Muharrem İnce: Üyelerin önüne sandık koyulursa varım

Muharrem İnce: Üyelerin önüne sandık koyulursa varım
25 Ekim 2018 08:26

CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce CNN Türk ekranlarına konuk oldu.

 

 

 

Muharrem İnce, programda gündeme dair açıklamalarda bulundu. İnce, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan aday adaylığı için ön seçim şartının olduğunu açıkladı.

 
Muharrem İnce, Buket Aydın’ın CNN TÜRK ekranındaki yeni programı 40’a konuk oldu. İnce, “İstanbul Belediye Başkanlığı’na aday olacak mısınız?” sorusuna şöyle yanıt verdi:

 

“259 bin kişi yanlış yapamaz. Partinin İstanbul’daki üye sayısı. Onların önüne sandık konulmalıdır, başka hangi arkadaşlarımız bu konuda yarışmak istiyorsa partililer bunu belirlemelidir. Böyle bir şey olursa önce parti hareketlenmelidir, parti ayağa kalkar. Ben belirledim bu adayı der, bu ayağa kalkan parti başka partiye oy veren seçmeni de etkileyecektir. Geçmişte bunun örnekleri var; 89’da Sayın Nurettin Sözen tek başına sandığa gitti, tek adaydı ve seçimi kazandı. Böyle bir yapılanmayla seçimin kazanılabileceğini düşünüyorum, önce partinin ayağa kalkması lazım, böyle bir yarış olursa varım. Bunun haricinde bir yarışta yokum. ‘Gel seni aday yapalım’, ben yokum. Partinin tabanını esas alıyorum, ayağa kalmış bir Cumhuriyet Halk Partisi’nin Sinop’a da, Mersin’e de, Trabzon’a da, İzmir’e de İstanbul’dan bu rüzgârın gideceğini biliyorum, düşünüyorum. Küskün seçmenin barışacağını bu şekilde bir başarı hikâyesinin yazılacağını yani İstanbul seçiminin önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı Seçimi için bir prova olduğunu, buradan başlayarak Türkiye’yi ayağa kaldırabileceğimizi, ekonomiyi düzeltebileceğimizi, terörü sonlandırabileceğimizi, çocuklarımızın hayallerini gerçekleştirebileceğimizi, bunu yapabileceğimizi düşünüyorum. Aksi halde ben yokum, partimin kazanması için uğraşacağım o ayrı bir mesele.”


“Böyle bir yapılanma varsa varım, yoksa yokum”

 

İnce, ön seçimin neden kendisi bu kadar önemli olduğunu ise şöyle açıkladı:

 

“Aday olmak önemli değil. Önemli olan kazanmak, umutları yeşertmek, yeniden bir başarı hikâyesi yazmak. O meydanlara Cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıl insanları umutlandırmıştık değil mi? Başaracağımıza ben de inanıyordum meydanlar da inanıyordu. Başaramamış olabiliriz, bir dahakine başarırız. Ama İstanbul’a alabilmek için bu 250 bin kişinin ayağa kalkmasına ihtiyaç var. Bu 250 bin kişi sahiplenmeli adayı, bunu ben belirledim, bunu genel başkan belirlemedi. Bunu MYK, Parti Meclisi belirlemedi, iki dudağın arasından çıkmadı bu isim, sandığa gittim birden fazla isim vardı. Sandığa gittim, oyumu kullandım. Onlar belirleyecek ve sahip çıkacaklar buna. Bu sahip çıkmayla başarı hikâyesi yazabileceğimize inanıyorum. Aksi halde sen adaysın dendiğinde bu iş olmaz. Bunun geçmiş örnekleri var; Ankara’da, İstanbul’da örnekleri var. Ben büyük kentlerde böyle bir hikâyesinin yazılabileceğine özellikle İstanbul’da bunun çok tutacağını düşünüyorum, parti tabanına güveniyorum, bu insanlar sokağa dökülecekler. 259 bin kişinin en az 200 bini sandığa gidecektir. Bu adayı ben belirledim, bu dayatma değil, bunun arkasında durmalıyım diyecektir. Seçim çalışmalarına aktif bir şekilde katılacaktır ve örgüt ayağa kalktığında başarı kendiliğinden gelecektir. Onun için şart olarak bunu koyuyorum. Belki de ben çıkmayacağım belki de bir başka arkadaşım çıkacak. O arkadaşımın da başarılı olabilmesi için bu gereklidir. Böyle bir yapılanma varsa varım, yoksa yokum.”
İnce, İsmail Küçükkaya’ya seçim gecesi attığı “Adam kazandı” mesajıyla ilgili soruya böyle yanıt verdi;

 

Moral bozukluğuyla o mesajı attım. İşler iyi gitmiyordu. İkinci tura kalma ihtimalini görüyordum. İYİ Parti ve Saadet Partisi beklenenin altında oy alınca ikinci tura kalmadı seçim. İsmail Küçükkaya’ya o mesajı attım. Attığım mesajı olduğu gibi yayınladı. Ben ona kızdım, o bana kızdı. Önümüzdeki günlerde onun programına gideceğim. İnsanların İsmail Küçükkaya’dan değil benden duymalıydılar. Onu da yorgunluğuma versinler. İnsan üstü bir tempoyla çalıştım. Böyle küçük hatalar olabiliyor.
Muharrem İnce, “CHP’nin size sahip çıkmadığını mı düşünüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi.

“Kabak tadı verdi. Bu gereksiz bir konu. Bu bilinçli yapılıyor. Sözlerimin arkasındayım. 10 farklı senaryo yazıldı, bunlardan biri doğru olsa 9’unu kim uydurdu. 41 yıl sonra yüzde 30 barajını ştık. Yüzde 40 da yaparız, yüzde 50 de yaparız. 51 günde 41 yılda yapılamayanı yaptık. Bir merkezden bunlar yapılıyor ama bunlar önemli değil. Mesele yeniden örgütlenmektir. Zafer hazırlanmaktır. Gerektiğinde geri çekileceksiniz. Yeniden hazırlanıp mücadele edeceğiz.”

“Kemal Kılıçdaroğlu’nun sizi harcadığını düşünüyor musunuz?” sorusuna, “Sayın Erdoğan bana, “Bay Kemal seni harcadı” dedi. Ben de, “Beni harcamadı seni harcadı” dedim. Ben beni harcadığını düşünmüyorum. Sayın Kılıçdaroğlu da kazanmak ister, ben de kazanmak isterim. Sayın genel başkan benim daha çok oy alacağımı düşünüyordu. Pek çok aday adayı vardı. Parti tabanı da, vatandaş da benim daha çok oy alacağıma inandığı için beni aday gösterdi. Erdoğan’ın söylemi üzerinden siyaset geliştirecek halimiz yok. Artık milletvekili bir anlamı yok. Gen soru yok, güvenoyu yok. Bu sistemde milletvekilliği, yüksek maaşlı bürokrat olmaktır. Dokunulmazlığı olan, yüksek maaşlı bürokrattır. Milletvekilliği kavramı Türkiye’de bitmiştir. Milletvekilliği atıl bir kurumdur artık” yanıtını verdi.

“Türkiye’de ana muhalefet “evlere şenlik” eleştirisine katılıyor musunuz?” sorusuna, “Hayır katılmıyorum. Türkiye’de muhalefetin ya da ana muhalefetin başarısız olduğunu düşünüyorum. Tüm muhalefetlerin başarısız olduğunu düşünüyorum. Ama evlere şenlik bir iktidar olduğunu düşünüyorum. Demokrasiyi askıya almış, ülkeyi batırmış, 16 yıl sonunda geldiğimiz nokta ortada. Ama bunun karşılığında başarısız bir muhalefet, topyekün. Esnaf siftah yapamadan dükkan kapatıyor, doların durumu, halini görüyorsunuz. Kısa süreli düşüşler önemli değil, bunlar çıktığı yeri unutmasın. Böyle bir durumda muhalefet partilerinin tozu dumana katması lazım. Meydan meydan gezmesi lazım. Böyle olmaz. Evlere şenlik bir iktidar var ama topyekün başarısız bir muhalefet var. Yüzde 50 enflasyon var bu ülkede. Bakmayın siz söylenene. İnsanlar kan ağlıyor. Emekli geçinemiyor, gençler işsiz, çiftçi mazot, gübre alamıyor. Bu kadar kötü bir ortamda, muhalefetin tozu dumana katması lazım. Esnaf lokantası gibi bir Türkiye var, kasada damat oturuyor” dedi.

“Genel başkan oldunuz diyelim, siz parti içi muhalefete ne kadar izin vereceksiniz?” sorusuna, “Biz Cumhuriyet Halk Partisi’yiz. Türkiye’de diğer partilerden farklıyız. Biz kendi içimizde tartışırız. Beni, öğrencilerin önünden alıp milletin önüne çıkaran Sayın Baykal’dır. Ama gün gelmiştir, Sayın Baykal’a muhalefet etmişimdir. Sayın Kılıçdaroğlu’na karşı aday oldum, kurultayı kaybettim. Ama sonra tekrar beni milletvekili listesine koyan Sayın Kılıçdaroğlu’dur. Biz böyle bir partiyiz. Bizde tartışma, yarışma olacak. Yarın ben genel başkan olduğumda, bana muhalefet edecek birisi. Sonra listeler açıklanırken onun önünü kesmeyeceğiz. Partide tartışma olmazsa gelişme olmaz. Bu yanlış bir şey değil. Sayın Baykal’a karşı çıkarken o ekibin içinde Sayın Kılıçdaroğlu da vardı. Beraberdik. O gün yanlış gördüğümüze yanlış dedik. Ama hiçbir zaman Sayın Baykal bunu benim başıma kakmadı, “bak sen böyle yapmıştın” demedi. Siyasetin içinde bunlar var. Bana da yarın olabilir” dedi.

“Koltuk sevdası, memleket sevdasının önüne mi geçiyor?” sorusuna, İnce, “Neden CHP’de tartışma var” sorusu yerine, neden AKP’de tartışma yok” diye sorabilmemiz lazım. CHP’de bir konuşma kültürü var. Ben bu programda bile çıkıyorum diyorum ki, ‘hayır burası doğru değil, CHP yönetimi şöyle yapmalıydı.’ Peki, CHP’de insanları niye konuşuyor diye sorguluyorsunuz. AKP içinde niye insanlar konuşamıyor.” diye yanıt verdi.