İstanbul Üniversitesi öğrencileri botanik bahçesi için yürüdü

İstanbul Üniversitesi öğrencileri botanik bahçesi için yürüdü
30 Mayıs 2013 18:36

İÜ Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi’nin İstanbul Müftülüğü’ne verileceği iddiaları üzerine İÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü öğrencileri ve kendilerine destek veren bazı öğretim üyeleri tepkilerini yürüyerek gösterdi.

Biyoloji Bölümü Botanik Anabilim Dalı’nın da içinde bulunduğu İÜ Alfred
Heilbronn Botanik Bahçesi’nin İstanbul Müftülüğü tarafından istendiği
söylentileri İÜ Biyoloji Bölümü öğrencilerinin tepkisini çekti. İddiaya
göre İÜ Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet’in de katıldığı bir televizyon
programında, söz konusu devir işlemine sıcak baktığını ifade
etmesi öğretim üyelerinin de bu duruma tepki göstermesine neden
oldu. Bazı bilim insanları da Türkiye’nin ilk Botanik Bahçesi’nde var
olan bitki türlerinin birçoğunun başka bir yere götürülmesi durumunda
yeni yerlerinde tutunma şansı olmayacağını belirtti. 

ÖNLÜKLERİYLE YÜRÜDÜLER

Biyoloji Bölümü öğrencileri tarafından devir işlemine tepkilerini
göstermek üzere 29 Mayıs günü organize edilen yürüyüşte, öğrenciler ve
bazı öğretim üyeleri beyaz önlüklerini giyerek, Süleymaniye Camii’nin
bitişiğinde yer alan Botanik Bahçesi’ne yürüdüler.
Yürüyüşte öğrenciler alkış tuttu ve pankart açtı. Yürüyüşte olay
çıkmadı. Botanik Bahçesi önüne gelen öğrenciler, yoğun alkış eşliğinde
“Botanik bizimdir bizim kalacak”
sloganı atarak içeri girdi.

Yürüyüşün ardından gerçekleştirilen panele, İÜ Fen Fakültesi Eski Dekanı
Prof. Dr. Dinçer Gülen, Türkiye Biyologlar Derneği İstanbul Şube
Başkanı Dr. İlbay Kahraman ve Biyoloji Bölümü Genel Biyoloji Anabilim
Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Çotuk konuşmacı olarak katıldı. Panelin
açılışında Fen Fakültesi Çevre Kulübü Başkanı ve Çevre Biyolojisi
öğrencisi Ezgi Sesil Coşkun yaptığı konuşmada Türkiye’nin dört bir
yanından ve yurt dışından bilim insanlarının, bitki örneklerini görmeye
Botanik Bahçesi’ne geldiğini belirterek şunları anlattı:

“Senelerin emeğiyle oluşturulan bu bitki örnekleri bir dolaptan diğerine
taşınırken bile dikkatli oluyoruz. Böyle bir taşınma sırasında
bitkilerin nasıl bir hal alacağını size sormak istiyorum. Botanikte
yapılan laboratuvar uygulamalarındaki tüm bitki örneklerini biz bu
bahçeden temin etmekteyiz. Siz de takdir edersiniz ki bitkiyi
incelemeden bitki tahlilini yapmak mümkün değildir. Acaba taşınırken kaç
bitki telef olacak? Senelerdir hocalarımızın ve başka çalışanların
binbir emekle oluşturduğu, içinde birçok endemik türleri de bulunduran
bu bahçe bir bilimsel kaynak olarak taşınma sırasında yaşanacak
kayıplarla kaç sene geriye gidecek? Herhangi bir taşınma olasılığında o
bahçenin bugünkü halini alması kaç sene sürecektir? Birçok araştırmacı
bahçemizdeki bitkileri görmek için burayı ziyaret etmektedir. Bahçemiz
bu yönüyle paha biçilemez bir kaynaktır”

“BURASI BİR BİLİM YUVASIDIR”

Öğrencilerin bu duruma sessiz kalamayacağını vurgulayan Coşkun sözlerine şöyle devam etti:

“Bu duruma sessiz kalmamak için derhal 2 bine yakın imza topladık.
Sosyal medyada oluşturduğumuz ‘Botanik Katledilemez’ etiketiyle de
sesimizi rektöre, medyaya ve binlerce insana duyurduk. Birçok insanın
desteğini aldık. Duyarlı gazeteciler, köşe yazarlarında ya da radyolarda
bu konuya destek verdiler. Bahçede hocalarımızın da katıldığı bir forum
oluşturduk ve bu panelin yapılmasına karar verdik. Umarım bu panel
sesimizi duyurmada bizi bir adım daha ileriye götürürüz. Burası bir
bilim yuvasıdır öyle kalmasını düşünüyorum.”

“DEMOKRASİ BİLİMİ REHBER EDİNME SANATIDIR”

Panelin konuşmacıları arasında olan Türkiye Biyologlar Derneği İstanbul
Şube Başkanı Dr. İlbay Kahraman demokrasinin azınlıkları dinleme ve
onlara tahammül etme sanatı olduğunu ifade ederek şunları söyledi:

“Çağdaşlık ya da demokrasi, bilimi rehber edinme sanatıdır. Ama ne
hikmetse kendini çok çağdaş bir yönetim olarak sunmaya çalışan mevcut
hükümet her koşulda ülkenin önünü, ülkenin biyolojik değerlerinin önünü
tıkamak için elinden geleni ardına koymuyor. Önce Hidroelektrik
Santraller (HES) dediler biyolojik değerlerimizi katlettiler sessiz
kaldık. Yöresel olarak bir takım gruplar seslerini yükselttiler ama ülke
olarak sesimizi en doruğa çıkarmamız gerektiği durumda maalesef
yükseltmedik. Oralara da HES’er yaptılar. Bizim yaptığımız HES’ler
yöredeki biyolojik değerleri katleden bir şekle bürünüyor. Rüzgâr ya da
güneş enerjisinden yararlanabilecekken, nükleer enerjiyi üstelik de
ülkenin en güzel yerlerinde endemik ve biyolojik değerlerin en yoğun
olduğu yerlerde kurmakta en ufak bir tereddüt yaşamıyoruz. Bunları
yaparken yerel olarak bu ülkeye bir şekilde sahiplenen küçük grupların
aktifleşmesinin bir adım ilerisine gidemiyoruz. Oysa sesimizi
çıkartmamız gerekiyor.”