Oslo süreci yeniden başlasın

Oslo süreci yeniden başlasın
25 Haziran 2012 09:44

“Dağda, şehirde her türlü silahlı faaliyet durdurulmalı” diyen Demirtaş’a göre, hükümet, Oslo görüşmeleri sonrasında hazırlanan protokolü güncellemeli…

“O askerleri Hazro’dan aldılar, Silvan bölgesine getirdiler. Orası PKK’nin etki alanıdır. Bunu herkes, vali, komutan, er, jandarma bilir. Askerleri oraya niye getirdiler? Şaibeli olan budur! O askerleri PKK’lilerin önüne niye attınız?”

“PKK, üç yıl süren müzakereler sonucunda hazırlanan ortak protokolün görüşülmesini istiyor. Bu protokol görüşülmediği ve Öcalan da o görüşmelere katılmadığı sürece hiçbir şey değişmeyecek! Gerçek olan budur!”

“Kış boyunca yüzlerce uçakla Kandil’i dövdükleri halde, PKK’nin eylemleriyle ortaya çıktı ki, PKK öyle bitirilecek, beli kırılacak bir örgüt değil. İşte Başbakan bunu gördü. Uyguladığı Sri Lanka modelinin bir model olmadığını anladı.”

***

NEDEN SELAHATTİN DEMİRTAŞ
Türkiye aslında Kürt meselesinde ve PKK sorununda çok kritik bir dönemeçten geçiyor. PKK’nın silahlı eylemlerinde ve ordunun operasyonlarında otuz yıldır olduğu gibi gençlerimiz ve çocuklarımız gene ölmeye devam ediyor, yaşanan bu kan banyosu geçmişin tekrarı gibi geliyor ama öyle değil. Artık çok farklı sesler çıkıyor. Bugüne dek her PKK eyleminden sonra intikam yeminleri yapan devlet, PKK’nın Dağlıca’daki son karakol baskınından sonra, her zamanki gibi “akan kan yerde durmayacak” demek yerine daha çözüme yatkın bir ses çıkarıyor. Başbakan, “PKK silahı bırakırsa biz operasyon yapma heveslisi değiliz” diyor. Bu arada Kürt sokağının en saygın isimlerinden biri olan ve son seçimde BDP blokundan milletvekili seçilen Leyla Zana, çekinmeden konuşuyor ve bu sorunu AKP’nin çözebileceğini ve çözüm için AKP’nin desteklenmesi gerektiğini söylüyor. Bu arada KCK’nın ve Kandil’in başı olan Murat Karayılan, PKK’da bazı kontrol dışı unsurların derin devletle işbirliği yaparak İmralı’da ve Oslo’da yapılan barış müzakerelerini sabote etmiş olabileceği ihtimalini dile getiriyor.

PKK’nın politikasını, “biz artık karakol baskınları yapmıyoruz. Sadece devletin operasyonlarına cevap veriyoruz” diye özetlediği bir dönemde PKK, Karayılan’ı yalanlarcasına Dağlıca’da karakol baskını yapıyor. Kürt siyasetinin temsilcisi BDP, “PKK bütün silahlı faaliyetlerini durdursun” diyerek PKK’ya çağrıda bulunuyor. Bu arada Amerika ve Irak Kürdistan’ı da hareketleniyor ve Barzani, Erdoğan’a destek veriyor. Suriye’de Esed’e karşı muhalefetin başına Türkiye’nin de onayıyla bir Kürt lider getiriliyor. Bütün bunlar ne anlama geliyor, hangi sürecin habercisi oluyor? Bu süreci, Kürt sorununun çözümünde muhataplardan biri olan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a sorduk. Tartışılması gereken cevaplar aldık.

***

NEŞE DÜZEL: Siz Dağlıca baskınından sonra ordunun operasyonları durdurmasını isterken PKK’ya da bir çağrıda bulundunuz ve “PKK bütün silahlı faaliyetlerini durdursun” dediniz. Tam olarak kastınız ne, silahlı faaliyetlerini durdursun derken?

SELAHATTİN DEMİRTAŞ: Bu bizim aslında ilk defa yaptığımız bir çağrı değil. Ama Dağlıca gibi bir olayın arkasından yapılınca belki daha dikkat çekti. Bir barış çağrısı bu.

PKK silahlı faaliyetlerini durdursun derken, ne yapmalarını istiyorsunuz?

Sadece PKK değil, “Ordu da operasyonlarını durdursun, PKK’lilere karşı operasyon yapmasın” dedik biz. Aslında bizim istediğimiz, karşılıklı olarak ateşkes ilan edilmesidir. Dağda, şehirde her türlü silahlı faaliyet durdurulmalıdır. Biliyorsunuz PKK, geçmiş yıllarda beş altı defa süreli ve süresiz ateşkes ilan etti.

Evet…

İşte bu defa hükümet ve PKK, karşılıklı olarak ateşkes durumuna geçmeli. Artık hükümetin, “Evet, biz de PKK’ye karşı operasyon yapmayacağız” diyebildiği bir ateşkes pozisyonuna geçilmeli.

Devletin, karakolu basıldıktan sonra PKK’ya karşı ateşkes ilan edebileceğini düşünmek sizce gerçekçi bir öneri mi?

Başbakan’ın, “PKK silahları bıraksın, gelsin teslim olsun” çağrısından daha gerçekçi bence. Üstelik bizim önerimiz de siyasal bir projeyle birleştirilirse gerçekçi olur zaten. Biz bu önerimizle birlikte bir siyasi çözüm projesi de öneriyoruz. Çağrıyı yapıp oturmuyoruz. Yani sadece vicdanlarımızı rahatlatmıyoruz. Biz, yaptığımız çağrının altını dolduruyoruz.

Hangi önerilerle dolduruyorsunuz?

Eğer İmralı’da tecrit kaldırılırsa, müzakere ve diyalog süreci yeniden başlarsa, PKK silahlı eylemlerine son verebilir. Ordu da bu durumda operasyonlarını durdurabilir. Çünkü Başbakan, Meksika’dan yaptığı açıklamada “Evet biz de operasyon meraklısı değiliz. PKK silahlı faaliyetlerini durdurursa, silahı bırakırsa biz niye operasyon yapalım” dedi.

Başbakan, “PKK silahlı faaliyetlerini durdurursa” mı dedi? Yoksa “silahı bırakırsa mı” dedi?

Başbakan, silahı bırakırsa diyor ama ateşkesi kastediyor gibi geldi bana.

Aslında PKK’nın böylesine büyük bir saldırısından sonra ilk kez devlet sert bir dil kullanmadı. Aksine barışa yatkın bir dil kullandı. Siz de bu tesbite katılıyor musunuz?

İşin doğrusu, bu kez intikam naralarından ziyade meseleye daha serinkanlı bir yaklaşım sezinledim ben. Fakat bu tavır beraberinde güçlü bir barış arayışı getirir mi, onu kestiremiyorum, bilemiyorum. Hükümet çevreleri, özellikle son altı yedi aydır, PKK’nin altı aylık ömrünün kaldığına, Sri Lanka modeliyle PKK’nin bitirileceğine inandırılmıştı. Bunu, milletvekili danışmanı da dâhil olmak üzere Başbakan’ın danışmanları, analistler, stratejistler bizzat gazetelerde yazdılar. Hatta bizim görüştüğümüz bazı bakanlar da bunu söylediler.

Siz hükümetle en son ne zaman ve kimlerle görüştünüz?

En son mart ayı başında BDP’nin eşbaşkanları olarak Gültan Kışanak’la ikimiz bir bakanla görüştük. Ona, “AKP ve BDP heyetleri masada otursunlar, neler yapılabileceğini tartışsınlar” dedik. Bakan bize, “Devletin verilmiş kararları var. Biz yürüttüğümüz konseptin doğru olduğunu düşünüyoruz ve kararlıyız. Askerî operasyonlar devam edecek” dedi.

Konsept neymiş?

Askerî operasyonlar, KCK operasyonları, medya üzerinden psikolojik savaş! Bir bütün olarak örgüte nefes aldırmama politikası kısacası. Bakan, “Devletin içinde bu güvenlik politikasının başarılı olduğu düşünülüyor. Gene de sizin bu teklifinizi Başbakan’a ileteceğim ve sıcak karşılanırsa size hemen geri döneceğim” dedi. O bakan hâlâ bize geri dönmedi. Aslında kendisi kişisel olarak bizim önerimize soğuk bakmıyordu.

Kim bu bakan?

Adını vermeyeceğim. Biz ona şöyle demiştik: “Aradan aylar geçecek. Gene yüzlerce, binlerce genç ölecek. Biz geriye bakacağız ve bu görüşmede niye sonuç almadık? Bu kadar genç niye öldü diye vicdan azabı çekeceğiz” dedik.

Taraf