İki adam ve kader; Deniz Baykal ve Doğu Perinçek

İki adam ve kader; Deniz Baykal ve Doğu Perinçek
13 Ağustos 2012 10:52

Aydınlık Gazetesi yazarı Kurtul Altuğ, Baykal ve Perinçek’in yıllar yılı benzeyen ve kesişen kaderlerini analiz etti:

İkisi de hukukçu. Baykal, Prof. Bahri Savanın Anayasa Hukuku Doçenti. Perinçek Hukuk Doktoru.
 

Baykal yıllarca CHP’de aktif görev aldı, 18 yıl genel başkanlık yaptı. Perinçek siyasete ayağını sosyalizmden attı. Baykal, sosyal demokrat. 12 Mart Perinçek! hapse attı, Baykal Ecevit’in yanında 12 Mart a karşı çıktı. ABD kaynaklı 12 Eylül darbesi ikisini aynı anda yakaladı. Perinçek 11 yıl süren bir çile ile boğuştu. Partisi kapatılan Baykal Zincirbozan’a gönderildi. Baykal 10 yıl siyaset yapamayacak! Perinçek İP’yi kurdu ve hala lideri. Baykal CHP Genel Başkanıyken 2008’de hazırlanan bir raporla emperyalizm için ‘Sakıncalı lider damgası” yedi.
 
 
 
Aynı yıl Perinçek’i Ergenekon terör örgütünün kurucusu olarak sabaha karşı evinden alıp Silivri’ye kapattılar. Başbakan diyor ki: “Ben o davanın saveısıyım”. Baykal CHP Genel Başkanı; O da diyor ki: “Başbakan o davanın savcısıysa, ben de o davanın avukatıyım.” Baykal 2010 yılındaki komployla genel başkanlıktan aynldı. Yerine “Uyumlu Adam Kılıçdaroğlu” oturtuldu. Baykal hala milletvekili ve dokunulmazlığı var. Perinçek 5 yıla yakın süredir tutuklu.
 
 

Bu iki adam da Atatürk ilkelerinde birleşiyor. Ne kader kesişmesi değil mi?
Aradan 2 yıl geçti. Ana muhalefetin tutumu yüzünden geldiğimiz nokta vahim. Neredeyse Türkiye ya bölünecek ya teröre boyun eğecek ya da Suriye’yi işgale zorlanacak.
Terör 20001i yıllarda sorun değildi. MGK toplantılarında ve Milli Siyaset belgesinde yer alan 1 numaralı tehlike hep irtica olmuştur. Gene de bir çeşit Gladyo operasyonlanna rastlanıyor ve hep İP hedef seçiliyor. Acaba niçin?
 

 
İP lideri Doğu Perinçek’in 1991’den başlayan Güneydoğu ve Doğu gezilerinde terörden yakınan 100 binler meydanlarda toplanıyor ve Perinçek’in “Kardeşik, kardeşlik” çağnlanna, Kürt vatandaşlar aynı sözlerle yanıt veriyor. “Kardeşlik, kardeşlik”.


 
Şule Perinçek’e sormuştum: “-Bu coşku neden devam edemedi?” şöyle yanıtlamışta: O coşkulu kalabalıklar, emperyalistleri şaşırttı, bu kardeşliği bozmak için daha büyük Gladyo operasyonlanna başladılar” Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis gizemli bir uçak kazası denilen bir suikastle ortadan kaldırıldı.
 
2008’de başlayan Ergenekon operasyonlarıyla, çok değerli komutanlar, siyaset, bilim adamlan ve gazeteciler tutuklandı. 0 2009’da devam operasyonlan geldi ve Silivri yetmeyince Hasdal hizmete girdi. Cumhuriyeti kuran ordu tasfiye edilirken, o kuruluşu yaratan iradeyi de yok etmek gerekirdu. Baykal operasyonunun hedefi CHP idi. Baykal istifa ettirildi ve partiyi tanımayan, eski bir maliye müfettişi CHP Genel Başkanı yapıldı.

Kılıçdaroğlu CHP’nin geçmişle bağlarını kesme görevini SOROS bağlantılı üstlenmişti. Ama Kemal Bey elhak(!) görevini iyi yaptı ve CHP’yi her eğilimin cirit attığı bir parti haline çevirdi. 34. Kurultay bunu kısmen başardı mı? Belki(!) Baykal ülkesinin bu yönetim tarzıyla kötüye gittiğini görerek iki konuşmayla dengeleri altüst edecek adımlar attı. ilk olarak Kılıçdaroğlu’nun partinin hukukçulanyla biraraya geldiği toplantıda, sonra iyi bir zamanlamayla STAR TV’de son olarak da 9 Ağustos’ta Habertürk’te konuştu. 3 saat boyunca hem ülkenin halini anlattı, hem de dikkatli bir üslupla Kılıçdaoğlu’nu pek de ciddiye almadan CHP’nin asıl kırmızı çizgilerini açıkladı: “CHP Atatürk çizgisinden aynlamaz.

Laiklik CHP’ için kutsaldır, vazgeçilmezidir.
 
İktidar emperyalizmin kuyruğuna takılabilir ama CHP asla.
Ecevit dahi bu partinin başına ‘Yeni’ sözünün eklenmesini düşünmemiştir. Yenileşme partinin özünde vardır. Terör bir yerden düğmeye basıldığı için alan hakimiyetine tırmandırılmıştır. Terörle müzakere değil mücadele yapılır.
 
CHP’nin uzlaşma masalanndan kalkmaması, AKP Anayasasına meşruiyet kazandırmaktan başka işe yaramaz.
Acele bir yargı reformu gereklidir. Çünkü Silivri’de Hasdal’da yaşananlar vicdanlara sığmayan büyük adaletsizliklerdir.
Bu çizgiler asla Kemal Bey in söyledikleri ve yaptıklanyla örtüşmüyor. O halde?