MİT takibinde gerçek isim yazılı

MİT takibinde gerçek isim yazılı
13 Ağustos 2014 18:14

İstanbul’da tutuklanan polislerin avukatları, eşi MİT mensubu olan bir kadının Ankara’daki evinden PKK’ya ait mail hesaplarının kullanıldığı ADSL hattının takibe alınması gerekçe gösterilerek tutukluğa itiraz etti.

 

 

Avukatlar itiraz dilekçesinde, “Takip kararında gerçek ismi yazılı. Ceza sınırı tutuklama yasağı kapsamında” diyerek müvekkillerinin serbest kalmasını istedi.

 

 

Polislere yönelik ikinci dalga operasyonda tutuklanan dört polisle ilgili avukatları tutukluğa itiraz etti. Avukatlar itiraz dilekçesinde, tutuklamaların “hayali gerekçelere” dayandığını vurgularken, tutuklamaya neden olan ceza alt sınırının tutuklamaya yeterli olmadığın savunuldu.

 

 

PKK’ya ait mail adreslerinin takibini yaparken, eşi MİT mensubu olan bir kadının Ankara’daki evinden PKK’ya ait mail hesaplarının kullanıldığı ADSL hattının takibi sorulan polisler bu takip kapsamında tutuklanmıştı.

 

 

TAKİP KARARINDA GERÇEK İSMİ YAZILI

 

 

Geçen cuma günü tutuklanan polislerle ilgili avukatlar, söz konusu ADSL hattının takibe alınmasıyla ilgili kararda gerçek isminin yazıldığını, sahte veya kod isminin yazılmadığını belirttiler.

 

 

İtirazda, “Buna rağmen mahkeme, dosyayı yeterince incelemediği için tutukluluk gerekçesinde, sanki sahte isim veya eksik isim yazılmış gibi tutukluluk kararı verilmiştir” dendi.

 

 

HATTIN SAHİBİ TANINMIŞ DEĞİL

 

 

MİT mensubuna ait ADSL hattının takibe alınmasıyla ilgili, hattın sahibinin tanınan veya topluma mal olan bir kişi olmadığı belirtildi.

 

 

Dilekçede, “Ancak mahkeme, tutukluluğu gösterdiği gerekçede, toplumda tanınan veya ve kamuoyuna mal olmuş birçok kişinin dinlenilmesini gerekçe göstermiştir. Bu durum yine müvekkilimin, tutuklama gerekçesinin hayali olduğunu göstermektedir” dendi.

 

 

CEZA SINIRI TUTUKLAMA YASAĞINA GİRİYOR

 

 

“Kişilerin arasındaki konuşmaların dinlenilmesi ve kayda alınması” suçundan tutuklanan polislerle ilgili dilekçede ayrıca, bu suçla ilgili ceza miktarının iki yıldan beş yıla kadar olduğunu ve tutuklama yasağı kapsamında dışında olduğu savunuldu.

 

 

KAÇMA ŞÜPHESİ YERSİZ

 

 

Dilekçede, “Ancak suçun işlendiği tarih itibariyle geçerli olan kanunda öngörülen ceza en fazla 3. fıkrasına göre, ‘altı aydan iki yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası ile cezası’ öngörülmüştür. Bu durum CMK 100. kapsamındaki tutuklama yasağına girmektedir. Hakimin bu durumu nazara almadan, kanun değişikliği tarihte işlenmiş suç gibi değerlendirme yaparak müvekkil tutuklaması kanuna aykırıdır” denildi.

 

 

Dilekçede ayrıca, polislerin tutuklanma gerekçesinde yer alan “görevi kötüye kullanma” suçlamalarıyla ilgili yeterli delil olmadığı ve kaçma şüphesinin yersiz olduğu vurgulandı.

 

Kaynak: Taraf / Aysun Yazıcı