Sabancı cinayetinin sırları

Sabancı cinayetinin sırları
28 Şubat 2012 11:04

Star Gazetesi yazarı Eser Karakaş , Özdemir Sabancı ve Sabancı Holdin’in üst düzey çalışanlarının cinayete kurban gitmelerinin 16. yılında bazı önemli noktaları yazdı. Karakaş “Bu cinayetin devletin bir bölümünün bilgisi ve ilgisi dahilinde işlendiğine pek kuşku yok.” Dedi.

Bugün 28 Şubat faciasının on beşinci senesi.
Bu pis sürecin hafızalarımızda taze olması başka bir şey, bazı konuların rutine kurban gidip, olağanlaştırılması başka bir şey.

Özdemir Sabancı cinayetini kastediyorum.

Mehmet Ali Birand’ın 28 Şubat belgeselini izlediğimde, diğer tüm pislikler arasında, ne yalan söyleyeyim, beni bir kez daha en fazla heyecanlandıran konu Sabancı cinayeti oldu.

28 Şubat’a giden yolun kilometre taşlarının en önemlisi hiç kuşkusuz bu cinayet.

İnternet ortamında basit bir araştırma olayın korkunçluğunu, devletin devlet olmaktan çıkışını, yöneticilerin berbatlığını bütün boyutlarıyla ortaya koyuyor.

Herkesin konuyla ilgili bilgisi mevcut ama bir hafıza ve vicdan tazeleme için Birand’ın belgeselinin bir kez daha izlenmesinde büyük fayda var.

Mustafa Duyar’ın devlete teslim olduktan sonra hapishanede göz göre göre öldürülmesini mi hatırlayalım, bu konuda Can Dündar’ın bir HSYK üyesi için ısrarlı yazılarına rağmen devletin susmasını mı, DHKP-C elemanına (?) Sabancı Center’da çalışması için üst düzey polis yetkililerinin referansını mı, vs.?

Yazının en sonunda yazmamız gereken değerlendirmeyi burada hemen belirtelim: Sabancı cinayeti öncesinde, esnasında ve sonrasında yaşananlar aslında Türkiye Devleti’nin devlet olmaktan, bir muz cumhuriyeti bile olmaktan vazgeçmesinden başka bir şey değildir.

Böyle bir sürecin ve sonrasının devletin bilgi ve ilgisi dışında yaşandığına inanacak kadar genç, tecrübesiz ve, hadi bize bunu inandırmaya kalkanlara yönelik de ifade edelim, aptal da değiliz.

Devletin çok önemli unsurlarıyla bu cinayete karışmış olmasının nedenlerini de kafamıza çok iyi oturtamıyoruz..

Ama, tekraren söylüyorum, bu cinayetin devletin bir bölümünün bilgisi ve ilgisi dahilinde işlendiğine pek kuşku yok.

Mafya liderlerinin hapishane damlarından söylediklerinin yeterince üzerine gidilmiyor olması bile bu söylediklerimin kanıtı; bu mafya lideri (?) bu dam açıklamasından sonra mesela MİT’e çekilip yeniden sorgulanmış mıdır?

Devlet bu işe neden karıştı, Özdemir Sabancı’yı, arkadan Mustafa Duyar’ı taşeronlara neden öldürttü, gerçekten bilemiyoruz.

Ama devletin bu iğrenç sorumlulukla yola devam da edemeyeceğini biliyoruz.

Aradan on beş sene geçmesinin de kanımca hiç önemi yok.

Türkiye’yi iyi tanıyanların bir değerlendirmesine katılmamak mümkün değildir.

Bir cinayet aydınlatılamıyor ise, moda tabiriyle faili meçhul kalıyor ise, arkasında MUTLAKA, evet, MUTLAKA bir devlet gücü vardır.

Devletin gerçekten isteyip de çözemediği bir cinayetin olduğunu hiç zannetmiyorum.

Özdemir Sabancı, Hrant Dink, Uğur Mumcu ve diğer fail ya da failleri meçhul cinayetleri çözmeden de Türkiye’nin normalleşmesi, vesayet rejimini geride bırakması mümkün değildir.

Eski Türkiye-yeni Türkiye ayrımı doğru bir ayrım ise, bu doğrultuda azımsanmayacak gösterge de mevcut, eski Türkiye’nin yöneticileri-yeni Türkiye’nin yöneticileri diye de bir ayrımın olması lazım gelir.

Eski Türkiye’nin yöneticilerine zaten söyleyecek bir sözümüz yok, onları, bazı cinayetler sonrası şerefleri üzerine verdikleri sözlerle baş başa bırakabiliriz.

Ancak, devletin sürekliliği var.

Yeni Türkiye kuruluyor ise, bu yeni Türkiye’nin Sabancı cinayeti, Hrant Dink cinayeti karanlığı üzerine kurulması imkansızdır.

Bugün, bir nedenden (?) “bu mesele bizim dönemin meselesi değil (mesela Sabancı cinayeti), karıştırmayalım” denir ise, o meselenin bizzat kendisinin ya da gizli saklı faillerinin er ya da geç ayaklarınıza dolanması da mukadderdir.

Türkiye devleti 9 Ocak 1996’da devlet olmaktan çıkmıştır.

Ben artık devletimi geri istiyorum.

Star Gazetesi yazarı Eser Karakaş , Özdemir Sabancı ve Sabancı Holdin’in üst düzey çalışanlarının cinayete kurban gitmelerinin 16. yılında bazı önemli noktaları yazdı. Karakaş “Bu cinayetin devletin bir bölümünün bilgisi ve ilgisi dahilinde işlendiğine pek kuşku yok.” Dedi.

 

Bugün 28 Şubat faciasının on beşinci senesi.

Bu pis sürecin hafızalarımızda taze olması başka bir şey, bazı konuların rutine kurban gidip, olağanlaştırılması başka bir şey.

 

Özdemir Sabancı cinayetini kastediyorum.

 

Mehmet Ali Birand’ın 28 Şubat belgeselini izlediğimde, diğer tüm pislikler arasında, ne yalan söyleyeyim, beni bir kez daha en fazla heyecanlandıran konu Sabancı cinayeti oldu.

 

28 Şubat’a giden yolun kilometre taşlarının en önemlisi hiç kuşkusuz bu cinayet. 

 

İnternet ortamında basit bir araştırma olayın korkunçluğunu, devletin devlet olmaktan çıkışını, yöneticilerin berbatlığını bütün boyutlarıyla ortaya koyuyor.

 

Herkesin konuyla ilgili bilgisi mevcut ama bir hafıza ve vicdan tazeleme için Birand’ın belgeselinin bir kez daha izlenmesinde büyük fayda var.

 

Mustafa Duyar’ın devlete teslim olduktan sonra hapishanede göz göre göre öldürülmesini mi hatırlayalım, bu konuda Can Dündar’ın bir HSYK üyesi için ısrarlı yazılarına rağmen devletin susmasını mı, DHKP-C elemanına (?) Sabancı Center’da çalışması için üst düzey polis yetkililerinin referansını mı, vs.?

 

Yazının en sonunda yazmamız gereken değerlendirmeyi burada hemen belirtelim: Sabancı cinayeti öncesinde, esnasında ve sonrasında yaşananlar aslında Türkiye Devleti’nin devlet olmaktan, bir muz cumhuriyeti bile olmaktan vazgeçmesinden başka bir şey değildir.

 

Böyle bir sürecin ve sonrasının devletin bilgi ve ilgisi dışında yaşandığına inanacak kadar genç, tecrübesiz ve, hadi bize bunu inandırmaya kalkanlara yönelik de ifade edelim, aptal da değiliz.

 

Devletin çok önemli unsurlarıyla bu cinayete karışmış olmasının nedenlerini de kafamıza çok iyi oturtamıyoruz..

 

Ama, tekraren söylüyorum, bu cinayetin devletin bir bölümünün bilgisi ve ilgisi dahilinde işlendiğine pek kuşku yok.

 

Mafya liderlerinin hapishane damlarından söylediklerinin yeterince üzerine gidilmiyor olması bile bu söylediklerimin kanıtı; bu mafya lideri (?) bu dam açıklamasından sonra mesela MİT’e çekilip yeniden sorgulanmış mıdır? 

 

Devlet bu işe neden karıştı, Özdemir Sabancı’yı, arkadan Mustafa Duyar’ı taşeronlara neden öldürttü, gerçekten bilemiyoruz.

 

Ama devletin bu iğrenç sorumlulukla yola devam da edemeyeceğini biliyoruz.

 

Aradan on beş sene geçmesinin de kanımca hiç önemi yok.

 

Türkiye’yi iyi tanıyanların bir değerlendirmesine katılmamak mümkün değildir.

 

Bir cinayet aydınlatılamıyor ise, moda tabiriyle faili meçhul kalıyor ise, arkasında MUTLAKA, evet, MUTLAKA bir devlet gücü vardır.

 

Devletin gerçekten isteyip de çözemediği bir cinayetin olduğunu hiç zannetmiyorum.

 

Özdemir Sabancı, Hrant Dink, Uğur Mumcu ve diğer fail ya da failleri meçhul cinayetleri çözmeden de Türkiye’nin normalleşmesi, vesayet rejimini geride bırakması mümkün değildir.

 

Eski Türkiye-yeni Türkiye ayrımı doğru bir ayrım ise, bu doğrultuda azımsanmayacak gösterge de mevcut, eski Türkiye’nin yöneticileri-yeni Türkiye’nin yöneticileri diye de bir ayrımın olması lazım gelir.

 

Eski Türkiye’nin yöneticilerine zaten söyleyecek bir sözümüz yok, onları, bazı cinayetler sonrası şerefleri üzerine verdikleri sözlerle baş başa bırakabiliriz.

 

Ancak, devletin sürekliliği var.

 

Yeni Türkiye kuruluyor ise, bu yeni Türkiye’nin Sabancı cinayeti, Hrant Dink cinayeti karanlığı üzerine kurulması imkansızdır.

 

Bugün, bir nedenden (?) “bu mesele bizim dönemin meselesi değil (mesela Sabancı cinayeti), karıştırmayalım” denir ise, o meselenin bizzat kendisinin ya da gizli saklı faillerinin er ya da geç ayaklarınıza dolanması da mukadderdir. 

 

Türkiye devleti 9 Ocak 1996’da devlet olmaktan çıkmıştır.

 

Ben artık devletimi geri istiyorum.