Hangi dinin dindarı?!

Hangi dinin dindarı?!
12 Mart 2012 10:18

Çıraklık, kalfalık devrini tamamlamış olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ustalık döneminin en önemli projesini uygulamaya koydu. Cumhuriyetin kazanımlarını bir bir yok eden AKP iktidarı en son Öğrenim Birliğini yok etmek için 4+4+4=12 formülünü uygulamak için çalışmalara başladı. Eğitime o kadar önem veriyor ki 8 yıllık kesintisiz eğitim yetmiyor. 12 yıllık kesintili eğitime geçiyor. Bilmeyen sanır ki 8 yıldan 4 yıl daha çok eğitim vererek temel eğitimi 12 yıla çıkarıyor. Bilenler anlıyor ki aslında temel eğitimi 4 yılla sınırlıyor.

Konunun uzmanları işin pedagojik, psikolojik, fizyolojik yanlarını araştırıp açıklasınlar. 5 yaşındaki çocuğun kalem tutmasının el yapısında nasıl etkilerinin olacağını, sınıfta 40 dakika kendisini nasıl disipline edeceğini onlar bilirler. Erken zamanda ev ortamından uzak kalmak çocukların duygu dünyalarında nasıl etki yapar, bu çocuklar ailesi tarafından terk edilmişlik duygusu yaşar mı bilimsel olarak incelesinler.

Ben Başbakanımızın konuya yaklaşımı ile ilgileniyorum. Bildiğimiz üzere Başbakanımız hedefinin “dindar gençlik yetiştirmek” olduğunu açıkladı ama hangi dinin dindarını kastettiğini belirtmedi. Şimdi bu hedef üzerinden Sayın Erdoğan’ın ne demek istediğini anlayalım.

Demek ki Sayın Erdoğan halkımızın dindarlığından şikâyetçidir. Başbakanımıza göre halkımız yeterince dindar değildir. Halkımızı yeterince “dindar” yapabilmek için eğitmek gerekmektedir. Eğer bu anlayış doğruysa Sayın Erdoğan dindar olmayanlar tarafından üç dönemdir Başbakan olarak seçilmektedir. Dindar olmayanların seçtiğinin dindarlığı ne kadar kabul görür bilmem. Böylece Sayın Erdoğan kendi dindarlığını da tartışma konusu yapmış olmuyor mu?

Necip Fazıl’ın sözleriyle gençleri “kinlerini unutmamaya” davet eden Sayın Erdoğan’ın dindarlık hedefi İslami bir anlam taşıyamaz. Taşıyamaz çünkü, Esirgeyen ve Bağışlayan olan Yüce Allah Ali İmran Suresinin 134. Ayetinde “Onlar, iyi günde de kötü günde de iyilik yapar, öfkelerine hakim olur ve insanları affederler.” diyerek “kin”i değil bağışlamayı öğütlemektedir.

Sayın Başbakanın “dindar gençlik”le amacı İslami bir amaç olsa eğer Pozantı Çocuk İslahevinde kendisine emanet edilen çocukların çığlıklarına kulak verirdi. Burada kalan çocuklar işkence, taciz ve tecavüze uğradıklarını bir yılda ancak kamuoyuna duyurabilmişlerdir. Kamuoyuna duyurulduktan sonradır ki yetkililer konuyla zoraki ilgilenmek durumunda kaldılar. Dindarlık diye bir kaygısı olanlar “Fırat kenarında yenmiş kuzunun hesabının kendilerinden sorulacağını” bilirler. Dindar olanların vicdanı ölümlü trafik kazasından sonra delilleri yok etmek için Şişli sokaklarını köpüklü sularla yıkatmaya izin vermez. Dindar yurttaşlarımızın yaptığı bağışların “yüz yılın soygunu”yla çalınmasına göz yummak, sanıkları değil de konuyu soruşturan savcıları cezalandırmak hangi dindarlıkla açıklanabilir?

Irak’ta savaşan Amerikan askerlerinin “sağ salim evlerine dönmeleri için dua eden” Sayın Erdoğan’ın “dindar ve kindar” gençlik isteği Tevrat’ta, “Merataim diyarına karşı, ona karşı, ve Pekodda oturanlara karşı çık; öldür ve artlarından bütün bütün yok et. (Yeremya-50:21) Onları kuzular gibi, ergeçlerle koçlar gibi boğazlanmaya indireceğim.” (Yeremya- 51:40) denilmesinden esinlenmesin? Çünkü onlardan “Cesaret Ödülü” almıştı.

Dünyadaki İslam ülkeleri içerisinde en çok cami olan yer Atatürk Türkiye’sidir. Bu camilerin hemen hepsi halkımızın kendi olanaklarıyla yapılmıştır. Bu bile halkımızın ne kadar dindar olduğunu göstermektedir. Halkımızın Sayın Erdoğan’dan dindarlık adına öğreneceği hiçbir şey yoktur. Onun dindarlık anlayışı İslamla örtüşmemektedir. O dindarlığı bıraksın asıl amacını açıklasın.

Hilmi SARAL
[email protected]

Çıraklık, kalfalık devrini tamamlamış olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ustalık döneminin en önemli projesini uygulamaya koydu. Cumhuriyetin kazanımlarını bir bir yok eden AKP iktidarı en son Öğrenim Birliğini yok etmek için 4+4+4=12 formülünü uygulamak için çalışmalara başladı. Eğitime o kadar önem veriyor ki 8 yıllık kesintisiz eğitim yetmiyor. 12 yıllık kesintili eğitime geçiyor. Bilmeyen sanır ki 8 yıldan 4 yıl daha çok eğitim vererek temel eğitimi 12 yıla çıkarıyor. Bilenler anlıyor ki aslında temel eğitimi 4 yılla sınırlıyor.



 
Konunun uzmanları işin pedagojik, psikolojik, fizyolojik yanlarını araştırıp açıklasınlar. 5 yaşındaki çocuğun kalem tutmasının el yapısında nasıl etkilerinin olacağını, sınıfta 40 dakika kendisini nasıl disipline edeceğini onlar bilirler. Erken zamanda ev ortamından uzak kalmak çocukların duygu dünyalarında nasıl etki yapar, bu çocuklar ailesi tarafından terk edilmişlik duygusu yaşar mı bilimsel olarak incelesinler.



 
Ben Başbakanımızın konuya yaklaşımı ile ilgileniyorum. Bildiğimiz üzere Başbakanımız hedefinin “dindar gençlik yetiştirmek” olduğunu açıkladı ama hangi dinin dindarını kastettiğini belirtmedi. Şimdi bu hedef üzerinden Sayın Erdoğan’ın ne demek istediğini anlayalım.



 
Demek ki Sayın Erdoğan halkımızın dindarlığından şikâyetçidir. Başbakanımıza göre halkımız yeterince dindar değildir. Halkımızı yeterince “dindar”     yapabilmek için eğitmek gerekmektedir. Eğer bu anlayış doğruysa Sayın Erdoğan dindar olmayanlar tarafından üç dönemdir Başbakan olarak seçilmektedir. Dindar olmayanların seçtiğinin dindarlığı ne kadar kabul görür bilmem. Böylece Sayın Erdoğan kendi dindarlığını da tartışma konusu yapmış olmuyor mu?



 
Necip Fazıl’ın sözleriyle gençleri “kinlerini unutmamaya” davet eden Sayın Erdoğan’ın dindarlık hedefi İslami bir anlam taşıyamaz. Taşıyamaz çünkü, Esirgeyen ve Bağışlayan olan Yüce Allah Ali İmran Suresinin 134. Ayetinde “Onlar, iyi günde de kötü günde de iyilik yapar, öfkelerine hakim olur ve insanları affederler.” diyerek “kin”i değil bağışlamayı öğütlemektedir.



 
Sayın Başbakanın “dindar gençlik”le amacı İslami bir amaç olsa eğer Pozantı Çocuk İslahevinde kendisine emanet edilen çocukların çığlıklarına kulak verirdi. Burada kalan çocuklar işkence, taciz ve tecavüze uğradıklarını bir yılda ancak kamuoyuna duyurabilmişlerdir. Kamuoyuna duyurulduktan sonradır ki yetkililer konuyla zoraki ilgilenmek durumunda kaldılar. Dindarlık diye bir kaygısı olanlar “Fırat kenarında yenmiş kuzunun hesabının kendilerinden sorulacağını”  bilirler. Dindar olanların vicdanı ölümlü trafik kazasından sonra delilleri yok etmek için Şişli sokaklarını köpüklü sularla yıkatmaya izin vermez. Dindar yurttaşlarımızın yaptığı bağışların “yüz yılın soygunu”yla çalınmasına göz yummak, sanıkları değil de konuyu soruşturan savcıları cezalandırmak hangi dindarlıkla açıklanabilir?



 
Irak’ta savaşan Amerikan askerlerinin “sağ salim evlerine dönmeleri için dua eden” Sayın Erdoğan’ın “dindar ve kindar” gençlik isteği Tevrat’ta, “Merataim diyarına karşı, ona karşı, ve Pekodda oturanlara karşı çık; öldür ve artlarından bütün bütün yok et. (Yeremya-50:21) Onları kuzular gibi, ergeçlerle koçlar gibi boğazlanmaya indireceğim.” (Yeremya- 51:40) denilmesinden esinlenmesin? Çünkü onlardan “Cesaret Ödülü”  almıştı.



 
Dünyadaki İslam ülkeleri içerisinde en çok cami olan yer Atatürk Türkiye’sidir. Bu camilerin hemen hepsi halkımızın kendi olanaklarıyla yapılmıştır. Bu bile halkımızın ne kadar dindar olduğunu göstermektedir. Halkımızın Sayın Erdoğan’dan dindarlık adına öğreneceği hiçbir şey yoktur. Onun dindarlık anlayışı İslamla örtüşmemektedir. O dindarlığı bıraksın asıl amacını açıklasın.



 
 
Hilmi SARAL – H&H Yorum



[email protected]