Akşener: Bayram sofrasına oturmamız gerek

Akşener: Bayram sofrasına oturmamız gerek
7 Mayıs 2018 10:29

İYİ Parti lideri Meral Akşener, tüm engellemelere rağmen kampanyasını sürdürüyor. Türkiye’nin bir bayram sofrasına oturma ihtiyacı olduğunu söyleyen Akşener düşlediği sofrayı da anlattı: “Yani anneannelerin, babaannelerin evinde, o aileden Diyarbakırlı gelinle Edirneli damadın da olduğu, kulağı küpeli kuzenle, saçı mor bir yeğenin eşit şekilde oturduğu bir sofradan söz ediyorum.”

 

 

Duygu Güvenç / Cumhuriyet

 

 

İYİ Parti Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener, genel seçimlere dönük “Millet İttifakı” yaptığı CHP, SP ve DP genel başkanları ile ortak miting yapıp yapmayacakları konusundaki tavrını ilk kez Cumhuriyet’e açıkladı. Akşener, ortak seçim çalışması konusunda adaylar farklı olduğu için sorun olabileceğini söyledi, Muharrem İnce’nin adaylığı hakkında “Çok sevdiğim bir arkadaşımdır. İkinci tura bu sistemde kim kalıyorsa, şerhsiz, koşulsuz, destekleyeceğiz” dedi.,

 

Akşener’in Cumhuriyet’e yaptığı açıklamalar şöyle:

 

 

Bir araya gelmekte sorun yok ama…: Dört lider neden bir araya gelmesin? Benim açımdan sorun yok ama şöyle bir durum var. Bu ittifak sadece milletvekilleri ile ilgili. Cumhur İttifakından farklı; DP bizim listelerimizden gidecek ve 3 parti ayrı ayrı milletvekili listeleri hazırlayacak.

 

 

Şerhsiz, koşulsuz destekleyeceğiz: CHP’nin cumhurbaşkanı adayı var, Sayın İnce. Kendisine başarılan diliyorum, çok sevdiğim bir arkadaşımdır. Ben önceden ilan ettim, ikinci tura bu sistemde kim kalıyorsa, şerhsiz, koşulsuz, destekleyeceğiz. Sorunumuz yok. Ama bu Cumhur İttifakı gibi el ele tutuşup, iş yapamama nedenimiz, cumhurbaşkanı adaylarımız var; Ben, İnce, Karamollaoğlu … Şimdi dördümüz bir araya geldik diyelim; DP Genel Başkanı da dahil. Biz milletvekilliğinde ortağız, ama cumhurbaşkanı adaylığında değil. Sayın Kılıçdaroğlu bana oy mu isteyecek? Görünmeyen bu. Adayız biz; yani 3 partinin cumhurbaşkanı adayı var. Yoksa yan yana gelmenin bir sakıncası yok; elbette geliriz. Ama ortak miting dediğinizde onu bilmiyorum. Benim açımdan sorun yok ama ben onu bilmiyorum. Henüz bunları konuşmadık; bu engelli koşuda, düzenli, düzeyli bir sonuca odaklandık.

 

 

Çok üzüldüğüm şey… : Süreç uzayınca işin benim üzerime doğru gittiğini gördüm; Karamollaoğlu’na gittim, ziyaret ettim ve bir an önce bu işin hallolması için, ‘Evet’ dedik hepimiz. ‘Paylaşabilir miyim’ dediğim için paylaşıyorum, o zaman Karamollaoğlu dedi ki, ‘Bizim bir prosedürümüz var, (YİK) onu tamamlayacağız’ dedi. Geldim, Kılıçdaroğlu’nu telefonla aradım ve bunu bildirdim. Yani hızlanması için mekik diplomasisi yaptım. Çok üzüldüğüm bir şey oldu, ‘Hadi biz beraber olalım, CHP’yi atalım’ demişim gibi. Böyle bir şey yok. Gerçekten hızlansın diye Kılıçdaroğlu’nu da arayıp bunu bildirdim aynı gün. Bizim açımızdan hiçbir sorun yok, sadece ben 1 yıl evvelinden beri cumhurbaşkanı adaylığımı ilan ettiğim için ve başından itibaren her siyasi geleneğin bir aday çıkarmasının yanında olduğum için, 16 Nisan’da bu tarz çalışmanın Erdoğan’ın intizamını bozduğunu gördüğümüz için, çoklu aday çıkmasını savundum. Ben buna inanıyorum. Gül ile ilgili hiçbir sorunumuz yoktur, keşke aday olsaydı. Ama çatı aday figürünün, bu ben de olsam doğru olmadığını ifade ettim.

 

 

Kürt sorunu ailede gerilim bitmeden konuşulmaz: Gördüğüm şey, (bölgede) ‘Bir sıcak bir soğuk’ sistem üzerinden gitti her şey. Özal din, inanç üzerinden problemleri çözmeye çalıştı, olmadı. Tayyip Bey de para üzerinden çözmeye çalıştı, olmadı. Tayyip Bey’in mantığına göre herkesin cebine bir miktar para koyarsanız, her sorun çözülür. Bu ‘sıcak-soğuk’ insanların kafasını karıştıran ve gittikçe mesafelendiren bir bakış açısı. Henüz bu gerilim, günlük hayatta, Türküyle, Kürt’üyle, hiç ayırt etmeden, aynı evin içinde o gerilim bitmeden, insanlar ‘oh’ demeden, zaten oturup ne konuşacaksınız?

 

 

Bayram sofrası gerek : Türkiye’nin bir bayram sofrasına oturma ihtiyacı olduğunu düşünüyorum, yani anneannelerin, babaannelerin evinde yapılan, o aileden Diyarbakırlı gelinle, Edirneli damadın da olduğu, kulağı küpeli kuzenle, saçı kırmızı veya mor bir yeğenin olduğu, başörtülü hala, teyze ve ablaların bulunduğu bir sofradan söz ediyorum. Bunun özelliği şu; bu sofrada herkesin eli eşit bir şekilde o yiyeceklere gider. Türkiye’nin bu bayram sofrasına benim ve arkadaşlarım tarafından oturtulacağına inanıyorum.

 

 

Biz kadınlar çözeceğiz: Mesele öncelikle bireysel eşitlik. Güneydoğu’da aşiretler, aileler kavga eder. Erkekler, valiler bir araya gelir çözemez. Sonra bu iş olmuyorsa, o ailenin ya yeni evli bir genç gelini ya da en yaşlısı, çıkartır kafasındaki örtüyü, atar ortaya ve herkese arkasını döner. Ondan sonra da barışmak zorundadırlar. Biz kadınlar bu işi çözeceğiz.

 

 

Bu sınıfsal bir mücadele: Ben tecrübeli ve sınıfsal olarak küçük bir memurun kızıyım ve köyde okudum. Bu aynı zamanda sınıfsal bir mücadele. Demokrasi, bir yönüyle de sınıflar arası geçirgenliği en fazla sağlayan sistemdir. Böyle baktığınız zaman ne cinsiyetçi bir bakış açısı sizi ürkütebilir ne de farklı güçlerin size bakış açısı sizi ürkütebilir. Cam duvar hem sınıfsal alanda var, hem kadınlar için var. Yapmaya çalıştığım şey de bu; bu cam duvarı her iki alan için kırmak.

 

 

Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü: Çok açık, net, şeffaf davranırsanız ne yapılabilir ki? Bana FETÖ’cü dediler; ben bu ülkede yaşıyorum. Biz kırk kişiyiz, herkes birbirini bilir siyasi arenada. Bir de güzel atasözümüz vardır; ‘açtırma kutuyu, söyletme kötüyü.’ Dolayısıyla bu FETÖ’cü diyenlere dedim ki, ‘Bakın aynaya, kendinizi göreceksiniz.’ Sülalemde yok çünkü. Şimdi bir siyasetçi düşünün ki, ‘yedi göbek sülalemde yok, gidin araştırın, varsa da alın’ diyor, suçun şahsiliği olmasına rağmen. Bu açıklık, şeffaflık birçok şeyi engelliyor. Ailemin yaşadığı hayat belli, benim yaşadığım hayat belli ve benim bir özelliğim daha var. Ben arkadan hiç konuşmam; suratınıza söyleyemeyeceğim hiçbir şeyi başka bir yerde söylemem. Bunu rakiplerim de bilir hatta beni hiç sevmeyenler de bilir. O da güvenilirliği getiriyor. Onun için de dedikodu ve tevzirat işlemez. Çünkü çıkar bir gün çat diye çarparım. Onun için ben korkmuyorum. Gerçekten korkmuyorum.

 

 

İyi Parti’nin şarkısı bir gazeteciden

 

 

İYİ Parti’nin seçim şarkısını, bestesini ve seslendirmesini Akşenerin Basın Danışmanı, Gazeteci Murat İde yazdı. Seslendiren de İde ile kuzeni. O şarkının ilk kıtası ise şöyle:

 

 

Evlad-ı fatihan, adı Meral
Gözleri yıldız gibi, kaşları hilal
Sanki Mustafa Kemal bizim çocuklar
Gözleri yıldız gibi, kaşları hilal
Evlad-ı Fatihan derler adı Meral
Yalan oldu, talan oldu, canım ülkel harap oldu
Umudunu kesme sakın bak ‘İyi’ler var.