Tanrının AKP’ye bir lütfu: CHP (yazı dizisi 4)

Tanrının AKP’ye bir lütfu: CHP (yazı dizisi 4)
26 Kasım 2014 15:00

AKP’nin otoriterliğinin panzehiri CHP’mi yoksa AKP’nin kendisi mi olacak?

 

Çağların IŞIK H&H YORUM

 

Artık muhalefetin AKP’yi yenmesinden umudunu kesmiş çevrelerin bakışlarını başka yönlere çevirmeye başladıklarını görüyoruz.

 

Onlara göre mevcut siyasi liderlerin yetersizliği ve yeni muhalif önder/liderlerin çıkmasını engelleyici şartlar, kısa vadede bir iktidar değişimi için umut vermiyor.

 

Fakat öte yandan, yeni oluşan AKP burjuvazisi, daralan demokratik sınırlar içinde, daha rahat nefes alabilmek için, her geçen gün biraz daha fazla özgürlük talebinde bulunacak.

 

Yeni burjuva sınıfının yarattığı sermaye birikiminin, gücünü koruyabilmesi ve büyüyebilmesi için, dünya ekonomisine entegre olması gerekeceği savıyla desteklenen bu düşünce, aynı zamanda AKP burjuvazisinin, taşralıktan kurtulmaya başladıkça, modernizme teslim olacağı ve sonunda liberal demokrasi talebiyle ortaya çıkacağı varsayımına dayanıyor.

 

İşte küresel ekonomi içinde sermayelerini koruyabilmek için, liberal demokrasi safına geçeceklerini düşündükleri bu yeni zenginlerin, AKP’yi bölerek, otoriter bir rejim kurulmasını önleyeceklerine inanılıyor.

 

Yani AKP’yi, AKP’nin bitireceğine inanıyorlar.

 

Bir anlamda “rejimlerin dolaşımı kuramı”na benziyor.

 

Fakat bu varsayım iki yönden büyük yanlışlar içeriyor.

 

İlk olarak; taşralıktan moderniteye geçişin mutlaka bir demokrasi talebini doğurması beklenmemeli.

 

Demokrasi bir siyasi eğilim, yönetim tarzı ve yaşam biçimidir.

 

Fakat çok modern ve lüks bir yaşam sürmek için illaki demokrasiye ihtiyaç yok.

 

İkinci olarak; birikimleri gerçek bir üretime dayanmayan, kurdukları inşaat, enerji ve maden şirketleriyle daha çok hazine, orman ve tarım arazilerini işleterek ve devlet kaynakları ile kamu otoritesinin yarattığı rantlardan elde ettikleri kazançlarla oluşturulan sermaye birikiminin, dünya ekonomisine –en azından şimdilik- entegre olması zorunlu değil.

 

Çünkü bu zenginlik kaynağını uluslararası ticaret veya üretimden almıyor, dünyaya pazarlanma zorunluluğu da yok.

 

Dolayısıyla yüksek bir demokrasi standardına ihtiyacı da yok.

 

Hatta; gerçekte olan şey bir servet transferi ve ne acıdır ki asıl kaynağı da zaten demokrasi zafiyetinin kendisi.

 

Bunu daha iyi anlamak için kentlerde yaratılan imar rantları ile ÇED raporları kavgalarına bakmak tek başına yeterli olacaktır.

 

Bu durumda yakın vadede ve bazı kesimlerin umut ettiği gibi bir bölünme beklemek gerçekçi olmayacaktır.

 

Uzun vadede ise zaten, “değişmeyen tek şey değişimdir” kuralı gereği, AKP misyonunu tamamlayıp tarihe gömülecektir.

 

Fakat bugün için artan otoriterizm endişelerine panzehir olacak umutların yeşertilmesi görevi, CHP ve diğer muhalefet partilerine düşüyor.

 

Fakat Sayın Kılıçdaroğlu’nun; CHP’nin iktidarına inanmayan parti yöneticilerinin görevlerinden ayrılması gerektiğini söylemesi, umut ve heyecan yaratmaya yetmiyor.

 

Hatta bu sözün ciddiye alınması durumunda, partide yönetici kalmayacağını söylemenin önünde gerçekçi bir engel de yok.

 

Oysa CHP insanların kendisinden umudunu yitirmelerine asla izin vermemelidir.

 

Umudunu yitirmiş olanlara da ihtiyacı olan umudu vermenin bir yolunu bulmalıdır.

 

Yani Sayın Kılıçdaroğlu; CHP’yi yeniden diriltecek ve umut olacak kendi “üçüncü yol’unu bulmak zorundadır.

 

Zira kendisi için 2015 seçimleri; AKP’ye panzehir olmakla, AKP’ye lütuf olmak arasındaki sırat köprüsünde geçecektir.

 

 

Çağların IŞIK

Twitter @caglarinisik

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Seni başkan yaptıracağız
Yarının gülüşleri bugünün gözyaşlarında boğuldu
Dağlıca saldırısının Cizre’yle ilgisi var mı?