Başpsikopos'tan çirkin açıklama

Başpsikopos'tan çirkin açıklama
13 Ocak 2013 00:20

Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos’un “Manastır’ı Türkler onaracağına, Manastır’ın yıkıldığını görmeyi tercih ederim” sözleri Kıbrıs’ta olay oldu

KKTC Cumhurbaşkanlığı’nın kararıyla DipKarpaz’daki Apostolos Andreas Manastırı’nın Türkiye’nin finansmanıyla KKTC tarafından restore edilmesi kararından sonra Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos’un; manastırın restorasyonu konusunun “aldığı olumsuz hal” konusunda kendisini savunma çabası Rum tarafında “tutarsız ve yanlış” olarak nitelendirildi.


II. Hrisostomos

Güney Kıbrıs Rum Kesiminde yayınlanan Haravgi gazetesi haberi “Başpiskopos: Apostolos Andreas Manastırı’nın Yıkıldığını Görmeyi Tercih Ederim… “Teknik Komite Başkanı, Apostol Andrea’nın Restorasyonu İçin “Mal Sahibinin İmzasının” Şart Olduğunu Vurguladı” başlığıyla yansıttı.

“TÜRK TARAFI PROJESİNİ GERÇEKLEŞTİRİRSE, RUM TARAFININ PRESTİJİ BÜYÜK ZARARA UĞRAR”

II. Hrisostomos’un aslında, Kilise’nin itibarını kaybetme tehlikesinde olduğunu hissederek, prosedüre ve UNDP belgelerine itiraz ettiğine işaret eden gazete özetle şunları yazdı:

Kıbrıs Türk tarafı Türkiye’nin parasıyla manastırı kurtarma kararını uygulamaya koyarsa gerçekten de Kilise’nin de Kıbrıs Rum tarafının da moral ve prestiji büyük zarara uğrayacak. Başpiskopos’un, UNDP ve Teknik Komite ile görüşmelerin başarısız tamamlanması konusunda ortaya koyduğu sebeplerin metropolitlerin diğer kilise ve anıtların kurtarılmasına rıza göstermelerine engel olmadığına da dikkat çekmekte yarar var.

Başpiskopos II. Hrisostomos, RİK’e yaptığı açıklamada teknik komiteyi (Kıbrıs Rum tarafından başkanı Takis Hacidimitriu) “restorasyon için hiçbir şey yapmamakla” suçladı ancak daha sonra ilahisini değiştirmek için UNDP ile Teknik komiteler aracılığıyla yapılan görüşmelerin Başpiskoposluğu memnun etmediğini söyledi. Bu iddiasını teknik komitenin Kıbrıslı Rum üyelerinin 2004 referandumu sırasında takındıkları tavra bağladı. “Türkiye’nin oyalaması dışında, “hainlerden” oluşan komitenin olumsuz tavrı da var” dedi.

UNDP BELGESİNDE KİLİSE BAĞIŞÇI DEĞİL MAL SAHİBİ SIFATI KULLANILMADIĞI İÇİN…

UNDP ve teknik komite arasında son aylarda yapılan görüşmelere değinirken, Kilise’nin isteğinin manastırın BM programı aracılığıyla restore edilmesi olduğunu belirten II. Hrisostomos ancak BM tarafından kendilerine sunulan belgenin Kilise’yi; mal sahipliliği sıfatına hiç yer vermeksizin, bağışçı (finansör) olarak gösterdiğine işaret etti. “Bu kabul edilmedi ve UNDP’den; Kilise’nin neden haklarından feragat etme zorunda olduğunu açıklamasını istedik” ifadesini kullandı.

Karpaz Metropolitliği de aynı şekilde gecikmeli olarak dün görüş belirtti. Metropolitlik yayımladığı açıklamayla Başpiskoposluğun oyalama yaptığını düşünenleri karaladı ve UNDP’nin iki aydır, restorasyon sözleşmesine imza atmak için Kilise’nin koştuğu şartları kabul edip etmemesi yönünde New York’tan gelecek talimatı beklediğine işaret etti. Açıklamada “Başpiskoposluk, Karpaz Piskoposluğu, Manastır Yönetim Kurulu ile birlikte; restorasyonu derhal ileri götürmeye hazır olduğumuzu bir kez daha beyan ederiz” ifadesi kullanıldı.


Hacidimitriu

HACİDİMİTRİU: “KİLİSE İŞBİRLİĞİ YAPSAYDI RESTORASYON BUGÜN İLERİ AŞAMADA OLURDU”

Başpiskopos’un iddia ve nitelemelerine Hacidimitriu cevap verdi. Hacidimitriu UNDP prosedürlerinin şu veya bu şekilde, gerek bağışçının gerek mal sahibinin imzasını gerektirdiğini vurgulayarak II. Hrisostomos’un, manastırın mülkiyetinden feragat tehlikesinden söz etmesinin kötü olduğunu ima etti. “Kilise yetkilileri güven ve işbirliği ruhu içerisinde hareket etselerdi manastırın restorasyon işi bugün çok ileri bir aşamada olacaktı” vurgusunu da yapan Hacidimitriu, Başpiskopos’un hain nitelemesi kullanarak teknik komite üyeleri aleyhine dönmesinden üzüntü belirtti. Hacidimitriu komite üyelerinin, vatanseverliklerini savunma ihtiyacı hissetmediklerini de belirterek, tek başına restore edilmiş anıtların bile bunu ifade ettiğini kaydetti.

Başpiskopos’un manastırın restorasyonu konusunda 2010’dan beri yaptığı açıklamalara bakıldığında, bu açıklamaların ve taktiklerin olumsuz rol oynadığı görülür. Başpiskopos Mart 2011’de belge ibraz etmeksizin barikatlardan geçerek manastıra gitti ve (Talat’ın indirilmesinden sonra) Eroğlu’nun işbirliğini beklediğini açıkladı. ABD Büyükelçiliğinin inisiyatif aldığı 24 Ocak 2011’de manastırın yıkılma tehlikesinde olmadığını söyledi. Ancak 21 Şubat 2012’de ilahisini değiştirerek manastırın yıkılmak üzere olduğunu söyledi ve tehlikeli olduğu gerekçesiyle inananları, manastıra gitmemeye çağırdı. “Bizi tutuklamak isterlerse, tutuklasınlar” diyerek Kilise’nin tek taraflı inisiyatif alacağını da o zaman söylemişti. Bunun hemen öncesinde, 23 Şubat 2012’de ise teknik komitenin manastırı devralması anlaşması imzalanmış, Başpiskopos; manastırın yarın yıkılma tehlikesinde olduğunu belirterek, uzun süren prosedürleri beklemek yerine kendi ustalarını göndereceğini söyledi.