Akşener: Bu defa da, Nebati Bakan’ın ‘affını isteme’ vakti gelip çatmıştır

Akşener: Bu defa da, Nebati Bakan’ın ‘affını isteme’ vakti gelip çatmıştır
6 Nisan 2022 11:00

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener’in konuşmasından başlıklar şöyle:

 

 

 

“1 yıllık hasret bitti, ve nihayet mübarek Ramazan ayına kavuştuk. Ramazan’ı, 11 ayın sultanı yapan; oruçlarımızdır. İbadetlerimizdir. Cenabıhak’ka yakın olmanın, gönüllerimize verdiği huzurdur. Soframızdaki bolluktur. Memleketimizdeki berekettir. Peki bugün, bu mübarek ayda, Memleketimizde ve milletimizde, huzura, bolluğa ve berekete dair bir şey var mı? Maalesef yok.

 

 

“Sadece Ramazan ayının pide maliyeti, 540 lira”

 
Yumurtalı, çörek otlu Ramazan pidesinin tanesi, 7 buçuk lira oldu. Sade pidenin fiyatı ise, 6 lira. 4 kişilik bir aile; sahurda ve iftarda, toplam 3 sade pide yese; sadece Ramazan ayının pide maliyeti, 540 lira. Pidenin yanında yiyeceği, zeytini, peyniri, reçeli saymıyorum. Kaynayacak çayı bile saymıyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığı, bu yıl, fıtır sadakasını, 40 lira olarak belirledi. 40 liranın altına, kesinlikle düşülmemesini de vurguladı. Fitre nedir? Bir kişinin günlük normal gıda ihtiyacı… 4 kişilik bir aile için, aylık olarak hesaplarsak, 4800 lira eder. Bu da aslında, Diyanetin, nisan ayı için belirlediği açlık sınırıdır.

 

 

“Fitre üzerinden hesap ettiğimizde bile, açlık sınırı, asgari ücretin, 550 lira üzerinde”

 
Fitre üzerinden hesap ettiğimizde bile, açlık sınırı, asgari ücretin, 550 lira üzerinde. Yani bugün, asgari ücretle geçinmeye çalışan, milyonlarca insanımız, açlık sınırının altında, yaşam mücadelesi veriyor.

Üstelik daha bunun içinde, elektrik, su, doğal gaz, kira, giyecek, ulaşım, çocukların okul masrafları yok.Bir yandan danışmanlara, saray eşrafına, 5-10 maaş vereceksiniz, bakan yardımcınıza, 314 bin lira maaş vereceksiniz, diğer yandan, çalışanları, emeklileri, açlığa mahkûm edeceksiniz. Böyle vicdansızlık olur mu? Böyle devlet yönetilir mi? Yazıklar olsun.

 

 

 

Yıllık enflasyon, TÜİK’e göre bile, yüzde 61,1 olarak açıklandı. Bu rakam, son 20 yılın, en yüksek enflasyon oranı. “Sisli zihin sendromundan” muzdarip gibi gözüken, Nebati Bakan; ışıltılı gözleriyle, “Piyasada işler, elhamdülillah iyi” dese de; Afrika ülkelerinden bile, daha yüksek bir enflasyon oranıyla karşı karşıyayız. 39 Afrika ülkesinde, yıllık enflasyon, yüzde 10’un altında. 53 Afrika ülkesinde ise, sadece Sudan ve Zimbabve’nin enflasyonu, bizden yüksek. Şu tabloya bakar mısınız?

 

 

“Milletimizin cebindeki para, her gün erimeye, devam ediyor”

 
İşin kötüsü, gün geçtikçe, her şey daha da kötüye gidiyor. Marketlerdeki fiyatlar, durdurulamıyor. Pazardaki fiyatlar, durdurulamıyor. Maliyetler artmaya, raflar, tezgâhlar, yanmaya devam ediyor. Çiftçilerimiz yalnız kalmaya, üretimimiz yok olmaya, devam ediyor. Milletimizin cebindeki para, her gün erimeye, devam ediyor.

 

 

“Erdoğan’ın keyfi, Nebati Bakan’ın neşesi asla bozulmuyor”

 
Ama tüm bunlara rağmen, iktidar tarafında her şey tıkırında, Sayın Erdoğan’ın keyfi, Nebati Bakan’ın neşesi asla bozulmuyor. Saray sefası, memleket yansa bile, hız kesmiyor. Bakan yardımcılarının üç maaşları, danışmanların beş maaşları, tıkır tıkır yatıyor. Üstelik, durmak bilmeyen zam furyası da, tam gaz devam ediyor.

 

 

“Ak Parti iktidarının beceriksizliğine, yine tüm gerçekliğiyle şahit olduk”

 
Biliyorsunuz, geçtiğimiz haftayı da, yine zamlarla geçirdik. İktidar mensuplarının ısrarla yaptıkları, “Şaşı bak, şaşır” tarzı, Avrupa kıyaslamalarıyla, aklın, mantığın ve matematiğin katledilmesini, yine utançla izledik. Ak Parti iktidarının beceriksizliğine, yine tüm gerçekliğiyle şahit olduk.

Doğalgaza, konutlarda yüzde 35, elektrik üretiminde, yüzde 44,3, sanayide ise, yüzde 50 zam yapıldı. Böylece; 2020 yılı Aralık ayından bugüne kadar, doğalgaz fiyatları; evlerde yüzde 101, sanayide yüzde 710, doğalgaz santrallerinde ise, yüzde 668, artmış oldu.

İktidar her ne kadar, kendi yarattığı bu kriz ortamı içerisinde, ne yapacağını şaşırmış bir hâlde, artan doğalgaz fiyatlarını, farklı tüketicilere, farklı oranlarda yansıtsa da; bütün bu fiyat artışları, vatandaşın cebine, doğrudan veya dolaylı şekilde etki ediyor.

Milletimiz bir yandan, iki katına çıkan doğalgaz faturasını, nasıl ödeyeceğini düşünürken; diğer yandan da, sanayinin ve ticaretin kullandığı doğalgaza yapılan zamları, çarşıdaki, pazardaki fiyatlarla, karşısında buluyor.

 

 

“Santrallerdeki doğalgaza yapılan zamlar, elektrik fiyatlarında da karşımıza çıkıyor”

 
Santrallerdeki doğalgaza yapılan zamlar, elektrik fiyatlarında da karşımıza çıkıyor. Sadece gıdada değil, artık enerjide de, en yüksek enflasyona sahip ülkeyiz.

Şubat verilerine göre; son bir yılda, Türkiye’de enerji fiyatları yüzde 97,2 arttı. Avrupa Birliği ülkelerinde ise bu artış, yüzde 28,7 oldu. Hatta Sırbistan’da yüzde 10,2, Polonya’da, yüzde 15,2, Bulgaristan’da, yüzde 23 oldu. Enerji fiyatı deyince, Avrupa ülkelerini dillerine dolayanlara duyurulur…”

Ancak; elektrik ve doğal gaza yapılan, bunca zamma rağmen, iktidar hâlâ, milletimizle dalga geçercesine, abuk sabuk açıklamalar yapıyor. Yeterince zam yapmadıklarını, fiyatları sübvanse ettiklerini söylüyor. Eğer sübvansiyon yapmazlarsa, asgari ücretli bir vatandaşın, maaşıyla, sadece doğal gaz ve elektrik faturasını ödeyebileceğini söylüyor. Şu aymazlığa, şu utanmazlığa bakar mısınız? İşte size, 20 yıllık AK Parti iktidarının, milletimizi getirdiği durumun itirafı…

İşte size, asgari ücreti, enflasyon oranında iyileştirmek yerine, açlık sınırı altında, çile çeken insanlarımıza, hallerine razı olmalarını öğütleyen, empati yoksunu AK Parti zihniyeti. Allah ıslah etsin.

 

 

 

Mesele bununla da bitmiyor. Geçtiğimiz hafta, şekere de, yüzde 31 zam yapıldı. Biz, bu arkadaşlara, ülkemizde bir şeker krizi olduğunu, bu kürsüden defalarca söyledik. Pancar üreticilerimizin düştüğü, çıkmazı anlattık.

TÜRKŞEKER’in, fiyatları sübvanse etmesinin, sürdürülebilir olmadığını, 50 kiloluk bir torba şekerin, TÜRKŞEKER’de 260 ila 285 lirayken, özel fabrika fiyatlarının, 450 ila 490 lira seviyesine, çıktığından bahsettik. Daha birkaç hafta önce, şeker yokluğundan yakınan, Kayserili, Aydınlı vatandaşlarımızın, sesini duyurduk.

Ama Bay Kriz ne yaptı? Yurt dışından dönerken, çıktı; “Şekerle ilgili, TÜRKŞEKER, adımlarını olumlu atacak. Şekerde öyle pahalı bir fiyat uygulaması yok. Herhangi bir endişe taşımıyoruz.” dedi. Peki sonrasında ne oldu? Daha uçağı havadayken, TÜRKŞEKER, şekere yüzde 31 yaptı. Tabi doğal olarak saray danışmanlarını da bir panik hâli aldı. Alelacele, Bay Kriz’in açıklama metni geri çekildi, şeker kısmı silindi. Şu memleket meselelerine fevkalade hakim, üstün yönetim kabiliyetine bakar mısınız?

 

 

“Maşallah dediği, üç gün yaşamıyor”

 
Biz bu arkadaşa, boşuna Bay Kriz demiyoruz. Neye dokunsa, neyi konuşsa, neden bahsetse, hemen bir krizle karşılaşıyoruz. Maşallah dediği, üç gün yaşamıyor. “Bizden önce elektrik yoktu.” dedi; Elektrik zamlandı. Doğalgaz müjdesi verdi; Doğalgaz zamlandı. “Ramazan’da et ucuzlayacak.” dedi; Et zamlandı. Şimdi de, “şeker ucuz” dedi; Şeker zamlandı. Gelen zamlar için, erken uyarı sistemi sanki mübarek. Ama tersten…

265 lira olan çuval fiyatı, 390 lira oldu. 5 lira 30 kuruş olan kilo fiyatı ise, 7 lira 80 kuruşa yükseldi. Peki bu fiyat kimler için? “Raf Fiyat Garantili” sistem içindeki marketler için. Yani yandaş marketler, satıcılar için. Bir de imalatçılarımız için açıklanan fiyat var. Onun da kilosunu 11 lira, çuvalını 550 lira yaptılar. Zam oranı, yüzde 85 oldu. Tabii şekerin fiyatı artınca, pancar küspesinin, melasın fiyatı da, yerinde duracak değil, doğal olarak onlar da arttı. Bu sırada, Tarım Bakanı çıktı, şekerin torba fiyatını, 575 liraya indirdik dedi. Peki indi mi? İnmedi.

Özel şirketlerin ana bayisine, ya da özel şeker şirketine sorarsanız; “Fiyat 600 ila 625 lira” diyor. “Tamam bir kamyon alayım.” derseniz; “Şekerimiz yok” diyor. Bu gidişle, 10-15 gün sonra, şeker fiyatları, ne kadar garantili olursa olsun, 750-800 lira olacak. Benden söylemesi. Eğer bulursanız, fiyat garantili ürün alırsınız.

 

 

“Lobilerin değil, 5’li çetenin değil, vatandaşın yanında olun”

 
Buradan iktidarı uyarmak istiyorum: Gıda fiyatlarını, devamlı sübvanse ederek terbiye edemezsiniz. Allah aşkına, artık aklınızı başınıza alın. Bu işlerin, polisiye tedbirlerle yürümeyeceğini artık anlayın. Asıl sorunu artık görün. Ürün maliyetlerine, piyasa düzenine odaklanın. Bunların hepsini bir bütün içinde değerlendirin. Piyasayı takip edin. Kamunun hakem rolünü, piyasanın insafına terk etmeyin.

“Bu defa da, Nebati Bakan’ın ‘affını isteme’ vakti gelip çatmıştır”
Buradan açıkça ifade etmek isterim ki; Bay kriz ve arkadaşlarının uydurduğu, Türkiye Ekonomi Modeli, an itibariyle çökmüş, çöp olmuştur. Bay Kriz’in, “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.” fantezisi doğrultusunda anlatılan “rekabetçi kur, uçan ihracat, döviz bolluğu ve düşen enflasyon” masalı, Türkiye’nin gerçekleri karşısında yenilmiştir. Daha önce nicesinin, başına geldiği gibi, arkadaşların, bu son sözde ekonomi modeli de, gelen son veriler itibariyle, iflas etmiş, ortada, enflasyonla mücadeleyi amaçlayan bir program, artık kalmamıştır. Ve aynı, iflas eden, önceki ekonomi programlarında olduğu gibi, bu defa da, Nebati Bakan’ın “affını isteme” vakti gelip çatmıştır.

 

 

Bu vesileyle; siyasi tarihimize, bu ucube sistemin öğüttüğü, nice bakandan biri olarak, ışıltılı gözleri ve sebep olduğu utanç tablosuyla geçecek bu arkadaşımıza, yeni hayatında, şimdiden başarılar diliyorum.”

Ülkemizde, sıkıntılarıyla bir başına bırakılan, bir başka kesim de; ihracatımızın, bel kemiği olan, uluslararası nakliyecilerimiz… Geçen hafta da bahsetmiştim: Bu kardeşlerimiz bana ulaştı, ve sorunlarını dile getirmemi istedi.

Belarus, Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Moğolistan’a ihracatımızı taşıyan nakliyecilerimiz; Ukrayna’daki savaş nedeniyle, kapalı olan yollar, ve Azerbaycan’ın yüksek geçiş ücretleri sebebiyle, Gürcistan-Rusya hattına mahkûm edilmiş. Gidişte, Gürcistan yollarındaki ağır kış şartları, dönüşte ise, Rus polisinin, Türk plakalı araçlara yaptığı ayrımcılık sebebiyle, nakliyecilerimizi perişan halde.

 

 

Hatta, 25-30 günü bulan uzun bekleme sürelerinde, yaşadığı yoğun strese dayanamayan, henüz 40 yaşındaki bir nakliyecimiz de, kalp krizi geçirmiş.

Tüm bu tablo karşısında, büyükelçilikle konuşarak, çözüm aramışlar. Ne olmuş biliyor musunuz?- Hiçbir şey. Kendilerine, beklemekten başka bir çözüm olmadığı söylenmiş. Yazıktır, günahtır.

 

 

“Türk nakliye sektörümüzün yaşadığı bu sorunu duyun”

 
Böbürlene böbürlene, ihracat rakamları açıklayanların, muhtemelen bu durumdan, haberi bile yok. İşte o nedenle, buradan iktidara sesleniyorum: Türk nakliye sektörümüzün yaşadığı bu sorunu duyun. O çok sevdiğiniz Rus dostlarınızın, sadece Türk oldukları için, kardeşlerimize yaptığı bu ayrımcılığı görün. Türk devletinin hiçbir vatandaşı, hiçbir sebeple, böyle bir ayrımcılığa ve haksızlığa maruz kalamaz. Bu kadar basit.

Bana sorunlarını ileten kardeşlerim, taleplerini de söyledi. Nasıl ki, ülkemizden geçen Azerbaycan plakalı araçlardan, hiçbir geçiş ücreti alınmıyorsa; Azerbaycan’ın da, Türk plakalı araçlardan aldığı, geçiş ücretinin kaldırılması için adım atın. Azerbaycan-Kazakistan arasında hizmet veren RoRo fiyatlarını, dünya standartlarına getirin. Türkiye-Rusya arasında, RoRo hattı açın. Fiyatlarda fırsatçılığa izin vermeyin. Türkmenistan sınır kapılarının, transit geçişlere açılması, sorunların, yüzde 70’ine çare olacak. Bu sebeple, acilen Türkmenistan’la bu konuyu görüşün. Sorunlarımızın kaynağı, Türk Yurdu’nda iken, milyonlarca dolarlık ihracatımızı, daha fazla zora sokmayın, şoförlerimizi de, artık perişan etmeyin.

 

 

“Aç yatılmış bir zaman hatırlamıyorum, böyle bir şey görmedim”

 
Bir yandan, ilçe ziyaretlerimize devam ederken, bir yandan da, evleri ziyaret ediyorum. Sokaklara taşamayan, yüreklere sığmayan, Çaresizlikle baş başa bırakılan, dar gelirlinin dar gelirsi haneleri ziyaret ediyorum. Aç yatılmış bir zaman hatırlamıyorum, böyle bir şey görmedim

 

 

“Duyduğum hikâyeleri biz basın yoluyla paylaşabilsek izleyen herkes ağlar”

 
Geçtiğimiz hafta, İstanbul Bağcılar’daydım. Yine öyle hikâyeler dinledim ki… Duyduğum hikâyeleri biz basın yoluyla paylaşabilsek izleyen herkes ağlar.

 

 

“Şu anda tek hayalim, şu küçük çocuğumun bezini, mamasını almak”

 
Mesela; 27 yaşında, 2 çocuklu genç bir kardeşim dedi ki; “Akşama, sadece mercimek çorbası yaptım, yanına bir şey yok. Bazen çocuklara makarna yapıyoruz. İnsan kasaba gidemiyor, her şey kıyamet. Şu anda tek hayalim, şu küçük çocuğumun bezini, mamasını almak. En ucuz denilen marketteki bez bile, 65 lira. Belediye’nin market kartı dışında, bir gelirimiz yok.”

Mesela; ev kadını bir kardeşim dedi ki; “Markete gittiğimde, ne kadara mâl olacak diye düşünüyorum. Önceden 400 liraya, her şeyi alabiliyorduk, ama şimdi, yarısını ancak alabiliyoruz.” Bu kardeşimin, bir de asgari ücretle çalışan oğlu vardı. Ne dedi biliyor musunuz? “Normalde kafeye gidiyordum ama, şu anda en basit kafede, bir çay, 8 buçuk lira olmuş. Fakiri tam fakirleşirdiler.”

Mesela; Bir başka kardeşim; “Kırmızı et alamıyoruz. Ancak kurbandan kurbana. Market uygulamalarından, indirim takip ediyoruz. 5’inci yıldan sonra, hep Ak Parti’ye oy verdim. Başkanlık sistemine “evet deyin” dediklerinde, “ben sizi dolandıracağım” deselerdi kim evet derdi? Millet ideolojik çatışmadan bıktı. Kiraları, marketi konuşsunlar.” dedi.

 

 

Mesela; eşi, asgari ücretle çalışan bir kardeşim, dedi ki; “Anaokuluna tam gün, 2500 lira istiyorlar. Anaokuluna yazdırıp, kendim çalışayım desem, onu da yapamayız. 3 buçuk yaşında çocuğum var. 3 yaşına kadar, mama yedi. Hep annem aldı, kız kardeşim aldı. 200 lira elektrik, 600 lira doğal gaz geliyor. Annemle kayınvalidem, yardımcı oluyor.- Çocuğuma mobilyasını alıp, oda bile yapamadım. Oturma odasında, koltukta yatıyor. Pazara giderdik önceden, şimdi oraya bile gidemiyoruz. İnsan daha ne kadar fakirleşebilir?”

Sorunun vehametine bakar mısınız? “İnsan daha ne kadar fakirleşebilir?” Ne kadar acı değil mi? İşte Ak Parti iktidarı, milletimize bu sorunun cevabını aratıyor. Vicdansızlığa bakar mısınız? Milletimizi yokluğa, yoksulluğa ve çileye mahkum edip, bir de utanmadan, bu duruma alışmamızı istiyor. Yazıklar olsun!

Buradan iktidardakilere seslenmek istiyorum: Artık devran değişti. Çünkü artık İyi Parti var. İyi Parti; Siyasi şovlar için değil, çözüm bulmak için var. Kavga etmek için değil, barıştırmak için var. Dışlamak için değil, birleştirmek için var. İyi Parti iktidarında, Allah’ın izniyle, milletimize reva gördüğünüz bu çileye son vereceğiz.”