Sarı basın kartı olanlar ve olmayanlar…

Sarı basın kartı olanlar ve olmayanlar…
10 Mart 2012 08:37

Yılmaz Özdil, bugün gündemine ‘Sarı Basın Kartı’nı aldı.

Hatırlanacağı üzere, Türkiye’de tutuklu bulunan gazeteciler için önce ‘Onlar gazeteci değil tecavüzcü’ denilmiş, daha sonra ise gelen tepkiler üzerine ‘Sarı Basın Kartları yok, gazeteci değiller’ açıklaması gelmişti.

Oysa Türkiye’de gazetecilik yapan pek çok ismin basın kartı olmadığı gibi, gazetecilikle uzaktan yakından olmayan isimlere Sarı Basın Kartı verildiği de bir gerçek.

İşte bu konuyu gündeme alan Özdil’in yazısı;

Tutuklu gazeteciler gazeteci değil “tecavüzcü” dediler. Baktılar ki, okuma yazma bilmeyenler bile yemedi… Manşeti değiştirip, gazeteci sayılmazlar, çünkü “sarı basın kartları yok” dediler.

Bak orası doğru.

Şu arkadaş mesela.

Almanya’da taksi şoförüydü. Direksiyonu denize kırdı, gemicikleri koordine etmek için, Keriz Feneri işletmeye başladı. Allah’ın Kitap’ın adını verdi, hayırlara vesile olması için bağışları topladı, 17 tane taksi sahibi oldu, garibanlara filika gönderiyoruz ayaklarıyla, kendine filo kurdu. Kirada otururken, bir villa, beş daire aldı. Türk vatandaşlığından çıktı. Sonra vazgeçti, Türk vatandaşlığına geri döndü. Dönmüşken, gözü döndü, iki ülke arasında “kanal” kurdu, tokatladığı paraları bu kanalda “yedi…” Eski günlerini unutmuştu ama, orasının Almanya olduğunu da unutmuştu. Enselendi. Dolandırıcılıktan içeri girdi. Malvarlığına el kondu. Türkiye’deki malvarlığının listesi istendi, ancak, burasının Türkiye olduğu unutulmuştu, malvarlığı listesi gönderilmedi! Türkiye’deki ortaklarını ortaya çıkarmaya çalışan namuslu savcılar derhal görevden alınıp, hapse tıkılmaları için sürüm sürüm süründürülürken… Şartlı tahliye oldu. Şu anda, tamirhanede çalışıyor görünüyor.

Sarı basın kartı aldı!

“Sarı basın kartı olmayan
gazeteci değildir” diyen Başbakanımızın… Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü,
bu arkadaşa sarı basın kartı verdi.

Hem de…
Sürekli sarı basın kartı.

Tecavüzcüler çomak sokmasaydı…
Başbakanlık uçağına da alırlardı.

Yılmaz Özdil, bugün gündemine ‘Sarı Basın Kartı’nı aldı.

 

Hatırlanacağı üzere, Türkiye’de tutuklu bulunan gazeteciler için önce ‘Onlar gazeteci değil tecavüzcü’ denilmiş, daha sonra ise gelen tepkiler üzerine ‘Sarı Basın Kartları yok, gazeteci değiller’ açıklaması gelmişti.

 

Oysa Türkiye’de gazetecilik yapan pek çok ismin basın kartı olmadığı gibi, gazetecilikle uzaktan yakından olmayan isimlere Sarı Basın Kartı verildiği de bir gerçek.

 

İşte bu konuyu köşesine taşıyan  Özdil’in yazısı;

 

Tutuklu gazeteciler gazeteci değil “tecavüzcü” dediler. Baktılar ki, okuma yazma bilmeyenler bile yemedi… Manşeti değiştirip, gazeteci sayılmazlar, çünkü “sarı basın kartları yok” dediler.

 

Bak orası doğru.

 

Şu arkadaş mesela.

 

Almanya’da taksi şoförüydü. Direksiyonu denize kırdı, gemicikleri koordine etmek için, Keriz Feneri işletmeye başladı. Allah’ın Kitap’ın adını verdi, hayırlara vesile olması için bağışları topladı, 17 tane taksi sahibi oldu, garibanlara filika gönderiyoruz ayaklarıyla, kendine filo kurdu. Kirada otururken, bir villa, beş daire aldı. Türk vatandaşlığından çıktı. Sonra vazgeçti, Türk vatandaşlığına geri döndü. Dönmüşken, gözü döndü, iki ülke arasında “kanal” kurdu, tokatladığı paraları bu kanalda “yedi…” Eski günlerini unutmuştu ama, orasının Almanya olduğunu da unutmuştu. Enselendi. Dolandırıcılıktan içeri girdi. Malvarlığına el kondu. Türkiye’deki malvarlığının listesi istendi, ancak, burasının Türkiye olduğu unutulmuştu, malvarlığı listesi gönderilmedi! Türkiye’deki ortaklarını ortaya çıkarmaya çalışan namuslu savcılar derhal görevden alınıp, hapse tıkılmaları için sürüm sürüm süründürülürken… Şartlı tahliye oldu. Şu anda, tamirhanede çalışıyor görünüyor.

 

Sarı basın kartı aldı!

 

“Sarı basın kartı olmayan gazeteci değildir” diyen Başbakanımızın… Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü, bu arkadaşa sarı basın kartı verdi.

 

Hem de…
Sürekli sarı basın kartı.

 

Tecavüzcüler çomak sokmasaydı…
Başbakanlık uçağına da alırlardı.