Ey iman edenler! Biliniz ki “Kin ile din yan yana gelmez.”

Ey iman edenler! Biliniz ki “Kin ile din yan yana gelmez.”
4 Mart 2012 11:34

Ben, “Dindar, kindar olamaz.” diye düşünsem de görüyorum ki kin imalatçıları hep dini kullanıyorlar. Bunların ağızlarından kin ve intikam çığlıkları yükseliyor.
Halbuki: Kin ile din yan yana gelemez.
Biraz İslam tarihi bilmek yeter:
Bugün “Hazret!” diye ululanan Emevi padişahı Muaviye’nin anası Hind; Hz. Muhammed’e ölümüne düşmandı. Peygamberden intikam alabilmek için Habeşli köle Vahşi’yi tutmuştu. Hind’in kocası ve Muaviye’nin babası Ebu Süfyan; Müslümanları yok etmek için putperest Arapların başında saldırıya geçmişti. 625 yılındaki bu çatışmada (Uhut Cengi) Vahşi, Hz. Hamza’yı mızrakla öldürdü. Hind; bununla yetinmedi. Hz. Hamza’nın bağrını yardırıp ciğerini çıkarttırdı ve o ciğeri çiğ çiğ yedi. Bu yüzden tarihteki adı “Ciğer Yiyen/”âkiletu’l-ekbât:” olarak kaldı.
Bu cinayetten 5 yıl sonra Müslümanlar Mekke’yi ele geçirdiler. Ama Hz. Muhammet, Hind’den de Müslümanların en büyük düşmanlarından olan kocası Ebu Süfyan’dan da intikam almaya kalkışmadı. Çünkü o ulu insan; din ile kinin bir yürekte barınamayacağını biliyordu.
NECİP FAZIL’DAN
Bugün güya Hz. Muhammed’in sünnetini sürdürdüğünü iddia eden bir bölük insan; “Müslümanlar içinizden kini eksik etmeyin!” diyor. Bu “kininin davacısı gençlik” çağrısını yapan ilk isim bizde Necip Fazıl Kısakürek gözüküyor. Kinini iman yapan Necip Fazıl çok iyi bir şairdir ama berbat bir fikir adamıdır. Çünkü; fikrini; iktidarın hizmetine vermiş; Demokrat Parti’den nasiplenmiş; bunun için Başbakan Adnan Menderes’e yağlar çekmiştir.
Sıkı Müsmüman gözüken Necip Fazıl; “Amerikan politikasını korumakla mükellefiz!” diye yazarak Müslümanları Amerikan paralı askeri yapmaya çabalamıştır.
“Biricik ve olabilecek ahlâk kaynağımız İslam ahlâkıdır.” diye yazmış; fuhuş, içki, kumar eleştirisi yapmış ama kendisi o âleme dalmakta bir sakınca görmemiştir. İnanmayan var ise 23 Mart 1951 tarihli gazetelere baksınlar.
İstanbul Ahlak Polisi; “bu “üstad”ı Beyoğlu’nda işte öyle bir kumarhanede viski içip kumar oynarken yakalamış, gözaltına almış; gazeteciler kendisine; “Üstad bu batakhanede ne işin vardı?” diye sorduklarında da kumarhanede sosyal araştırmalar yaptığını söylemekten hicab duymamıştır.
Sadece bu kadar mı?
Kin ve nefret imalatçısı Kısakürek 27 Mayıs 1960 darbesi liderine “Pek Sayın Cemal Gürsel” diye övgüler dizdikten sonra “ Sizler en iyi müdâhaleyi yaparak güzel yurdumuzu kötü politikacılardan kurtardınız. Demokrat Parti kötü idâresiyle zaten bunu hak etmişti. (…)Siz büyüklük gösterip de beni af edin, beni kurtarın, dâima sizlerin emrinde olacağım.” demiştir. Üstad’ın (!) 1980 darbesinden sonraki tavrı da tam böyle olmadı mı? Darbeciler karşısında bu hallere düşen birisine siz fikir ve dava adamı gözüyle bakıp da kin tuzağına düşerseniz Peygamberimizin sünnetinden çıkmış olmaz mısınız?
Ey iman edenler! Biliniz ki “Kin ile din yan yana gelmez.”
GERİCİ-BÖLÜCÜ-KÜFÜRCÜ VEKİL
İşte böyle suret-i Hak’tan görünerek kin ve intikam çığlıkları atan bir gerici de BDP Milletvekili Altan Tan’dır. Ağzı kalabalık kinci-intikamcı BDP’li Altan Tan; cumhuriyet yönetimini, cumhuriyetin Meclis’inde “Kemalist diktatörlük!” diye karalamaya çalıştı.
Kendisinde biraz onur var ise; “Kemalist Diktatörlüğün kalesi olan TBMM”de bulunmaz.
Hem Kemalizmin kurduğu devletin olanaklarından yararlanacaksın hem o Kemalizmin yönetim yeri olan Meclis’e gireceksin; hem de “Kahraman asker Şvayk” tavrıyla “Kemalist diktatörlük” nutukları atacaksın.
Kursağında Kemalist Diktatörlük lokması var be hey nadan!
İlkesizlik ve ikiyüzlülük ile kincilik nasıl da aynı bedende buluşuyor…
Yarın Altan Tan türü “gerici-bölücü-kinci” takımının bu takıntısının tarihi köklerini ortaya koyacağım.

Güneş Gazetesi’nin usta  yazarı Rıza Zelyut , bugün her vatandaşın okuyup , okutması gereken bir yazı kaleme aldı. Zelyut, yazısıyla adeta ‘Kindar nesil!’ isteyenlere ders verdi.

 

İşte o tarihi yazı

 

Ben, “Dindar, kindar olamaz.” diye düşünsem de görüyorum ki kin imalatçıları hep dini kullanıyorlar. Bunların ağızlarından kin ve intikam çığlıkları yükseliyor.

Halbuki:  Kin ile din yan yana gelemez.

Biraz İslam tarihi bilmek yeter:

Bugün “Hazret!” diye ululanan  Emevi padişahı Muaviye’nin anası Hind; Hz. Muhammed’e ölümüne düşmandı. Peygamberden intikam alabilmek için Habeşli köle Vahşi’yi tutmuştu. Hind’in kocası ve Muaviye’nin babası Ebu Süfyan; Müslümanları yok etmek için putperest Arapların başında saldırıya geçmişti.  625 yılındaki bu çatışmada (Uhut Cengi) Vahşi, Hz. Hamza’yı mızrakla öldürdü.  Hind; bununla yetinmedi. Hz. Hamza’nın bağrını yardırıp ciğerini çıkarttırdı ve o ciğeri çiğ çiğ yedi. Bu yüzden tarihteki adı “Ciğer Yiyen/”âkiletu’l-ekbât:” olarak kaldı.

Bu cinayetten 5 yıl sonra Müslümanlar Mekke’yi ele geçirdiler.  Ama Hz. Muhammet, Hind’den de Müslümanların en büyük düşmanlarından olan kocası Ebu Süfyan’dan da intikam almaya kalkışmadı. Çünkü o ulu insan; din ile kinin bir yürekte barınamayacağını biliyordu.

NECİP FAZIL’DAN

Bugün güya Hz. Muhammed’in sünnetini sürdürdüğünü iddia eden bir bölük insan; “Müslümanlar içinizden kini eksik etmeyin!” diyor. Bu “kininin davacısı gençlik” çağrısını yapan ilk isim bizde Necip Fazıl Kısakürek gözüküyor. Kinini iman yapan Necip Fazıl çok iyi bir şairdir ama berbat bir fikir adamıdır.  Çünkü; fikrini; iktidarın hizmetine vermiş; Demokrat Parti’den nasiplenmiş; bunun için Başbakan Adnan Menderes’e yağlar çekmiştir.

Sıkı Müsmüman gözüken Necip Fazıl; “Amerikan politikasını korumakla mükellefiz!” diye yazarak Müslümanları Amerikan paralı askeri yapmaya çabalamıştır.

 

 

“Biricik ve olabilecek ahlâk kaynağımız İslam ahlâkıdır.” diye yazmış; fuhuş, içki, kumar eleştirisi yapmış ama kendisi o âleme dalmakta bir sakınca görmemiştir. İnanmayan var ise 23 Mart 1951 tarihli gazetelere baksınlar.

İstanbul Ahlak Polisi; “bu “üstad”ı Beyoğlu’nda işte öyle bir kumarhanede viski içip kumar oynarken yakalamış, gözaltına almış; gazeteciler kendisine; “Üstad bu batakhanede ne işin vardı?” diye sorduklarında da kumarhanede sosyal araştırmalar yaptığını söylemekten hicab duymamıştır.

Sadece bu kadar mı?

Kin ve nefret imalatçısı Kısakürek 27 Mayıs 1960 darbesi liderine “Pek Sayın Cemal Gürsel” diye övgüler dizdikten sonra “ Sizler en iyi müdâhaleyi yaparak güzel yurdumuzu kötü politikacılardan kurtardınız. Demokrat Parti kötü idâresiyle zaten bunu hak etmişti. (…)Siz büyüklük gösterip de beni af edin, beni kurtarın, dâima sizlerin emrinde olacağım.” demiştir. Üstad’ın (!) 1980 darbesinden sonraki tavrı da tam böyle olmadı mı? Darbeciler karşısında bu hallere düşen birisine siz fikir ve dava adamı gözüyle bakıp da kin tuzağına düşerseniz Peygamberimizin sünnetinden çıkmış olmaz mısınız?

Ey iman edenler! Biliniz ki “Kin ile din yan yana gelmez.”

 

GERİCİ-BÖLÜCÜ-KÜFÜRCÜ VEKİL

İşte böyle suret-i  Hak’tan görünerek kin ve intikam çığlıkları atan bir gerici de BDP Milletvekili Altan Tan’dır. Ağzı kalabalık kinci-intikamcı  BDP’li Altan Tan;  cumhuriyet yönetimini, cumhuriyetin Meclis’inde “Kemalist diktatörlük!” diye karalamaya çalıştı.

Kendisinde biraz onur var ise; “Kemalist Diktatörlüğün kalesi olan TBMM”de bulunmaz.
Hem Kemalizmin kurduğu devletin olanaklarından yararlanacaksın hem o Kemalizmin yönetim yeri olan Meclis’e gireceksin; hem de “Kahraman asker Şvayk” tavrıyla “Kemalist diktatörlük” nutukları atacaksın.

Kursağında Kemalist Diktatörlük lokması var be hey nadan!

İlkesizlik ve ikiyüzlülük ile kincilik nasıl da aynı bedende buluşuyor…

Yarın Altan Tan türü “gerici-bölücü-kinci” takımının bu takıntısının tarihi köklerini ortaya koyacağım.