‘Sevdiklerimizin ne dirisini ne ölüsünü alabildik’

‘Sevdiklerimizin ne dirisini ne ölüsünü alabildik’
3 Mart 2023 08:45

Türkiye’yi yasa boğan depremlerin bir ayı geride bırakmasına 3 gün var. Yıkımın yaşandığı kentlerde enkaz kaldırma ve yaraları sarma çalışmaları devam ediyor. Resmi açıklamalara göre depremde yaşanan can kaybı 45 bin 98. Ancak bu rakamın gerçekleri yansıtmadığını düşünenler çok sayıda kişi bulunuyor.

 

Fotoğraf: Reuters

 

İlk günlerde paylaşılan onbinlerce kayıp ilanlarındaki kişilerin çok azına ulaşılaşıldığı belirtiliyor.

Aranan bazı kişiler hastanelerde bulundu, bazılarının ise DNA incelemeleri sonucunda yaşamını yitirdikleri belirlendi. Binlerce kişinin ise akıbeti hala belirsizliğini koruyor.

Depremin büyük yıkıma yol açtığı Kahramanmaraş, Adıyaman ve Hatay’ın sokaklarında sağlam kalan duvar ve direkler kayıp ilanlarıyla dolu.

Pek çok depremzede yakınlarına ulaşmadıkları iddiasında bulunuyor.

Yalnızca Rönesans Rezidans 80’i aşkın kişiye ne olduğu bilinmiyor.

Toplam kayıp sayısının binlerce olduğu, çoğunun parçalarının enkaz kaldırma çalışmaları sırasında molozlar arasına karıştığı ileri sürülüyor. Bu nedenle ölü sayısının açıklanandan katbekat fazla olduğunu dile getirenler oluyor.

 

 

“Ölüye ulaşmak bile zaferdi, insan sevdiğinin ölümünü kutlar mı?”

 

 

Independent Türkçe’den Lale Elmacıoğlu’nun haberine göre açıklanan kayıp sayısının gerçeği yansıtmadığını ifade edenlerden biri de Antakyalı avukat Mehmet Ali Gümüş.

Yaşananlar karşısında hem üzgün hem öfkeli olduğunu aktaran Gümüş, kayıpları arama hususunda bile artık ümitlerinin tükendiğini söylüyor.

Kayıp kişilere ne olduğunun bilinmeyişinin affedilemez olduğunu vurgulayan Gümüş, “Ümitsizce konuşacağım ama bu kişilere ne olduğunu kimse öğrenemeyecek. Sağ çıkıp çıkmadıkları bile bilinmiyor” diyor.

“Bir bölümü hastanede tedavi görüyor olabilir ama onun haricindekilerin akıbeti hiçbir zaman bilinmeyecek” diyen Gümüş, “Enkazda ne kadar dayandılar, onlara ne oldu? 10. güne kadar kendisinden haber alamadığımız, enkazda olup olmadığını ya da bedenlerine ulaşılıp ulaşılmadığını bilemediğimiz yakınlarımız vardı. 10. günden sonra ümidi keserek cesetlere ulaşmaya çalıştık. Ölüye ulaşmak bile bir zaferdi. Bedene ulaştığımızda gömülecek vaziyetteyse, tesellimiz oluyordu. İnsan sevdiğinin ölümünü kutlar mı? Böyle bir psikolojiye girdik. Pek çok kişi, ulaştığımızda gömülebilecek durumda bile değildi” şeklinde konuşuyor.

 

 

“Moloz kaldırma işleminde gittiklerini düşünüyoruz”

 

 

Kendilerinin de bazı yakınlarının akıbeti hakkında DNA sonuçlarını beklediğini kaydeden Gümüş, Antakya’da hemen herkesin benzer durumda olduğunu dile getiriyor:

Benim bir arkadaşım, eşi ve 2 yaşındaki kızlarıyla kayıp durumda. Enkazda, moloz kaldırma işleminde mi gittiler, bilemiyoruz ama öyle olduğunu düşünüyoruz… Haber alamadığımız başkaları da var. Benim çevremde bile bu kadar kayıp kişi varsa, toplam sayı çok daha yüksektir.”

 

 

“İnsanların yas süreci bile başlayamıyor”

 

 

Sevdiklerinin ne dirisine ne ölüsüne kavuşabilen insanların yas sürecinin dahi başlayamadığını aktaran Gümüş, “İnsan ölü bile olsa sevdiklerini gömmek ister, gidip mezar taşına orada ağlamak ister. İnsanların elinden bunu da aldılar. Sevdikleri insanlar sanki hiç hayatta olmamışçasına yok oldu” yorumunu yapıyor.

 

 

“45 bin ölü gerçekçi değil”

 

 

Mehmet Ali Gümüş’e göre ölümlere ilişkin açıklanan 45 bin sayısı da çok eksik.

Kendi doğup büyüdüğü apartmanın yıkıldığını, oradan hiçbir kişinin sağ çıkmadığını söyleyen Gümüş, “Tek bir binada bile onlarca kişi yaşamını yitirmişken, Antakya genelindeki sayının çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullanıyor.

Gümüş’e göre Hatay nüfusunun 1,5 milyon civarında. Sadece Antakya’nın Atatürk, Kurtuluş, Gündüz, Odabaşı ve Fatih caddeleriyle Armutlu Mahallesi’nin baştan sona yıkıldığı göz önünde bulundurulursa 10 kent için açıklanan sayı tek bir kent için dahi düşük kalıyor.

 

 

“Dönebilen Antakyalılar dönsün, yapılacak çok iş var”

 

 

Gümüş’ün bir de çağrısı oldu. O da Antakyalıları olabildiğince memleketlerine döndürebilmek, orayı boş bırakmamak.

Ücretsiz çay, kahve servisi yapılan, internet hizmeti verilen bir mekan açan Gümüş, sohbet etmek için de çalışmak için de buraya gelenlerin olduğunu, bir arada bulunmanın insanlara moral verdiğini ve temasın çok iyi geldiğini, “İmkanı olan gelsin, birbirimizi görmek bile çok iyi geliyor, başını sokacağı çadır bulan Antakya’ya dönsün lütfen. Birbirimizi görelim. Yapılacak çok iş var, kenti yeniden yapacağız” sözleriyle dile getiriyor.

“Konteyır kütüphane çalışması yapıyorum, kitap ve kırtasiye malzemesine ihtiyaç var”

Antakya halkının kendi yerlerinde yeniden ayağa kalkma mücadelesi vereceğini aktaran Gümüş, “Memleket milliyetçiliği yapmıyorum ama bu halk gerçekten çok çalışkan, yardımlarla değil çalışarak yas sürecini atlatmak ve yeniden ayağa kalkmak istiyor. Devletten, yerli ve yabancı sivil toplum kuruluşlardan kalıcı yardım bekliyoruz” diyen Gümüş, konteynır kütüphane çalışması yaptığını, bu nedenle Antakya’da kitap ve kırtasiye malzemesine ihtiyaç duyulduğunu da sözlerine ekliyor.

 

 

“En çok devletin yalnız bırakmasından dolayı üzgünüz”

 

 

Konuştuğumuz bir diğer isim ise Hatay Defne’de yaşayan Ümit Rende.

Depremde 40’ı aşkın akrabasını yitirdiğine işaret eden Rende, hala haber alamadığı yakınları olduğunu söylüyor.

Rende’nin anlatımına göre bir yakını sonradan hastanede görülmüş ancak bu kişi yeniden kayıplara karışmış. Bu kişinin hafızasını kaybettiğinden şüpheleniliyormuş.

Rende, gerçek ölü sayısının 150 bin civarında olduğunu düşünüyor.

“Antakya diye bir yer kalmadı. Defne’nin yarısı yok. Samandağı’nın merkezi bitmiş. Kırıkhan’da da durumlar içler acısı. Enkazlar erken kaldırıldı İnsanların bari ölüsünü verin. Yerleri belli. Sevdiklerimizin ne dirisini ne ölüsünü alabildik” diyor Rende.

3 gün boyunca kimsenin Defne’de bulundukları yere gelinmemesine tepki gösteren Rende, “En çok devletin yanımızda olmamasından dolayı üzgünüz” diyor.

“Adıyaman’ın başı sağ olsun da bizim olmasın mı?”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Adıyaman’dan helallik istemesine ilişkin olarak ise “Adıyaman’ın başı sağ olsun da bizim olmasın mı? Neden Adıyaman’da açıklama yapılıyor, helallik isteniyor. Hatay neden unutuluyor” diye sorarak sözlerini tamamlıyor.