Terör örgütüyle görüşen, şerefsizdir, namussuzdur!

Terör örgütüyle görüşen, şerefsizdir, namussuzdur!
11 Ocak 2013 00:03

Bu yazının başlığı Tayyip Erdoğan’ın ağzından çıkan ifadelerdir.

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

2011 seçimleri öncesi, AKP hükümeti, terör örgütü PKK ile görüşüyor iddiası ortaya atılınca, kendi partisi açısından seçimler olumsuz etkilenir endişesiyle ”TERÖR ÖRGÜTÜ İLE GÖRÜŞEN ŞEREFSİZDİR, NAMUSSUZDUR” demiştir ki, ben de aynen katılıyorum.

Neden Tayyip Erdoğan’ın ”TERÖR ÖRGÜTÜ İLE GÖRÜŞEN ŞEREFSİZDİR, NAMUSSUZDUR”  ifadelerine katılıp destek veriyorum. Açıklayayım.

Öncelikle bir durum tespiti daha yapalım ve seçim öncesi Kayseri mitinginde ”BİZİM DÖRT KEZ BUNLARLA(TERÖR ÖRGÜTÜ) BİR ARAYA OTURDUĞUMUZU SÖYLEME ŞEREFSİZLİĞİNİ YAPANLAR, BU ALÇAKÇA İFTİRA DA BULUNANLAR, BUNUN HESABINI HER YERDE VERECEKLERDİR” Kasımpaşalı jargonu ile bu ifadelerini tekrarlamış ki, bu yazı boyunca Tayyip Erdoğan’n bu haklı sözlerini kendimi enerji ile doldurmak için kısa şekliyle yineleyeceğim.

Hemen bir yineleme yapayım Tayyip Erdoğan’ın bu sözlerini: ”TERÖR ÖRGÜTÜ İLE GÖRÜŞEN ŞEREFSİZDİR, NAMUSSUZDUR.”

Tayyip Erdoğan’ın bu sözünü neden böyle mertçe, şevkle ve büyük bir iştahla kullanıyorum biliyor musunuz?

Şunun için:

BOP eşbaşkanı Tayyip Erdoğan daha sonraları bir televizyon kanalında ”Terör örgütü ile devlet görüşür, hükümet görüşmez” hikmetli ve büyük devlet felsefesi değeri olan ifadelerini duyunca ben de fikrimi değiştirdim ve Başbakanımızın bu sözlerini her yerde, her ortamda zevkle dillendirir oldum.

Halbuki ABD işbirlikçisi ve BOP eş başkanı değerli Başbakanımızın büyük bir felsefi içeriğe sahip bu ‘‘devletle hükümet arasındaki ayrımcı analizini” bu televizyon izlencesinde öğreninceye kadar ben bu kavramları farklı biliyordum.

Peki nasıl biliyordum?
Devlet ve hükümeti, ruhu olan bir insan bedenine benzetiyordum.
Yani devlet insanın ruhunu, hükümet ise bedenini temsil ediyordu.
Ruh ve bedenin ayrılmaz bir bütün olduğunu biliyordum.
Ayrıca inancımıza göre ruh bedenden ayrılınca insanın öldüğünü biliyordum.
Yani devlet, hükümetten ayrılınca ve ayrı hareket edince bu hükümetin öldüğü anlamına geliyordu benim bilgilerime göre. Değerli Başbakanımızın, o televizyon programında devlet hükümet ayırımı yapıncaya kadar ben öyle düşünüyordum.

Üstelik muhafazakar kesimin çok iyi tanıdığı rahmetli Nurettin Topçu ”Devlet, milletin ruhudur’‘ der bir yapıtında ki bu kitabını ta gençliğimde okumuştum.
Mantık yoluyla, hükümeti de millet seçtiğine göre, aynı zamanda ”Devlet, hükümetin ruhudur” sonucu çıkıyor.

Meğerse bütün bildiklerim yanlışmış. Beden ve ruhun birbirlerinden habersiz bir devinim ve etkileşim içinde olmadıklarını bilmeme rağmen.

Yazıklar olsun bana…

Durun değerli Başbakanımızın ”TERÖR ÖRGÜTÜ İLE GÖRÜŞEN ŞEREFSİZDİR, NAMUSSUZDUR” sözünü yineleyeyim de içim ferahlasın.

Değerli Başbakanımızın ”Terör örgütü ile devlet görüşür, hükümet görüşmez” bilge devlet felsefesi içeren sözlerinden ve bu konudaki diğer sözlerinden senteze vardığım bir şey daha öğrenmiş oluyorum.

O da şöyle; Terör örgütü ile hükümet görüşürse şerefsizlik ve namussuzluk olur ama devlet görüşürse şerefsizlik ve namussuzluk söz konusu değildir.

Madem ki öyle bir daha ”TERÖR ÖRGÜTÜ İLE GÖRÜŞEN ŞEREFSİZDİR, NAMUSSUZDUR” sözünü yineliyorum.

”TERÖR ÖRGÜTÜ İLE GÖRÜŞEN ŞEREFSİZDİR, NAMUSSUZDUR’‘ sözüne ilaveten o zaman değerli Başbakan ‘‘BİZ BUGÜNE KADAR TERÖR ÖRGÜTÜ İLE MASAYA OTURMADIK, BUNDAN SONRA DA OTURMAYIZ” kelam-ı kibar hikmetini de beyan buyurmuşlardı ki, aynen bu sözlerini yerine getirmektedirler.
Çünkü Hükümet görüşmüyor, Devlet görüşüyor.

Başbakan’ın ifadesine göre Devlet’in görüşmesi de şerefsizlik ve namussuzluk sayılmıyor.
O nedenle durun bir daha ”TERÖR ÖRGÜTÜ İLE GÖRÜŞEN ŞEREFSİZDİR, NAMUSSUZDUR” sözünü gönül rahatlığı ve zevkle yineleyeyim.

Çünkü sayın Başbakan’ın ”Terör örgütü ile devlet görüşür, hükümet görüşmez” hikmet-i ala sözünden bir hukuk kuralını alt üst edip tersine çevirecek bir doğal hukuk yasası daha öğrendim ki o da şudur:
Modern hukuk ta ”vekil asil gibidir” kuralı vardır ve bu İslam hukukunda da aynen böyledir.
Meğerse Sayın Başbakanımıza göre bu böyle değilmiş.

Çünkü, tüm devlet organları hükümetin emrinde olduğuna ve onun politikaları dışında hareket edemeyeceğine göre sayın Başbakan ”Terör örgütü ile devlet görüşür, hükümet görüşmez” diyor ki, bu hukuk kuralının doğal bir hukuk yasası olmadığını anlarım ben.
Dolayısıyla  ”TERÖR ÖRGÜTÜ İLE GÖRÜŞEN ŞEREFSİZDİR, NAMUSSUZDUR” ifadesini, Başbakanımızın da ağzından çıktığı için gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.

Çünkü ben bu ifadeyi gündüz boyu sürekli yinelediğim gibi her gece uykuya dalmadan öncede defalarca söylerim.

BOP eş başkanı, ABD işbirlikçisi Tayyip Erdoğan ”TERÖR ÖRGÜTÜ İLE GÖRÜŞEN ŞEREFSİZDİR, NAMUSSUZDUR” kelam-ı kibarını hitap eyledikten kısa süre sonra, muarızlara laf yetiştirme muavini Bülent Arınç’ta ”Biz teröristlerle, örgütle pazarlık yapacak namussuz ve ahlaksızlardan değiliz” ifadesini kullanmıştı ki tarihe geçecek bir sözdür.

Aman ne güzel ahlak ve ne güzel namus anlayışıdır ki, dünya tarihine geçecek niteliktedir.
Çünkü aynen dediklerini yaptılar; terör örgütü ile asla ve katiyetle görüşmüyorlar beyefendi hazretleri; devlet görüşüyor.

Tayyip Bey’in ifadesine göre de devletin görüşmesinin de şerefsizlik ve namussuzlukla bir ilgisi yoktur.
Canım ilgisi olsaydı, Sayın Başbakan bu sözü hiç boşuna söyler mi idi?

Şimdi gelelim işin bamteline.
Terör örgütü lideri ve terör örgütü ile görüşerek terörü bitirmeye çalışmak mümkün olmadığı için bunun iki anlamı vardır.

Birincisi acizliktir ki, bunun çözümü hükümetin istifa etmesidir.
Acizlik olduğuna inanmıyorum, çünkü Türkiye’nin dünyanın 4. büyüklükte ki, çok deneyimli ve disiplinli bir ordusu bulunmaktadır.

İkincisi iktidar olma uğruna ”küresel güç baronları’‘na verilen sözler ve bunlar yerine getirilmediği taktirde kendisine yapılacak uygulamalar korkusudur ki, bir milleti mahvetme ve bölüp parçalama uğruna Tayyip Erdoğan’da dahil hiçbir faninin buna hakkı yoktur.

Milyonlarca Tayyip Erdoğan, bu büyük milletin birlik ve beraberliğine kurban olsun.
Ya da devlet başkanı olma uğruna birçok ödün veriliyor ki, bu ‘’BOP’‘un dolayısıyla emperyalist ABD’nin dayatmasıdır.

Çünkü devlet başkanlığı sistemi federasyonu gerektirir ki, bunun sonu da Türkiye’nin bölünmesidir.

ABD’nin ve ”küresel güç baronları’‘nın kurduğu ve görevi Türkiye dahil 22 İslam ülkesinde sınırların değiştirileceği ‘’BOP’’un görevli eş başkanı Tayyip Erdoğan kendisine verilen yükümlülükleri yerine getiriyor.
Aksi halde, siyasal akıbeti mutlu bir sonla bitmeyebilir.

İşte bu yükümlülüklerinden en önemlisi, Türkiye’ye başkanlık sistemini getirip, oradan ülkenin federatif yapıya geçerek kolayca bölünmesini sağlamak.

Bizimkiler gaflet ve dalalet içinde hatta gaflet ve dalalet ötesi içinde olabilirler ama emperyalist ABD bunu bilerek yaptırıyor.

”En büyük rüşvet korkudur” gerçeğine inanarak diyorum ki, ey korku sen nelere kadirsin.

BOP eş başkanı Tayyip Erdoğan geçen gün Afrika gezisine çıkarken ‘‘Öcalan’a ev hapsi yoktur, genel af yoktur” dedi ki hiç hayra alamet değil.
Çünkü Türk kamuoyu biliyor ki, Tayyip ne derse mutlaka onun tersini yapar.

Söylenen sözün tersini yapmak ”Makyavelizm”in temel esasıdır.
Bir gün, Tayyip’in nasıl da koyu bir Makyavelist olduğunu, Makyavel’in ”Prens” adlı yapıtından alıntılarla ve kendisinin uygulamalarını karşılaştırarak anlatacağım.

Yani, katil Öcalan ve tüm PKK’lı teröristler çıkarılacak genel afla özgürlüklerine kavuşturulacaktır.
Bunu yazın bir kenara hanımefendiler, beyefendiler.

Terör örgütü ile görüşmek ve pazarlığa oturmak Türkiye için yıkım ve felaketten başka bir şey getirmez; teröristi daha fazla kana susatırsınız.

Rahmetli İsmet Paşa’nın ‘’Eşkıyanın bu gece ne yapacağı belli olmaz’’ ve ‘’Maskaralara bak; bugün ne yapıyorlarsa yarın da onu yapacaklar’’ sözlerini hep zihnimizde tutmamız gerekir.

BOP eş başkanı Tayyip, kendi kişisel siyasal çıkarları için on binlerce Türk’ün kanını akıtan süper seri katil Öcalan’ı ”küresel efendiler” adına affetme yetkisi yoktur.
Tayyip’in ifade tarzıyla, herkes bunu böyle bile.

Bir de ‘‘Yerel Yönetimler Şartı”nın önündeki çekinceler kaldırılacakmış ki, bu düpedüz federatif yapıya geçişin ilk ve son adımıdır; bölünmenin ta kendisidir.

Teröristin anladığı dil silahtır.
Yumuşak davranma ve barış için zeytin dalı uzatmak teröristi şımartır, terörü azdırır.
Bu nedenle PKK terörü ancak silahla çözülür.

1979’da kendisine sorulan bir soru üzerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunda söz sahibi ve deneyimli devlet adamı Celal Bayar ”Terörü ininde kıstırır, tepelerdim. Nitekim Dersim’de öyle yaptık. Bir gece de taş taş üstüne koymadık. Adamlar bayrak açmışlar, memleketi yakmak yıkmak istiyor. Adamlar dost değil ki, düşman. İngiliz’e, Yunan’a ne yaptıysak onu yapacağız. Bu memleketi biz kolay kurmadık” yanıtını  veriyor.
Evet işin can alıcı noktası ”bu memleketi biz kolay kurmadık” ifadesinde.

Eski ABD başkanlarından Roosvelt ”Yumuşak konuş ama elinde büyükçe bir sopa bulundur. Böylece daha uzağa gidersin” der.

Yeniçağ gazetesi yazarlarından Servet Avcı 22-10-2012 tarihli yazısında ”…elbette öldürmek çözüm değildir… ve elbette her ölümün sosyal maliyeti vardır… Ama caydırıcılığınızı kaybetmenin maliyeti, size, kendi evlatlarınıza ölüm olarak geri geliyorsa, gereğini yapmaktan başka seçeneğiniz yoktur… Tilki ne kadar kurnaz olursa olsun, avcı da o kadar iz bilsin” diyor ki katılmamak ve geriye doğru baktığımız zaman hak vermemek olası değil.

Tayyip Erdoğan, açılım zırvası ile her anlamda PKK’nın ve uzantıları olan kravatlı teröristlerin önünü açmıştır.

Ünlü filozof Epiktetos ”bir kere sınırı aşan için artık geri dönüş yoktur’‘ der.
Bu nedenle AKP hükümeti derhal istifa etmelidir.
Yerine gelecek ”milli hükümet” terörü ininde tepeler, çünkü her şeyden önce ”küresel güçler”e ödeyeceği bir diyeti yoktur.
 
Tayyip Erdoğanlar’ın bu memleketin kurulmasında nokta kadar katkısı yok ki, rahmetli Celal Bayar’ın yukarıda yazdığım sözlerinden ders alabilsin.

Tayyip Erdoğan ve şurekasının ”açılım” dedikleri bu zilletten büyük bir hüsran doğacaktır.
Bunu da yazın bir kenara.

Ve Tayyip Erdoğan ile şurekası ”Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’‘sını çiğnediklerinden dolayı ”Yüce Divan’‘da yargılanacaklardır.

Kürt açılımı denilen bölücü melanete ve PKK’lı teröristlerin taleplerine ABD adına, medyada çanak tutan, her ay avuç dolusu yeşil dolarlarla çalışan bir kısım kanı bozuk ”etki ajanları”na yakın bir zamanda ”Sözcü” gazetesi köşesinde eski Anayasa Mahkemesi başkanı Sayın Yekta Güngör Özden çok okkalı dizeler yazmış ki, her yurtsevere ferahlık veriyor:

”KİRALIK DİLLERİNİZ,
SATILIK KALEMLERİNİZ,
BOZUK KAREKTERİNİZ,
NANKÖR VE SAPKINLAR
SİZ İNSAN DEĞİLSİNİZ!”

Son olarak, sayın Başbakanımızın kendisine yapılan iftira ile ilgili olarak söylediği sözü yineleyelim:”TERÖR ÖRGÜTÜ İLE GÖRÜŞEN ŞEREFSİZDİR, NAMUSSUZDUR.”


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!