Mustafa Sarıgül siyasetçi olarak tipim değil.
 
Bir kişinin siyasetçi olarak tipim olması için siyasi kumaşının çok ilkeli, nitelikli ve çok güvenilir ve hesaplanabilir olması gerekir.
 

SAFİLE USUL H&H YORUM

Şimdi başka bir açıdan devam ediyorum…
 
Bundan yaklaşık iki hafta evvel gazetelerde bir haber gördüm.
 
Mustafa Sarıgül Viyana Belediye Başkanı Michael Haeupl’ü ziyaret etmiş; haberde ziyarete dair fotoğraflar da vardı.
 
Görüşmenin içeriğine dair pek ilgi yoktu ama Sarıgül Haeupl ile muhtemelen İstanbul projeleri bazında konuşmuştur.
 
Haberi okuyunca Sarıgül’ün akıllı olduğunu düşündüm.
 
Çünkü Viyana Belediyesi tüm dünyanın en iyi çalışan belediyesidir ve Paris belediye başkanları dahil olmak üzere dünya şehirleri Viyana’ya gelerek proje bazlı istişarelerde bulunurlar.
 
Bunu Kadir Topbaş da kısmen yaptı ama onun durumu farklı, o içinde bulunduğu çarkta en fazla oraya buraya gider, gelir ama sonuç yaratamaz. (daha doğrusu eriyen İstanbul gerçeğini benim gibi derin bir İstanbul nostaljik romantiğine dahi kabul ettirir)
 
Onu diyordum.
 
Haberi görünce Sarıgül akıllı dedim içimden.
 
Ve, bir yakınıma, “İstanbul’da AKP’yi sadece Sarıgül zorlar” dedim.
 
Bunu söylememin sebebi okuduğum Viyana ziyareti haberi değildi esasen, o fotoğraf sadece hatırlatıcı ve canlandırıcı olmuştu.
 
Asıl sebep şu ki, en az 8 senedir gözlemliyorum; Sarıgül muhafzakar denen, CHP’li hiç olmayan, hatta CHP’ye oldukça mesafeli halk kesimleri içinde de kabul görüyor.
 
Cami cemaatlerine katılan vatandaşlardan namaz sonrası konuşmalarda çok sayıda Sarıgül övgüsü geldiğini biliyorum.
 
Muhtemeldir ki, Sarıgül bir şekilde bir his vermiş bu insanlara da.
 
Yine sanırım çalışmalarında bir mütevazilik, bir basitlik, yani olumlu anlamda bir basitlik, yani küçücük sorunları doğal bir basitlik içinde çözme yetisi vs’si olmalı Sarıgül’ün.
 
Bunları işte zaten gözlemliyordum ve o haberi de okuyunca aklıma geldi.
 
Ve, az önce de dediğim gibi bir yakınınma, “İstanbul’da AKP’yi sadece Sarıgül zorlar” dedim.
 
Hiç hoşlanmadı bu sözümden, hatta kızdı bence.
 
“O adam CHP’nin başına bir sarılırsa ilerde neler olur, neler” mealinde bir cevap verdi.
 
Bu da bir başka yönüydü işin tabii ama bir karar verilmesi gerektiği zaman yönler arasında gidilir gelinir, sonra da bir alanda durulur.
 
O alan karar ve hareket alanıdır ve asıl mesele de hayatta hep o alana ulaşmaktır.
 
Sonucu size o alan verir çünkü.
 
Neyse işte.
 
Sonra araya Suriye, PKK krizleri girdi ve bu konu kafamda geri plana itildi ama bu konu, yani İBB seçimleri asla kafada arka plana gidebilecek bir konu değil.
 
Çünkü İstanbul dengesi ve buna bağlı olarak da tüm siyasal denge siyasi anlamda mevcut hükümet partisi aleyhine bozulmazsa, bizim başımıza Suriye ve Ortadoğu çeperinde öyle haller gelebilir ki, bugünler onun yanında cennet kalır.
 
Şimdi, dün de şunu öğrendim ki, meğer Kılıçdaroğlu yanına her gelene, “İstanbul’da Gürsel Tekin mi, Sarıgül mü?” sorusunu soruyormuş.
 
CHP içi konusunda oldukça doğru bilgiler veren Barış Yarkadaş’ın kaleminden okudum bunu.
 
Ben Kılıçdaroğlu’nun buna yanaşmadığını sanıyordum oysa o da İstanbul’u alabilmek veya belki de en azından epeyce bir dengeyi bozabilmek için gerekirse Sarıgül’ü de aday göstermeye hazır anlaşılan.
 
Ve, bu doğru bir yaklaşım.
 
Sadece İstanbul eridiği için değil…
 
Türkiye için de bu konu çok önemli.
 
Hatta bana biri dese ki, “İstanbul ve Türkiye kurtulacak, nelerini verirsin”
 
Valla kollarımdan tutun da saçlarıma kadar birçok şeyi vermeye hazır olabilirim gibime geliyor.
 
Bu tabii afaki ve biraz da saçma bir laf ama…

Sarıgül eğer İstanbul’u alma ihtimaline yakınsa, ilerde kimin hangi ilkesizlikleri veya şusu busu yeni sorunlara yol açarı şu anda birinci planda tutmayı akıllı bulmuyorum.
 
O o zaman düşünülür.
 
Fakat şu anda çok somut bir durum ve atılabilecek bir adım var.
 
Ve, bence Sarıgül İstanbul’da AKP’yi hakikaten adamakıllı zorlar.

---

Yazarın Son Yazıları:
Köfteden de gitti birkaç puan
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz
Gökhan Zan ve ses kaydı