Vicdan ve hakka bağlılık

Vicdan ve hakka bağlılık
1 Aralık 2014 09:08

Değerli okuyucular! Sohbetimizin konusu, vicdan ve hakka bağlılık hakkında olacaktır.

 

Numan ALADAĞ H&H YORUM

 

Hz. Ali (r.a.) ”Haksızlık önünde eğilmeyiniz; çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.”

 

”Haksızlıklara baş kaldırmayanlar, onlardan gelecek her kötülüğe katlanmalıdırlar” buyuruyor.

 

Mahatma Gandhi, ”Hakkını çabuk yoldan elde etmek için, karşı tarafa hakkını vermek gerekir.” diyor

 

Dünyanın en huzurlu cimri insanı, yaşam, boyunca edindiği dostlarını muhafaza eden vicdan sahibi insanıdır.
Bir insan için olsun, bir millet için olsun, memnuniyetsizlikler ilerlemeye doğru atılan ilk adımlardır.

 

Ey Yüce Türk İslam alemi! İnsanız. Haksızlığı bazen en doğal bir hak saymaktan kurtulamayız ama, başkalarının en küçük haksızlıkları karşısında öfkelenmekten, acı acı şikayet etmekten uzak kalamayız.

 

Yaradılışın etkisiyle her zaman başkalarının haklarını gözetmesini bilemeyen insan hakkına göz dikenlere düşman gibi bakmaktan nefsine hakim olamaz. Başkasına karşı reva gördüğü haksızlığa kendisi uğradığı zaman dert yanmaktan ve en çok haksız olduğu yerlerde bile hak iddia etmekten vaz geçemez.

 

İnsanı çoğu zaman haksızlığa sevk eden şey, bencilik ve cüzdan muhasebesine odaklanıp daima haklı görünmek arzusudur. Durmadan her yerde kendisini arayan, bulmaya çalışan insan başkalarına ancak görmek istediği yerde rastlayabilir.

 

Her zaman haksızlık yapabilecek bir yaradılışa ve yaşayışa sahip olan insan başkalarına, haklarından fedakakarlık yaptıkları nisbette yaklaşabilir. Her yerde bizim gibi ve bizim kadar hakkın peşinden koşanlar bir an bile yakınlığımızı tam olarak kazanamadan pervane gibi çevremizde dolaşırlar.

 

Bütün işlerimizde bize daima hak vermeyenler en haklı ve güçlü oldukları zamanlarda bile bizi haklarına gerektiği gibi inandıramazlar.

 

Modern psikolojiye, tahlili ruhiyata göre, insanların bütün aksiyonlarında hareket noktaları özvarlık görüşleridir. Başka bir deyişle, insan denen varlığın bütün aksiyonlarının değişmez ağırlık merkezi, varlığı hakkında iç dünyasında meydana gelmiş bulunan görüştür. Sosyal, politik ve diğer yaşam tarzlarını yaratan faktörlerin başında bu görüş gelmektedir.

 

Özvarlık duygusu insanlar arasındaki münasebetleri idare eden diğer hükümlerinde, hatta insan düşüncelerine objektif bir nitelik veren gerçeklik hükümlerinde bir mıknatıs rölünü oynar. Her şey özvarlık duygusuna göre değerlenen ve insanın iç dünyasında manyetik bir bölge meydana getiren hisler aleminde olumlu veya olumsuz bir sonuç kazanır. Alın yazısı dediğimiz şey çoğu zaman burada yazılır. Netice olarak, insan gerçek hüviyetine, kaderine burada ulaşır.

 

Duygular dünyası, insanın dış dünya, sosyal dünya ile kurduğu münasebetlerle şekillenir. Dış dünyanın düşüncelerine göre bir önem kazanır.

 

İnsan bütün tepkilerini dış dünyanın etkilerine göre ayarlar. Her yerde ve daima özvarlığını bir hareket noktası, değer ölçüsü olarak kullanır. Başkalarına, taşıdığına inandığı değerler kadar bir değer vermek arzusunu duyar. İnsanın, vicdan muhasebesi yaparak geçmişten günümüze kadar bugün de aynı duygu ve düşünceler nispetinde başkalarının sevebilmesinin, saadetini kaybetmekten ürktüğü nispette başkalarının saadetini diliyebilmesinin, faydalandığı nimetlerden, haklardan mahrumiyet korkusu nispetinde başkalarının haklarına saygı göstermek arzusunu duymasının, kaybedecek bir şeyleri bulunmadığı zaman kendisinin zaman kaybına uğramasının sebebi budur. Vicdan muhasebesi yaparak, bilinç altında yaşanan bu hayat tarzıdır.

 

İnsan hayatının ilk ve doğal çevresi aile ocağıdır. İnsan yaşam çıraklığını burada öğrenir. İnsanın gelecekteki şahsiyet tipinin özü burada meydana gelir. İnsan özvarlığına ilk defa burada bağlanır. Başkalarını burada sevmeye alışır. Başkalarından uzaklaşmak arzusunu burada duyar. Bu çağda zayıf olduğu için kuvvetliler karşısında boyun eğer. Savunamadığı için haklarından mahrum kalır. Bu şartlar içinde yetişen insan büyüdüğü zaman karşısında eğileceklerin sayılarını arttırmaktan, arttırmak arzusunu duymaktan ve zayıfları haklarından mahrum etmekten kolay kolay uzak kalamaz. İnsanın doğduğu gibi değil, gelişme çağlarında yaşatıldığı gibi yaşamak ve yaşatmak imkanlarını kazanan bir varlıktır.

 

Vatan şehitlerini, T. C.’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, okuyucularımızın atalarını rahmetle, Gazileri minnetle anar. Hastalara acil şifalar dileriz.

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Aziz Atam, ruhun şad mekanın cennet olsun
‘CUMHURİYET’, bizi biz yapan ortak değerimizdir
Hicri yılbaşında huzur ve bereket bizimle olsun