Dönüp kendine bak!

Dönüp kendine bak!
12 Ekim 2012 18:46

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Antalya’da halk pazarını gezdi. Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada ”Bir başkasının içişlerinden bize ne! Suriye’de demokrasi yokmuş. Dönüp kendine baksana, kendi ülkende demokrasi var mı” dedi.

 
Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Antalya İl Başkanlığı’ndaki programın ardından bir süre önce kanser teşhisi konan Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in eşi Havva Böcek’i evinde ziyaret etti.
 
Basına kapalı gerçekleşen ziyaretin ardından bir restoranda yemek yiyen Kılıçdaroğlu, daha sonra Muratpaşa Belediyesi tarafından Varlık Mahallesi’nde yaptırılan kapalı halk pazarının açılış törenine katıldı.
 

 
Esnafın ve vatandaşların, huzurlu bir alışveriş istediğini ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu, aydınların da huzurlu bir Türkiye, herkesin birbiriyle barışık olduğu, birbirine selam verdiği, gülümsediği bir Türkiye istediğini anlattı.
 
Böyle bir Türkiye’ye özlem duyduklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
 
”Şimdi yurttaşlarda büyük bir kaygı var. ‘Ne olacak bu ülkenin hali- Savaş mı çıkacak, çocuklarımız askere mi gidecek-‘ diyorlar, ‘Yeni şehitler mi gelecek, ne olacak bu memleketin hali-‘ diyorlar. Savaş, Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ‘Zorunlu olmadıkça bir cinayettir’. Mustafa Kemal Atatürk nelere karşı savaştı bir bakalım. Bir, emperyalist güçlere karşı, yani Türkiye’yi işgal edenlere karşı, yedi düvele karşı namusuyla milleti arkasına alarak mücadele etti. İki, yoksulluğa karşı mücadele etti. Üç, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında sıtma Anadolu’nun her yerine yayılmıştı. Sağlıklı bir toplum, huzurlu bir toplum yaratmak için onunla da mücadele etti, yani savaştı. Dört, savaş meydanlarında gencecik insanlar, babalarımız, dedelerimiz şehit olmuştu, çocukları yetim kalmıştı. 1921 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu’nu kurdu. Yoksullukla savaş etti, ama onun arkasından çocuklarımıza güzel bir Türkiye vermek için onlara iyi olanaklar sağladı ve onun da mücadelesini verdi.

Yetmedi. Ekonomide geriydik. Bir toplu iğne bile üretemiyorduk, onun da savaşını verdi. 10 yılda 10 milyon genç yarattık ve demir ağlarla ördük bu ülkeyi. Ne diyor Mustafa Kemal Atatürk, (Savaş meydanlarında kazanılan zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça ülke bağımsızlığını kazanamaz) diyor. Onun da mücadelesini verdi. Bakın kendi Türk Lirası’nı basacak Merkez Bankası yoktu. 1930 yılında kurdu. 1930 yılında babalarımız bizim matbaalarda basılan, Merkez Bankası’nın bastığı Türk Lirası’nı eline aldı. O da yetmedi, 1925 yılında Kayseri’de uçak fabrikası kurdular. 9 yıl sonra 1934’te Kayseri’den uçan ilk uçak, Ankara’ya indi. Yolsuzluğa karşı da mücadele verdiler ve arkasından şunu eklediler: Yurtta da barış istiyoruz, dünyada da barış istiyoruz.”
 
-”Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni her hafta okuyun”-
 
Kılıçdaroğlu, Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkesinin bağımsızlığını savunurken özgürlük ve demokrasiyi de özlem olarak içinde tuttuğuna dikkati çekti. İnsanların düşüncelerini özgürce dile getirmesi, gençlerin okuyup daha iyi yetişmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, ”Yaşı ne olursa olsun, zihni genç her yurttaşımın Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni her hafta okumasını isterim. Bugünkü koşulları daha iyi görülmesini sağlayacak” dedi.


 
Türkiye Cumhuriyeti’nin en fakir olduğu dönemlerde dahi hiç kimseden beş kuruş para almadığını anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
”Çok partili hayata geçtiğimizde Merkez Bankası’nın kasamında 176 ton altın vardı. Hiç kimseye avuç açmadılar, yalvarmadılar. Yollarını yaptılar, Anadolu’nun her tarafına şimdi sata sata bitiremedikleri o fabrikaları yaptılar. Sonra üniversiteler kurdular, bakanlıklar kurdular, köy enstitüleri yaptılar, her şeyi alın teriyle yaptılar, kimseye yalvarmadılar, kimsenin önünde diz çökmediler. Şimdi geldiğimiz noktaya bakalım. Hiçbir komşuyla düşman değillerdi, Suriye ile düşmanız, Irak ile düşmanız, İran ile düşmanız, en son da Rusya ile kapıştık. Niçin, hangi gerekçeyle- Savaş bizim neyimize. Hangi gerekçeyle biz savaş istiyoruz- Yemen çöllerinde bizim dedelerimiz yatıyor. Libya’da bizim dedelerimiz, Kafkaslar’da yatıyor, Balkanlar’da var, ağır bedeli her yerde ödedik. Hala ders olmadı bunlara. Bizim yönümüz çağdaş uygarlık yönü. Bizim yönümüz etik değerlerin yüksek olduğu bir demokrasidir. Bizim yönümüz hiçbir zaman Ortadoğu’nun çöllerine yönelik olmamıştır.”
 
-”Dönüp kendine baksana”-

 
CHP olarak Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada barış içinde yaşaması için çabalayacaklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
”Bir başkasının içişlerinden bize ne- Suriye’de demokrasi yokmuş. Dönüp kendine baksana, kendi ülkende demokrasi var mı- Binlerce üniversite öğrencisi içeride. Niye üniversite öğrencileri hapiste olur- Anneleri babaları bu çocukları üniversiteyi kazansın diye az mı emek harcadılar. Ne umutlar bağladılar o çocuklara. Parasız eğitim isteyen bir çocuk hangi demokraside hapse atılır. Bunun adı demokrasi olmaz. Gazeteciler, milletvekilleri hapiste. Mahkum olmamış milletvekilleri hapse mi atılır- Neymiş, beyefendinin arzusu böyleymiş. Kendi ülkende demokrasi yok, başkalarının isteği üzerine ‘Suriye’de demokrasi yok’ diye aslan kesilirsin. Şunu unutmayın. Her ülkeye demokrasinin gelmesini isteriz. Her ülkede insan hakları kalitesinin yükselmesini isteriz. Her ülkede kadın erkek eşitliği isteriz. Her ülkede kadınların daha fazla siyasete girmesini isteriz. Her ülkede gençlerin kendi sorunlarına sahip çıkmasını isteriz, ama bunun bedeli hapse girerek olmamalı, bunun bedeli başka bir ülkeye müdahale ederek olmamalı. Sanki Suudi Arabistan’da demokrasi var, Katar’da demokrasi var, Suriye’de yokmuş. Parayı Suudi Arabistan veriyor, parayı Katar veriyor. Silahı da sen veriyorsun, ‘Git kardeşini öldür’ diye. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir olay yaşandı mı hiç- Başka bir ülkenin askerleri ellerinde silahlarla bizim ülkemize geliyorlar, burada kamp kuruyorlar. Parlamentodan izin alındı mı- Hayır. Nasıl oluyor bu- Onun için her yurttaşımın düşünmesini istiyorum. Her yurttaşımın arkadaşlarını, kardeşlerini, akrabalarını, dostlarını, komşularını ikna etmelerini istiyorum. Türkiye’nin yeni bir iklime, huzura ihtiyacı var. Sabah huzur içinde insanlar kalkmalı, gazetelere korkuyla bakmamalı, ‘Yarın ne olacak-‘ diye kaygı duymalı. Biz huzurdan barıştan yana bir politika izleyeceğimize söz veriyoruz. Bizim sözümüz halkın sözüdür.”