CHP'li Günaydın: Akil Adamlar AKP propagandası yapıyor

CHP'li Günaydın: Akil Adamlar AKP propagandası yapıyor
8 Nisan 2013 05:00

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, “Cumhuriyet tarihimizde ilk kez Başbakan tarafından görevlendirilen akil adamlar, adeta AKP propagandası yapmak üzere Türkiye’nin yedi bölgesine gönderilmişlerdir” dedi.

Çeşitli programlara katılmak üzere Tokat’a gelen CHP Genel Başkan
Yardımcıları Gökhan Günaydın ve Bülent Tezcan, parti binasında basın
toplantısı düzenledi. Toplantıda ilk olarak konuşan Gökhan Günaydın,
dünyaya örnek gösterilen Türkiye Cumhuriyeti’nin karanlık bir dönemden
geçtiğini söyledi.

‘AKİL ADAMLAR BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ OLMALI’

Hükümetim çözüm süreci için öngördüğü Akil insanlar heyetinin bağımsız
ve tarafsız olması gerektiğini söyleyen Günaydın, şöyle konuştu:

“Hepimizin bildiği gibi barış süreci adı altında yürütülen ve İmralı ile
sürdürüldüğü söylenilen görüşmeler Türkiye’nin rejimini değiştirmeye
yönelik çeşitli müzakereler yapıldığı görüşmelere dönüşmüştür. Artık
İmralı ile tanımlanan Abdullah Öcalan ve MİT diye tanımlanan Recep
Tayyip Erdoğan arasındaki müzakereler Türkiye’nin anayasasının hangi
maddesinin nasıl olması gerektiğine kadar vardırılmıştır. Cumhuriyet
tarihimizde ilk kez Başbakan tarafından görevlendirilen akil adamlar
adeta AKP propagandası yapmak üzere Türkiye’nin yedi bölgesine
gönderilmişlerdir. Sanatçı, aydın, yazar bunların tek bir özelliği
vardır bağımsız olmaları ve tarafsız olmaları. Buna karşılık siyasi
irade tarafından seçilen ve kendilerine bir görev ve misyon yüklenen
tırnak içerisinde ki akil adamların bağımsızlıkları konusunda ciddi
kaygıların artık bulunduğunu hep beraber görüyoruz.”



‘SİLAHLAR NE OLACAK?’

Günaydın, bir gazetecinin terör örgütü PKK’nın çekilme sürecindeki
silahların bırakılıp bırakılmayacağı yönündeki sorusuna ise şu şekilde
cevap verdi:


“Abdullah Öcalan’la Recep Tayyip Erdoğan arasında görüşme trafiği
sürüyor. İmralı ve MİT arasında görüşme diye kodlanıyor. Burada bunların
hepsini konuşuyorlar. Silahlı mı gidilsin silahsız mı gidilsin. Bunun
için meclisten bir kanun çıkartmaya gerek var mı? Yoksa bir bakanlar
kurulu kararıyla yürütme kararıyla bu ortaya çıkabilir mi? Şimdi elbette
Türkiye’de faaliyet gösteren, insanların ölümüne yaralanmasına sebep
olan silahlı güçlerin teröristlerin ülkeyi terk etmelerini hepimiz arzu
ederiz. Ancak burada akla uygun çözümlerin yaratılması lazım. Şimdi
bunlar silahsız terk edecekse o silahlar ne olacak? Gömecekler mi başka
bir yere mi götürecekler? Peki silahla beraber çıkacaklarsa ve o
silahlar bir sürü insanın ölümüne neden olmuş silahlarsa o silahları ve
onları kullananları herhangi bir yaptırıma tabi tutmadan hukuk devleti
içerisinde serbest bırakmanın yasalarla açıklanabilir bir tarafı var
mıdır? Biz sadece bir akıl yürütmeden bunları bahsedebiliyoruz. Çünkü bu
sorunun cevabını bilen iki kişi var. Bunlardan birisi Abdullah Öcalan,
birisi Recep Tayyip Erdoğan. Çıkıp onların bu konuda bir anlaşma
yapmaları herhalde en doğrusu olacaktır.”



‘TÜRKİYE ADALETİN OLMADIĞI BİR KONUMA GELMİŞTİR’

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan ise Türkiye’nin terörden çok çekmiş bir ülke olduğunu söyleyerek, şunları söyledi:

“Bir ülkede aklı başında olan hiç kimse terörü arzu etmez. Kanın
akmasını istemez. Barış içerisinde yaşamak kadar güzel bir şey var
mıdır, yoktur. Herkes bunu ister. Ancak barış istiyoruz adı altında
barışı tetikleyen, barışı ortadan kaldırmaya yönelen barışı sabote eden,
savaşı ve çatışmayı tetikleyen düşünceleri meşrulaştıran bir süreç
yaratılmamalıdır. Bizim ısrarla üzerinde durduğumuz durum budur. Barış
için elimizden geleni yapalım, Türkiye’nin özgürleşmesi için elimizden
geleni yapalım. Türkiye’de barışı yakalamanın en önemli yolu örgütlenme
özgürlüğü, siyaset yapma hakkı önündeki engellerin kaldırılmasıdır. AKP
iktidarı Türkiye’de örgütlenme özgürlüğünü oradan kaldıran, özgürce
düşüncesini söyleme imkanını sağlayan bir siyasi iklim mi yarattı,
hayır. AKP’nin 11 yıllık geçmişine baktığımızda bu açıktır nettir. Kendi
karşısında duran hiçbir örgütlenmeyi tahammül edememiştir. Böyle bir
ülkede, böyle bir anlayışı olan iktidarın örgütlenme özgürlüğünü ve
demokratik hakları genişleteceğini düşünmek kabul etmek mümkün müdür?
Değildir? Yaşanan süreçte özgür birey, demokratik devlet tamamen ortadan
kaldırılmıştır. Üstüne üstlük Türkiye adaletin olmadığı bir ülke
konumuna getirilmiştir.”