaş bu konuda başarı sağladı.

 

Ve de, Mansur Yavaş aday olduğunda bence sağ bir aday olarak aday olmadı sadece.

 

Mansur Yavaş içinden süzüldüğü siyasi tecrübeler ve yaşamış olduğu zihinsel devinim kapsamında merkez ve sosyal demokrat bir partiye uygun birisi olarak da bu gömleği giydi.

 

Ve, tabanda kabul gördü çünkü Mansur Yavaş’da sosyal demokrat bir partiye ters gelecek herhangi zihinsel ve politik uygulama özelliği yoktu.

 

Bir başka nokta olarak ise…

 

Mansur Yavaş Ankara’da CHP’li olmayan ama Melih Gökçekçi de olmayan çok sayıda vatandaşın oyunu alabilecek birisiydi ve bu kapsamda CHP’yi Ankara’da oy bakımından güçlendirecek biriydi.

 

Fakat aynı sonucu Ekmeleddin İhsanoğlu ile almak mümkün olmadı.

 

Ve, belli ki burda bir hata yapıldı.

 

Bu hata ama İhsanoğlu’nun geçmişi ile ilgili değil; hem çatı aday formülünün işlememesi hem de İhsanoğlu’nun bugünkü performansı ile ilgiliydi.

 

Mesela, İhsanoğlu seçmende yaşlı ve güçsüz olduğu gibi bir izlenim bıraktı.

 

Konuşması çok zayıftı.

 

Vurgusuz ve iddiasız bir konuşma tarzı vardı.

 

Yani, eğer çatı aday fikri doğru bir fikir olmuş olsaydı bile, İhsanoğlu’nun bu işe uygun olmadığını tüm kampanya boyunca gördük.

 

Bunun dışında çatı adaya karar verirken bunun CHP içinde siyasal bir tartışmasının, görüşmesinin, karşılıklı fikir görüşmesinin yapılmaması gibi bence ağır ihmaller oldu.

 

Eğer çatı aday fikir doğru olmuş olsaydı ve de bu fikir CHP içinde yeterince görüşülerek gereği hakkında konsensüs sağlasaydı ve de İhsanoğlu güç sergileyebilecek bir yapıya sahip olsaydı, o vakit sağ kökten gelen bir aday gösterilmesinde bir sorun olmazdı kanımca.

 

Çünkü CHP sağdan gelen adaya gitmediği, o aday CHP’ye uygun olduğu hallerde Türkiye’nin mevcut siyasal tablosunda bu tür birleşme ve/veya ittifaklar gerekli.

 

Birşey daha…

 

Sağdan gelen adaylara açılma politikasını Kılıçdaroğlu değil, Baykal başlattı.

 

İlhsan Kesici bunun çok bariz bir örneği.

 

Ayrıca, dindar kesimlere, Nişantaşı tipi olmayan yoksul kesimlere açılma ve onlarla iyi iletişim kurma politikaları Baykal zamanında başladı.

 

Gürsel Tekin, nitekim bu kapsamda partide önem kazandı.

 

Şimdi sıra geldi bu kapsamda Yeni CHP lafına.

 

Bu laf bence asla kullanılmamalıydı.

 

Yeni CHP diye birşey olmaz çünkü.

 

Kaldı ki, hem yeni CHP denecek bir durum yok ortada çünkü kastedilen eğer dindarlar ve yoksullara, sağdan gelen CHP’lileşmiş politikacılara açılma ise, bu zaten, en azından Baykal döneminden beri, vardı CHP’de.

 

Halka daha yakınlaşmak isteniyorsa bu sözle, bunun için de bu lafa gerek yok.

 

Somut parti kişilikleri, kadrolar, halka izlenen politikanın rafineleşmesi vs. ile sağlanabilir bu.

 

Ama, “Yeni CHP” gibi bir laf herkesi, beni de, irite ediyor, ve güven duygusunu sarsıyor.

 

Mesela Avrupa ülkelerinin sosyal demokrat partileri, SPÖ, SPD vs. de, 20. yüzyıl içersinde bir sürü aşamadan geçtiler ama hiçbir parti kendisine, “Yeni SPÖ, Yeni SPD” filan demedi.

 

İnsanoğlunun aklı var, tabii ki, hiçbir siyasi parti 20. yüzyıl boyunca aynı kalmadı.

 

Bunu şu basit ve amiyane şeyden bile anlayabiliriz.

 

Siz ananeniz ve dedenizle aynı mısınız ki, bir siyasi parti de 100 sene öncesi ile aynı olsun.

 

Sizin de ilkeleriniz ve ahlakınız muhtemelen ananeniz ve dedenizle aynı ama hayatı yönetme biçimleriniz artık çok farklı di mi?

 

Ve, yine muhtemelen dedeniz ananenize fiske de vurmuştur ama siz bugün dayak atmayı veya yemeyi eskisi kadar kabul edebiliyor musunuz, hayır.

 

Bu anlattığım şey tüm siyasi partilerin ve devletlerin de doğasında vardır.

 

Yani bugünkü hayatı yönetme biçiminin farklılıkları nedeniyle bir siyasi partiye, “yeni CHP”, “Yeni SPD” vs. denmez.

 

CHP hep aynı CHP’dir.

 

Temelinde siyasal değer olarak sekülarizm, köylülüğün kurtuluşu ve üretimin özgürleşmesi, ulusçuluk ve demokrasi vardır.

 

CHP 20. yüzyılın ilk yarısından itibaren de demokrasinin beşiğindeki gelişmelere de paralel olarak sosyal demokrasi kulvarına evrilmiştir.

 

CHP’nin 20. yüzyılın başında sosyal demokrasi kulvarında olmasının ise, hiçbir siyasal zemini yoktu çünkü Osmanlı’nın ezici mekanizmalarından kurtulan ve serpilen bir köylülük, dolayısıyla sermaye gelişimi olmadığı için, sermayenin oluşturduğu bir işçi kesimi de yoktu.

 

Fakat CHP bir bütün olarak, hem uluslaşma, hem köylünün kurtuluşu hem de sosyal demokrasiyi ve de birey özgürlüklerini taşıyan bir siyasal partidir.

 

Bugün de bu tabloda değişen hiçbirşey yok.

 

Yani, CHP eskiden gelen ilkeleriyle var olması gereken ve eskiden beri var olan ilkeleri çok iyi olan bir partidir.

 

Bu kapsamda Yeni-CHP sözünü şiddetle reddediyorum.

 

Ayrıca televizyonlarda sık sık gördüğüm ve Yeni-CHP diye CHP adına konuşan Faik Tunay’dan çok rahatsız oluyorum.

 

Bu kapsamda yazacaklarım bitmedi, bugünlük bunlar.

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Eski camlar bardak oldu
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor