Helal olsun Apo'ya

Helal olsun Apo'ya
2 Ocak 2013 10:59

Emin Çölaşan, Sözcü Gazetesi’nde bugün Abdullah Öcalan ile ilgili yazısıyla dikkat çekti.

 

Yazısında 1998 yılında Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinden günümüze kadar geçen süreci özetleyen Çölaşan, “Ne yazık ki bu maçı Apo kazandı” dedi.

AKP hükümetinin terörle mücadelede başarısız olduğunu ve Apo’nun kucağına düştüğünün altını çizen Çölaşan, yazısını “Apo bu maçı sen kazandın, helal olsun.” diye bitirdi.

İşte o yazı…

 

Sevgili okuyucularım, bazı gerçekleri, çok acı bile olsa bilmek ve paylaşmak
durumundayız. Artık itiraf etme zamanı geldi: Bu maçı Apo kazandı. Ne yazık ki
böyle.
Sadece o değil, terör örgütü kazandı, Kürtçüler kazandı. 

Biraz
geçmişe, 1998 yılına gidelim.
O zaman Türk Devleti’nin bir ağırlığı vardı.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş Hatay’da, Suriye sınırına gidip
bir konuşma yaptı.

 

 

“Onu Suriye barındırıyor. Suriye gerekeni en kısa zamanda
yapmazsa, Türk Devleti olarak biz yapacağız”
dedi. 

Devlet kararlıydı. Ne
pahasına olursa olsun onu önce Suriye’den çıkartacak, gereğini daha sonra
yapacaktı.

Atilla Paşa’nın hemen ardından Cumhurbaşkanı Demirel Meclis
kürsüsüne çıktı: “Bütün dünyaya ilan ediyorum. Sabrımız artık taşmıştır.”
Suriye Apo’yu birkaç gün sonra şutlamak zorunda kaldı… Çünkü durumun ciddiyeti
biliniyordu. Aksi takdirde Türk Ordusu Suriye’ye resmen girecek, donanmamız
Akdeniz’de Suriye sahillerini abluka altına alacaktı.
İşin şakası
kalmamıştı…
Ve o günkü devlet, devletliğini bütün dünyaya göstermişti.

Sonrasını hepimiz biliyoruz. Suriye’yi terk etmek zorunda kalan
Apo, bazı ülkelerde tura çıktı. Rusya, Yunanistan, İtalya ve en sonunda Kenya.

ABD’nin yardımı sayesinde Kenya’de enselenip Türkiye’ye getirildi, 1999 yılında İmralı’da
yargılandı ve müebbet hapis cezası aldı.

 

 

İdam edilmekten korkuyor,
sorgulanırken bülbül gibi şakıyordu. Örgüt ve kendisi hakkında .
bütün
bilgileri verdi.

(Şunu da hiç unutmayalım: Apo’nun örgütüyle yıllarca dağda
bayırda vuruşan, onu İmralı’da sorgulayan kahraman subaylarımız şimdi Balyoz ve
Ergenekon davalarının sanıkları! Balyoz sanıkları ağır hapis cezası aldı,
Ergenekoncular yakında alacak.)

Bu katil o günlerde düşünse ve kendi kendine
deseydi ki: “Ulan Abdullah, sabırlı ol!.. Gün gelir devran döner. Gün gelir,
bizim savaş açtığımız bu Türk Devleti başkalarının eline geçer… Ve onlar
benimle pazarlık masasına oturur!..”
Bunu rüyasında görse herhalde hayra
yormazdı!

Evet, gün geldi ve her şey 180 derece tersine döndü.

Devlet başkalarının eline geçti…
Kimin?.. Bugünkülerin! Baktılar ki
terörle mücadelenin üstesinden gelemiyorlar, çareyi “Aman dilemekte” buldular.

“Biz ettik Apo, sen etme” dediler.

 

 

 

 

Önce Oslo’da PKK’ lı teröristlerle
pazarlık masasına oturdular. Bu olay kamuoyundan gizleniyordu. Toplantının
tutanakları örgüt tarafından açıklanınca rezalet ortaya çıktı.
Sonra
İmralı’ya haber göndermeye başladılar: “Sayın Öcalan sen bize yardımcı ol,
örgütün silah bıraksın.
Karşılığında biz de sana ve bilumum Kürtçülere
istediğin kıyakları yaparız. Ama en önemlisi, sen bizi kırmazsan seni serbest
bırakırız…”
Apo kendini yeni gelin gibi naza çekiyordu. Bunun üzerine
korkutmayı denediler. İmralı’da ziyaretçi yasakları falan koydular. Baktılar ki
olmuyor, yeni bir karar aldılar:

“Biz Sayın Öcalan’la bire bir konuşalım,
pazarlığımızı sürdürelim.”

Bu iktidar Türkiye’yi 10 yılı aşkın bir
süredir yönetiyor. Anımsayın, önceleri afra tafra yaparlardı! “Terörü er ya da
geç bitireceğiz!”
Bitiremediler…
Aciz kaldılar ve İmralı’da Apo’nun
kucağına düştüler.

Apo dediğiniz adamı öyle küçümsemeyin. Kaçın kurası bir
katil.
Önce baş eğdi, sorgusunda bülbüller gibi öttü. Ama anladı ki, bu
iktidarın terörü merörü bitireceği yok. İktidar bunlara bir sürü yeni haklar
veriyor, “Türk” sözcüğünü anayasa ve yasalardan çıkarmaya kalkışıyor ama
yetmez!..
Apo iyice bastırdı. Bastırdıkça bastırdı.

Ahhh, o İmralı
Adası’ndaki masa ve sandalyelerin dili olsa da konuşsalar!.. Neler neler vaat
edildi ve ediliyor…

 

Valla bunca pazarlık ve bunca yalvarma
sonucunda ben olsam, ben de şımarırdım! Şimdi Apo ya rica ediyorlar: “Örgütüne
söyle, silah bıraksınlar. Biz senin teröristler hakkında hiçbir dava
açmayalım, hapistekileri af çıkarıp bırakalım, arkadaşlarını Türkiye dışına
gönderelim. Avustralya olabilir.”
Yapılan pazarlıkları Tayyip bile
doğrulamak zorunda kaldı. Zaten saklısı gizlisi kalmamış, işin cılkı çıkmıştı.


Tayyip’in başdanışmanı Yalçın Akdoğan dün şöyle dedi: “Öcalan hâlâ en önemli
aktör.
Örgütün hâlâ en önemli organı. İmralı ile görüşmeleri
sürdüreceğiz.
Sonuç almak için samimi bir gayret içinde olacağız. Ciddi bir
çalışma yürütülüyor.”

 

 

Ancaaak, sözlerinin bir yerinde açık verdi: “Bu süreçte CHP’nin desteği çok önemli” Kendi
ayıplarını, kendi acizliklerini örtbas edebilmek amacıyla CHP’den
medet umuyorlar.
Yakında görürüz, CHP bu oyuna düşer mi, düşmez mi!?

Sevgili okuyucularım, süregelen pazarlıklar nedeniyle, Apo’yu İmralı’da
krallar gibi yaşatıyorlar. Ona sağlanan haklar başka hiçbir hükümlüye sağlanmış
değil. Adalet Bakanı onun İmralı’daki yaşam koşullarını şöyle açıkladı: “İmralı
Cezaevi dokuz kişilik. Şu anda (Apo’nun onayı ile gelmiş olan) altı hükümlü var.
Buna karşın müdür dahil 38 görevli var. Apo özel odasında kalıyor, istediği
gazeteleri okuyor.
Pazartesi, çarşamba ve cuma günleri öteki mahkumlarla
birer saat sohbet etkinliği yapıyor.
Haftada iki gün basketbol ve voleybol
oynuyor.İmralı kütüphanesinde tam 2.236 kitap var. Okumak serbest.”
Adada altı
hükümlü için bir doktor var, onun çağrısıyla uzman doktorlar gelip gerekeni
yapıyor.

 

 

Bakın bakalım öteki hapishanelerce yatmakta olan 122 bin kişiye, bu
haklar kaç kişiye tanınmış! Bu hususları CHP İzmir milletvekili Aytun Çıray’ın
soru önergesine Adalet Bakanı Sadullah Ergin imzasıyla gelen yazılı yanıttan
öğrendik. Çıray ayrıca bir soru daha sormuş ve ona verilen yanıt ilginç:
“Hükümlünün (Apo’nun) 23 Ekim 2012 tarihi itibariyle son altı ay içinde
kardeşiyle görüştüğü, avukatı veya ziyaretçisiyle görüşmesinin olmadığı
bildirilmiştir.”
Sadullah Bey, katille pazarlık masasına oturan devlet
görevlilerinden hiç söz etmiyor! O halde pazarlıklar İmralı’da değil de, başka
bir yerde mi sürdürülüyor?.. Ya da soru önergelerinde bile bu husus gizleniyor
mu?

Önemli bir şey daha var. Bakan Bey yazılı yanıtında şöyle diyor: “Askeri
ve sivil personel ile hükümlüler, İmralı Adası’ndaki tek mutfaktan çıkan aynı
yemekleri yemektedir.”
O yemekler dört dörtlük komando yemeği. Demek ki Apo iyi
besleniyor, çok iyi yemekler yiyor. (Darısı öteki hapishanelerin başına!)

 

 

 

Abdullah Öcalan’la yapılan pazarlıklar, bugünkü iktidarla birlikte Türk
Devleti’nin de aczi ve çaresizliğinin somut göstergesidir.
Madem pazarlık
masasına oturacaktınız, niçin 10 yıl beklediniz? Geçmiş 10 yıl içerisinde
herhalde en az 500 şehit verdik.
Hükümetin amacı çok açık ve şimdiden
biliniyor:

PKK’nin karşısında teslim bayrağını tam çekmek için, örgüte ve Apo’ya
verilmiş sözü var.
Cezalarda indirim çıkarıp onu ev hapsine alacaklar.

Onun için diyorum ki “Apo bu maçı sen kazandın, helal olsun.”