Denktaş ölünce mi kahraman oldu

Denktaş ölünce mi kahraman oldu
16 Ocak 2012 09:13

Denktaş; yaşarken takoz, ölünce kahraman öyle mi?

Yıl, 1990’ların sonu.
Ankara Gazi Orduevi’ndeki 30 Ağustos resepsiyonundayız.

O yılkı Şura’da Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na terfi eden Orgeneral Hilmi Özkök ayaküstü yaptığımız sohbette şu sözleri ediyor:

-“Kıbrıs ayak bağımız. NATO, AB gibi önemli zeminlerde karşımıza çıkarılıyor. Bu sorunu mutlaka aşmalıyız.”

“Nasıl” dememle şu karşılığı alıyorum:
-“Denktaş bu sorunu aşmada en büyük engel.”
Dehşete düşüyorum!

Öyle ya bize göre o gün de bugün de gerçek bir Kıbrıs kahramanı olan Rauf Bey için Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanan birinin böyle bir sözü etmesi akıl alacak gibi değildi!

Hemen araya girip “Paşam bunu yazabilir miyim” dedim.

Özkök, panikledi:
-“Sakın ha, ben bunu dost sohbeti bağlamında yazılmamak kaydıyla söyledim!”

Belli ki Hilmi Paşa boşta bulunup bilinç altıdakileri dışa vurmuştu zira Hilmi Paşa ile değil dostluğum, yakın bir ilişkimiz bile yoktu.

Bu sohbette yaşadığımız şaşkınlık AKP iktidarının ilk yıllarında da aynen devam etti.

Hem dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan hem de Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Avrupa Birliği’ni tatmin adına Rauf Bey’i adeta aşağılama yarışına girdiler ve onu sadece Türk kamuoyuna değil, bütün dünyaya Kıbrıs sorununun önündeki takoz diye sundular.

Peki, elde ettikleri sonuç mu?
Sıfıra sıfır elde var sıfır…
Yere serilen ve üzerinde tepinilen ülke onurumuz cabası…

Ne Hilmi Özkök gibiler ne de AKP güruhu bir dava ve de kahramanının nasıl olunabileceğini belli ki öğrenememişlerdi ve ülke yönetmekle çıkarlarını muhafaza etmeyi, hükümran gücün mandası altına girmek ve de onun taleplerini gözü kapalı karşılamak şeklinde görmüşlerdi.

Buradan bakınca merhum Denktaş ile onların aynı potaya girmesi elbette eşyanın tabiatına aykırıydı zira Rauf Bey Kıbrıs’ı uğrunda ölünen toprak yani vatan yapmıştı!

Ve ilahi tecelli…
Rauf Bey’e çok değil birkaç yıl önce takoz muamelesi yapan Abdullah Gül gibiler vefat haberinden sonra “O gerçek bir kahramandı” şeklinde mesaj yayınlıyorlar.

Sahi bu açıklamalar timsah gözyaşı mı yoksa gerçek bir hakkın teslimi mi ne dersiniz?
Bu vesile ile bütün milletimize başsağlığı diliyor, merhum Denktaş’a rahmetler niyaz ediyoruz. Mekânı cennet olsun!

Milli bayramların tasfiyesi

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in 19 Mayıs törenlerini iptal etmesinin ülkeye zerre bir yararının olmayacağı gibi zararlarının olacağı kesindir.

Milli bayramlar ülke halklarını bütünleştirir ve ortak bir amaca kilitler.

Hele hele bizim gibi imparatorluk bakiyesi olan ve çeşitli halklardan oluşan sosyal yapılarda milli bayramlar elzemdir zira birlikte yaşamaya katkı sağlar!

İnsaf ile sorgulayın bugünkü ayrılıkçılık ikliminde, Cumhuriyet ve Atatürk mü tasfiye ediliyor sorularını sorduracak ve bazı kesimlerde bu tür endişelere sebep olacak böyle bir adımın bu ülkeye ne gibi bir faydası olabilir?

Tamam, kutlamalarda şekli yanlışlar belki vardır da bunun aşmanın metodu bu mu olmalıydı?
Ömer Dinçer gibi belli kesimlerde kuşku ile karşılanan bir ismin çok daha dikkatli olması gerekmiyor mu?

Amaç üzüm yemek değil, belli ki bağcı dövmek yani rövanş almaktır zira metotta açık bir meydan okuma var.

Yandaşa susan, muhalife dava açan CHP’li vekil

Beyaz TV’de bir tartışma programı.
Türkiye’de CHP’yi en bilen gazeteci olarak öne çıkan Barış Yarkadaş yazdığı yazı sebebiyle telefonla programa bağlanıyor!

Barış, CHP’li Erdoğan Toprak’ın Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu’na söylediği iddia edilen “Başbakan Kılıçdaroğlu’nun üstüne çok gidip yıpratmasın zaten pek çok konu da aynı düşünüyorlar” şeklindeki sözlerini hatırlatıyor.
Vay sen misin bunu yapan.

Durumdan vazife çıkaran eski DYP’li pardon ANAP’lı, pardon pardon hem DYP’li hem ANAP’lı ve şimdinin CHP mebusu Aydın Ayaydın telefona bağlanıyor ve yakın dostu olan Erdoğan Toprak’ı koruma adına Barış Yarkadaş’ı hedef alıyor ve ikili arasında tartışma oluyor.

Tartışmaya ekranların hırçın çocuğu AKP destekçisi Ramiz Ozan Kütahyalı da müdahil oluyor ve Aydın Ayaydın’ı baron gibi ifadelerle hedefe oturtuyor.
Peki, sonra mı?

Ayaydın, Barış Yarkadaş’a 100 milyarlık dava açıyor (ki bu dava açma olayı Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü ile Gazetecilik Koruma Komitesi tarafından da eleştiriliyor) ama buna mukabil Aydın Bey kendini baron diye hedef alan Rasim Ozan Kütahyalı’ya susuyor.

Olmadı Aydın Bey hiç yakışmadı… AKP yandaşına sus, AKP muhalifi gazeteci bir söz etti ya da iki satır yazdı diye dava aç, yakışmadı.

Sayın Kılıçdaroğlu lütfen müdahale edin ve bu ayıbı temizleyin.

Savunma sözlerine 16 yıl hapis!

Doğu Perinçek, 4 yıldır hapiste olan bir siyasi parti önderi!

Yok, Perinçek kimseyi öldürmedi, hırsızlık yapmadı, hayali ihracatçı falan değil. Keza evinden tabanca ya da bomba çıkmadı ama ABD’nin adına Ergenekon dediği Türkiye’yi sindirme ve dönüştürme projesi bağlamında 50 aya yakındır tutuklu.

Türkiye’de adam öldürenler yapılan indirimlerle ortalama 4 yıl civarı hapis yatıyor ama Perinçek hala suçunu bile bilmeden tecritte tutuluyor.
Ve heyhat Perinçek yargılandığı dava sonuçlanmazken mahkemede savunma adına ettiği sözler sebebi ile tamı tamına 16 yıl hapis cezasına çarptırılıyor!

Gerekçe devlet büyüklerini rencide etmişmiş!
Anlaşılır gibi değil!

Perinçek siyasi tutuklu ve haliyle savunma yaparken siyasi yapı ve kişileri hedef alacak.
Biz Perinçek’le siyasi kamp olarak hiç beraber olmadık ama doğruya doğru onun antiemperyalist duruşu saygıyı hak ediyor.

Denktaş; yaşarken takoz, ölünce kahraman öyle mi?

 

Yıl, 1990’ların sonu.

Ankara Gazi Orduevi’ndeki 30 Ağustos resepsiyonundayız.

 

O yılkı Şura’da Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na terfi eden Orgeneral Hilmi Özkök ayaküstü yaptığımız sohbette şu sözleri ediyor:

 

-“Kıbrıs ayak bağımız. NATO, AB gibi önemli zeminlerde karşımıza çıkarılıyor. Bu sorunu mutlaka aşmalıyız.”

 

“Nasıl” dememle şu karşılığı alıyorum:
-“Denktaş bu sorunu aşmada en büyük engel.”
Dehşete düşüyorum!

 

Öyle ya bize göre o gün de bugün de gerçek bir Kıbrıs kahramanı olan Rauf Bey için Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanan birinin böyle bir sözü etmesi akıl alacak gibi değildi!

 

Hemen araya girip “Paşam bunu yazabilir miyim” dedim.

 

Özkök, panikledi:
-“Sakın ha, ben bunu dost sohbeti bağlamında yazılmamak kaydıyla söyledim!”

 

Belli ki Hilmi Paşa boşta bulunup bilinç altıdakileri dışa vurmuştu zira Hilmi Paşa ile değil dostluğum, yakın bir ilişkimiz bile yoktu.

 

Bu sohbette yaşadığımız şaşkınlık AKP iktidarının ilk yıllarında da aynen devam etti.

 

Hem dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan hem de Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Avrupa Birliği’ni tatmin adına Rauf Bey’i adeta aşağılama yarışına girdiler ve onu sadece Türk kamuoyuna değil, bütün dünyaya Kıbrıs sorununun önündeki takoz diye sundular.

 

Peki, elde ettikleri sonuç mu?
Sıfıra sıfır elde var sıfır…
Yere serilen ve üzerinde tepinilen ülke onurumuz cabası…

 

Ne Hilmi Özkök gibiler ne de AKP güruhu bir dava ve de kahramanının nasıl olunabileceğini belli ki öğrenememişlerdi ve ülke yönetmekle çıkarlarını muhafaza etmeyi, hükümran gücün mandası altına girmek ve de onun taleplerini gözü kapalı karşılamak şeklinde görmüşlerdi.

 

Buradan bakınca merhum Denktaş ile onların aynı potaya girmesi elbette eşyanın tabiatına aykırıydı zira Rauf Bey Kıbrıs’ı uğrunda ölünen toprak yani vatan yapmıştı!

 

Ve ilahi tecelli…
Rauf Bey’e çok değil birkaç yıl önce takoz muamelesi yapan Abdullah Gül gibiler vefat haberinden sonra “O gerçek bir kahramandı” şeklinde mesaj yayınlıyorlar.

 

Sahi bu açıklamalar timsah gözyaşı mı yoksa gerçek bir hakkın teslimi mi ne dersiniz?
Bu vesile ile bütün milletimize başsağlığı diliyor, merhum Denktaş’a rahmetler niyaz ediyoruz. Mekânı cennet olsun!

 

Milli bayramların tasfiyesi

 

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in 19 Mayıs törenlerini iptal etmesinin ülkeye zerre bir yararının olmayacağı gibi zararlarının olacağı kesindir.

 

Milli bayramlar ülke halklarını bütünleştirir ve ortak bir amaca kilitler.

 

Hele hele bizim gibi imparatorluk bakiyesi olan ve çeşitli halklardan oluşan sosyal yapılarda milli bayramlar elzemdir zira birlikte yaşamaya katkı sağlar!

 

İnsaf ile sorgulayın bugünkü ayrılıkçılık ikliminde, Cumhuriyet ve Atatürk mü tasfiye ediliyor sorularını sorduracak ve bazı kesimlerde bu tür endişelere sebep olacak böyle bir adımın bu ülkeye ne gibi bir faydası olabilir?

 

Tamam, kutlamalarda şekli yanlışlar belki vardır da bunun aşmanın metodu bu mu olmalıydı?
Ömer Dinçer gibi belli kesimlerde kuşku ile karşılanan bir ismin çok daha dikkatli olması gerekmiyor mu?

 

Amaç üzüm yemek değil, belli ki bağcı dövmek yani rövanş almaktır zira metotta açık bir meydan okuma var.

 

Yandaşa susan, muhalife dava açan CHP’li vekil

 

Beyaz TV’de bir tartışma programı.
Türkiye’de CHP’yi en bilen gazeteci olarak öne çıkan Barış Yarkadaş yazdığı yazı sebebiyle telefonla programa bağlanıyor!

 

Barış, CHP’li Erdoğan Toprak’ın Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu’na söylediği iddia edilen “Başbakan Kılıçdaroğlu’nun üstüne çok gidip yıpratmasın zaten pek çok konu da aynı düşünüyorlar” şeklindeki sözlerini hatırlatıyor.
Vay sen misin bunu yapan.

 

Durumdan vazife çıkaran eski DYP’li pardon ANAP’lı, pardon pardon hem DYP’li hem ANAP’lı ve şimdinin CHP mebusu Aydın Ayaydın telefona bağlanıyor ve yakın dostu olan Erdoğan Toprak’ı koruma adına Barış Yarkadaş’ı hedef alıyor ve ikili arasında tartışma oluyor.

 

Tartışmaya ekranların hırçın çocuğu AKP destekçisi Ramiz Ozan Kütahyalı da müdahil oluyor ve Aydın Ayaydın’ı baron gibi ifadelerle hedefe oturtuyor.
Peki, sonra mı?

 

Ayaydın, Barış Yarkadaş’a 100 milyarlık dava açıyor (ki bu dava açma olayı Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü ile Gazetecilik Koruma Komitesi tarafından da eleştiriliyor) ama buna mukabil Aydın Bey kendini baron diye hedef alan Rasim Ozan Kütahyalı’ya susuyor.

 

Olmadı Aydın Bey hiç yakışmadı… AKP yandaşına sus, AKP muhalifi gazeteci bir söz etti ya da iki satır yazdı diye dava aç, yakışmadı.

 

Sayın Kılıçdaroğlu lütfen müdahale edin ve bu ayıbı temizleyin.

 

Savunma sözlerine 16 yıl hapis!

 

Doğu Perinçek, 4 yıldır hapiste olan bir siyasi parti önderi!

 

Yok, Perinçek kimseyi öldürmedi, hırsızlık yapmadı, hayali ihracatçı falan değil. Keza evinden tabanca ya da bomba çıkmadı ama ABD’nin adına Ergenekon dediği Türkiye’yi sindirme ve dönüştürme projesi bağlamında 50 aya yakındır tutuklu.

 

Türkiye’de adam öldürenler yapılan indirimlerle ortalama 4 yıl civarı hapis yatıyor ama Perinçek hala suçunu bile bilmeden tecritte tutuluyor.

Ve heyhat Perinçek yargılandığı dava sonuçlanmazken mahkemede savunma adına ettiği sözler sebebi ile tamı tamına 16 yıl hapis cezasına çarptırılıyor!

 

Gerekçe devlet büyüklerini rencide etmişmiş!
Anlaşılır gibi değil!

 

Perinçek siyasi tutuklu ve haliyle savunma yaparken siyasi yapı ve kişileri hedef alacak.
Biz Perinçek’le siyasi kamp olarak hiç beraber olmadık ama doğruya doğru onun antiemperyalist duruşu saygıyı hak ediyor.

 

Sabahattin Önkibar / Gerçekgündem