Erdoğan’ın Hitler-Goebbels propaganda yöntemini muhalafet liderlerine bir türlü anlatamadık
24 Şubat 2014 10:15

21 Şubat 2014 tarihli ‘’Halkınhabercisi.com’’ haber sitemizde ‘’Tesadüfe bak!’’ başlığıyla manşetten verilen ve ‘’Birgün’’ gazetesinden alınan bir haberde Erdoğan ile Hitler’in propaganda yöntemlerinin şaşırtıcı benzerliklerinden bahisle aşağıdaki cümlelerle bu konuyu kısaca ele almaya çalışmış.

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

‘’Birgün Gazetesi Erdoğan ile Hitler’in sözlerine mercek tuttu. Ortaya birbirinden şaşırtıcı benzerlikler çıktı.

İşte 6 maddede Birgün Gazetesi’nden Deniz Coşan’ın derlemesiyle Hitler ve Erdoğan arasındaki benzerlikler:

-Hitler’e göre “Yargı devlet hayatının efendisi olamaz, devlet politikasının hizmetkârı olmalıdır.” Erdoğan bu konuyla ilgili 14 Ocak 2014′te, “Millete rağmen karar vermez veremez. Yargı milletin seçtiği hükümete, siyasete, Meclis’e, milli iradeye istikamet çizemez” demişti.-Goebbels, “Rakibinin prestijini azaltıyorsa ve senin amacına destek veriyorsa, hasmın propaganda malzemesini de kullanabilirsin” diyor. Erdoğan faşizan uygulamalarını örtbas etmek için, kendisine yönelen “faşist” ithamlarını geri çevrimek için, CHP’nin ve diğer muhalif unsurların ne kadar faşist olduğunu anlatıyor. Tarihsel örneklerle her güncel olayı İsmet inönü’ye bağlıyor.

-Goebbels’e göre “Yaptığın propaganda sayesinde insanları ve olayları ayırt edici sloganlar ve ifadelerle yaftalamaksın!” Erdoğan’a göre Gezi direnişine katılanlar “çapulcu”, Hopa’da kendisini protesto edenler “eşkıya”, içki içen herkes “ayyaş”…

-Hitler taktiğine göre iç ve dış düşman yaratma çok önemidir. Hitler, Alman halkına sürekli Nazi Partisi’nin ve Almanya’nın yabancı ve iç düşmanlara (özellikle Yahudiler) karşı yaptığı mücadele hatırlatılırdı. Erdoğan’a göre kendisinin de bağlı olduğu emperyalist güçler ona ve tabii ki ülkeye komplo kuruyor, halkın tepkisi doğal değil, Almanya THY güçlendiği için Türkiye’ye karşı, içeride kendi beslediği Cemaat güçleri artık paralel bir iç mihrak ve Gezi direnişçileri ise hain.

-Korkuya başvurma genel nüfusta korku yaratarak bir konuya destek saylamayı amaçlar. Örneğin, Joseph Göbbels, Teodore Kaufman’nın “Almanya yok olmalı” sözlerini sürekli kullanarak Mütteffiklerin Alman halkını yok etmeyi amaçladığını iddia eder. Erdoğan’ın gazetesi Yeni Şafak’a göre “İsrail aşırı sağına ve Neocon ırkçılara çalışan Morton Abramovvitz, Eric Edelman ve Blaise Misztal, Türkiye’ye karşı çirkin bir kampanya başlattı.” Bu çevreler Erdoğan’ı düşürüp Türkiye’yi İsrail safına çekip parçalayacak.

-Hitler’e göre “Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması o kadar kolaylaşır.” Kabataş’ta taciz edilip, üzerine idrar yapılan bir kadın hikayesi “bu kadar da büyük yalan olmaz” mantığı ile pek çok kişi tarafından sorgulanmadan kabul edildi. Bu söylemle sokaklarda infial ve iç çatışma olmaması ise bir mucizeydi.’’

Halbuki ben bu önemli konuyu Recep Erdoğan’ı siyaset yolu ile demokratik yollardan iktidardan uzaklaştırmak için 29 Kasım 2012’ de ancak bir makalenin hacmi içerisine sığabilecek şekilde özet olarak ‘’TAYYİP ERDOĞAN’IN HİTLER GOEBBELS PROPAGANDA YÖNTEMİ’’ başlığı ile ‘’Halkınhabercisi.com’’ haber sitemizde çok daha detaylı olarak ele almış ve başta Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanı olmak üzere diğer muhalefet partileri genel başkanlarına da bu köşeden yararlı olmaya çalışmıştım.

Çünkü, Türkiye’yi hızla bataklığa doğru götüren Recep Erdoğan’a karşı bilgilerimi paylaşarak yurttaşlık ve yurtseverlik görevimi yapmak benim için bir zorunluluktur; buna sürekli devam edeceğimden de kimsenin kuşkusu olmasın.

Özellikle üyesi olduğum Cumhuriyet Halk Partisi’ne yardımcı olmak benim için bir görevdir.

Siyasetin en alt düzeyinden başlayarak, milletvekilliği ve genelbaşkan yardımcılığı dahil belirli seviyelerdeki görevlerde bulunmuş biri olarak bu uğraşı benim için Türk milletine karşı vicdani ve ahlaki borcumdur.

Hele 2002’de AKP’den seçilmiş bir milletvekili olarak Recep Erdoğan’ı yakından tanımış ve karakteristik özelliklerini tahlil etmiş biri olarak onun ancak propaganda tekniklerinin profesyonelce kullanılarak çok kısa sürede siyaset müzesine sokulacağını biliyor ve tüm muhalefet liderlerini buradan uyarmak istiyorum.

İslam dinini siyasette çok çirkin bir şekilde kullanarak bilgi düzeyi belli seviyedeki milyonlarca insanı kandırması da Türkiye için ayrı bir handikaptır ki, bu durumu nötralize etmek ve bu kitleleri Anamuhalefet’in yanına çekmek ancak propaganda tekniklerini çok etkili bir şekilde kullanmaktan geçmektedir.

Bu konuda en önemli olan ise halkın din anlayışını çok iyi bilmekle beraber bunu etkili propaganda yöntemi ile birleştirmekten geçer ki, hazırlıklı olanlar için bu çok kolaydır.

Recep Erdoğan’ın bu millete ve devlete karşı bir yığın işlediği cürümler nedeni ile kendi kullandığı propaganda yöntemlerini çok kısa süreliğine de olsa daha etkili şekilde kullanarak çökertmek gerçekten bir gereksinimdir.

Kitap okumayan, ancak danışmanları tarafından kendisine sunulduğu kadarı ile propaganda tekniklerini kullanan Recep Erdoğan’ın hayal dahi edemeyeceği çok etkili propaganda yöntemleri var.

Tabii ki bunun bilincinde olmakla birlikte böyle etkili propaganda tekniklerini siyasal yaşama geçirmek için bir vasatın da olması gerekir ve bu uygulamalarında sürekli olarak yeni siyasal pazarlama teknikleri ile beslenmesi çok önemlidir.

Bu uygulamayı sağlamak için sosyolojinin saptadığı bir dizi tanıtım ve propaganda teorik bilgisine her zaman gereksinim duyulur.

Bilindiği gibi siyasal pazarlamanın en önemli ayağı kitleler üzerindeki ‘’algı yönetimi’’dir.

İşte Recep Erdoğan bu ‘’algı yönetimi’’ni çok çirkin bir şekilde ‘’Hitler-Goebbels Yöntemi’’ ile yapıyor ki, böyle bir bela yöntemi bertaraf etmek için bir süreliğine dahi olsa muhalefetin kullanması zorunluluktur.

Şimdi, 29 Kasım 2012’de yazdığım ‘’TAYYİP ERDOĞAN’IN HİTLER-GOEBBELS PROPAGANDA YÖNTEMİ’’ makalemin linkini aşağıda veriyorum ki bu bilgiler Recep Erdoğan’a karşı çok daha profesyonelce ve kesinlikle kullanılması gerekir.

Tayyip Erdoğan’ın “Hitler-Goebbels” propaganda yöntemi

Çünkü onunla ilgili ve onu demokratik yollardan devirecek malzeme o kadar çok ki, adeta gökten yağan bir propaganda bereketi şeklinde.

Etkili propaganda yöntemi ile Recep Erdoğan’a üfleseniz devrilir.

Bugün bile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bölme noktasına getirmiş olan BOP’un Eşbaşkanı Recep Erdoğan üzerindeki bir yığın çamuru ‘’Hitler-Goebbels Propaganda Yöntemi’’ ile atmaya çalışıyor ve hep toplum nazarında zeytinyağı gibi en üstte kalmayı başarıyor.

UKRAYNA DEVLET BAŞKANI İBRET OLSUN DÜNYADAKİ ALÇAK BAŞBAKAN VE DEVLET BAŞKANLARINA

Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç sonunda ülkesini bırakıp kaçtı.

Bu bir demokrasi zaferidir.

Bu kaçış zulme, hırsızlığa, baskıya, her türlü alçaklığa karşı Ukrayna halkının ‘’kutsal isyan’’ın zaferidir.

Çünkü her türlü ahlaksızlığa karşı isyan insanların en doğal haklarıdır ve vazgeçilmezdir.

Aksi taktirde zalim devlet başkanları, zalim başbakanlar, hain yöneticiler her geçen gün zulümlerini artırarak mazlumların ve yurtseverlerin kafalarını ezerek, mallarını, paralarını çalarak yönetmeye devam ederler.

Böyle başbakan ve devlet başkanları ahlaksızdır.

Böyle başbakan ve devlet başkanları halkın ve devletin malını hamutu ile yutan şerefsiz hırsız dipsiz kuyu alçaklardır.

Hem de öyle dipsiz kuyu alçak şerefsizlerdir ki, yaptıkları ‘’hırsızlık savaşları’’nı millete ‘’istiklal savaşı’’ diye yutturmaya kalkışan beyinsiz yaratıklardır.

Böyle başbakan ve devlet başkanları çok büyük vatan hainleridir ki, ülkesini parçalayıp bölmek için ‘’çözüm’’ adına yapmadıkları şerefsiz fırıldalıklar, numaralar, atraksiyonlar yoktur.

Böyle şerefsiz başbakan ve devlet başkanlarının çocukları ve yakınları da deveyi hamutu ile yutan şerefsiz alçak hırsızlardır.

Böyle şerefsiz başbakan ve devlet başkanlarının bakanları ve yönetim kadroları da halkın kasalar dolusu paralarını uçuran gözleri doymaz ruh hastaları şerefsiz alçak hırsızlardır.

Ukrayna’daki ‘’kutsal isyan’’ın yiğit direnişçileri bu tür alçak ve şerefsiz başbakan, devlet başkanlarının yönettiği ülkelerin yurtseverlerine en iyi örneklerdir.

Demek ki, halkın direnişi sonucu, hırsız, vatan haini ve her türlü özgürlükleri kısıtlayıcı despot faşist şerefsiz alçak başbakan, devlet başkanlarına karşı zaferle biten sonuç alınıyormuş.

Yeter ki, demokratik direnişlere devam edilsin.

Taşı delen su damlasının gücü değil, onun devamlılığıdır.

Her ülkedeki, hırsız, vatan haini ve despot faşist alçak başbakan ve devlet başkanları yurtsever halkın ‘’kutsal isyanı’’ ile sonunda ya yargı organının önüne çıkar, ya da ülkesini terkedip kaçar.

Ama yargılanmadan kaçarsa ülkenin geleceği adına ülkeyi yönetecek sonraki başbakan, devlet başkanı ve etraflarındaki yöneticilere örnek teşkil edecek enstrümanlar yok olur.

Bu nedenle hırsız, vatan haini ve özgürlükler düşmanı despot faşist başbakan ile devlet başkanlarının bulunduğu ülkelerin yurtsever halkı ile yurtsever devlet kadrosundaki, özellikle güvenlik birimlerinin elemanları çok dikkatli olmalıdırlar.

Bir ülkede demokratik hilelerin en büyük panzehiri yurtsever halkın ‘’kutsal isyanı’’dır.

Ve kesin sonuç vericidir.

TESPİH İADESİ YETMEZ RECEP EFENDİ

Recep Erdoğan Fethullah Gülen’in kendisine daha önce hediye olarak gönderdiği tespihi ‘’iade ederim’’ demiş.

Çok isabetli bir iş yapmış olur ama bana göre eksik kalır.

ABD’deki Yahudi örgütlerinden aldığı iki ödülüde boynuna haham elbisesi giyinmiş olarak boynuna taktıkları ‘’ÜSTÜN CESARET MADALYASI’’ ile birlikte geri versin bakalım, yüreğinde 1 miligram cesaret varsa eğer.

Ki bu madalya tarihte ilk defa bir Müslümankimlikli birisine verilmiştir.

Geri veremez, çünkü,“one minute’’ zaten bir tiyatro oyunu idi.

Recep Efendi, eğer samimi isen, Fethullah Gülen’e kafa tutuyorsun her gün bir artistik pozla ve buna bağlı olarak sana hediye ettiği tespihi kendisine iade etmek istiyorsun, adam gibi adamsan İsrail’e ‘’one minute’’ ile kafa tuttun, hadi Yahudi örgütlerinin sana verdiği madalya ve ödülleri de iade et de görelim.

Bunu yapmağa takatin yoktur, çünkü bunu için mangal gibi yürek lazım ve kirli işlere bulaşmamış olmak gerekir.

[email protected]