Türkiye Kandil'i sınırları içine almalı

Türkiye Kandil'i sınırları içine almalı
20 Haziran 2012 10:35

Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, Dağlıca saldırısının ardından yaptığı açıklamada, “Türkiye Kandil’i sınırları içerisine almalı” dedi. Tantan, şehit ailelerine de şu çağrıyı yaptı: “şehit aileleri avukatlarıyla birlikte yaşam hakkını koruyamayan, hakkını savunmayan siyasi ve kurumlara karşı dava açmalıdır.”

Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, Hakkari’den 8 şehit haberinin gelmesiyle birlikte terör örgütü ve aynı zamanda organize suç örgütü PKK’yla masaya oturmanın iflası bir kez daha kanıtlanmıştır” dedi. Tantan, MİT- PKK görüşmelerinin yapıldığı Oslo’ya atıfta bulunarak, “Oslo görüşmelerinde suç örgütüyle pazarlık yapan iktidarın acizliği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Ve gelinen noktada, son haftalarda ‘Açılım’cıların CHP’yle birlikte harekete geçtiğini tekrar görüyorduk ama iki figürün ön plana çıkarıldığı da gözden kaçmıyordu” değerlendirmesi yaptı. Tantan’a göre bu iki figür Leyla Zana ve Murat Karayılan! Yurt Partisi lideri Sadettin Tantan’ın açıklaması şöyle devam etti:

 

“MİT- PKK” görüşmesinde “Kürdistan” konuşuldu mu?

 

Türk medyası ve siyasetinin iki önemli figürü ön planda artık: Leyla Zana ve Murat Karayılan! Birisi sürmanşetten röportajla gündeme geldi ve herkes onu konuşmaya başladı, birisi de Kandil’de Radikal yazarı Avni Özgürel’in kendisiyle yaptığı röportajla… Zana da Karayılan da, AKP iktidarına ve Başbakan’a sıcak mesajlar verdiler. Oslo görüşmesine atıfta bulunan terör örgütünün ikinci ismi “İngiliz istihbaratı MİT- PKK görüşmelerini koordine etti” dedi. Ve bir mutabakat metni olduğunu bir kez daha vurguladı, MİT- PKK arasında. Peki bu metinde ne var? Acaba, Irak- İran- Suriye- Türkiye hattında “sözde Kürdistan”anlaşması mı yapıldı? CHP’nin “Kürt açılımı” arkasından Leyla Zana, sonrasında Murat Karayılan röportajı, bir planın adım adım uygulandığını göstermiyor mu? Biraz açalım:

 

Önce CHP…

 

İlk önce CHP’nin iktidara sunduğu projeye bakalım. Daha önce de dile getirdim: Amerikan “sol”u, ABD ziyaretinden ve CIA şefi Graham Fuller’in “Türkiye’ye daha çok sol lazım” sözlerinden sonra harekete geçti. “Akil adamlar” dedi, “Dört parti mutabakatı” dedi ve plan uygulanmaya başlandı.

 

Sonra Zana…

 

Ardından bir sabah uyandık ve Hürriyet gazetesinin sürmanşetinde yıllardır merkez medyada kendisine yer verilmeyen Leyla Zana röportajı karşımıza çıktı. Zana “En güçlü kişi Erdoğan, sorunu o çözer” açıklaması yaptı. Barzani’nin Türkiye temsilcisi Zana net konuştu ve CHP’nin “açtığı” yoldan devam etti. Bu arada Zana’nın bu açıklamayı yapmadan önce ABD’li diplomatlarla görüştüğü iddia edildi.

 

Ardından Karayılan ve EKOPOLİTİK…

 

Ve bir aydır terör örgütünün ikinci ismi Murat Karayılan’la Kandil’de röportaj yaptığını duyuran ama kendi gazetesi Radikal’de yayımlayamayan Avni Özgürel röportajını kendisine ait internet sitesinde yayımladı. Röportaj, AKP- PKK ilişkisini, MİT- PKK ilişkisini ve İngiliz istihbaratı- MİT- PKK ilişkisini o kadar net ortaya koyuyordu ki… Karayılan röportajının bir önemi de şuydu: Avni Özgürel Cumhurbaşkanı Gül’e yakınlığıyla bilinen EKOPOLİTİK adlı düşünce kuruluşunun kurucularından ve Gül de “Açılım”ı “İyi şeyler olacak” sözleriyle başlatan isim. Bu arada EKOPOLİTİK adlı kuruluşta yer alan isimler de dikkat çekici: Siyasi yelpazenin sağında solunda yer alanlar, İslami kesimde, Milli Mücadele rotasında yürüyenler vs… Ve bu kuruluş uzun zamandır PKK’nın siyasallaşması için de elinden geleni yapıyor. Avni Özgürel röportajının dikkat çekici bir yönü daha var: Hatırlayın Başbakan Erdoğan Ekim 2011’de medya patronları ve yöneticileriyle bir araya gelmiş ve “terör haberleri”nin ajite edilmemesini istemişti. Ve uzun zamandır terör örgütü yöneticileriyle kimse röportaj yapmıyordu. Avni Özgürel’in Karayılan röportajıyla ilgili sorum şu: Gazeteci Özgürel’i Kandil’e kim gönderdi?

 

Dağlıca baskını ve güvenlik ABD’ye teslim!

 

Kimsenin yalanlamadığı Murat Karayılan röportajıyla birlikte AKP-MİT- PKK arasında bir protokol, mutabakat yapıldığı artık netleşmiştir. Bu mutabakat açıklanmalıdır. Mutabakatta “Kürdistan’ın kurulması kabul edilmiş” midir? Zaten 21 Ekim 2007’de Dağlıca baskınıyla kaçırılan Türk askerleri 5 Kasım’a kadar PKK tarafından esir alınmış, Erdoğan- Bush görüşmesinin ardından, ABD’li, PKK’lı, BDP’lilerden oluşan heyet, protokolle Türk askerlerini teslim etmişti. Ve bu durum o dönem ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın “DAHA BÜYÜK BİR ONUR YOK” kitabında anlatılmıştı. Kitapta, 21 Ekim 2007 tarihinde Dağlıca baskını meydana geliyor. Türkiye bunun üzerine sınır ötesi operasyona izin veren tezkereyi TBMM’de onaylıyor. Bunun üzerine de Rice devreye giriyor. Rice önce Mesud Barzani, sonra da Başbakan Erdoğan ile telefonda birer görüşme yapıyor. Barzani’ye, “Zamanınız daralıyor. PKK’yla ya siz basa çıkacaksınız, ya da Türkler gelip kendileri halledecekler. Ve bu kez Türkler çok haklı” diyor. Erdoğan’dan ise 5 Kasım’daki ünlü Bush-Erdoğan zirvesine kadar sınır ötesi harekat yapmamalarını rica ediyor. Türkiye de bunu uygun buluyor. İşte kitap da anlatılan bu ve Türkiye esas mutabakatı tam 5 yıl önce yapmış. Güvenliğini Bush’a teslim etmiş.

 

Gül de Erdoğan da planın uygulayıcıları…

 

Geliyoruz 2009’a… İlkbaharda Cumhurbaşkanı Gül, “Kürt sorununda iyi şeyler olacak” diyordu. Aslında “açılım” denilen ve ne olduğu belli olmayan çalışmanın hazırlayıcısı Gül’dü. Belki de Başbakan Erdoğan Gül’den rol kapmak için önce “açılım” dedi. Baktı olmuyor! Ardından Habur faciası yaşandı, “Milli birlik kardeşlik” dedi. Şimdi de “Kürt sorunu yoktur” diyor. Gelinen noktada Gül de Erdoğan da ABD ve İngiltere’nin planının uygulayıcıları olarak karşımıza çıktılar.

 
Her konuda sessiz uygulayıcıyız…

Ama artık mızrak çuvala sığmıyor.

* Türkiye, Azerbaycan meselesinde Ermenistan’a karşı tavır alamıyor. Çünkü ABD istenmiyor.

* Türkiye, sözde Kürt sorununda emperyal güçlerin istediğinin dışına çıkamıyor.

* Türkiye, Suriye meselesinde taşeron rolünü kabul etmek zorunda kalıyor.

* Türkiye Kıbrıs’ta İsrail’e karşı çıkamıyor.

* Türkiye İran konusunda Amerikan politikalarının uygulayıcısı konumunda.

* Türkiye Yunanistan’la yaşadığı her sorunda ağzını açamıyor.

* Türkiye, Orta Asya’da Rusya’ya karşı çıktığında Amerika rahatsız oluyor çünkü Amerika’nın Türk bölgelerinde gizli planları ifşa oluyor.

Kandil sınırlarımızın içerisine alınmalı!

Yapılacak çok basittir: Türkiye Kandil’i sınırları içerisine süratle almalıdır. PKK’nın bütün mal varlıklarına ve yurt içi – dışındaki iletişim araçlarına hukuk zeminde el koymalıdır. Oslo görüşmesinde anayasal suç işlenmiştir, Meclis hızlı bir şekilde Yüce Divan’a gidecek bu yolu açmalıdır.

Allah’ın insanoğluna verdiği en büyük hak yaşam hakkıdır, yaşam hakkını koruyacak olan da başta Meclis, iktidar, muhalefet ve kurumlardır. Yaşam hakkı her gün ihlal edilmektedir. Bu konuda şehit aileleri avukatlarıyla birlikte yaşam hakkını koruyamayan, hakkını savunmayan siyasi ve kurumlara karşı dava açmalıdır.