Restoran ve kafe sahipleri, ‘Yeme-içme sektörünün toparlanması bir yılı bulur’ diyor

Restoran ve kafe sahipleri, ‘Yeme-içme sektörünün toparlanması bir yılı bulur’ diyor
7 Mayıs 2020 12:31

“Biz sektör çalışanları, sürekli hareketli bir tempo içinde olmaya alıştığımız ve hayat düzenimizi buna göre kurgulamış olduğumuz için, evde kaldığımız her gün bizi yavaş yavaş öldürüyormuş gibi geliyor. Sanırım bu yüzdendir ki, evde kalmaya başladığım bu süreden beri boş durmayıp bir şeyler üretebilmeye özen gösterdim.”

 

 

Özge Özdemir / BBC Türkçe

 

 

Bu sözler Şef Maksut Aşkar’a ait.

İstanbul Beyoğlu’ndaki Neolokal’in şefi ve ortaklarından olan Aşkar’ın hissettikleri sektörün geri kalan çalışanları için de hiç yabancı duygular değil.

Koronavirüs salgını döneminde koşuşturması yüksek olan yeme-içme sektörü çalışanları, hem bu yoğunluktan uzakta evlerinde hayatta kalmanın yolunu bulmak durumundalar hem de işletmelerinin ayakta kalması için çözüm üretmek zorundalar.

Koronavirüs salgınının en çok etkilediği sektörlerin başında restoran ve kafe işletmeciliği, yeme-içme sektörü geliyor.

Türkiye’de restoranlar ve kafeler, mart ayının ortasından beri eve sipariş hizmeti dışında kapalı.

Dünyanın dört bir yanında insanların sosyal hayatlarının merkezi haline gelmiş restoranlar, kafeler, barlar ve publar öngörülemeyen bir tarihe kadar kapandı.

Sektörün önünü görememesinde, işletmelerin bütçesini ayarlayamamasında ve sektör çalışanlarının psikolojik olarak yaşadıkları zorlukların temelinde bu belirsizlik yatıyor.

Yeme-içme sektöründe işletme sahibi olanlar, finansallarının ortaya çıkardığı tablonun karanlık olmasından yakınarak işletmelerinin geleceğine dair endişe içinde olduklarını söylüyorlar.

Restoran ve kafe sahipleri ile evlerine kapanmalarına yol açan koronavirüs salgını döneminde nasıl bir ruh hali içinde olduklarını, işletmelerinin ve sektörün geleceği açısından neler düşündüklerini konuştuk.

 

 

“Her gün kahve alanlar bir süre sonra arkadaşınız oluyor”

 
Restoran ve kafe işletmeciliği, mekanların genelde yedi gün boyunca açık olmasından, mutfak ve mekan ile özellikle müşteri yoğunluğunun arttığı zamanlarda yaşanan koşuşturmadan ötürü temposu yüksek bir sektör.

Öncelikli olarak işletme sahiplerine evlerine çekilmenin kendilerinde nasıl bir ruh hali yarattığını sorduk.

Salgın belki ilk başta evlerine çekilip dinlenme fırsatı yaratsa da, çoğu zamanla çalışmanın farklı yollarını keşfetmiş.

Kadıköy’deki Pattis adındaki kafenin sahibi olan Derya Er, “Ben hem işletme sahibiyim, hem de mutfağın başındayım. Günde 18-19 saatim Pattis’te geçiyordu. Fiziksel olarak da çok yorulduğumuz bir düzenimiz var. Özellikle hafta sonları ve tatil günleri” diyor.

Moda’nın özgün ve şirin cafelerinden biri olan Pattis’in sahibi Er, ilk hafta evde olmanın tadını çıkarsa da sonrasında rutinini özlediğini söylüyor.

Belirsizliğin artmasıyla endişelerinin de arttığını söyleyen Er, “Belli bir süre değil, belirsiz bir süre eve çekilmişiz meğer” diyerek işletmesine ilişkin maddi kaygılarının zamanla arttığını, Pattis’teki sosyal hayatını da özlediğini söylüyor:

“Her hafta düzenli olarak kahvaltıya gelen, her gün illa ki uğrayıp kahvesini alan, bugün tatlı ne var diye soran insanlar arkadaşlarınız oluyor bir süre sonra. Hepsinden uzak kaldık. Hayatımın %80’ini Pattis dolduruyordu. Sosyal anlamda da söylüyorum bunu. Orası boşluk şu anda.”

 

Haftada 7 gün çalıştıktan sonra eve kapanmak

 
Kadıköy Moda’da tramvayın geçtiği sokakların birinde önünde hep uzun bir kuyruğun uzandığı bir kafe var.

Bir çikolata dükkanı olan Asuman uzun zamandır Moda’nın en meşhur kafelerinden.

Asuman’ın sahibi Yılmaz Cihan, haftanın 7 günü çalışan bir işletme olmaları sebebiyle bu evde olma halinin kendine iyi geldiğini söylüyor.

 

Haberin tamamını okumak için tıklayın