Kendisine diktatör denilmesinden çok hoşlanıyor

Kendisine diktatör denilmesinden çok hoşlanıyor
14 Kasım 2013 18:57

Tabii ki,Türk ve Türklük düşmanı Recep Tayyip Erdoğan’dan bahsediyorum.

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

Dün,yani 13 Kasım Çarşamba çarşamba günü, öğleden sonra saat 15.00 civarında Ankara Söğütözü AKP genel merkezi civarında bazı yerlerde işlerim vardı.

 

Arabamla AKP genel merkezinin caddeye,anayola bakan önünden geçerek Noterler Birliği’nin de olduğu köşeden sokağın içine girdim.

 

Gördüğüm manzara gerçekten traji-komik bir durumdu.

 

Gülse miydim yoksa ağlasa mıydım?

 

Yüzlerce çelik yelekli ve resmi giyimli polis,AKP genel merkezinin her tarafını adeta kuşatma altına almışlardı.

 

Mutlaka, tavır,beden dili,yüz ifadeleri,geziş şekilleri,kendilerinden emin görünümleri,birçoğunun kirli sakalları,hipi kıyafetleri ile bir o kadar da sivil polis AKP genel merkezinin her tarafını kolaçan ediyorlar,gelen geçenleri kuşkulu bakışlarla süzüyorlardı.

 

Resmi ve sivil polislerin arasında yer yer kadın polislerde bulunuyorlardı.

 

Demek ki,o bölgeden geçen, kuşkulandıkları kadın yurttaşları da bu kadın polisler durdurup üst araması yapacaklardı.

 

Bu polisler, AKP genel merkezinin etrafında ta bir ucu ”Armada”ya ulaşacak derecede halka halka dizilmişlerdi.

 

AKP genel merkezinin dört bir tarafına aynen ”Armada” uzaklığında olmak üzere polislerin yerleştirildiklerini düşünün.

 

İlk halka AKP genel merkezinin duvar diplerinden başlıyor.

 

İkinci halka polis yığını, AKP genel merkezinin bahçesinin duvarlarının iç kısımlarından başlıyor,üçüncü halka ise bu duvarların dış kısmından başlayıp halka halka dışa ve daha uzaklara doğru yayılıyor.

 

Sanırsınız ki,AKP genel merkezinde ”Taliban’‘,”El-kaide” veya başka terör örgütlerince bombalar patlatılmış ve yüzlerce ölü var da, bu nedenle Emniyet birimleri yeni terör dalgasının aynı yerde olmaması için gerekli önlemleri almış, bu polis yığınları o nedenle orada bulunuyor.

 

Peki, bunun nedeni nedir?

 

BOP Eşbaşkanı,emperyalist ABD işbirlikçisi ve dostu Recep Erdoğan’ın o anda AKP genel merkezinde bulunmasından dolayıdır.

 

Peki,1500 civarındaki sivil giyimli ve özel eğitimli polis koruma ordusu dışında dışarıda halkın göreceği şekilde genel merkez etrafında kuş dahi uçurulmasına izin vermeyen bu yüzlerce polisi, BOP’un bu uzatmalı Eşbaşkanı neden dolaştırır?

 

Bunun iki nedeni var.

 

Bunlardan biri,halka kendisinin her şeye muktedir olduğu ‘’diktatör’’ olduğu imajını vermek.

 

Bir diğeri de ‘’Türk’’ ve ‘’Türklük’’ düşmanlığı ile Cumhuriyet’e,’’Atatürk ilke ve inkilapları’’na verdiği zararlar,’’Türk Ordusu’’nun yüksek komuta heyetini kodese tıktırarak yaptığı ihanetlerin bedelinin kendisine bir gün ödetileceğinden korktuğu için bunları yapıyor.

 

Yani,vatana ve millete karşı büyük cürümler işlediğini kendisi çok iyi biliyor.

 

Recep Erdoğan neden kendisine ‘’diktatör’’ imajı vermek istiyor?

 

Çünkü,kendisine muhalifleri tarafından ‘’diktatör’’ denilmesinden çok hoşlanıyor.

 

Siz onun ben ‘’diktatör’’ değilim ve ‘’eğer diktatör olsaydım,şöyle yapardım böyle yapardım’’ demesine sakın aldanmayın.

 

Bu tıpkı,sahte bir kabadayıya diğerlerinin ‘’sen şöyle kabadayısın,böyle kabadayısın’’ denildiğinde suni bir alçakgönüllülükle ‘’estağfirullah’’ demesine benziyor ki aslında son derece hoşlandığını o anda yüzüne bakarak anlarız.

 

Tıpkı, BOP’un ağası da aynı duygular içerisinde suni bir şekilde estağfirullah dercesine ‘’ben diktatör değilim’’ diyor ama yukarıda anlattığım gibi uygulamaları ve bütün konuşmaları onun kendisine ‘’diktatör’’ denilmesinden ve bundan ne de çok hoşlandığının alametleridir.

 

Tabii ki,bu sağlıklı bir ruh halini göstermeyen bir nevi meczupluktur.

 

Milletvekillerini ve bakanlarını sümüklü çocuklar gibi azarlayıp döven bir başbakan bal gibi de ‘’diktatör’’ görünmekten hoşlanır.

 

Şimdi bakın;Kanuni Sultan Süleyman, Fransa kralı Françe’ye yazdığı mektupta ki ‘’Ben ki,sultanlar sultanı,hakanlar hakanı,hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi,Akdeniz’in,Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve Dulkadir vilayetinin ve Diyarbakır’ın ve Kürdistan’ın ve Azerbaycan’ın,Acem’in ve Şam’ın ve Halep ve Mısır’ın ve Mekke’nin ve Medine’nin ve Kudüs’ün ve Arap diyarının ve Yemen’in ve daha nice memleketlerin ki,yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri benim dahi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı,Sultan Bayezıd Han’ın torunu,Sultan Selim Han’ın oğlu,Sultan Süleyman Han’ım…Sen ki,Françe vilayetinin kralı Françesko’sun…’’ sözlerine.

 

Birde BOP’un Eşbaşkanı Recep Erdoğan’ın, ilk olarak 2005’in Ağustos’unda Diyarbakır’da söylediği ‘’Ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak Kürt sorununu tanıyorum…’’ sözleri ile sıfır noktasına gelmiş PKK terörünü adeta üstüne tonlarca benzin dökercesine tırmandırarak, bugün ülkemizin bölünme noktasına gelmesini de sağlayan aynı ‘’diktatoryal’’ hastalıktır.

 

Büyük kalabalıklar önünde ve medyada BOP’un Eşsultanı Recep ‘’Ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak…’’ sözleri ile başlayan tümceyi onlarca defa söylemiştir ki,bu aynen yukarıya aldığım ve kendisi bir padişah olarak belli bir doğallık içerisinde ‘’diktatör’’ olan Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransa kralı Françe’ye yazdığı mektuptan farksızdır.

 

21.yüzyılda ancak ‘’diktatör’’ olma takıntısı olan bir kişi bulunduğu makamı tıpkı Kanuni gibi başkalarına anımsatır.

 

Makamı ifade psikolojisi, aynı zamanda cahilliğin,görmemişliğin,zavallılığın ve oraya hiçbir şekilde layık olmamanın ruh halidir.

 

Ortaokuldan itibaren siyaseti takip ederim ki,tam olarak Süleyman Demirel’den itibaren tüm başbakanları biliyorum.

 

Recep haricinde, bugüne kadar gelİP geçmiş ki,ara dönem başbakanları dahil hiçbir başbakanın ‘’Ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak…’’ ifadesine tanık olmadığım gibi herhangi bir yurttaşında tanık olabileceğini sanmıyorum.

 

Makamını sindiremeyenler ve iç dünyasında kendisine yakıştıramayanlar onu sık sık başkalarına anımsatma gereksinimi duyarlar.

 

Bunu ben değil ‘’Psikoloji Bilimi’’ söylüyor.

 

Elbette ki, aynı zamanda BOP’un Eşbaşkanı Recep, başbakanlığını ‘’diktatoryal’’ hevesleri için de kullanıyor;yukarıda açıkladığım genel çerçeve içerisinde.

 

Tarih,kati bir yasa ile şunu göstermiştir ki,’’diktatör’’ün ülkesine karşı işlediği ağır cürümleri artıp siyasal ömrü bitmesine yakın korkuları da doğru orantılı olarak artıp, çok şiddetle koruma önlemlerini aşırı derecede ta uç noktalara kadar götürüyor, doğal bir sonuç olarak.

 

Ama yine bu sosyal yasanın sonucuna göre ‘’diktatör’’ kendisini hukukun vereceği kötü akıbetten asla kurtaramıyor ve bir gün evvel kendisini koruyan asker,  polis ve diğer güçler tarafından cezalandırılıyor ülkesine ve halkına yaptığı cürümler nedeni ile.

 

Kitleler ‘’diktatör’’e karşı şirin görünür ama yıllarca biriktirdiği intikam hırsı ve hıncını birden alır.

 

Örnek mi istiyorsunuz?

 

Filipinler Devlet Başkanı Marcos,karısı ve ailesinin sonu ne oldu?

 

İran Şahı Rıza Muhammed Pehlevi’nin,karısı ve çocuklarının sonu ne oldu?

 

Romanya Devlet Başkanı Nikolay Çavuşesku,karısı ve çocuklarının sonu ne oldu?

 

Tüm diktatörlerin bugüne kadar akıbeti nasıl olduysa bundan sonra da öyle olacaktır,sosyal-siyasal yasa gereği.

 

Tam ‘’diktatör’’ olmak için belli seviyede bir zeka gerekir;BOP’un Eşbaşkanı’ndan özenti sonucu bu işin ancak ‘’müsvedde’’si çıkabilir,bu bile bir millete zarar vermeye yeter.

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!