Polis vatandaşın üzerine bomba atacak!

Polis vatandaşın üzerine bomba atacak!
25 Ocak 2015 13:59

Emniyet Genel Müdürlüğü 180 desibellik gürültü ve 8 milyon mumluk ışık saçan yeni bombalar alacak.

 

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 2015 yılı için almayı planladığı 77 bin 400 adet ses-ışık bombasını maruz kalanların gözlerinde, kulaklarında ve iç organlarında hasara yol açacak cinsten. BirGün’ün ulaştığı 2015 Gaz Fişeği Teknik Şartnamesi’nde yer alan ses-ışık bombasının 180 desibellik ses ve 8 milyon mum ışık saçma özelliklerini Adli Tıp Derneği Eski Başkanı, Kocaeli Üniversitesi Adli Tıp Bölümü’nden Prof. Dr. Ümit Biçer BirGün’e değerlendirdi.

 

SINIRLARIN ÇOK ÜZERİNDE

 

İnsanın duyabileceği ses aralığı sınırının 140 desibel olduğunu, 90 desibel üstü seslerin metabolizmada bozukluk ve baş ağrısı, 120 desibel üstü seslerin iç kulakta bozukluk, 140 desibel üzeri seslerin de kulak zarı patlamasına yol açabileceğini söyleyen Biçer, bu desibeldeki bir patlamanın vücut üzerindeki etkilerini dört farklı başlıkta anlattı:

 

KALICI İŞİTME KAYBI

 

İnsanın duyabileceği ses aralığı sınırının 140 desibel olduğunu, 90 desibel üstü seslerin metabolizmada bozukluk ve baş ağrısı, 120 desibel üstü seslerin iç kulakta bozukluk, 140 desibel üzeri seslerin de kulak zarı patlamasına yol açabileceğini söyleyen Biçer, bu desibeldeki bir patlamanın vücut üzerindeki etkilerini dört farklı başlıkta anlattı: İşitme organlarına etkiler: 85 desibel üstü sesler fizik ve fizyolojik bozukluklar için sınır olarak kabul edilir. 130-140 desibel üzerindeki gürültüler ise akustik tramva yaratır, kulak ağrısı, kulak zarı yırtılması, çınlama, iç kulak sinirsel tip kalıcı işitme kaybı gibi sonuçlara yol açar.

 

MİGREN VE ÇARPINTI

 

Fizyolojik etkiler: 150 desibel ve üstü, mutlaka yasaklanması gereken bir sınır olarak kabul edilir. Bu sınırdaki gürültüler çarpıntı, kan basıncı yükselmesi, denge bozukluğu, bulantı, kusma, metabolizma ve hormon dengesi bozulmaları, mide salgısı azalması, ülser, kas gerginliği, damar büzülmesi, baş ağrısı, migren, yorgunluk, göz kırpma artışı gibi etkiler doğurur.

 

HOŞGÖRÜ KAYBI

 

Zihinsel ve psikolojik etkiler: Bu şiddetteki bir gürültü korku, stres, dikkatsizlik, bellek algı ve kusurları, unutkanlık, konsantrasyon bozukluğu, uykusuzluk, yorgunluk, hoşgörü kaybı, agresyon, iritabilite, işgücü ve verim azalması, hata artışı ve kazalara yol açar.

 

GÖĞÜSTE TIKANMA HİSSİ

 

Titreşimin vücuda etkisi: 120 desibel ve üstü, yüksek yoğunluklu sesler dokularda vibrasyon yaratır. 1.5 – 2 Hz. düzeyindeki düşük amplitüdlü vibrasyonda bile motor aktivite ve kumanda vermede zorluk ve hata artışı görülmüştür. Vibrasyon arttıkça bulantı, baş dönmesi, kulak çınlaması, cilt yanması, salya artışı, terleme, baş-boğaz ağrısı ve göğüste tıkanma hissi ortaya çıkmaktadır. 30-40 Hz. düzeyinde göz kürelerinin rezonansa uğraması nedeniyle görsel odaklanma imkansızlaşır.

 

KATARAKT VE RETİNA HASARI

 

Ses-ışık bombasının yayacağı 8 milyon mumluk ışık ise retina hasarı, katarakt gibi kronik zararların yanı sıra kısa körlük yaratma etkisi de taşıyor.

***

‘İşkence açık alanlarda uygulanır oldu’

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri Metin Bakkalcı: Son yıllarda binlerce insanın yaşam hakkı doğrudan ihlal edildi, binlerce insan işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. Geleneksel olarak işkence ve kötü muamele yalnızca resmi gözaltı mekânlarında değil, açık ya da kapalı, resmi ya da resmi olmayan ortamlarda uygulanır oldu. Bu durum yetmezmiş gibi hükümet şiddetin dozunu daha da artıracak, yaygınlaştırıp zenginleştirecek, insanları sakat bırakabilecek yeni şiddet araçlarının peşinde şehvetle koşuyor. Bu uygulamalar insanlığı yüzlerce yıl önceki karanlık dönemlere itmek isteyen bir zihniyetin ürünüdür.

***

‘Otoriter sistemin işkence aracı’

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Başkanı Abdülbaki Boğa: Hiç kimse bireyin iradesi olmadan bedeni üzerinde bir müdahalede bulunamaz. Bireyler demokratik bir tepki göstermek için sokağa çıktığında, bu silahın fiziksel ve psikolojik şiddetiyle karşılaştığında bunun adı işkence olur. Bugüne kadar gaz bombaları pervasızca kullanıldı, çocuklar öldürüldü ve failleri yakalanmadı. Hükümet ise kınama açıklaması bile yapmadı. Hal böyleyken vücut üzerinde çok farklı zararlı etkileri olan bu işkence aletinin kullanımını kabul etmek mümkün değil. Bu silah, hükümetin önümüzdeki yıllarda inşa etmek istediği otoriter sistemi bize gösteriyor. Kendi otoriter rejimlerini kurabilmek için her silaha başvurabilecek bu hükümet ifade özgürlüğünü de yok sayacak. Biz biber gazının yasaklanmasını beklerken emniyetin böyle bir silahı kullanması insan haklarıyla bağdaşamaz. Hükümete bu saldırgan tavrından geri dönme çağrısında bulunuyoruz.

 

 

Kaynak: Onur Erem / BirGün