Ya şimdi ya da hiçbir zaman…

Ya şimdi ya da hiçbir zaman…
2 Mayıs 2018 11:03

Üst üste gelen seçimler ve referandumun ardından biraz olsun soluklanabilmeyi umarken ülke ekonomisinin yokuş aşağı gidişini durduramayan iktidar ve stepnesi parti erken seçim kararı aldı. Daha referandumda yapılanları, yaşananları hazmedemeyen muhalif seçmen şimdi yeniden sandıkla baş başa bırakıldı.

 

 

Dr. Semih DİKKATLİ H&H YORUM

 

 
2002’den beri girdiği her seçimi öyle ya da böyle kazanan iktidarın kazanma konusundaki, sürekli kaybeden muhalefetin de kaybetme konusundaki istikrarı muhalif seçmen üzerinde belirgin bir kayıtsızlık, umutsuzluk ve öfke yarattı. Sürekli kazanan iktidar ve yandaşlarıysa hem eylem hem de söylemlerinde iyice kontrolsüz hale geldi.

 
Yaklaşık iki ay sonra yapılacak başkanlık ve meclis seçimleri artık ülke için bir dönüm noktasıdır. Mevcut iktidar bu seçimi de kazanırsa olacaklar konusunda iyimserim diyemeyeceğim. Bana ve birçoklarına göre bu seçim ülkenin çağdaş, laik ve demokratik kazanımlarının sonu olacak gibi duruyor. Tarikatlar, cemaatler tarafından kuşatılan güzelim ülkemiz için artık bu seçim son durak…

 
Elbette bir psikiyatr olarak bu yazıdaki gerçek amacım siyaseti yorumlamak değil. Ben daha çok seçmen davranışı ve umutsuz muhalif seçmen üzerine serpilmiş olan ölü toprağının nasıl kaldırılabileceği üzerine biraz sesli düşünmek isterim.

 
Umut, insanı yaşama bağlayan tek gerçek kavramdır.

 
Hayatın içinde umudunu kaybeden insan yığınları arttıkça kitlelerin de yaşama tutunmasında zorluklar ortaya çıkar. Umudunu yitirmiş bir insan nasıl her şeyden vazgeçmiş bir halde ölümü bekler ya da intihar ederse, umutsuz insanların çoğaldığı kitleler de ölümü bekler ya da intihar eder.

 
Peki, kitle intiharları ya da kitlesel ölüm arayışı nasıl ortaya çıkar?

 
Umutsuzluk içine düşmüş biri için, hayat adına yaptığı her eylem boşunadır. Nasılsa umut edilen bir şey yoktur. O halde eylem ya da söylemde bulunmanın da bir faydası olamaz. Umutsuzluk kitlelerde iki şekilde tepki oluşturabilir. Birincisi bu durumu “kabul”, ikincisi ise “isyan”dır.
“Kabul” daha olgun gibi gözükse de, “umutsuzluğu kabul” aynı zamanda “yaşamayı red”dir. Bu nedenle umutsuzluğun nedenlerini ve sonuçlarını kabul etmekle, umutsuzluğu kabul etmek halleri birbirinden ayrı ele alınmalıdır. İçinde bulunduğu durumu tanımlayarak durumu o haliyle kabul eden ama bu durumun sonuçlarını kabul etmeyenler için kabul yol gösterici olacaktır. Ancak hem umutsuzluk durumunu hem de sonuçlarını kabul edenler için yaşamak anlamsız bir hal alacak ve ölüm özlenecektir. Umutsuzluk içinde olan kitle için de umutsuzluk yaratan durumu doğru tanımlamak bu nedenle çok önemlidir.

 
Kitleleri oluşturan bireylerde artan umutsuzluk bulaşıcıdır.

 
Böylesine bulaşıcı bir umutsuzluk sonuç olarak toplumsal intihar girişimlerine neden olur. İşte ülkemizin son 15 yıldır geldiği noktada, muhalif seçmen sürekli kaybetmenin umutsuzluğuyla sandığa gitmeyerek kendi ideolojik ölümünü yaratmaktadır. Hatta bazıları daha da ileri giderek ülkenin tüm çağdaş değerlerini bir bir yok edenlerle birlikte yol yürümektedir.

 
Bu noktada muhalefet partilerine düşen tek ve gerçek görev seçmenine umut olmaktır. Bunu gerçekleştirebilmesinin yolu da elle tutulur adaylar, gerçekleştirilebilir projeler ve mutlak sandık güvenliğinin sağlanabileceğine dair eylemler içinde bulunmasıdır.

 
Muhalif seçmenin umutsuzluk içinde kıvrandığı bir ortamda; artan ekonomik zorluklar, baskı, bozulan adalet, her geçen gün daha da zenginleşen yandaş müteahhitlere rağmen iktidar seçmeninin, iktidara oy verme kararlılığı da ayrı bir tartışma konusudur.

 
İktidara oy veren insanların umut üzerinden durumu biraz daha ilginçtir.

 
Dr. Mustafa Özköse ile birlikte “Umudu umut etmek” (Favela Sendromu) olarak tanımladığımız bu durum aslında tam da bu seçmenin oy verme konusundaki tercihinin yaratılması halidir. İktidar, aslında başta ekonomik olmak üzere birçok alanda umutsuz olan seçmeninin durumuna isyan edeceğini anladığı an onların umutsuzluğunu ortadan kaldıran bir hamleyle umudu umut etmelerini sağlayarak kahraman konumuna gelmektedir.

 
İktidar seçmeni, iktidarın yaptıklarını ya da yapamadıklarını eleştirerek oy arayan muhalefet partilerine kolay kolay oy vermeyecektir. Bunun nedeniyse çok basittir: İktidar seçmeni muhalefeti, kendilerini kurtaran kahramana çamur atan, üstelik birgün bu kahramanın gitmesine sebep olabilecek oyunbozan gibi görmektedir.

 
Sonuç olarak; muhalefet partilerinin sandığa gitmeyen kendi seçmenlerinin oy kullanmasını sağlamak için ve iktidara oy veren seçmenin tercihini kazanabilmesi için gerçek bir umut yaratması gerekir. Sandık güvenliği, gerçek projeler ve güçlü kadrolarla; sürekli iktidarı eleştiren değil, kavga eden hiç değil, iktidara geldiğinde yapacaklarını anlatan bir muhalefete her zamankinden daha çok ihtiyaç var ve şimdi umut için tam zamanı…

 
Ya şimdi ya da hiçbir zaman…

 

 

Dr. Semih DİKKATLİ Twitter

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
İçimdeki çocuğun bayramı
Herkes birine zorba…
Kara Kutu… Hadi yüzleşelim…