Tayyip’in korku imparatorluğunun sosyo-psikolojik temelleri

Tayyip’in korku imparatorluğunun sosyo-psikolojik temelleri
12 Aralık 2012 14:30

Biat kültürü, insanların genetiğine, ‘DNA’sına kadar yerleşmiş ‘Doğu toplumlarının’ korkutma ve azarlama yöntemi ile hiçbir sorun çıkarmadan kuzu kuzu kolayca yönetilebileceğini emperyalist Batı ülkeleri ve bu arada süper güç ABD çok iyi bilmekte ve bu ülkelerde iktidara getirdikleri işbirlikçi adamlarına gerekli bilgi yardımı ile birlikte danışmanlık görevi yapmaktadırlar.

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

Orijinal şekliyle ‘Chi non stima vien stimato’ olan İtalyan atasözünde denir ki: ‘Saygısızlık, saygı görmek içindir.’

İşte bugün diktatör Tayyip’in Türkiye’yi yönetmedeki temel esasları bu sözün temel düşünsel esaslarına dayanmaktadır.

Tayyip herkesi azarlıyor, rezil ediyor.

Kendi bakanlarını, milletvekillerini, teşkilat mensuplarını ve yurttaşları hiç çekinmeden azarlıyor.

Adam işin tadını almış; bakıyor ki azarladıkça ve seçmeni adam yerine koymadıkça her seçim de oyu katlanarak artıyor.

Bunun nedeni geçmişte ve halen dogmatik inanışlar nedeni ile insanlarımızın çoğunun biat kültüründe olması ve büyükler tarafından azarlanmanın çok normal olduğu ve bunun yapılması gerektiği kanaatinde olmasıdır.



Bunun en tipik örneği Tayyip’in Mersinli çiftçiye ‘artistlik yapma lan, ananı da al, git’ formatında çok ağır anlama gelen bir küfür savurmasına rağmen bir sonraki seçimde oylarını katlayarak artırmasıdır.

Benim bizzat tanık olduğum daha spesifik bir örnek vereyim: AKP milletvekili olduğum 2004 senesinde kendi şehrim olan Erzurum’dayız; Tayyip Havuzbaşı denilen meydanda halka hitap ediyor, köylü bir yurttaş, “Sayın Başbakanım, biraz da köylünün dertlerini dile getirin” diye yüksek sesle serzenişte bulundu. Bunu derdemez, “Bu millet yatıp kalkıp sizin için mi çalışacak” tümcesi ve yüksek ses tonuyla zavallı köylü yurttaşı çok kötü bir şekilde azarladı ama her yerde olduğu gibi Erzurum’da da AKP’ nin oyları rekor düzeyde arttı.



Bunun tek nedeni, Türk Milletinin genlerinde olan yöneticilerine saygı ve onlar tarafından azarlanmanın normal kabul ediliş davranışını hiç acımadan ve insana saygı duymadan kullanıyor olmasıdır.

Ama meydanlarda sık sık “Yaratılanı severiz, Yaratan’dan ötürü” şeklindeki Yunus Emre’ ye ait sözü sık sık kullanmaktadır.

Ünlü Tiyatro yazarı Brecht ‘halkın hafızası yoktur’ der.

İşte Tayyip, bu durumdan yararlanıyor; halka sonuna kadar hakaret ediyor, sonra da edebi bir söz söyleyerek gönlünü alıyor.

Aziz Nesin, “Başkalarını korkutmaya çalışanların kendileri daha çok korkarlar, korktukça korkularını yenmek için daha çok korkutmaya çalışırlar.” der ki, çok doğrudur ve tam da Tayyip’in psikolojisini yansıtmaktadır.

Adam yargıyı, TSK’yı, medyayı, iş dünyasını, tüm sivil toplu örgütlerini, kaypak dönek eski tüfek solcuları, yazar-çizerleri ve aklınıza gelebilecek her kesimi korkutma yöntemi ile teslim almıştır.



Yurttaşlar da Tayyip’in korkusundan tiril tiril titremektedirler.

En sade yurttaş bile telefonunun dinlenmesinden korktuğu için çok dikkatli olmakta ve etrafına bakmadan konuşmamaktadır.

Bu durum halk için tam bir ‘Korku İmparatorluğu’, tam bir ‘Korku Cenneti’

Yukarıda Aziz Nesin’ in ifadesi ile anlattığımız gibi Tayyip ‘keser döner, sap döner birgün gelir hesap döner’ sözünün kendisinde oluşturduğu korku psikolojisi ile akibetini sağlama almak için korkutmaya devam ediyor.

Tayyip’in başka da çaresi yok, çünkü Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı o kadar cürümler işledi ki, ‘Yüce Divan’da yargılanıp hesap sorulacağı kesin.

Diktatörleri toplumların kendileri yaratırlar.

Nasıl yaratırlar?

Korkuları ile yaratırlar.

Ünlü yazar Wayne Dyer, “Korkunun kendisi yeryüzünde var olmamıştır. Sadece korkunç düşünceler ve ürkek davranışlar vardır.” der.

Yani korkunun bir sanrıdan ibaret olduğunu söylüyor.

Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya’nın ‘Onlar bu vehimle ellerinden gelse/ Rüyalara sansür koyacaklar bir gün’ dizelerinde belirttiği gibi halk korkarsa despotların insanların yaşamının her alanına karışmayacağı bir durum asla olmayacaktır.

Tüm diktatörler ve bu arada Tayyip, halk korktukça bunun daha fazlasını isterler. Artık durum öyle bir hal alır ki, halkın ve yazar-çizerlerin söyledikleri ve yazdıkları diktatörlere etki etmez.

Ünlü yazar Wayne Dyer’den bir alıntı daha yapalım: ‘Dünyanın en etkili öğretmeni davranıştır.Kararlılığı sergileyen bir hareket iyi söylenmiş milyonlarca sözden daha etkilidir.Davranış başkalarının sana güç göstermesini engellemenin biricik yoludur.Karşısına dikilip, darbe alma riskine rağmen güce boyun eğmeyeceğin mesajını vermelisin. Bütün güzel sözleri ve edilen yeminleri unut, insanların birbirlerini itip kakması söz konusu olduğunda işe yaramazlar.İşe yaramadıklarında sözcüklerin arkasına saklanmayı bırakıp yapıcı davranışlar için adımlar at. Konuşmakla vakit harcayacağına düşündüklerini hareketlerine yansıt.’

Ayrıca İbsen de der ki, “Binlerce sözcük, tek hareketin bırakacağı izi bırakmaz.”

Şimdi buradan şu yargıya varıyoruz ki, diktatörlük yapan hükümet ve devlet başkanları kesinlikle kendi aleyhinde söylenen hiçbir sözü takmamakta bilakis her geçen gün faşizan baskılarını artırmaktadır.

Bunu önlemenin çaresi yukarıda belirtildiği gibi halkın diktatörlere karşı sürekli bir hareket içinde olmasıdır.



İşte meydanlar bu işler için biçilmiş kaftanlardır.

Türk halkının 29 Ekim ve 10 Kasım’da meydanlarda oluşturduğu milyonlara varan kitle Tayyip Erdoğan’ın yüreğini ağzına getirmiştir.

13 Aralık 2012 de Silivri’ de milyonların oluşturacağı bilinçli kitle Türkiye ve Tayyip Erdoğan için bir dönüm noktası oluşturacak ve o günden sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktır demokratik hak ve eylemler çerçevesinde.

İşte 13 Aralık’dan sonra yurtseverler, milliyetçiler, ulusalcılar, Atatürkçüler, cumhuriyetçiler Türk halkına karşı diktatörlük uygulayan Tayyip Erdoğan’a karşı demokratik eylemlerde bulunmak üzere hep meydanlarda olacaktır.


“Günlük yaşamın yavan ayrıntıları arasıda gerçekten soylu ve kahraman olmak, nadir bulunan bir erdemdir.” diyen Harriet Beecher Stowe ne kadar da haklıdır.

Diktatörlerin en büyük düşmanı cesur insanlardır; öyle ki gece yatarken başlarını yastığa koyduklarında hep onları düşünürler.

Çünkü, cesurların diktatöryel yönetime karşı mutlaka zafer kazanacağını bilirler.

Goethe, “Cesaretle ortaya konan düşünceler, oyun tahtasına sürülen taşlar gibidir; kırılabilirler ama kazanılacak bir oyun başlamıştır.” der.

“Düşünceler kılıçla bastırılamaz.” diyen Strinberg’in sözünü insanlık binlerce defa ispat etmiştir.

Türk Milleti de ‘Tayyiban despotizmi’ne karşı bu sözün ispatını demokratik teammüller çerçevesinde ispat edecektir.

13 Aralık’dan sonra ”diktatöryel baskılar’a karşı demokratik tepkilerimizi ortaya koymak için hep meydanlarda olacağız.

Diktatör Tayyip’ten kurtuluncaya kadar.



Diktatörler, aleyhlerinde konuşulanlardan daha çok iki şeyden çok korkarlar.

Bunlardan birincisi,yurttaşların kendi aleyhlerinde düzenledikleri demokratik tepkilerle meydanlarda toplanması; ikincisi de muhalif gazetelerin diktatörlerin zulumlerini 1. sayfadan yayınladıkları çarpıcı fotoğraflarla ve büyük puntolu manşetlerle halka anlatmasıdır.

Çünkü şunu çok iyi bilirler ki, genel halk kitlesi güçlünün yanındadır hatta taparcasına; bir diğeri de çoğunluğu cahil olduğu için beyinsel değil sadece görsel düşünürler ve manşetlerden başka da gazetenin hiçbir yerini okumazlar.

Buradan diktatör Tayyip’e muhalif tüm gazetelere ve özellikle Aydınlık, Sözcü, Yeniçağ, Yurt ve Cumhuriyet gazetelerinin genel yayın yönetmenlerine sesleniyorum bu tespitleri ihmal etmeyin; sürekli uygulayın.

Korku psikolojisine ait bazı tespitleri M.S. 50-170 yılları arasında yaşamış olan düşünür Epiktetos şöyle belirliyor: ‘Bizi gerçekten korkutan ve umutsuzluğa düşüren şey, dışımızdaki olayların kendileri değil, fakat bizim onlar hakkındaki düşüncelerimizdir. Bizi rahatsız eden şeyler değil, onların anlamını yorumlama biçimimizdir. Şeyler ve insanlar, bizim onların olmasını arzu ettiğimiz gibi ya da göründükleri gibi değildirler. Onlar oldukları gibidirler. Aslında hiçbirşey sizi durduramaz. Hiçbirşey sizi geriye çekemez çünkü iradeniz her zaman güç alanınızın içindedir. Fakat siz gerçekten bedeniniz misiniz? Topallık ayaklarınıza engel oluşturabilir, fakat siz gerçekten ayaklarınız değilsiniz. Siz izin vermedikçe hiçbir olay sizi etkileyemez. Başınıza bir şey geldiğinde bunu hatırlayın. ‘

İşte tüm diktatörler ve bu arada Tayyip Erdoğan insanların zayıf noktalarını teşkil eden Epiktetos’un tespitlerini deneysel olarak çok iyi bildikleri için despotluklarını sonuna kadar sergilerler.

Ama şunu çok iyi biliyoruz ki istisnasız tüm diktatörler hastalık derecesinde korkaktırlar.



Onların insanlara yaptıkları ‘faşizan baskılar’ hastalıkları neticesidir.

Yönetilenler onları başlarından atmadıkları müddetçe bu despotluktan kurtulamazlar.

Yukarıda tespit ettiğimiz korku psikolojisi neticesinde diktatör Tayyip bütün kurumları teslim almıştır; halbuki bu kurumların yöneticileri ‘korku psikolojisi’ne karşı ‘cesaret ve karşı koyma psikolojisi’ni uygulasalardı bugün AKP Hükümeti’nin yerinde yeller esiyordu.

Bu karşı koymanın psikolojisini yukarıda anlattık.

Kısaca ‘fiili durum’ yaratarak.



Bunun en güzel örneğini Rahmetli Ecevit 1999′ da başörtülü olarak Genel Kurul’a girip yemin etmek isteyen Merve Kavakçı’ya karşı yapmış ve o esnada kürsünün yanına gelerek ”bu Hanım’ a haddini bildirin” diyerek oldu bittiye gelecek bir durumu önlemiştir.

Tayyip’in diktatör tavırlarına karşı da tüm kurumların yetkilileri aynı ‘fiili durum’u uygulasalardı bugün ne TSK mensupları, ne aydınlar ne de gazeteciler kodeste olurlardı.

Mesela, görevdeyken Org. İlker Başbuğ Ecevit gibi sesini bir yiğit edasıyla yükseltip hikayede olduğu gibi ‘sarı öküz’ü vermeseydi şimdi tüm silah arkadaşlarıyla birlikte kendisi de özgürdü.

Bir de neden tüm diktatörler basından, medyadan korkarak onları pençelerinin arasına alırlar; tıpkı Tayyip gibi?

Bunun yanıtı Napolyon’un, “Düşmanca yayın yapan üç gazete, binlerce süngüden daha korkutucudur” sözünde kendini ifade etmektedir.

Bütün Türk aydınları bundan sonra halkımızı ‘Tayyip diktatoryası’na karşı demokratik eyleme çağırmalıdırlar, kalemlerini daha cesurca oynatmalıdırlar.

S. Fobes der ki, “kağıda dokunan kalem, kibritten daha çok yangın çıkarır.’

‘Cesaret sahibi tek adam, çoğunluğu meydana getirir’ diyen Eflatun çok önemli bir toplumsal erdemin altını çizmiştir.

Ayrıca, Ovidius, “Cesaret bütün silahlardan üstündür.” diyor.

Öyleyse halk olarak demokratik çığlığımızı her zaman atmalıyız.

Çünkü Soljenitsin der ki, “Bir çığlık, bir çığ meydana getirir.’

Geçenlerde bir yazımda Hitler’in, “Diktatör bisiklete binen adama benzer, durursa devrilir.” sözünü alıntılamıştım.

Tayyip Erdoğan da aynıdır; devrilmemesi için tüm aydınlar, gazeteciler ve subaylar üzerindeki ezici baskılarını sürdürecektir.

Gelin hep birlikte demokratik tepkilerle meydanlara inip Tayyip’in bisikletini devirelim.

Tayyip diktatoryasında hiçbir şekilde mahvolmak istemiyoruz; bakın Yavuz Sultan Selim ne diyor: ‘Cesaret insanı zafere,kararsızlık tehlikeye korkaklık ise ölüme götürür.’

Hayır demeyi öğrenmeliyiz; çünkü diktatörler hayır demeyi bilmeyen ve bunu alışkanlık haline getirmeyen toplumların ensesinde boza pişirirler.

Bakın ünlü filozof Albert Camus bir soru soruyor ve yanıtını veriyor, şöyle ki: “Kimdir başkaldıran? Hayır diyebilen birisi.”

Ayrıca tüm diktatörler toplumların korku zaafiyetinden yararlanırlar; bu hususta bakın Dale Carneige ne diyor: “Korktuğunuz şeyi yapın ve yapmaya devam edin…Bu korkuyu fethetmek için keşfedilmiş en çabuk ve en emin yol.”

Aydın korkak olmaz; Tayyip’ e teslim olan eski tüfek solcu ve liberallerin hiçbiri aydın değildir. Onlar zifiri karanlıktır.

B. Russel, “Korku batıl inançların temel kaynağıdır. Korkuyu fethetmek, bilgeliğin başlangıcıdır.” der.

Roosevelt’in dediği gibi, “Korkulacak tek şey, korkunun kendisidir.”

Ünlü düşünür Epiktetos ise, diyor ki: “Bir kere sınırı aşan için artık sınır yoktur.”

Buradan hareketle diyoruz ki, Tayyip Erdoğan için artık hiçbir sınır yoktur.

Öyleyse milletin de diktatörden kurtulmak için meydanlara inerek demokratik tepkilerini ortaya koymaktan başka çaresi yoktur ve bu yol en etkilisidir.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!