Arapların tarihi geleneksel pedofililiği ve Diyanet’in fetvası

Arapların tarihi geleneksel pedofililiği ve Diyanet’in fetvası
11 Ocak 2018 09:54

Öncelikle, kısaca pedofilinin bilimsel tanımını yapıp, sonra yazının başlığında ifadesini bulan konuya doğrudan geçelim.The American Psychatric Association’s Diagnostic and Manuel of Mental Disoerdes(DSM-IV) pedofiliyi şöyle tanımlıyor:En az altı ay boyunca tekrarlayan dinsel fanteziler, dürtüleyici istekler, ya da bir çocukla cinsel etkileşimi içeren davranışlar.Çoğu vakada pedofili en az 16 yaşında ve çocuktan en az 5 yaş büyük olmayı içeriyor.Pedofili bireyler kendilerinden küçük çocuklara dair cinsel istismar dürtüsünü barındırır ve bu dürtü sadece erkeklerde değil, kadınlarda da görülür.

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

Anımsayacağınız gibi, geçtiğimiz günlerde Diyanet’in internet sitesinde küçük yaştaki çocukların evlenebileceği ve bu yaşların kız çocuklarında 9, erkek çocuklarında ise 12 olduğu kaydediliyordu.

 

 

Türk toplumunun aydın ve bilinçli kesiminden gelen şiddetli tepkiler ve ağır eleştiriler üzerine Diyanet, bu fetvayı sitesinden kaldırmış ve yetkililerin hiç yüzleri kızarmadan, inandıkları takıyye haklarını kullanarak yadsıma(inkar) yoluna gitmişlerdir.

 

 

Evet, Diyanet birçok zaman olduğu gibi bu konuda da takıyye yapmıştır.

 

 

‘’Neden takıyye yapmıştır?’’ sorusunu yanıtlamam gerekiyor.

 

 

İslam’da fıkıh(dine ait hukuk kuralları) 4 temel unsura dayanır; Edille-i Şeriyye’de denilen bunlar 1-Kur’an, 2-Hadis(Hz.Muhammed’in buyrukları ve yaşam tarzı), 3-İcma-i Ümmet(Sahabenin ve İslam bilginlerinin bir konudaki sözbirliği ve yaşam tarzları), 4-Kıyas-ı Fukaha(Günümüzde çözülmesi gereken bir fıkıh problemini, daha önceki benzer fıkıh krallarına kıyas yaparak çözmek).

 

 

İslam ilahiyatına ait bu bilgiyi aktardıktan sonra, çok önemli başka bir saptamayı daha ortaya koyarak Diyanet’in yaptığı takıyyeyi iyot gibi açığa çıkaralım ki, o da şöyle:Yukarıda Kur’an, hadis, icna-i ümmet, kıyas-ı fukaha olarak sıraladığım 4 temel unsurun fıkıh hükümlerinden birini yadsımak(inkar etmek) küfürdür, yani kafir olmaktır.

 

 

İşte Diyanet, 9 yaşındaki bir kız çocuğunun İslami hükümlere göre evlenebileceğine inandığı halde, çağın bilimsel verileri karşısında takıyye zırhına bürünerek, bunu yadsıma yoluna gitmiştir.

 

 

Yukarıda ki saptamalar doğrultusunda 9 yaşındaki bir kız çocuğunun evlenmesini Diyanet’in meşru saymaması olanaksızdır, aksi halde az önce tespitlerimiz doğrultusunda kafir olacaklarına dair inançları tamdır.

 

 

Dolayısıyla Peygamber ve sahabe olan Hz.Ömer’in, kabul ettikleri Edille-i Şeriyye çerçevesinde yadsımaları(inkar) olası değil.

 

 

Şimdi bakın, bu konuda tamamen İslam kaynaklarına dair iki uç örnek vererek, hiç tartışmaya meydan vermeden son noktayı koymak istiyorum.

 

 

‘’Sahih-i Buhar-i’’ adlı 12 ciltlik büyük çaptaki hadis kitabı İslam bilginlerince İslam’ın Kur’an’dan sonraki en sağlam ve güvenilir kitabı olarak ortaya konulmuş, hatta bu kitabın sağlamlığına ait olmak üzere ‘’Kur’an kaybolsa bile İslam’a göre amel etmemiz için bu kitap bize yeter’’ ifadesini kullanmışlardır.

 

 

Şimdi ‘’Sahih-i Buhari’’nin 1553 numaralı hadisindeki Hz. Muhammed’in 9 yaşındaki Ayşe ile nasıl evlendiğini, zerre kadar sözcüklerin bile yapısına dokunmadan, doğrudan İslami bakış açısı ile ortaya koyalım.

 

 

Sahih-i Buhari 1553 nolu hadis: ’’Rivayete göre Hz.Ayşe şöyle demiştir:Ben 6 yaşında bir kız iken Nebi sallallahu aleyhi ve selem beni akd ve nikah eylemişti.Üç sene sonra biz Medine’ye hicret ettik.Haris ibn-i Hanrec oğullarının menziline indik.Müteakiben ben sıtmaya tutuldum.Bu cihetle saçım döküldü.Hastalıktan kurtulduktan sonra saçım gürleşti, uzayıp omuzlarıma döküldü.Bir kere ben arkadaşlarımla salıncakta oyun oynarken annem ümmü Rumen bana doğru geldi ve beni çağırdı.Ben de annemin yanına gittim.Ben ne yapacağımı bilmiyordum.Annem elimi tuttu, ta evin kapısı önüne geldiğimizde orada beni durdurdu.Ben de yorgunluktan kabasaba soluyordum.Nihayet soluğum bir an yatıştı, sonra annem biraz su aldı, onunla yüzümü başımı sıvazladı.Sonra beni eve koydu.Evde Ensar’danbirtakım kadınlar hazır bulunuyordu.Bunlar bani ‘Hayır ve bereket üzerine geldin, hayırlı kısmet getirdin’ diye alkışladılar.Annem beni bu kadınlara teslim etti.Bunlar da benim kılığımı kıyafetimi düzlediler ve Resulullah’a teslim ettiler.Resulullah sallallahu aleyhi ve selemi görünce sıkıldım.Resulullah bir sedir üzerine oturmuştu.Yanında Ensar erkeklerinden, kadınlarından oturanlar vardı.Beni Resulullah, yanına oturttu.Ensar kadınları beni Resulullah’a takdim ettiklerinde ben 9 yaşında bir kızdım.’’

 

 

Aynı hadis yine İslam’ın en sağlam kaynakları olan ‘’Tirmizi’’nin 3885-3886 nolu, ‘’Müslim’’in 1442 nolu hadislerinde de kayıtlıdır.

 

 

Hz.Muhammed 52, Hz.Ayşe 9 yaşında idi ve 6577 nolu hadiste şöyle bir kayıt vardır: ’’Hz.Ayşe Radıyallahu anhume anlatıyor:Ben Resulullah aleyhis salatu vesselamın yanında iken oyuncak bebeklerimle oynardım.Aleyhis salatü vesselam da kız arkadaşlarımı bana gönderirdi, arkadaşlarımla beraber oynardık.’’

 

 

Şimdi de ikinci uç örneği de vererek, Arap topluluklarının tarihi geleneksel pedofililiğine atıfta bulunalım.

 

 

Bu konuda Halife Hz. Ömer’in, Hz.Ali’nin 10 yaşındaki kızıyla, dayatarak zorla evlenmesidir ve çok ibret vericidir.

 

 

Olay şöyledir: ’’Hz.Ömer’in 58, Hz.Ali’nin kızı Ümmü Gülsüm’ün 10 yaşında olduğu sırada(Hz.Ömer’in halife olduğu dönem).Hz.Ömer bir gün Hz.Ali’ye ‘Kızın Ümmü Gülsüm’ü bana ver’ diyor.Tabii ki Hz Ali hayret ediyor; ne yapacaksın bu çocuğu, diye soruyor.Hz.Ömer, bu evlilikten kastım zevk değil, Hz.Muhammed’e akrabalık bağıyla daha yakın olmaktır, diyor.Hz. Ali ‘’Hayır kızım çocuktur, ergenlik çağına gelmemiş, bir de ağabeyimin çocuğuna/yeğenime vermeyi düşünüyorum’’ diyor.Hz.Ömer teklifinde ısrar ediyor ve sonuçta Hz.Ali kızını veriyor.

 

 

Nihayet Hz.Ali, Hz.Ömer’le baş edemiyor ve üstelikte pek adet olmayan bir uygulama yapıyor.Herkes gider kızı baba evinde görür ister ama Hz.Ali kızını Halife Hz.Ömer’in ayaklarına gönderiyor.Hz.Ömer kızı görür görmez hemen kucağına alıp öpüyor.Ayrıca ergenlik çağına gelmiş mi diye eteğini kaldırıp avret yerine bakıyor.Onun bu hareketi kızın zoruna gidiyor ve ‘’Sen halife olmasaydın ağzını burnunu kırardım’’ diyor. İslami kaynaklarda Hz.Ömer 10 yaşındaki Hz.Ali’nin kızı Ümmü Gülsüm’e oradan ayrılırken ‘’Babana söyle kabul ettim, kabul ettim, kabul ettim’’ şeklinde üç defa yineliyor.Kız geri gelince Hz.Ali ne olduğunu soruyor. Olup bitenleri olduğu gibi anlatıyor kız, bir de ‘Baba sen beni kötü bir yaşlıya gönderdin, şöyle şöyle yaptı’ diyor.Hz.Ali’de ‘Kızım, seni onunla nikahladım, artık eşisin’ diyor ve ondan sonra düğün oluyor; Zeyd ve Rukiye adlarında iki çocukları oluyor. Kimi Rivayetlere (aktarılan bilgi) göre Hz.Ömer 40 bin, kimilerine göre 100 bin dirhem mehir ücreti vermiş.

 

 

Şu da birçok tarihçi tarafından ortak olarak anlatılıyor, hem de zevkle: Hem kız ergenlik çağına gelmemişti, çocuktu diye yazıyorlar, hem de, hemen düğün yapıldı şeklinde açıklama yapıyorlar. Zaten Hz.Ömer’in fazla zamanı yoktu; kızla 6 yıl yaşıyor ve siyasi düşmanları tarafından öldürülüyor.Bu süre içerisinde bir de gelin çocuğun kucağına 2 çocuk bırakıyor ve bu evliliğin gerekçesi de Hz.Muhammed’e akraba olmak (Ümmü Gülsüm onun torunu) ve onu çok sevmek oluyor.’’

 

 

 

Hz.Ömer’in Hz.Ali’nin 10 yaşındaki kızı Ümmü Gülsüm’le evlenmesi ile ilgili birçok lslami kaynaklardan sadece bir kısmı şunlardır:

 

 

1-Nevevi, el-Mecmu 16!/327

2-Mamekani, Tenkih’ül Makal fi-ilm-i er-Rical 3/73

3-Heysemi, Bğıyet’ü Raid,Nikah kısmı 4/499, no:7430

4-Musannaf, Küçüklerin evliliği bölümü no:10351-354, 6/162

5-İbni’l Cevzi, Muntazam 4/237

6-Ebu Muaz İsmaili, Kitab’ü Zevaic-i Ömer bin Httab min Ümmü Gülsüm binti Ebu Talib adlı eserler vs…

 

 

Yukarıda kaydedilen uygulamalara bakıldığında pedofilinin dinsel değil, Arapların tarihsel geleneklerinden kaynaklandığını açıkça görmekteyiz.

 

 

Ama Diyanet ve din satıcısı ahmaklar Arap geleneklerini din sosuna batırarak insanlara dayatıp, toplumu çağdışı felaketlere sürüklerler.

 

 

Dinin kuralı olmayan bir şeyi peygamberlerin, sahabelerin veya alimlerin yapması onun Allah emri olduğu anlamına hiç gelmez.

 

 

Peygamberleri, sahabeleri Tanrı derecesine çıkaran sakat anlayışlar toplumları içinden çıkılmaz felaketlere sürüklemiştir.

 

 

Peygamber’de gelenekleri olan bir toplumda yaşıyor ve bu gelenekleri yaşamıyla ortaya koyuyordu.

 

 

Bir toplumun geleneklerini yansıtan peygamberin her yaptığı Allah’a ait değildir, sadece o toplumun kurallarıdır.

 

 

Maalesef Arapçılık eğitimi bugün geldiğimiz nokta itibariyle en üst seviyeye çıkmıştır ve bunun da onlar için çok önemli nedeni vardır.

 

 

Bu neden, tek sözcükle ifade edersek bir kişiye bağlı, yani biatçı bir toplumu inşa etmektir.

 

 

Çünkü Allah’ın emirleri bağlamında Türk çocuklarına ve bütün yurttaşlarımıza dayatılan Arapçılık, önümüzdeki en büyük tehlikedir.

 

 

Diktatörler neden bunu yapıyorlar?

 

 

Çünkü Arapçılık kadar zekayı körelten, IQ’sü düşük bir toplum yaratan başka bir sistem yoktur.

 

 

Bugün İslam coğrafyasının istisnasız tümünün kan, gözyaşı, savaş, katlimlarla, açlık ve sefaletlerle dolu olmasının en önemli nedeni tarih içinde İslam adı altında Arapçılığın yaygınlaştırılmasıdır.

 

 

Tarihte olmadığı kadar günümüzde Türk milleti Arapçılık tehlikesi ile karşı karşıyadır.

 

 

Arapçılık uygulamalarını yaygınlaştırmak için her okul dinselliğe büründürülmüş, imam-hatipler yaygınlaştırılmış, bakkal dükkanı açar gibi her ile ilahiyat fakülteleri kurulmuştur.

 

 

Ne yazık ki, buralarda öğretilenler İslam değil, Arapçılık ve Arap yaşam propagandasıdır.

 

 

Uyanmış olanlar hariç, herhangi bir ilahiyatçıya gittiğinizde 9 yaşındaki kızların evliliğini Allah emri olarak söyleyecektir, size.

 

 

Halbuki, Arap toplumundaki 9 yaşındaki kızların evliliği İslam’dan önceki tarihsel süreci vardır ve bu süreç nesilden nesile aktarılarak, en başta tarifini yaptığım hastalıklı pedofili bir toplum yaratmış, sonra da bu çirkin uygulamayı İslami sosla, Müslüman olmuş toplumlara pazarlamışlardır.

 

 

Bir Müslüman toplumunda sayısız imam-hatip ve çok sayıda ilahiyat fakülteleri kurulmasına rağmen, bilimsel olarak dinlerin ve dayatılan din kurallarının kökenlerini araştırıp ortaya koyan teoloji fakülteleri yoksa o toplum en büyük tehlikelerle karşı karşıya bulunur.

 

 

Ülkemizde şimdiye kadar herhangi bir üniversitede tek bir teoloji fakültesinin kurulmayışı ne kadar acıdır.

 

 

Kurmazlar, çünkü din satıcılarının toplumu uyuşturan yalanları ortaya çıkar ve diktatörler kendileri için köle bir toplum oluşturamazlar.

 

 

İleri Batı ülkelerinde teoloji fakülteleri vardır ve özgürce dinlerin tarihsel tüm yalanlarını ve sakatlıklarını ortaya koyarlar.

 

 

Din satıcılarının birkısım yalanlarına fırsat vermeyen bu teoloji fakülteleri, o ülkelerinin kalkınmalarının ve mutlu bir toplum olmalarının önemli nedenlerinden biridir.

 

 

Unutulmasın ki, insanların mallarına, ırzlarına el koyan haramzadelerin, özgürlüklerine el koyan alçak ve şerefsiz diktatörlerin en büyük yardımcıları Allah’a ait saf din değil, yalanlarla, hokkabazlıklarla, aslı en az 5 bin yıl önceki Sümer, Babil ve Mısır putperest inançlarından kaynaklanan 7.yüzyıl çağdışı Arap versiyonu gelenek ve putperest uygulamalarının din adı altında pazarlanmasıdır.

 

 

İki hususu daha açıklamak istiyorum.

 

 

Geçtiğimiz günlerde kadın cinayetlerinin dinsel nedenlerini yazmıştım.

 

 

İşte bu dinsel nedenlerden biri de pedofilik Arap geleneğindeki 9 yaşındaki kız çocuklarının fıkhen evlenmesinin salık verilmesidir ve bu anlayış kadını İslam toplumlarında sadece vajinadan ibaret değersiz bir meta haline getirerek katledilmesine yol açmasıdır.

 

 

Diğer anlatacağım husus ise Araplar Müslüman olmadan önce de geleneksel olarak evlenecekleri kızın gelişip gelişmediğini anlamak için, orasını burasını elleyip kontrol etme hakları vardı ve yukarıda yazdığım gibi Hz.Ali’nin kızı 10 yaşındaki Ümmü Gülsüm’le evlenmeden önce Hz.Ömer’in kızcağızın eteğini kaldırıp orasını burasını kontrol etmesi dinsel değil, yukarıda yazdığım gibi tarihi çok eskilere dayalı bir Arap geleneğinden başka bir şey değildir.

 

 

Böyle bir uygulamayı bir Türk kızına kendini bilmez Arap meşrepli biri yaptığı taktirde başta kızın kendisi olmak üzere annesi, babası, abileri kardeşleri ve yakınlarının neler yapabileceklerini kestirmek olası değildir.

 

 

İşte bu nedenlerle hiçbir Arap geleneği din sosu ile Türk insanına uygulanamaz.

 

 

Tüm insanlarımız tek adam rejimine geçmek üzere diktatörlerin, başta din okulları(imam-hatip ve ilahiyat fakülteleri) olmak üzere Diyanet vasıtasıyla kendilerinin ve çocuklarının, torunlarının, yakınlarının Araplaşmasına izin vermemeli; sonuna kadar direnmelidir.

 

 

AKP iktidarı çekip gittikten sonra gereksinim dışındaki tüm din okulları kapatılmalı, Arapçılık travmasına maruz kalmış çocuklar okullarında eğitim yoluyla terapiden geçirilmelidir,uygarlık ve Türklük dersleri verilmelidir; aydınlanmanın temeli olan Batılı klasik yapıtlar ders olarak okutulmalıdır, tıpkı kapatılan köy enstitülerinde olduğugibi.Ayrıca tarihsel olarak Türk-Arap ilişkileri ders olarak anlatılmalı, Arapların Türklere yaptıkları kalleşlikler, düşmanlarımızla bize karşı yaptıkları soysuz işbirlikleri, bin yıldır yaptığımız, uğurlarında canlarımızı verdiğimiz iyiliklerimize karşın, onların yaptıkları nankörlükler anlatılmalıdır.

 

 

Diyanet de laiklik çerçevesinde kendi asli görevine döndürülmelidir.

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!