Lök öküz

Lök öküz
27 Aralık 2016 17:30

Programda emekli ve süper aklı başında bir emekli asker anlatıyor…

 

 

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 

 

 
Mealen diyor ki…

 

 
“Biz El -Bab’a girdik ama orası tabii Suriye toprağı olduğu için kalıcı olmayacağız, bölgeyi İŞİD’den temizledikten ve o bölgede koridor oluşmasını engelledikten sonra muhtemelen karşılığında Süleyman Şah Türbesi’ni aldıktan sonra temizlenmiş bu bölgeyi Suriye’ye devredeceğiz.”

 

 

 
Lök öküz emekli askerin bu sözlerine çok bozuluyor, neden bozulduğu konusunda kafasında bir düşünce de yok yalnız beyni ona aldığı sinyaller uyarınca emekli askerin söylediklerine itiraz etmesi gerektiğini hissettiriyor.

 

 
“Ne demek” diye itiraz ediyor emekli askere, “ne demek kalıcı olmayacağız, ne demek orayı alıp, Suriye’ye vereceğiz, ne yani, biz öyle oyuncak ülke miyiz, biz orda kalıcı olacağız, oralarda güvenli kentler kuracağız, altyapı oluşturacağız, güvenliği tesis edeceğiz sonuna kadar.”

 
Emekli asker çok sakince cevap verirken lök öküze, diyor ki, yine mealen…

 

 
“Bakın elimde 20 Aralık 2016 Moskova zirvesinde Türkiye, Rusya ve İran’ın ortak olarak imzaladığı zirve bildirgesinin 1. maddesi var. Maddede imzacı 3 ülkenin Suriye Arap Rejimi’nin toprak bütünlüğünü, egemenliğini tanıdığı söyleniyor. Toprak bütünlüğünü, egemenliğini tanıdığımız bir ülkenin toprağında nasıl kalıcı olabiliriz?”

 

 

 
Lök Öküz ne diyeceğini bilemiyor, ağzında birşeyler gevelemeye çalışıyor, o kadar geveliyor ki, hafızaya nakşedecek bir kalıbı bile yok.

 

 
Zaten programdaki Cumhuriyetçi tartışmacılar tartışma konusunun özü ve biçimi bakımından öyle bir eziyorlar ki lök öküzün söylediklerini, nerdeyse içimde yılbaşı kıpırtısı oluşacak.

 

 
Hani Anglo-sakson kültüründe, “debate” geleneği vardır.

 

 
İki grup tartışır ve hangisi diğerini ezecek diye yapılır bu debate denen tartışmalar bilhassa da okullarda, özellikle de en iyi liselerde.

 

 
Emekli asker ve diğer Cumhuriyetçi tartışmacılarla lök öküz arasında geçen tartışma acaip zevk veren bir debate aynı zamanda.

 

 
Sonucundan çıkan bir kazanım yok ama olsun estetik de hayatın bir boyutu.

 

 
Onu diyordum, programda bir de, bir ara lök öküz diyor ki, “Bu bir savaş, biz savaşın içindeyiz ve sonuna kadar gideceğiz, ağır kayıplar versek de bedeli neyse ödeyeceğiz”

 

 
Halbuki insan ağzından çıkan lafı önce kendisi taşır ve lök öküzü Suriye’ye sokup, IŞİD’le savaş deseniz donsuz kaçar. (hops-kırmızı biber)

 

 
O kadar belli ki.

 

 
BU KONUDA TEK BİR SÖZÜM VAR

 

 

 
Atatürk’ün heykelini kamyonun içine devirip, kalas taşır gibi taşınması konusunda bir tek şey söylemek istiyorum…

 

 
Karadeniz’in bilhassa doğusunda hem Türk kavimlerinin nesilleri yaşar, hem de Türk olmayanların.

 

 
YILDIRIM GÜRSES

 

 
Bu sabah gazeteleri okurken, Yılmaz Morgül’ün Yıldırım Gürses’in merhum eşinin ölmüş olduğundan haberi olmadığı okudum.

 

 
Olabilir tabii…

 

 
O kadar çok mazimiz var ki, kimlerin hayatta olduğunu, kimlerin olmadığını bilmemek veya hatırlamamak mümkün.

 

 
Fakat bu haberi okuyunca aklıma Yıldırım Gürses’in kulaklarımızda mazi sokaklarının büyülü sesleri gibi çınlayan sesi geldi ve Google’dan baktım.

 

 
Aktarıyorum Google’dan.

 

 
“Yıldırım Gürses, 21 Ocak 1938 tarihinde Bursa’da doğmuştur. Babası Ziraat Bankası memurlarından Nasuhi Bey ve annesi Müeyyet Cevriye hanımdır. Ablasının adı Cahide’dir. Babası ud çalar ablası söylerdi. Bu da küçük Yıldırım’ın ilk müzik eğitimi oluyordu. Bu arada şarkı söylemeyi, usul ve uslubü öğreniyor ve biraz da kanun çalıyordu.”

 

 
Demek ki Yılıdırım Gürses Osmanlı kültürünün Cumhuriyet’e geçişken kültürünü anne ve babasının genlerinden almış.

 

 
Nasuhi Bey ve Müeyyet Cevriye Hanım. (Allah gani gani rahmet eylesin)

 

 
Osmanlı kültürünü Türk gibi Cumhuriyet’e akıtan nesillerin genlerini taşıyormuş demek ki Yıldırım Gürses.

 

 
Bu arada…

 

 
You Tube’dan Bir Garip Yolcu’yu dinledim Yıldırım Gürses’den.

 

 
Gürses bu şarkıyı ilk seslendirenlerden sanırım.

 

 
Bu şarkının orijinali Mısırlı Ümmü Gülsüm’den.

 

 
Türkçe’ye alınışı da bir o kadar muazzam.

 

 
Esasen şu da var ki…

 

 
Mısır müziğini severim ama bu hükümet benim tüm estetik tadlarımı da öldürdü; 39 derecede yatarken dilinizdeki garip tad gibi.

 

 

 
Onların Ortadoğucu ve siyasal Arapçı politikaları Ortadoğu’ya uzanan kültürel duygularımı da öldürdü.

 

 
Veya dondurdu.

 

 

Safile USUL Twitter

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan