İnsan hayatı ve ileri yaşlar

İnsan hayatı ve ileri yaşlar
20 Aralık 2013 08:14

Bugünkü yazımız insan hayatı ve ileri yaşlar hakkında olacaktır.

 

Numan ALADAĞ H&H YORUM

 

Hindistan’da, Türkçe konuşan Türk asıllı bilim adamı, soydaşlarımızla ve diğer ilgili kaynak kişilerle sohbet notları:

 

Hindistan’da ”İhtiyarlık kendisi bir hastalıktır” derler. Eğer ihtiyarlama adı ile yaşlı organizmada ortaya çıkan değişiklikleri ve hastalık ismi ile, özel nedenlerden kaynaklanan, normalden aykırı olan ve hayatın sürekli oluşuna zarar veren görevlerin değişmesi tarif edildiğinde ihtiyarlığın bir hastalık olduğu kanısı uyanır. Acaba ihtiyarlık gerçekten bir hastalık mıdır? İhtiyarlık ile hastalık arasındaki ilgiler nelerdir?

 

Yaşamın özü sürekli meydana gelen şekil, işleme ve kimyasal değişikliklerdir. Bütün hücreler, dokular, organlar, bütün organizma hareketlerinde bir denge bulunur. Değişik yaşam faaliyetleri bu dengeyi bozar, fakat ayarlama merkezleri bunu yeniden kurar. Organizmanın enerji depoları boşaltılır ve yine doldurulur. Yorulmuş kas dinlenir, yorgun beyin uyku ile kuvvetlenir. Bu şekilde organizma kendisinde meydana gelen sürekli değişikliklere rağmen görünürde değişmez kalır. Fakat dikkatle incelendiği zaman bütün bu olaylarda tam bir geri dönüşün, eski duruma gelebilmenin mümkün olmadığını görürüz. Organizmanın durumunun sürekli olarak değişmekte olduğunu kolayca görebiliriz. Bu değişim hızı yaşamın değişik çağlarında başkadır. Bu değişmenin farkına varabilmek için doğumdan sonra bir kaç ay, erişkinde birkaç sene lazımdır. Fakat hiçbir zaman bu değişiklik tam anlamıyla bütün değildir.

 

Hayatın ilk döneminde görülen değişikliklere gelişim, sonradan ortaya çıkanlara ihtiyarlara deniyor. Aralarında ki fark nedir acaba? Ünlü fizyolog Hans Winterstein bu ayrımın keyfi, soyut duyularımız yönünden yapıldığını kabul eder; ”Sevinçli ve hoşumuza giden değişikliklere gelişim, hoşa gitmeyenlere ihtiyarlık diyoruz. Ne yaş ne de nitelik yönünden aralarında salt bir fark yoktur.”

 

Organizmanın çalışmasına ve yaşamanın sürekli oluşunu engelleyen olayların yaş ile arttığı gerçektir ve kimse itiraz edemez. Unutmamalıyız ki, birçok değişiklikler genel ihtiyarlıktan önce, çocukluk yaşında başlar. Örneğin, gözün uzak ve yakına uyumunu sağlayan merceğin esnekliği, on-on iki yaşından itibaren azalmaya başlar ve bundan dolayı göz, on iki yaşında ihtiyarlığın ilk adımını atmış olur.

 

Uygulama ve fikir olgunluğu en yüksek dereceyi bulduğu zamanda yeni şeyleri öğrenmek ve yeni fikirleri kavramak yeteneğinin azaldığına şüphe edilmez.

 

Bütün bu olaylar kanıtlanmıştır ki yükselme ve indirgeme yönlerindeki gelişim çizgileri, biribiri ile kaynaşır ve gelişme ile ihtiyarlama arasında herhangi bir sınır çizmek olanaklı değildir.

 

Dr. kimyager Abdultuğrul diyor ki: “Gençliğe ilk adımı atan bir gencin bıyığının çıktığı zaman  gururlanması ile ihtiyarlayan kadına o kadar kader veren ilk beyaz saçın görülmesi arasında ne fark vardır?”

 

O halde başlangıçta söğlediğimiz ”İhtiyarlık kendisi bir hastalıktır” anlamsız mıdır? Eğer ihtiyarlama bütün gelişmeler gibi süreklilik arz eden olaylardan kaynaklanan ve giderilmesi olanaklı sayılmayan olaylar toplamı ise, bunu hastalığa benzetmek mantık ile bağdaşmaz görünüyor…

 

Bu düşünceye göre aynı hastalık her yaşta bulunabilir. Yaş ortalaması 70 ile 80 arasında ise, sebebi yalnız hastalık olmayıp, hastalıklara karşı direnci azaltan veya hastalanmayı kolaylaştıran ihtiyarlıktır. O zaman ”İhtiyarlık kendisi bir hastalıktır” cümlesi doğru değilse de, doğru bir anlam taşır ve ihtiyarların durumu hiç olmazsa genellikle gelişmeden doğan bir (iç) ve hastalıktan doğan bir (dış) faktörden ibarettir.

 

Zoolog Ebuturap, her organizmanın ömrünün azami gençlik süresinin altı katı olduğunu iddia etmiştir. Bu hesap doğru olsun olmasın, ömürle yetişme arasındaki ilgi aynı cinste yapılan deneylerden çıkar. Bazı bitkilerde gelişme hızı iklime bağlıdır. Hindistan’ın güneyindeki tropikal bölgelerde 4-10 yıl arasında çiçek açan bazı bitkiler soğuk bölgelerde 40- 100 yıl arasında çiçek açar ve büyüme süresi buna göre değişir. Bu düşünce, ömrün süresinin uzunluğunda ısının etkili olduğu kanısını uyandırırsa da, bu deneylerden iki önemli sonuç çıkar: 1- Bir organizmanın ömrü başlangıçta tespit edilmemiştir. 2- Bu şartlar altında gelişme önemli bir rol oynar. Büyüme devresi ne kadar uzatılırsa ömür o kadar uzun olur, çünkü büyüme devrelerinde ihtiyarlama olmaz.

 

Ey ihtiyarlar!

 

Kalbinize güvenin! O vücudunuzun en kuvvetli elastiki olan uzvudur. Her gün her ay bilgi ve basiretle yiyin! Kalbiniz vitaminlere ve bunlardan özellikle B vitamini grubuna şiddetle muhtaçtır. Özellikle bedenen çalışanların B vitamin grubunu düzenli kullanmalarına ihtiyaç vardır. İhtiyarlığı geciktirmek isteyenler; bol bol lif oranı yüksek, meyve ve sebze tüketmeyi, kesinlikle ihmal etmemelidirler.

 

Bu sonucu başka deneyler de destekler. İlkel organizmalarda vücudun bir parçası kesilirse tekrar yerine gelir. Bu deneyi istediğimiz kadar tekrarlayabiliriz. Organizma vücudun geri kalan kısmını her zaman telafi eder ve bu şekilde uzun süre yaşayabilir. Netice olarak: Büyüyen bir organizma ne ihtiyarlar ne de ölür!

 

Sağlıklı ve huzurlu bir hayat isteyen, meyve bahçeleri kurar ve kurulmasına önderlik eder. Çünkü, kültürümüzde ağaç sevgisinin ayrı bir önemi var ve ağaç sevgisi vazgeçilmez ana prensiplerdendir. Cenab-ı Allah’tan dileğim, Akçakale Belediye başkanlığına seçilmesi gereken kişinin çevreye duyarlılığı olan biririnin seçilmesidir. Ağaç sevgisi, vatan sevgisi demektir. Ağaç sevgisi olmayanın vatan sevgisi olduğundan bahsedebilir misiniz?

 

Cenab-ı Allah, Yüce Türk İslam alemini, helal lokma ile beslenmeyi nasip etsin. Kasıtlı olarak, haram lokmayı midesine götürenlere de, Cenab-ı Allah bin kat karşılığını verip, ıslah etsin inşallah.

 

Vatan şehitlerini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle, gazileri minnetle anar, hastalara acil şifalar dileriz.

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Aziz Atam, ruhun şad mekanın cennet olsun
‘CUMHURİYET’, bizi biz yapan ortak değerimizdir
Hicri yılbaşında huzur ve bereket bizimle olsun