Hikmet Şimşek MİT ajanı mıydı?

Hikmet Şimşek MİT ajanı mıydı?
30 Mart 2012 14:10

Sanatın çeşitli dallarında önemli yer edinmiş bazı isimler hakkında arada bir “MİT ajanı”, “polisin adamı” yahut “muhbir” gibi iddialar ortaya atılır ve ardından iddia sahipleri ile o ismin hayranları birbirlerine girerler…

Sanatın çeşitli dallarında önemli yer edinmiş bazı isimler hakkında arada bir “MİT ajanı”, “polisin adamı” yahut “muhbir” gibi iddialar ortaya atılır ve ardından iddia sahipleri ile o ismin hayranları birbirlerine girerler…

 

Geçen hafta yayınlanan bir kitapta, Türkiye’deki çoksesli müzik camiasının çok önemli bir isminin, rahmetli Hikmet Şimşek’in MİT ile bağlantısı olduğu yolunda ilginç ve uzunca bir bahis geçiyor…
Pan Yayıncılık’tan çıkan “Anılardaki Adnan Saygun” isimli kitabı Serhan Yedig hazırlamış. Yedig, cumhuriyet devrindeki resmî müzik politikasının sembol ismi olan ve 1991 ‘de vefat eden Adnan Saygun’un öğrencisinden dostuna, akrabasından komşusuna ve kapıcısından odacısına kadar 41 kişi ile konuşmuş ve anlattıklarını kitap haline getirmiş. “Anılardaki Adnan Saygun”u okurken bir müzisyenin sadece sanat hayatını değil, “çağdaşlaşma”nın ölçüsü olduğu söylenen çoksesli müzik dünyasındaki didişmeleri, çekişmeleri, kavgaları, kıskançlıkları ve hizipleşmeleri de öğreniyorsunuz…

Kitapta MİT’çi olduğu yazılan Hikmet Şimşek, bir zamanlar Türkiye’nin neredeyse “tek” orkestra şefi gibi idi. Hattâ, TRT’nin de tek tabanca olduğu senelerde evlerin salonuna kadar girmişti ve televizyonda her Pazar günü bazıları için “neş’e” ama bazıları için de “azap” olan uzun klasik müzik konserleri yayınlıyordu.

 

MUAMMER SUN ANLATIYOR

2001 ‘de vefat eden Şimşek’in MİT ile bağlantısı bulunduğunu söyleyen ise, besteciliğinin yanısıra resmî müzik politikamızın yine bir zamanlar çok önemli bir başka ismi olan Muammer Sun…
Muammer Sun, Adnan Saygun’un armoni öğrencisiydi; yıllarca hocalık etmiş, bazı ilkleri hayata geçirmiş, meselâ çoksesli korolar kurmuş, okullarda okutulan müzik kitaplarında da değişiklikler yapılmasını sağlamıştı…

En tanınmış eserlerinden olan “Yurt Renkleri”ni dinlemiş olabilirsiniz, eserin adını bilmeseniz bile işittiğinizde herhalde hatırlarsınız…

1960’lı senelere yetişmedim ama, 70’li yıllarda, bazı müzisyenlerin Sun’un adından bile ürktüklerini gayet iyi hatırlarım; zira Muammer Sun, “solcu”, hattâ “tescilli komünist” idi!
Sun, Serhan Yedig’in yeni yayınlanan Saygun derlemesinde, Adnan Saygun ile olan müşterek hatıralarını anlatırken Hikmet Şimşek’in MİT bağlantısı iddiasına da temas ediyor ve tuhaf bir hadise anlatıyor…

Muammer Sun 1969’da o senelerde önemli bir makam olan TRT Yönetim Kurulu üyeliğine adaydır ve Adnan Saygun ile Ulvi Cemal Erkin de aynı koltuğa aday olmuşlardır.

 

‘ÇORBADAKİ ZEHİR’ ÖRNEĞİ

Sun’un “Hikmet Bey’in bu kurumla ilgisi olduğu yolunda söylentiler dolaşırdı” diye bahsettiği Hikmet Şimşek, bu seçim döneminde Muammer Sun’u bir gün evine davet eder ve bir MİT görevlisi ile tanıştırır. Görevli “Biz çok önemsediğimiz kurumların yönetimini takip ederiz. Milletin içeceği bir çorba yapılırken en güzel malzemelerin kullanılmasını isteriz. Araya havucun, patatesin, mercimeğin çürük olanının; zehirli maddenin karışmaması için çaba gösteririz” der. Sonra daha da açık konuşur, Muammer Sun’a “Komünist olduğu için TRT Yönetim Kurulu’na girmesini istemediklerini” söyler.

Ardından, istihbarat görevlisi ile Muammer Bey, diğer bazı müzisyenlerden Aziz Nesin’e kadar uzanan isimler hakkında sorguyu andıran bir sohbete girerler. Ama, kısa bir müddet sonra yapılan TRT Yönetim Kurulu seçimini MİT’in istememesine rağmen Muammer Sun kazanır ve 1972’ye kadar görevde kalır…

Geçmişte “çağdaşlaşma ölçüsü” olarak gösterilen çoksesli müzik camiasındaki didişmeleri, özellikle de Saygun’un kendisinin de dahil olduğu ve “Türk beşleri”ni meydana getiren diğer besteci arkadaşları hakkındaki düşüncelerini merak ederseniz, “Anılardaki Adnan Saygun”u mutlaka okuyun.

Okuduktan sonra “Klasik Batı Müziği ile uğraşanlar nasıl bir camia imiş böyle? Seneler boyu birbirlerini yiyip durmuşlar” diyebilirsiniz ama alaturka camianın da geçmişte pek bir farkı olmadığını, onların da hiç durmadan didiştiklerini unutmayın…

 

 

 

 

Habertürk/Murat Bardakçı